Murat Kıran: Küçük gözüküyoruz ama biz dev bir sektörüz

MDN İstanbul

Türk tersaneleri 2019 yılında 151 gemi siparişi alarak kaliteli ve güvenilir çalışma anlayışı ile yaşanan küresel krize kafa tutmaya devam ediyor. Bu başarılı yolda bütüncül denizcilik gücüne inanan ve birlikten kuvvet doğar ilkesiyle çalışan sektör temsilcilerinin rolleri de yadsınamaz

Her fırsatta denizcilik sektörünün paydaşları ile bir araya gelen, yurtdışında birçok organizasyona üye olan ve birçok etkinliğe katılan Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) tarafından yürütülen çalışmalar da gemi inşa sanayinin krize karşı direnç göstermesinde önemli role sahip. 2019 yılında gemi inşa sanayinde yaşanan gelişmeleri MarineDeal News’e özel değerlendiren GİSBİR Başkanı Murat Kıran ile GİSBİR’i, sektörü ve küresel gelişmeleri değerlendirdiği bir sohbet gerçekleştirdik.

– Türk gemi inşa sanayini uluslararası platformda tanıtmak için çeşitli organizasyonlara katılıyorsunuz. 2019 yılı için kendinize koyduğunuz hedefleri ne kadar gerçekleştirdiniz? GİSBİR olarak ortaya çıkardığınız işlerden memnun musunuz?

Active Shipbuilders Experts’ Federation (ASEF)’a katılımımızla birlikte Japonya, Kore, Çin gibi ülkelerle bir araya gelme fırsatını yakaladık. Bunun akabinde de Sea Europe’a üye olduk. Burada önemli konu başlıkları olan toplantılar ve faaliyetler yürütülüyor. GİSBİR olarak bunlara katılım gösteriyoruz. Hatta katılmak da yetmiyor, bu faaliyetlerde aktif olmak gerekiyor.

Burada çevre konusunda, gemi inşa prosedürleri konusunda kararlar alınıyor, tavsiyelerde bulunuluyor. Genellikle akademik çevrelerinin katılımının yoğun olduğu bu gibi oluşumlarda alınan tavsiyeler, kurallar birebir sahanın içinden gelmeyen şahıslar tarafından alındığında o kuralları sahada uygulamakta çok zorlanıyorsunuz.

Özellikle Sea Europe’da GİSBİR olarak çok aktifiz. Bu organizasyonda ağırlıklı olarak GİSBİR’i Genel Sekreterimiz temsil ediyor. Olmaması gereken bir tavsiye, karar alma noktasında, ‘‘Hayır bu böyle olmaz’’ diyoruz. ‘‘Olmaz’’ dediğimizde de bize kulak veriyorlar. Önceden, ‘‘Yapıyorlar haberimiz olmuyor’’ derdik, oraya gidip sesini yükseltmezsen haberin olmuyor tabi ki.

Yıllar evvel insan kaynakları noktasında değişik kararlar alınıyordu. Türkiye’den sendikaya dâhil olmayan insanlar temsilci olarak davet ediliyordu. Biz de gittik oralara ve sesimizi yükselttik. Sektörümüzün yüzde 90’ının sendikalı olduğunu söyledik. Bugüne kadar hiç olumlu şeyler duymadıkları için, biz bunu yapınca şaşırdılar. Yani, siz koltukları boş bıraktığınızda birileri oraları dolduruyorlar. Biz bunların da mücadelelerini verdik.

Türk gemi inşa sanayinin aleyhine bir rapor hazırlanmış bir üniversite tarafından. Yalnız Türk gemi inşa sanayini araştırırken gelip GİSBİR ile hiç görüşmediler. Bizim üye tersanelerimizle de görüşmediler. Kötü niyetle, tamamen aleyhimize sayfalar dolusu rapor hazırlanmış.

Gerçek rapor hazırlattık. ‘‘Gerçek sanayi budur; sendikasıyla, GİSBİR’iyle, GİSBİR’in üyeleriyle ve sektörüyle. Alın gerçeği budur,’’ dedik.

Özellikle, MİLGEM projelerinin Türkiye’de yapılma kararıyla beraber Türkiye’nin önüne geçilmeye çalışıldı ama geldiğimiz noktada yaptıklarımız ortada. Başardık bu işi. Türkiye, özellikle gemi inşa sanayinde yurtdışı bağımlılığından kurtuldu. Birçok şeyi kendimiz yapabiliyoruz. Normal bir yük gemisinden yola çıkarsak, elektronik cihazlar haricinde her şeyini üretebilecek durumdayız.

