500 milyar dolarlık Körfez Fonları İstanbul’da buluştu

MDN İstanbul

İstanbul’da 10-11 Nisan’da gerçekleştirilen “Uluslararası Yatırım Zirvesi”, enerji, limancılık ve gayrimenkul alanında 500 milyar dolarlık iş hacmi olan Körfez fonlarını ağırladı

İstanbul Yatırım Derneği ve Ortadoğu Ekonomi Platformu tarafından düzenlenen zirvede, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Qatar First Investment Bank CEO’su Emad Mansour ve Qatar Telecom CEO’su Saud Bin Mohammed Al-Thani birer konuşma yaptı.
“Enerji” ve “İnşaat” ana başlıkları altında; Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Körfez sermayesine, büyük ilgi duyduğu Türkiye’deki yatırım fırsatları görüşüldü. Zirve ayrıca, oluşturulan ikili görüşme platformlarıyla, yatırımcılarla yatırım almak isteyenler için fırsat oldu.
Zirvenin ilk gününde “Mega Projeler ve İnşaat” başlığı altında, “Mega projelerin finansmanı”, “Türkiye’de yatırım ortamı”, “Yatırımcılara sağlanan avantajlar”, “Bölgesel proje tanıtımları”nı tartışan yatırımcılar, ikinci gün “Enerji ve Enerji Transferi” başlığı altında, “Enerji ve finansmanı”, “Enerji transferi ve yenilenebilir enerji”, “Alternatif enerji modelleri” konularını görüştü.

Cevdet Yılmaz: “Beş yılda
250 milyar dolarlık yatırım
hacmi öngörüyoruz”
Zirve sırasında bir konuşma yapan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, dünyada sadece ekonomik gelişmelere bakarak yatırım yapmanın doğru olmadığını belirterek sosyal boyutu ihmal edilmiş bir politikanın sürdürülebilir olmayacağını dile getirdi.
“Geçmiş krizlerden de dersler alarak Türkiye, finans piyasalarında çok önemli düzenlemeler yaptı. Bankacılık sisteminde çok etkili düzenlemeler getirilirken, mali disipline büyük önem vererek geçtiğimiz 10-11 yıl içinde ve mali dengeleri son derece sağlıklı olan ender ülkelerden biri haline geldik. Çeşitli alanlarda yine yaptığımız yapısal reformlarla ekonomide büyük bir dönüşüm sağladık. Son 11 yılda bu politikalarımız çok ciddi anlamda bir başarı getirdi. Rakamsal olarak ifade edecek olursam 2002 yılında 230 milyar dolar olan ekonomik hacmimiz, geçen yıl itibariyle 820 milyar dolarlık bir seviyeye ulaştı. Bu hacimle Türkiye satın alma gücü paritesine göre dünyada 16. , Avrupa’da 6. büyük ekonomi konumuna yükselmiş oldu. İhracat da aynı şekilde bu 10-11 yıllık dönemde 36 milyar dolar seviyesinden 152 milyar dolar seviyesine yükseldi. Kişi başına gelirimiz 3,500 dolar seviyesinden 10,500 dolar seviyelerine yükseldi. Bütün bu göstergelerde ekonomimizin çok önemli bir atılım yaptığını görüyoruz.”
Son dönemde yeni bir plan hazırladıklarını belirten Yılmaz, önümüzdeki dönemde gelişmenin hızlanacağını kaydetti.
“Geçen yıl Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan sermaye 12,8 milyar doları buldu. Onuncu 5 yıllık plan 2014-2018 dönemini kapsıyor. Bu planımız Meclisimizden de geçerek kabul edildi. Bu planda da üzerinde en fazla durduğumuz şey yatırım ortamının iyileştirilmesi. Türkiye’nin bütün dünyadan gelecek yatırımcılar için, ama özellikle de kendi doğal coğrafyasından kültürel coğrafyasından gelecek yatırımcılar için çok daha avantajlı hale getirilmesi gerekiyor. Bürokrasiyi sürekli bir şekilde azaltmaya devam edeceğiz. Özellikle yatırımcılar için yatırım yeri tahsisi konusunda sistematik bir takım altyapılar, bilgi altyapıları kurmaya dönük çalışmalarımızı öne alıyoruz.”

