Yüce Yöney-Afrikalılar neden ölüm yolculuğuna çıkıyor?

MDN İstanbul

Ajanslar sık sık Afrikalı mültecilerin Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken öldüğü insanlık dramını konu alan haberler geçiyor. Ancak hiçbirinde insanların hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bu yolculukların nedenlerine değinilmiyor. Oysa anlamak hiç de zor değil

Sevindirici bir haber: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) yıllık raporuna bakılırsa son onyılda açlıktan kurtulan insan sayısı 100 milyon. Rapor umut da vaat ediyor: Gelecek 20 yıl içinde 209 milyon insan daha açlıktan kurtarılabilir. Üstelik Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde yer alan, 2015’e kadar açlık çeken insanların sayısını yarıya düşürme hedefine de yaklaşıldı.
Keşke bilgilerimiz bunlarla sınırlı kalsa… Ama öyle değil. Birincisi, bu rakamlar halihazırda dünyada açlık sorununun ne kadar büyük ve halledilmesinin de ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Aynı rapordan basit bir veri: Asya kıtasında 526 milyon insanın hâlâ açlık çekiyor, dünya genelinde ise 805 milyon insan yetersiz besleniyor ve açlıkla mücadele ediyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı’nın son raporunda da benzer şekilde, dünyada 91 ülkede yaklaşık 1,5 milyar insanın yoksulluğun pençesinde yaşadığı belirtiliyordu. Bu kadar da değil. BM’ye göre, 800 milyon insan da yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya yaşıyor.
Tahmini güç değil: Açlıkla mücadelede yeterli gelişmenin kaydedilemediği en önemli kıta Afrika. Can sıkıcı rakamlarla söylersek… Dünya genelinde her dokuz kişiden biri açlıkla mücadele ederken, raporda bu sayı Afrika’da Sahra Bölgesi’nin güneyinden söz edilirken “her dört kişiden biri” şeklini alıyor.
Afrika’nın Sahraaltı Bölgesi dünya ölçeğinde zengin ile fakir arasındaki en büyük uçurumun yaşandığı yer olarak biliniyor. Söz konusu bölgedeki durum raporlara yansırken nüfusunun yüzde 72’sinin yoksul ya da yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya olduğundan söz ediliyor.
Her ne kadar BM Kalkınma Programı raporunda Afrika’da Ruanda ve Etiyopya başta olmak üzere Angola, Burundi ve Mozambik de hızlı ekonomik büyümeden bahsedilebiliyorsa da bu gelişmenin tek başına pek bir anlamı yok.
Sonuçta, BM’nin daha yeni “Güney Sudan’da açlık felaketi” uyarısında bulunduğunu unutmamak lazım. Geçen aralık ayında içsavaş nedeniyle Sudan’da nüfusun büyük bölümü yerinden edildi. Yüz binden fazla kişi komşu ülke Uganda’ya kaçtı, bir milyondan fazla Sudanlı ise ülke içindeki BM kamplarında yaşam mücadelesi veriyor. Ülkede gıda üretimi neredeyse tümüyle durmuş halde. O kadar ki BM Dünya Gıda Programı tonlarca gıda maddesini Sudan’a göndermek için harekete geçti. Komşu Uganda’da ise gıda bol. Aslında Sudan’a yetecek kadar üretim var ve zaten geleneksel olarak Sudan’a bu ülkeden gıda ihracatı var. ama içsavaş ticareti baltalamış durumda. Uganda’da bir tüccarın elindeki gıdayı Sudan’a gönderecek olması büyük risk alıyor olması demek, çünkü parasını alabileceğinin garantisi yok. Nitekim, daha önce içsavaşta Güney Sudan’a satılan gıda malzemesinin parasının alınamadığı, 40 milyon dolarlık zararın olduğu söyleniyor. Bu noktayı fazla uzatmadan anladığımızı söyleyelim: Silahlar açlık sorununun büyümesini körüklüyor.
Zaten Afrika’da her konu açlık belasının kaynağı haline geliyor. Dünya Açlıkla Mücadale Örgütü’nün araştırmasına göre, Ebola salgını da Afrika’da bir açlık felaketine yol açma potansiyeli taşıyor. Araştırma, Ebola salgınının sonuçlarının özellikle Sierra Leone’de, çok değil, birkaç ay sonra, 2015’in başlarına doğru yüksek oranda hissedilmeye başlanacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Basit bir denklem sözkonusu: Salgının yayılmasını engellemek için ilan edilen karantina bölgelerinde ulaşımın günün belli saatlerinde yapılmasına izin veriliyor. Bu da besin maddelerinin fiyatlarının artmasına neden oluyor. Dahası, salgın tarım üretiminin yüzde 40 azalmasına yol açmış durumda, yabancı yatırımcılar ülkeyi terk ediyor. Dünya Açlıkla Mücadele Örgütü Sierra Leone’de olası açlık felaketi yaşanmaması için ilk etapta yapılması gerekeni de söylüyor: Yüksek oranda besin maddesi şimdiden depolanmalı. Peki gerçekleşecek mi? Geçmiş deneyimler pek umut vaat etmiyor. Örgütün hesaplarına göre 2015’in ocak ayından itibaren Ebola krizine bağlı olarak 400 bin kişi açlıktan etkilenecek.
