Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar sarmalı, meseleyi bilen uzmanlar ve akademisyenler tarafından sıklıkla gündeme getiriliyor. Öneriler ardı ardına sıralanıyor. Bunlar önemli, zira kamuoyu oluşturmak ve kamuoyunu bilgilendirmek önemli. Ancak; akademik, bürokratik ve siyasi zaviyeden bakıldığında yaklaşan tehlikenin farkında mıyız?
Yeni dönemde AB ile ilişkileri normalleştirme adına seri hamleler yapan ve yumuşak tutum sergileyen karar vericilerin reform hamleleri, Antalya Körfezi’ne geri dönen araştırma gemimiz, dahası ocak ayının sonunda yapılacak istikşafi görüşmeler ve bu satırlar yazıldığında AB turundan henüz dönen Dışişleri Bakanımızın temasları ve yansımaları göz önüne alındığında karamsar bir tablo çıkıyor ortaya.
Süreç aleyhimize işliyor ve muhataplarımız taviz üzerine taviz istiyor. Yunanistan’ın iştahının nedeni bu, kazan-kazan peşinde olan komşu fırsat bu fırsat el yükseltiyor. En son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim, Yunanistan’ın uluslararası mahkeme tuzağına doğru ilerliyoruz. Bizden uyarması.
Yunanistan İyon Denizi’nde kara sularını 12 mile çıkardı
Son dönemde meydana gelen gelişmelere göz atalım. Yunanistan’da 2020’nin son günlerinde İyon Denizi’nde kara sularının 12 mile çıkarılmasıyla ilgili kararname Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararnamede Arnavutluk yakınlarındaki İyon Adaları’ndan Mora Yarımadası’nın güney ucunda yer alan Tenaro Burnu’na kadar olan bölgede, körfezlerin kapatılması ve düz ana hatların çizilmesiyle ilgili kararnamenin yürürlüğe girdiği ifade edildi.
Kararnamenin, Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin uygulanması kapsamında yayımlandığını vurgulayan Yunan Dışişleri Bakanlığı, “Yunanistan’ın bu hareketinin İyon Denizi’nde kara sularını genişletmesi süreci için bir hak ve gerekli bir adım oluşturduğunu” iddia etti. Burada dikkat çeken konu ise kararnamede Yunanistan’ın, benzer haklarını ülkenin diğer bölgelerinde de uygulama hakkını mahfuz tuttuğunu belirtmesi oldu.
Yunanistan’ın, “kara sularını genişletme hakkını gelecekte diğer deniz alanları için de kullanabileceğini” savunan Başbakan Miçotakis, İtalya ile İyon Denizi, Mısır ile Doğu Akdeniz için yapılan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmalarını Yunanistan için “tarihsel ve siyasi öneme sahip” olarak nitelendirdi. Bu argümanları ısrarla vurgulayan Yunanistan ile istikşafi görüşmelerde ne konuşulacak merak ediyor insan…
Israrla vurguluyoruz istikşafi görüşmelerden bir sonuç çıkması mümkün değil. Salt Miçotakis’in sözleri dahi bunun ispatı… Her ne kadar zaman kaybı olsa da diplomasiye şans vermek, gerilimi düşürmek için bir manivela görevi görüyor. Türkiye, AB’nin tepkisini azaltmak için bu karta sarılmış durumda. Oysa istikşafi görüşmeler yapılacaksa ajandası Ege ile sınırlı tutulmalıdır.
Yunanistan ise ısrarla Doğu Akdeniz’i de görüşmelere katmaya çalışıyor. Bu tuzağa düşülmemesi gerektiğini uzun zamandır vurguluyoruz. Doğu Akdeniz persfektifimize göre Yunanistan bizim Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarını tartışacağımız bir aktör değil. Eğer olur da Yunanistan ile Doğu Akdeniz’i müzakere etmeye başlarsak, bu işin sonu da Ege’de kördüğüm olan sorunlar sarmalına evrilir. Uyaralım.
Yunanistan, İsrail ile 1.68 milyar dolarlık savunma anlaşmasını onayladı
Yunanistan dönem içinde bir önemli hamlesini de savunma ve güvenlik boyutunda yaptı. Fransa ile yapılan yüksek bütçeli anlaşmalara geçen ay temas etmiştik. Son olarak, İsrail Savunma Bakanlığı Yunanistan’ın İsrail ile yapılan 1.68 milyar dolarlık, 20 yıl süreli savunma anlaşmasını onayladığını açıkladı. Anlaşma, iki ülke arasında bugüne kadar yapılmış en büyük savunma tedarik anlaşması olması bakımından öne çıkıyor…
Anlaşma bağlamında, İsrail menşeli savunma sanayi şirketi Elbit Systems, Yunanistan Hava Kuvvetleri için uçuş okulu kuracak ve işletecek. İsrail, Yunanistan’a 10 adet M-346 eğitim uçağı satacak, Elbit Systems T-6 Efroni uçaklarının bakımı ve simülatörlerine de destek sağlayacak.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın, Anlaşmanın İsrail ile Yunanistan arasında “mükemmel ve gelişen” ilişkileri yansıttığını vurgulaması dikkat çekici.