“Liman özelleştirmeleri
önceliklerimiz arasında”
Bakan Cevdet Yılmaz, 2014-2018 dönemi sonunda hedeflerinin Türkiye’ye 94 milyar dolarlık uluslararası yeni bir yatırım girişi sağlamak olduğunu söyledi. Diğer bir hedeflerinin ise Dünya Bankası’nın iş yapma kolaylığı sınıflandırmasında da Türkiye’nin ilk 50 ülke arasına girmesini istediklerini aktaran Yılmaz, Türkiye’de yatırım yapan şirketleri kendi şirketleriymiş gibi gördüklerini anlatırken, son teşvik sistemi hakkında katılımcılara bilgi verdi.
“Türkiye olarak önümüzdeki dönemde ikinci bir sıçrama yapmak istiyoruz. İstanbul’a yönelik çok ciddi altyapı projeleri yürütüyoruz. Kanal İstanbul Projesi’nin altyapısını oluşturduk, yakında somut adımlar atacağız.
2014-2018 yılları arasında kamu olarak 250 milyar dolarlık bir yatırım hacmi öngörüyoruz. Bu dönem, 2023 yılına kadar uzatıldığında ise yaklaşık 700 milyar dolarlık bir yatırım hedefliyoruz. Aynı dönemde bu tutarlara ilave olarak 200 milyar dolarlık kamu-özel sektör işbirliği modeli ile projelerin gerçekleştirileceğini tahmin ediyoruz.”
Türkiye’nin 2023 yılına giderken çok daha büyük kapasiteli limanlara ihtiyaç duyacağını kaydeden Yılmaz, bu çerçevede Karadeniz’deki Filyos Limanı’nı yakında ihale edeceklerini, altyapısını kamu olarak yapacaklarını, ardından yap-işlet-devret yöntemi ile de özel sektörü oraya davet edeceklerini söyledi.
“Filyos Limanı’yla eşgüdümlü olarak Ege Bölgesi’ndeki Çandarlı Limanı’nda da ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Mersin Limanı ile ilgili çok büyük bir projeyi de hayata geçireceğiz. LNG terminali yatırımımız da kısa sürede hayata geçecek.