2019’da GİSBİR olarak, uluslararası tüm verimli fuarlarda yerimizi aldık. Buna şimdi bir de yenilik getirdik, Gemi Mühendisleri Odamızla (GMO) ve Türk Loydu ile birlikte hareket ediyoruz.

GMO ve Türk Loydu’na ‘‘Gelin beraber fuarlara katılalım’’ dedik. Biz zaten önemli fuarların tamamına katılıyoruz ama Türk Loydu ve GMO’yu her fuarda göremiyoruz. O nedenle birlik olmak noktasında teklifte bulunduk. Bu teklif onların da çok hoşuna gitti. Geçtiğimiz haftalarda Hollanda’da gerçekleşen Europort Fuarı’nda, GİSBİR standında GMO vardı. Biz bu sektörü hep bir araya getirmek için, tüm güçleri birleştirip daha güçlü olabilmek için çok büyük fedakârlıklar yaptık ve önemli adımlar attık. Herkesi davet ettik. GİSBİR çatısı altındaki komisyon sayısı yediye çıktı. Buna ilaveten şimdi de çevre komisyonu kuruyoruz. Tersanelerimizi çevre konusunda daha da bilinçlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.

– Konu çevreye gelmişken, 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 20’nci maddesi kapsamında çalışmalarınız olmuştu. Bu noktada yeterince yol alabildiniz mi?

Çevreyi gelecekte en büyük problem olarak görüyorum. Çünkü, çevre noktasında kendimizi daha iyi ifade edebilir olmamız gerekiyor. Kimseye bir şey öğretmek peşinde değilim ama yarattığımız değeri, yaptığımız işi, ülkeye katkısını, neticesini iyi anlatmamız, iyi analiz etmemiz lazım.

Bir kere şunun altını çizeyim, şahsen benim birkaç ceketim var. Bir tanesi gemi inşa bir diğeri de armatörlük. O nedenle hadiselere birkaç pencereden bakabiliyorum. Çevre noktasında şunu diyebilirim; bir kere kimse çevreyi kirletmek istemez, öncelikli olarak bunda hemfikir olmamız lazım. Gerek gemi çalışanı gerekse de tersane çalışanları cahil insanlar değiller. Özellikle gemilerde çalışanların hepsinin işlerini bildiklerine dair devletten aldıkları sertifikaları var. Dolayısıyla kolay kolay, bir zorunluluk olmadan bir insanın bilerek çevreyi kirletmesine ihtimal vermiyorum. İnanın, dünya genelinde özel tekneler denizi gemilerden daha çok kirletiyor.

Öncelikle kocaman bir sanayiyiz burada ve Gisaş diye çok kıymetli bir kuruluşumuz var. Yıllardır kendini bu konuda eğitmiş ve Kıyı Emniyeti’nde de çevre felaketleri ve kirliliklerinde de ilk müdahale etme yetkisini almış bir kuruluş Gisaş. Gisaş’ın çevre bölümünde pırıl pırıl insanlar hizmet veriyorlar ve sürekli her konuda aktifler. Tuzla Koyu’nda tersanelerin yüzde 100’ü Gisaş’dan danışmanlık hizmeti alıyor. Şimdi Yalova’ya da başladık. Yalova’ya da ısrarla tavsiye ettik, arkadaşlarımız da yapılan işleri gördüler. Bir şeyle mücadele edebilmeniz için öncelikle onun ne olduğunu bilmeniz lazım, analiz etmeniz lazım. Gisaş bu konuda çok güzel hizmetler veriyor. Karada olduğu gibi, denizlerde de kazalar olabilir, çevreye zararlar verilebilir. Mühim olan bu kazalarda verilen ceza rakamının çevreye verilen kirliliğin bertarafı için kullanılıyor olması.

– 2019 yılını bitirirken Türk gemi inşa sanayinin karnesini nasıl buluyorsunuz? Birçok alanda ve birçok konuda yarattığınız ihracat ve döviz girdisi mesela…