Dendias: Girit’in doğusunda da kara sularımızı genişletmeyi planlıyoruz
Ocak ayı içinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın, ülkesinin Girit Adası’nın doğusunda kara sularını genişletmeyi planladığını açıklaması gündeme bomba gibi düştü. İstikşafi görüşmelerin hemen öncesinde, Türkiye’nin AB marjında uzlaşmacı tavır sergilediği konjonktürde Yunanistan’ın bu çıkışı esasen malûmun ilanı.
Yunanistan Parlamentosu’nda konuşan Dendias; Başbakan Kiryakos Miçotakis’in aylar öncesinde Girit’te kara sularının genişletilmesi konusunda görüş belirttiğini hatırlatıp, “…tabii ki Girit, Girit’in doğu tarafını da kapsıyor. Girit’in doğusunda da kara sularımızı genişletmeyi planlıyoruz” açıklamasını yapıverdi. Bu yaklaşıma sahip Yunanistan ile karşılıklı oturup neyi, nasıl konuşacağız demekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Alenen sözün bittiği yer.
Kara suları meselesi müzakere edilemez, zira egemenlik meselesidir
Yunanistan kamuoyunun da kafası karışık. Nitekim Ana Muhalefet Radikal Sol Parti (SYRİZA) Sözcüsü Yorgos Katruggalos’un, Yunanistan ve Türkiye arasında yeniden başlatılması kararlaştırılan istikşafi görüşmelerde hangi meselelerin ele alınacağı ve ülkenin kara sularının genişletilmesi konusunda Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’nın farklı görüşler dile getirdiği yönündeki eleştirilerini de yanıtlayan Dendias; “Başbakan’ın belirlediği politikanın dışında bir çizgi izlenmesi mümkün değil. Yunanistan’ın hiçbir başbakanı kara suları meselesini müzakere etmez çünkü egemenlik meselesidir ve müzakere konusu değildir” dedi.
Birilerinin titreyip kendine gelebilmesi için Dendias’ın acaba daha neler söylemesi gerekiyor? Yunanistan’ın kara sularını genişletmesi konusunda kıyıdaş ülkeler ile müzakere etmek zorunda olmadığını da belirten Dendias devamla; “Yunanistan’ın kıta sahanlığı konusundaki tezi, Maniatis Kanunu ile ifade edilmektedir. Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) meselesine gelince, belirtilen kıta sahanlığı üzerindeki belirli bölgede olay gerçek. Sınırdaş ülkelerden herhangi biriyle anlaşmalı olarak sınırlandırılmamıştır. Komşu ülkeler, hakkımızı uygulamamızı anlayışla karşılıyor. İtalya, Yunanistan’ın kara sularını genişleteceğini biliyordu. Bu durum, Yunanistan’ın İtalya ile müzakere ettiği anlamına gelmez. Arnavutluk’un da Yunanistan’a sormadan, hakkını bütünüyle kullanması konuya örnektir” ifadelerini kullandı. Yunanistan ile müzakere masasına oturacak ilgililerin bu beyanatları okumalarını değil, ezberlemelerini tavsiye ediyoruz.
Türkiye’nin tepkisi
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın mesnetsiz ve maksadını aşan söylemlerine cevaben Dışişleri Bakanlığımız tarafından yapılan açıklamada, “Yunanistan’ın İyon Denizi’nde karasularını 12 deniz miline çıkarmaya yönelik tasarrufu, Mora Yarımadası’nın güneyinde sona ermekte ve Ege Denizi’ni hiçbir şekilde etkilememektedir” denildi.
Açıklamada devamla, “Özel coğrafi koşulların hâkim olduğu yarı-kapalı Ege Denizi’nde ülkemizin hayati hak ve çıkarları vardır. Bu denizde karasularının hem ülkemizin, hem üçüncü ülkelerin seyrüsefer serbestisini ve açık denizlere erişimi kısıtlayacak şekilde tek taraflı olarak genişletilmemesi gerektiği konusundaki tutumumuz herkesin malûmudur. Bu tutumumuzda bir değişiklik yoktur” ifadeleri kullanıldı. İçerik doğru lâkin üslup geçmiş açıklamalara oranla “sakindi”.
