Son yıllarda küresel dünyada ve ekonomide ‘öngörülebilirlik’ kuşkusuz en önemli olguların başında geliyor. Bu kavram, karar vericilerin karar alma süreçlerini etkilerken, üretimden tüketime ekonominin bütün gidişatına da yön veriyor
ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte, izlediği politikalar ve verdiği vaatlerden de anlaşılacağı gibi dünyada ticârî anlamda korumacılık duvarlarının örülmeye başlandığı, uluslararası ticaretin artık eskisi kadar kolay olmayacağı bir döneme girildiği yorumları yapılmaya başlanmıştı. Bu yorumlarda da dünya ticaretindeki yavaşlama ve artık ortadaki pastanın eskisi kadar büyük olmaması etkili oluyordu. 2016’da dünya ticaret hacminin son 35 yılın en düşük seviyesine inmesi de önemli bir göstergeydi. Ancak bütün bu olumsuz gelişmelere karşın 2017, küresel ekonominin 2011’den beri neredeyse en iyi performans gösterdiği yıl oldu. ABD’ye ek olarak, ekonomiyi destekleyici politikaların meyveleri Avrupa’da da belirgin şekilde toplanmaya başlandı.
Yabancı CEO’lar siber tehditten endişeli
Brezilya, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomilerde de işler tekrar yoluna giriyor gibi. Bu küresel bazda tekrar yeni bir denge oluşacağının işareti olarak yorumlanıyor. Peki böyle bir döneme girilirken, dünyanın önde gelen şirketlerinin karar vericileri neler düşünüyor? Uluslararası danışmanlık şirketi PwC’nin Davos Ekonomi Zirvesi’nde açıkladığı 85 ülkeden 1.293 CEO’nun katılımıyla yaptığı araştırma, 2018’e ilişkin tepe yöneticilerin beklentilerini gün ışığına çıkarıyor. PwC’nin bu yıl “Köşe Ofisteki İhtiyatlı İyimser” başlığıyla 21’incisini yayımladığı araştırmaya göre, CEO’ların yüzde 40’ı jeopolitik belirsizlik, yüzde 40’ı siber tehditler, yüzde 41’i terörizm ve yüzde 38’i temel becerilerin erişebilirliği konularında “aşırı endişeli” olduklarını belirtiyor. Türkiye’deki CEO’ların en endişeli oldukları konuların başında ise yüzde 64 ile jeopolitik belirsizlikler, yüzde 67 ile kurda dalgalanma ve yüzde 67 ile terörizm geliyor.
Büyüme konusunda iyimserler
Araştırmaya göre, CEO’ların 2018 için küresel büyüme beklentilerindeki iyimserlik, bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştı. 2012 yılından bu yana sorulan küresel ekonomik büyümeye ilişkin soruya “artacak” cevabını verenler, geçen yılki yüzde 29’luk oranın iki katına çıkarak yüzde 57’ye yükseldi.
Türkiye’de ise bu oran geçen yılın 4 katına çıkarak yüzde 12’den yüzde 51 seviyesine çıktı. CEO’ların yüzde 42’si kendi şirketlerinin gelecek 12 ay içinde büyüme potansiyeline “çok güveniyor.” Türkiye’deki CEO’lar yüzde 32’lik oran ile daha ihtiyatlı. 2018 yılında büyüme için hedef olarak görülen piyasaların başında gelen ABD, Çin’e karşı liderliğini pekiştiriyor. Çalışan sayısında artış planlanıyor, ancak liderler dijital becerilere erişim ile ilgili endişe duyuyorlar. CEO’ların üçte ikisi, başta mühendislik ve inşaat (yüzde 73), teknoloji (yüzde 71) ve iletişim (yüzde 77) sektörü olmak üzere teknolojideki gelişmeler sebebiyle işlerini kaybedecek çalışanların yeniden eğitilmesinden sorumlu olduklarını düşünüyor. Küresel ekonomideki iyimserliğe rağmen, iş dünyasında, sosyal ve ekonomik tehlikelerle ilgili endişeler artıyor. CEO’lar refah düzeyinin sadece milli gelir gibi finansal verilerle ölçülmemesi gerektiği konusunda hemfikirler.
ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte, izlediği politikalar ve verdiği vaatlerden de anlaşılacağı gibi dünyada ticârî anlamda korumacılık duvarlarının örülmeye başlandığı, uluslararası ticaretin artık eskisi kadar kolay olmayacağı bir döneme girildiği yorumları yapılmaya başlanmıştı. Bu yorumlarda da dünya ticaretindeki yavaşlama ve artık ortadaki pastanın eskisi kadar büyük olmaması etkili oluyordu. 2016’da dünya ticaret hacminin son 35 yılın en düşük seviyesine inmesi de önemli bir göstergeydi. Ancak bütün bu olumsuz gelişmelere karşın 2017, küresel ekonominin 2011’den beri neredeyse en iyi performans gösterdiği yıl oldu. ABD’ye ek olarak, ekonomiyi destekleyici politikaların meyveleri Avrupa’da da belirgin şekilde toplanmaya başlandı.
Yabancı CEO’lar siber tehditten endişeli
Brezilya, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomilerde de işler tekrar yoluna giriyor gibi. Bu küresel bazda tekrar yeni bir denge oluşacağının işareti olarak yorumlanıyor. Peki böyle bir döneme girilirken, dünyanın önde gelen şirketlerinin karar vericileri neler düşünüyor? Uluslararası danışmanlık şirketi PwC’nin Davos Ekonomi Zirvesi’nde açıkladığı 85 ülkeden 1.293 CEO’nun katılımıyla yaptığı araştırma, 2018’e ilişkin tepe yöneticilerin beklentilerini gün ışığına çıkarıyor. PwC’nin bu yıl “Köşe Ofisteki İhtiyatlı İyimser” başlığıyla 21’incisini yayımladığı araştırmaya göre, CEO’ların yüzde 40’ı jeopolitik belirsizlik, yüzde 40’ı siber tehditler, yüzde 41’i terörizm ve yüzde 38’i temel becerilerin erişebilirliği konularında “aşırı endişeli” olduklarını belirtiyor. Türkiye’deki CEO’ların en endişeli oldukları konuların başında ise yüzde 64 ile jeopolitik belirsizlikler, yüzde 67 ile kurda dalgalanma ve yüzde 67 ile terörizm geliyor.
Büyüme konusunda iyimserler
Araştırmaya göre, CEO’ların 2018 için küresel büyüme beklentilerindeki iyimserlik, bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştı. 2012 yılından bu yana sorulan küresel ekonomik büyümeye ilişkin soruya “artacak” cevabını verenler, geçen yılki yüzde 29’luk oranın iki katına çıkarak yüzde 57’ye yükseldi.
Türkiye’de ise bu oran geçen yılın 4 katına çıkarak yüzde 12’den yüzde 51 seviyesine çıktı. CEO’ların yüzde 42’si kendi şirketlerinin gelecek 12 ay içinde büyüme potansiyeline “çok güveniyor.” Türkiye’deki CEO’lar yüzde 32’lik oran ile daha ihtiyatlı. 2018 yılında büyüme için hedef olarak görülen piyasaların başında gelen ABD, Çin’e karşı liderliğini pekiştiriyor. Çalışan sayısında artış planlanıyor, ancak liderler dijital becerilere erişim ile ilgili endişe duyuyorlar. CEO’ların üçte ikisi, başta mühendislik ve inşaat (yüzde 73), teknoloji (yüzde 71) ve iletişim (yüzde 77) sektörü olmak üzere teknolojideki gelişmeler sebebiyle işlerini kaybedecek çalışanların yeniden eğitilmesinden sorumlu olduklarını düşünüyor. Küresel ekonomideki iyimserliğe rağmen, iş dünyasında, sosyal ve ekonomik tehlikelerle ilgili endişeler artıyor. CEO’lar refah düzeyinin sadece milli gelir gibi finansal verilerle ölçülmemesi gerektiği konusunda hemfikirler.