Karnemizi iyi buluyorum. 2008 küresel krizi en çok denizciliği vurdu, halen de devam ediyor. Dünyada gemi inşa sanayinde ileri gitmiş ülkelere baktığımızda Japonya’da tersaneler kapandı, kalanlar birleşti, birleşmek durumuna gitti. Kore, ayakta durabilmek için defaten devletten milyarlarca dolarlık yardımlar altı. Çin, 3 bin 200 tersaneden 400’lere düştü, belli başlı tersaneleri ayakta tutabilmek için devlet sipariş verdi. Bu doğrultuda biz ne yaptık, o konservatif yapımız bize yardım etti. Oyunun gidişatına göre çabuk pozisyon alabildik. Yani, tamire dönebilen arkadaşlarımız tamire döndüler. Niş işler yapabilenler devam ettiler. Yeni inşada kârlılıkları çok minimize tutup, sürekliliği baz alarak arkadaşlarımız yollarına devam ettiler. Bunun dışında savunma sanayimize yaptığımız işler de sektöre adeta bir can suyu oldu; bu projelerle kazanılmış kalifiye personelin sektörde kalmaları sağlandı. Şunu çok rahat söyleyebiliriz; istihdam açısından 2008’de en yüksek dönemlerimizde 48-50 bin çalışandan 2011’lere geldiğimizde 18 binlere düşmüştük.

Burada kademeli olarak GİSBİR’in ve üyelerinin göstermiş oldukları o sancak varlık, dünyanın dört bir tarafında gerek fuarlarda gerek tüm uluslararası platformlarda göstermiş olduğumuz duruş, bununla beraber tabi ki İdaremizin de büyük emeği bulunmaktadır.

2019’a geldiğimizde hâlâ sağlam bir şekilde ayakta durmaktayız. 2008 krizinde 45 olan tersane sayımız 79’lara çıktı. İstihdama baktığımızda 18 binlere düşen kalifiye çalışan sayımızda şu anda tekrar 40 binleri telaffuz edebilme noktasındayız.

Bugün sektörümüzün en büyük kaybı yetişmiş insan kaybıdır. Geçtiğimiz yıl, teminat mektupları ile ilgili ciddi sıkıntılar yaşadık. Şu anda teminat mektuplarını kabul edebilir bankalar çıktı. 40 bin lira istihdamları telaffuz edebiliyoruz artık. Dolaylı yan sanayi ile yaklaşık 200 bin demek. Aileleri ile bir milyon demek. Biz küçük gözüküyoruz ama dev bir sektörüz. Çok kişiye hitap eden bir sektörüz. Çünkü emeği yoğun bir sektörüz. Ağır sanayi koluyuz.

– IMO regülasyonları sonrası Türk tersanelerinin genel durumunda ne tür değişiklikler oldu?

Biliyorsunuz ki scrubber, baca gazlarını temizleyen yıkayıcı bir sistem. Birçok gemi buna hazır değil. Bazı firmalar bunu hiç taktırmama kararı aldılar. Scrubber yerine düşük sülfürlü pahalı yakıt kullanmak zorunda kalacaklar. Geldiğimiz noktada yarar zarar boyutuna baktığımız zaman çevreye olan zararını teknik olarak ben açıklayamam ama uluslararası bir yakıtçılar toplantısında öğrenmiştim. Dünyada üretilen tüm yakıtların yüzde 3 ila 4’ü denizde tüketiliyor. Oran bu kadar küçükken bu derece büyük bir karar alınmış olması ve bu kadarın kısa bir zamana sıkıştırılıyor olması akılda soru işaretleri uyandırmıyor değil. Biz tersaneler olarak bundan memnun muyuz evet memnunuz. Bunu üretenler de herhalde memnundur. Ancak bunları takmak ciddi bir zaman aldığı için, gelinen noktada artık memnun değiliz. Tersaneler belli rıhtımlarını uzunca bir süre sistemin uygulanacağı gemilere ayırmak zorunda kalıyorlar. Daha büyük bir işi alamıyorlar. Bugün Çin de bile aynı şeyler söyleniyor. Çünkü oluşan rakamlar tersaneleri cezbetmiyor. Bu, iş yapılmayacak anlamına gelmiyor ama bunu takarken başka iş için gelen gemileri de tercih ediyorlar. Ama dünyada üretilen yakıtın yüzde 4’ü madem denizlerde tüketiliyor, yüzde 96’lık kısım için de önlemler alınması gerekiyor.
Uluslararası analiz yapan firmalar gemilerin denizleri kirletme oranının yüzde 1’in altında olduğunu dile getiriyorlar. Uçakların kalkış noktalarında hava kalitesine bir bakın. Biz burada çevre kirliliği yapmayan grit kullanıyoruz diye başımıza gelmeyen kalmadı. Ben tersane olarak iki üniversiteden rapor aldım. Rapor için de uzmanlar 1-1,5 sene çalışıyorlar ve sürekli veri alıyorlar. Sonuç olarak kalıtsal çevre kirliliği yapmadığımıza dair raporlarımız mevcut. Daha ne yapalım.

Röportaj: Yeşim Yeliz Egeli
Fotoğraflar: Ekrem Şerif Egeli

Bunu Paylaşın