YPG ile barış olur mu?

MDN Editör
  • |

YPG’nin yapısı, faaliyetleri ve bölgedeki etkisi üzerine bir değerlendirme yapılacak olursa, ABD’nin Türkiye’yi PYD ile barış masasına oturtma çabalarının arkasındaki dinamikleri ve olası sonuçlarını ele alınmalı. Bu çabalar, bölgede dengeleri kökten değiştirebilecek bir girişimin parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak YPG ile bir barış ya da ateşkes olasılığı, Türkiye açısından risklerle dolu bir adım olacaktır.

YPG’nin yapısı ve güç dinamikleri

YPG (Halk Koruma Güçleri), farklı kesimler tarafından farklı şekillerde tanımlanan bir yapı. Türkiye için YPG, PKK’nın bir uzantısı olarak görülürken; ABD, YPG’yi Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adıyla anarak bir müttefik olarak nitelendiriyor. Örgüt ise kendisini “Halk Koruma Güçleri” (Yekîneyên Parastina Gel) olarak tanımlıyor ve Kürt gruplar ağırlıklı bir yapı olarak Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteriyor.

PYD’nin siyasi kanadındaki liderliğini ise Asya Abdullah ve İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu Salih Müslim yürütürken, askerî kanadın başında Ferhat Abdi Şahin (Mazlum Abdi ya da Mazlum Kobani) bulunuyor. Örgütün şu anki savaşçı kapasitesinin Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürt nüfustan sağlanan katılımlarla yaklaşık 100 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Ekonomik olarak ise, Haseke ve Rakka’daki petrol kuyularından sağlanan yaklaşık 2 milyar dolarlık gelirle ciddi bir finansal kaynağa sahip olduğu biliniyor.

ABD tarafından eğitilen ve silahlandırılan bu grup, özerk bir yapı oluşturarak bölgede yayılmacı bir politika izliyor. Ancak bu süreçte, Türkmen ve Arap gruplara yönelik zorlayıcı göç politikalarıyla demografik yapıyı değiştirme çabaları dikkat çekiyor. Bu durum, YPG’nin bölgede tepkiyle karşılanmasına neden oluyor.

ABD’nin PYD stratejisi

ABD’nin özellikle HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam)’nin Şam üzerindeki etkinliğinden sonra, Türkiye’yi PYD ile aynı masaya oturtma girişimleri dikkat çekiyor. Bu, PYD’nin dolaylı ya da doğrudan tanınması anlamına gelebilir ki, bu durum Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurma planlarının hayata geçirilmesinin önünü açabilir.

Bu girişimin, Türkiye açısından nasıl bir tepkiyle karşılanacağını kesin olarak bilemiyoruz. Ancak, bu tür bir anlaşmanın riskleri oldukça belirgin. Geçmişte, PKK ile çözüm süreci olarak adlandırılan dönemde, örgütün güç kazanması ve sürecin sonunda ağır bedeller ödenmiş olması, benzer bir adımın Türkiye açısından tekrar ciddi sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.

Barış mümkün mü?

YPG ile yapılacak herhangi bir anlaşma, örgütün uluslararası meşruiyet kazanmasına ve bölgedeki varlığını daha da güçlendirmesine yol açar. Bu durum, yalnızca Suriye’nin kuzeyinde değil, Türkiye’nin sınır güvenliği açısından da ciddi sorunlara neden olabilir. Üstelik, YPG’nin demografik değişim politikaları ve PKK ile olan bağlantısı göz önüne alındığında, böyle bir barışın sürdürülebilir olması da mümkün görünmemektedir.

Doğru olan, terörle müzakere edilmemesi gerektiği yönündeki ilkeye bağlı kalınmasıdır. Bunun aksi bir durumda, Türkiye’nin daha önceki deneyimlerinden bildiğimiz üzere, geri dönüşü zor ve ağır bedellerle karşı karşıya kalınabilir. “Çözüm Süreci” denilen süreç içerisindeki uygulamalar esnasında ve sonucunda bu bedel Türk Milleti tarafından ödenmiştir.

Sonuç ve değerlendirme

YPG ile bir barış ya da ateşkes, bölgedeki dengeleri değiştirecek ve YPG’nin pozisyonunu güçlendirecek bir gelişme olur. Ancak bu tür bir adımın riskleri, bizim değerlendirmelerimize göre oldukça yüksektir. Barış ihtimali, yalnızca bölgedeki güç dinamiklerinin değişmesi veya uluslararası arenada farklı dengelerin oluşmasıyla mümkün olabilir. Şu anki şartlar altında, YPG ile bir barış, birçok açıdan Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , , , , , ,
Bunu Paylaşın