Kontrolsüz bir değişim süreci içindeyiz. Bencil bir öfke, nefret, moralsizlik elini kolunu sallaya sallaya hükümranlığını gururla ilan ediyor. Ulaşılması güç tehlikeli bir kibirlilik hali…. Dokunursan yanarsın denecek kadar. Bu yaşamın her alanında insanın 5 duyusuyla anlayabildiğinin de ötesinde bir dönüşüm. Bence insan kendi aklı, iradesi ve eliyle bunu kendi geleceğine yatırım olarak görüyor. Nedir ki, ‘insan’ olmak? Anlamını hatırlayan varsa kendi dili döndükçe bana yazsın lütfen.
‘İnsan’lık adına her ne varsa yokmuş gibi… Ne için? Tirajik ama gerçek “insanlık” için… En tehlikelisi bu anlayışın normalleşmesi! Karamsar değilim. Kafamı, aklımı, zihnimi ne yöne çevirsem böyle hissettiren bir çok ana başlık ve türevleriyle önemli bir tehlikeyi çağıran bu tür olaylar, bu olayları doğuran insanları görüyorum.
Ben büyüyüp yaş aldıkça ‘insan’lığın küçüldüğünü gözlemlemek, beni gelecek yılları düşündükçe dehşete düşürüyor. İletişim çağında iletişim kurmak günlük işlerde saniye hızında kolaylaşmışken, manâdan, derinlikten, iyilikten uzaklaşıldığını görmek, iyi olduğunu düşünenler için ne kadar güç bir anlanabilse. Bireyselleşme denince artık bencilleşmeye doğru hızlı kocaman atılan dev adımlar geliyor gözüme… Hele kötü olamadığı için bu durumla nasıl başedileceğini tahayyül edip ancak eyleme geçemeyip tavır gösterememek ‘insan’ olan insanı da bezdirip yoldan çıkmaya davet ediyor ki, tehlikeli dönüşüm de böyle başlıyor. Çünkü tavır koyulsa benzemiş, ‘aynı’ olmuş olunacak. Koyulmasa da sanki var edilen değerler elinden göz göre göre kayıp gidecekmiş gibi… İki arada kalınmaması çok önemli ki, akılla, bilimsel düşünceden ayrılmadan aydınlık niyetlerle çözülmesi gereken çok hassas bir konu. Hele muhatap cahilse ve cahil olan kişi cahilliğinden bir haber olup hele bir de saldırgansa, iş daha vahim bir hal alır. Çok hassas ve çok özel bir ilgiyle konunun üzerine sağduyu ile eğilinmesi elzemdir. Normal şartlarda aman benden uzak dursun diyeceğiniz bir durum yaşamın bir anında gelir sizi buluverir ve o andan itibaren sağduyu ile önünüzde kocaman bir dert olarak çözüm bekler.
Bu durum acilen çözülmez ise, domino taşları ya da kartopu gibi büyüyerek önünde ne varsa birden devirip yutuverir. O zaman ne düşünürseniz düşünün iş işten geçerek, başka bir boyut kazanır ki, onunla baş etmek daha başka beceriler ister. Zamanında gösterilmesi gereken sağduyu çark edip çalışmadıysa bu yeni durumla baş etme becerisi güç kaybettiğinden durum daha içinden çıkılmaz bi hâl alıp belki de saldırgan bir tutumla çözülmeye çalışılacaktır ki, işte aslından uzaklaşarak bahsettiğim dönüşüm yine gerçekleşmiş olacaktır.
Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez. Bu durum insan için de böyledir. Soylu bir aileden gelen erdem sahibi iyi insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını, iyi insan olma çabalarıyla özelliklerini yitirmezler. Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar.
Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar onun da aslı ayrandır!
“Kokarsa yağ kokar!”
Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com