Miçotakis: Türkiye ile sorunu çözemezsek mahkemeye gideriz
25 Ocak’ta başlayacak istikşafi görüşmelerin hemen öncesinde yaptığı açıklama ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis ülkesinin pozisyonunu ve niyetini tüm çıplaklığı ile ortaya koydu. Türkiye’ye hep dostluk eli uzattıklarını söyleyen Mitçotakis, “Sorunlar çözülebilir. Çözemezsek mahkemeye gideriz. Uluslararası mahkemeler bunun için var” deyiverdi.
Kanada merkezli Monocle dergisine verdiği mülakatta ülkesinin uluslararası alanda yeni bir marka yaratma çabası içinde olduğunu vurgulayan Mitçotakis’in Yunanistan’ın yeniden tanımlanan jeopolitik rolünü diline dolaması dikkatle okunmalı.
Türkiye ile geçen yıl yaz aylarında Doğu Akdeniz’de tırmanan gerilime temas eden Miçotakis, “Ben Türkiye’ye hep dostluk eli uzattım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da hep oturup temel görüş ayrılığımızı, yani deniz yetki alanları sınırlarının belirlenmesi konusunu konuşmaya teşvik ettim. Bu, on yıllar öncesine dayanan bir konu ama çözebiliriz. Çözemezsek Uluslararası Adalet Divanı’na gideriz. Uluslararası mahkemeler bunun için var” ifadelerini kullandı.
Doğu Akdeniz’in stratejik önemini keşfeden Yunanistan
Doğu Akdeniz’in stratejik önemini yeniden keşfettiklerini belirten Miçotakis, “Bu sadece Yunanistan ve Kıbrıs değil, AB açısından da önem taşıyor. Türkiye ile anlaşmazlıklarımız Türkiye’nin AB ile ilişkilerini de etkiliyor” dedi. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de diplomatik, askeri ve ekonomik rolünü güçlendirdiğini belirten Miçotakis devamla, “yeni bir marka oluşturmak için çok iddialı bir strateji geliştirme sürecinde olduklarını” vurguladı.
Türkiye ile bütün sorunlarını AB platformuna taşıma başarısı gösteren, Türkiye ile arasındaki sorunlara AB’yi açıktan taraf haline getiren Yunanistan açık bir şekilde el yükseltti. Miçotakis’in kullandığı üst perde üslup yazının başında belirttiğimiz “şımarık ruh halinin” önüne geçmiş durumda. Bu açıklamalar konunun uzmanları ve karar vericiler tarafından kesinlikle dikkate alınmalı.
Yunanistan Ege’ye yönelik sorunları müzakere etmek bir tarafa, karşımıza Doğu Akdeniz’i çıkarmak için geliyor. Abesle iştigal. Yunanistan’a göre iki ülke arasındaki temel görüş ayrılığı, deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesi olarak görülüyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Zira Türkiye’nin Yunanistan ile sorunlarının temelini “Egemenlik Meselesi” oluşturuyor.
Yunanistan ile Ege Denizi’ne yönelik; egemenliği anlaşmalarla belirlenmemiş ada ve adacıkları, karasuları meselesini, kıta sahanlığını, gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılmasını, FIR sorununu, arama ve kurtarma sahası sorunlarını ve diğerlerini konuşmayacaksak müzakare etmenin de bir manası yok.
Karşımıza Doğu Akdeniz’i çıkaracak Yunanistan’ın Ege defterini açılmamak üzere kapattığı anlaşılıyor. Türkiye’ye Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesini önereceği anlaşılan Yunanistan’ın stratejisi açık ve net… Uzlaşmayıp, AB ve ABD’nin de desteğini alarak, baskı kurarak bir şekilde Türkiye’yi de ikna etmek ve sorunu Uluslararası Adalet Divanı’na taşımak.
Temennimiz istikşafi görüşmelerin hemen öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 23 Ocak’ta yapılan Dış Politika Değerlendirme Toplantısı’nda vurguladığımız tehlikelere yönelik bir strateji belirlenmiş olmasıdır. Zira o masada oturanlara hatırlatalım, bu işlerin vebali büyük olur, altından kalkılmaz, telafisi olmaz. Resmi iyi okuyalım. Elbette masaya oturalım, diplomasiye fırsat verelim ve birilerinin (AB, ABD) gazını da alalım ama komşuyla sadece Ege’yi konuşalım.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.