3. Havalimanı 30,2 milyar
dolar katkı sağlayacak
Bugüne kadar birçok başarılı projeyi kamu-özel sektör işbirliği modeliyle ihale ettik. Bu projemizin katma değer vergisi hariç kira bedeli 30,2 milyar dolar. Yani kamuya yatırımcıların ödemeyi taahhüt ettikleri tutar 30,2 milyar dolar. Ve projenin 10,2 milyar dolarlık bir yatırım tutarı var. Bunu tamamen kamu-özel işbirliği modeliyle ihale etmiş durumdayız. Yakında başlayacak olan çalışmalar tamamlandığında 100 milyonun üzerinde bir yolcu kapasitesi olacak.
Son dönemlerde sağlık alanında da bu modelimizi etkili bir şekilde kullanıyoruz, şehir hastaneleri inşa ediyoruz. Türkiye’nin değişik bölgelerinde, bütün bölgeye hizmet edecek ve değişik branşlarda hastaneleri içinde barındıran şehir hastaneleri yapıyoruz. Şehir hastaneleri kapsamında şimdiye kadar 11 projenin sözleşmesinin imzalandı. Bu projeler tamamlandığında yatak sayısını 18 bin artırmış olacağız. Bunların yatırım tutarı 12,6 milyar lirayı aşıyor.
Benzer modeli inşaat sektöründe de uygulamaya koyduk. Türkiye’nin konut ihtiyacına baktığımızda ise 4,1 milyon konut ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Kentsel dönüşümler açısından bakıldığında Türkiye’de, 400-500 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğü var. Türkiye’nin inşaat sektörü 2002-2012 yılları arasında yıllık ortalama 5,6 büyürken, sektörün her yıl 35 milyar dolar civarında katma değer ürettiğini söylemeliyim. Sadece 2013 yılında 31 milyar dolar mertebesinde 374 adet yeni projenin sözleşmesini Türkiye’den firmalar üstlenmiş durumda. Çok güçlü bir inşaat sektörümüz var. Dışarıdan gelecek yatırımcılarla çok ciddi işbirliği imkânları olduğunu vurgulamak istiyorum.”
Yıldız: “Türkiye’nin 100 yıllık
projelerini dizayn ediyoruz”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da hangi sektörde olunursa olunsun mutlaka ülkedeki siyasi istikrarın olması gerekliliğine vurgu yaptı.
“Bizim her yıl ortalama 7,8 milyar dolardan daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor ki ekonominin büyümesini karşılayabilir olalım. Bir firma 2001 yılında uluslararası bir yatırım gerçekleştiriyor. Yaklaşık 176 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirmek istiyor ve Hazine garantisi istiyor ve Hazine garantisi alıyor. Bugün iki nükleer santralin değeri 44 milyar dolar ve bu da yaklaşık 100 milyar lira yapıyor. Biz 100 milyar liraya 100 liralık Hazine garantisi vermedik. Projenin kendisinin garanti edebileceğini anlattık. Gerek Rusya gerek Japonya’ya 100 liralık Hazine garantisi vermedik. 60 yıllığına anlaşma yapıyoruz. Türkiye’nin neredeyse 100 yıllık projelerini dizayn ediyoruz.”
Türkiye’nin geçen yıl 52 milyar dolarlık enerji ithalatı yaptığını kaydeden Taner Yıldız, enerjide dışa bağımlılığı sona erdirmek için çok yönlü hareket ettiklerini söyledi. Doğalgaz, jeotermal, yenilenebilir enerji, termik, kömür ve nükleer gibi içeriden temin edilebilecek tüm enerji kaynakları konusunda çalışmalarını sürdürdüklerini kaydeden Yıldız, ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için hayata geçecek projelerin önemini vurguladı.
“Geçen yıl 13 milyar dolarla dağıtım şirketlerinin özelleşmesini tamamladık. Türkiye’de hem elektrik hem de doğalgaz özel sektör marifetiyle dağıtılıyor. Yani kamu hizmetini özel sektör eliyle almamız piyasanın serbestleşmesi için çok önemli. Ayrıca çok tercih etmediğimiz doğalgaz üretim santralları, daha az tercih ettiğimiz ithal kömür, çokça tercih ettiğimiz yerli kömür, bunların yanında yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz; su, rüzgâr, güneş, jeotermal, biokütle gibi kaynaklar var. Bu konuda Meksika’dan sonra en fazla oran olarak büyüyen ülke olduk. Serbest piyasaya yenilenebilir enerji konusunda 10 yıllık alım garantisini de veriyoruz. Rakamlarımızı açıkladık. Yaklaşık 13,3 dolar-sent güneşten ürettiğinizi alıyoruz. 7.3 sentler civarında rüzgârdan ürettiğinizi alıyoruz, suya da 5,5 sentlerden başlayarak alım garantisi verdik. Sonuçta biz herhangi bir bankacının kredi verirken isteyebileceği bütün şartları oturduk, masanın bu tarafında tespit ettik ve ona uygun da imkânlar sağladık.
Nükleer santraller konusunda bir bilgi kirliliği ve eksik bilgi olduğunu kaydeden Yıldız, bu konudaki çalışmaların son hızla devam ettiğini kaydetti. “Zamanı dolan nükleer santrallerin üretiminden vazgeçmek, nükleer santrallerden vazgeçmek anlamına gelmez.
Dünyada 1986 yılında Çernobil olduktan sonra 144 tane nükleer santral kurulmuş. Kaza bir tehdittir ama bunu sektör fırsat haline dönüştürüyor. Fukuşima felaketinden sonra da bunun sistemler açısından aynı şekilde bir fırsata dönüştüğünü görüyoruz. Güvenlik sistemlerini tekrar gözden geçiriyor, daha güvenli sistemler yapıyor, teknoloji bunun üretiliyor. Japonya’da Fukuşima’dan sonra güvenlik sistemlerine harcanan para neredeyse elektrik üretimi için donanımlar kadar, belki ondan fazla para harcanıyor. Türkiye nükleer konusunda doğru bir iş yapıyor. Nükleer güç santralleriyle alakalı kararlığını ortaya koyuyor ve iyi de bir sonuç alacağımız kanaatindeyiz.”

“TANAP, Türkiye’nin önünü
açacak”
Yıldız, Türkiye’nin enerji koridoru olması yolunda önemli adımlar attığını kaydederek Trans-Anadolu Boru Hattı (TANAP)’nın önemini vurguladı.
“Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattıyla, Batum-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattıyla, Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattıyla yeni yapacağımız TANAP’la Türkiye sağlam bir geçiş ülkesi olmuştur ve TANAP gün geçtikçe daha da değerlenmektedir. Değeri herhalde önümüzdeki süreçte daha da artacaktır ve biz önümüzdeki ay TANAP’taki hisselerimizi yüzde 30’a çıkarmayı düşünüyoruz. Buradan 6 milyar metreküp de doğalgaz alacağız. Türkiye’nin 2018 yılından sonraki doğalgaz tedarikinin önemli bir parçası haline gelecek.
Bütün doğalgaz boru hatları Türkiye’den geçtiği kadar daha da değerli olacaktır. Sonuçta, NABUCCO için planlanan 1800 km’lik boru hattı, şimdi TANAP’la geçecek. Bakanlar Kurulu kararı alındı, kamulaştırmayla alakalı kararlar başladı. Boru hattının geçeceği 21 ilimizde kamulaştırmalar, istihdamlar, boru ihaleleri yapılıyor. Bu projeye ciddi miktarda kaynak aktarılıyor, 5 bine yakın kişiye de istihdam imkânı sağlanacak. Projede kullanılacak 2 milyon tona yakın da çelik boru Türkiye’deki iç üretimden sağlanacak.”

Bunu Paylaşın