Ebola Afrika’nın acı verici gerçeği. Batı Afrika’da Ebola salgını nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hızla artıyor. Eylül ortası verileri Ebola salgınında ölenlerin sayısının yaklaşık 2 bin 800 kişi olduğunu gösteriyor. Virüsün bulaştığı insan sayısı ise 5 bin 500’den fazla. Liberya’da yaklaşık 3 binden fazla kişi, Gine ve Sierra Leone’de yüzlerce insan virüsten etkilendi.
Salgın Afrika’da başgösterdi ama etkileri tüm dünyada hissediliyor. BM Güvenlik Konseyi geçen ay Ebola salgınının bölgede önü alınan çatışma ve krizlerin yeniden alevlenmesine yol açabileceğine dikkat çekerek dünya barışı ve uluslararası güvenliği tehdit ettiğini açıkladı. Güvenlik Konseyi’nin açıklamasında vurgulanan bir diğer nokta da sınırlarını kapayan üçüncü ülkelerdi. Bu tutumun , salgından etkilenen ülkelerin dışlanmasına neden olduğu uyarısı yapıldı.
Aynı uyarı Afrika Birliği Başkanı Nkosazama Dlamini-Zuma’dan da geldi. Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da Ebola salgını nedeniyle düzenlenen kriz zirvesinde seyahat yasağının kaldırılması çağrısında bulundu. Gerekçe çok açık: Ticaret yolları seyahat yasağından etkileniyor, ekonomi felç geçiriyor.
Ebola ve Afrika’ya dair ilginç bir bilgi daha var: Ebola’nın yayıldığı Batı Afrika, yılda bir milyon hektar ağaç kesimiyle dünyanın en hızlı ormansızlaşan bölgeleri arasında sayılıyor. Ebola ile ağaçların ne ilişkisi var dememek lazım. Ormanların kereste ticareti için kesilip yokedilmesi patojenlerin önündeki geleneksel koruyucu duvarı yıkıyor, uzak bir köydeki hastalık şehre yayılıveriyor.
Ebola Batı Afrika’da etkili oluyor ama açlık Afrika’nın her yerinde. Kıtanın doğusundaki ülkelerden Somali için bu yılın başlarında yeni bir açlık felaketi uyarısı gelmişti. O dönemki verilere göre, 857 bin kişi acil gıda yardımına gereksinim duyuyor, yaklaşık iki milyon kişinin de düzenli olarak gıdaya ulaşma imkanı bulunmuyordu. Üstelik ihtiyaç duyulan 930 milyon dolarlık insani yardımın sadece yüzde dördü sağlanabilmişti.
Afrika açlık ve yoksullukla boğuşurken bir yandan sürekli artan nüfusu da kıtanın başına dert olacak gibi görünüyor. Bu yılın ağustos ayında yayınlanan BM’nin Afrika’yla ilgili tahminlerin yer aldığı yeni raporda, 2050’de dünya nüfusunun dörtte birinin Afrika’da yaşayacağı öngörülüyor. Yapılan hesaplamalara göre, bu nüfusun bir milyardan fazlası da 18 yaş altındakilerden oluşacak. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) hazırladığı “Generation 2030 / Africa Report” başlıklı raporunda, doğum oranlarındaki artışa ve doğum yapabilecek yaştaki kadın nüfusunun yükseldiğine atıfta bulunuyor ve gelecek 35 yıl içinde iki milyar çocuğun dünyaya gelebileceği düşünülüyor. Bu hesaba göre, yüzyılın ortasına gelindiğinde Afrika’da bir milyardan fazla çocuk yaşıyor olabilir. Afrika nüfusu şu anda 1,2 milyar, tahminler 2050’de 2,4 milyar, 2100’de ise 4,2 milyara ulaşacağı yönünde. Ve işin doğrusu, hiçbir kurum çocukların eğitim, sağlık ve korunmalarına yönelik önlemlerin nasıl alınabileceğini tam olarak bilmiyor.
Bu noktada durup sık sık rastladığımız bir başka dramı hatırlamak gerek, mültecilerin dramını. Ajansların geçtiği bilgiler arasında İtalya’ya, Yunanistan’a, İspanya’ya ve hatta Türkiye’ye varmaya çalışan ama çoğunukla teknelerinin batmasıyla hayatını kaybeden yüzlerce  mülteciyi anlatan haberler vaka-ı adiyeden oldu uzun süredir. Avrupa bu kaçak göç dalgası yüzünden sınırlarını kapattı,tel örgüler ördü, yasalar çıkardı, vs… Biz de bunları okuduk. Okuduklarımızın içinde sık sık teknelerinin batıp çoğunun öleceği, insan tacirlerinin eline düşecekleri, sınırda yakalanıp iade edilecekleri belliyken neden bile bile bu yolculuğa çıkıyor insanlar diye soruldu, üstten bakan bir ifadeyle. Nedense iki dramatik durum arasındaki bağ vurgulanmıyor, cevabı ortadayken görülmek istenmiyor işte. “Umuda yolculuğun” tek nedeninin yoksulluk, açlık, salgın olduğunu anlamak bu kadar zor mu?

Bunu Paylaşın