Lao Tzu, Pargalı İbrahim ve Yunus Emre

Yeşim Yeliz Egeli

yesimegeli@marinedealnews.com

Yeşim Yeliz Egeli, Köşe

Çin düşünürü Lao Tzu’nun anlattığı bir öykü vardır. Acele karar vermemeyi, peşin hükümlü olmamayı, her sonun yeni bir başlangıç olabileceğini nasihat eden bu öyküyü çoğu kişi bilir… Benim de beğendiğim, karar vermem gereken önemli durumlarda; aklımı ve sezgilerimi, iki tren rayındaymışçasına hızla yarıştırırken, düşüncem bilgiye dönüşmeden önce mevcut malumat, bir de zeka imbiğimden geçer. Bu nedenle her oluşumu bir başlangıç olarak düşünür, sonuç aleyhte bile gelişse üzülmem. Temelde dikkat kesildiğim, niyetin iyi olmasıdır. Umut veya beklenti, her bir olayda iyiniyetle yeşertildikçe sonuçları ne olursa olsun bu sonuca olumlu ve farkında hazırlarım kendimi.
Bazı kişiler bir karar almak gerektiğinde tereddüte düşer(!); tecrübe, sezgi, gelenekler, ahlaki değerler ve en önemlisi vicdanın sesi rotanın çizilmesinde liderlik edebilir. Örneğin; önce yaşanan bir olay olumsuzsa, kişi benzer bir olayla karşılaştığında ve yeni bir karar verecekse özgür ve saf düşünmesi bu tecrübeyle sabit, engellenebilir ancak tüm bunları fazilet şemsiyesi altında toplayabilirse doluya tutulsa da yine de keyif almak mümkündür. Her şeyin sonucunu öngörmek mümkün değildir, ölüm gibi… Bu durumda tevekkül edip herşeyin O’ndan olduğuna inanmak huzur vericidir.  Kararların sonuçlarının öngörülmesi mümkün olmayan, olumlu veya olumsuz sonuçları sindirerek kabullenmeye yardımcı olan bir öykü bu. Her alınan kararın sonuçları başarılı olmazken, başarısızlıkla alınmış kararlarda iyi sonuçlar getirebilir. Kim bilir? Alınacak karar kişinin kendi dışında başkalarını da etkileyecekse o zaman üzerinde analitik düşünülmesi elzemdir.

Lao Tzu’nun öyküsü
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. İnsan dostunu satar mı?” demiş. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.
İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”
Birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması,talihsizlik değil, şansmış meğer…”
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Bir de güç sarhoşu olup “insanlığı” yerine egonun türlü oyunlarına kanıp bilinçli veya bilinçsiz onun saçtığı zehirle ruhu beslenenlerin “tamam oldum” yanılsamasına bir tavsiye vardır ki, yukarıdaki öykünün kişi davranışlarını hedef alan en kısa anlatımıdır: “Ne oldum değil, ne olacağım de” der eskiler, aslında yaşamda hem iyiye hem kötüye işaret ederler. Tarihte buna bir çok örnek verilebilir ancak kendi tarihimizde buna en hazin örnek olarak Sadrazam İbrahim Paşa’yı nam-ı diğer Pargalı İbrahim’i göstermek yerinde olur. Öldürülmeseydi, şu an tarihimiz kimbilir nasıl yazılacaktı? Fazilet ve güç sahibiyken, maneviyattan uzaklaştı da mı, kişinin en büyük düşmanı kibire yenik düştü?
Sözün özünü Yunus Emre’ye bırakalım ve kıssadan hisseye bu yazıyı bir dörtlüğüyle taçlandıralım:

Sen seni bil sen seni
Sen seni bilmezsen
Senden sorarlar seni

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com