Yerli yan sanayi ürünleri ‘know-how’ını dünyaya duyurmak için destek bekliyor

MDN İstanbul

Türkiye, yat üretiminde dünyanın önde gelen markalarından biri olarak yerini korumaya devam ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre gemi ve yat sanayi 2018’i 990 milyon dolarlık ihracatla kapattı. Türkiye, yat üretiminde dünyanın parlayan yıldızı konumundayken, yatlarda kullanılan yan sanayi ürünlerinde kendini ispatlamak konusunda sıkıntılar yaşıyor. Dünya standartlarında üretim yapan yerli yan sanayi firmaları, pazarlama ve Ar-Ge sorunlarıyla boğuşurken, ithal ürünlerin kendini kanıtlamış markalarına karşı verdiği mücadelede yenik düşüyor. Orta ve büyük yatlarda el işçiliği gerektiren ürünler yerli üretimken, hazır fabrikasyon ürünler sertifika sorunu nedeniyle çoğunlukla yabancı firmalardan tercih ediliyor. Sertifikasyondan sermayeye, Ar-Ge desteğinden bürokrasiye birçok konuda çözüme kavuşmak isteyen yan sanayi firmaları; İdare’den de ellerindeki know-how’u dünya pazarına duyurabilmek için destek bekliyor.Reklamını iyi yapamazsak kalitenin önemi kalmıyor

H&A Marine Kurucu Genel Müdürü Azize Mengi

Tekne ve yatlara tekstil ürünleri tasarlayıp üreten H&A Marine Kurucu Genel Müdürü Azize Mengi; ithal ürünlerin marka bilinirliği açısından avantaj sahibi olduğunu belirterek, ‘’Bir ürünün kalitesini oluşturan en önemli bileşen, tüketicinin ihtiyacına cevap verebilmesidir. Bununla birlikte kaliteyi; dayanıklılık, uygun fiyat ve kullanım kolaylığı belirler. Konu yat/tekne üretimi olunca tersane olarak hedefimiz hep yüksek kalitedir. Bu bağlamda dünya çapında başarılı üreticilerle rekabet ederken, iç dekorasyondaki ürünlerin kalitesi de yadsınamaz oluyor. Çok fazla ürün çeşidi var ve belli ürünlerde ithal ürünler, marka bilinirliği açısından yüksek fiyata sahip olsa da öncelikli olarak tercih edilebiliyor.

Tekstili baz aldığımızda ise ülke olarak çok kaliteli ürünler imal ediyoruz. Havlu ve kumaşlarımız iplik kalitesinden, dokuma sıklığına, rengine ve kullanılan kimyasalına kadar çok sayıda seçenek arasından optimum fiyat ve kalite hedefinden şaşmadan üretiliyor. Yerli ürünlerin tercih edilebilmesi için önce üretici olarak; ürünlerimizi hammaddesinden itibaren çok iyi bilmemiz, rakiplerimizi tanımamız ve mamulümüzü çok iyi tanıtmamız gerekiyor. Dünyanın en kaliteli ürününü üretsek bile, reklamını iyi yapamazsak ürün kalitesinin de fiyatının da pek bir ehemmiyeti kalmıyor,’’ dedi.

Yerli ürünlerin tercih edilebilirliğinin artırılması için en önemli konunun devlet destekleri olduğuna dikkat çeken Mengi, diğer bir önemli konunun da ürünlerin tanıtımının yapılmasından geçtiğini dile getirdi. Yerli yan sanayi üreticilerin; sürekli kendini yenileyen, Ar-Ge çalışmaları yapan ve hep daha iyisini hedefleyen firmalar olması gerektiğini, bu sayede hem sektörün hem de ülkenin başarısını ve tercih edilebilirliğini artıracağını dile getiren Mengi, ‘’Yüksek kalite ve optimum fiyatın buluştuğu noktada sektör olarak diğer ülkelerle yarışır durumdayız. Bu bağlamda benzer ürünlerin ithalatının kısıtlanması ve KOBİ destekleri gücümüze güç katacaktır’’ dedi.

Hakan Elektrik ve Otomasyon Genel Müdürü Ahmet Zurnacı

Türkiye’nin dışarıya en bağımlı olduğu sektörün gemi ve yat inşa sektörü olduğunu dile getiren Hakan Elektrik ve Otomasyon Genel Müdürü Ahmet Zurnacı ise, ‘’Yaşadığımız birçok engelleme girişimlerine ve maddi-manevi saldırıya rağmen sektörümüz çok iyi bir konuma gelmeyi başardı. Öncelikle sektör olarak ne ürettiğimize ve deniz taşıtlarında öneminin ne olduğuna bakmamız gerekiyor. Bizler her deniz taşıtında olmak zorunda olan ve sertifikalı olarak üretilen Entegre Alarm İzleme ve Kontrol sistemlerini üretiyoruz. Bu sistemlerin içerisinde; entegre olarak valf kontrol sistemleri, balast kontrol sistemleri, jeneratör ve ana makinelerin mekanik verileri ve kontrolleri, elektrik yük yönetim sistemleri, her türlü sıvı seviye kontrol sistemleri ve de bunların her türlü kontrolleri var. Buradan bakınca ürünün sektör için ve özellikle dışa bağımlığı azaltmak açısından ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Yakalamış olduğumuz kalite çizgisi, 70’in üzerinde deniz taşıtında kullanılması ile elde etmiş olduğumuz işletme referansı, bugüne kadar hiçbir kullanıcıyı yolda bırakmaması ürünün en önemli kalite göstergesidir. Türkiye’den çıkan birçok ürün ve işçilik bu seviyede; ancak bütün ürünlerin aynı şekilde güçlü ve güvenilir olması kalite algısını yükseltecektir,’’ dedi.

Türkiye’de üretilen yan sanayi ürünlerinin, ithal ürünlerin tekelci yaklaşımının dışında tutulması gerektiğini söyleyen Zurnacı, ‘Yabancı firmalar sistemleri üretirken birçok noktada kendilerine özel kilit malzemeler kullanırlar. Bu yapı ile her türlü arızada kendilerine bağımlılığı ve tekelci bir yapıyı oluştururlar. Oluşan arızalarda çokça şahit olduğumuz şekliyle gemiler kilitlenir ve onarımı için oldukça yüklü bir para ödemeniz gerekir. Bizim sistemlerimizde ise kullanılan malzemelerin tamamı endüstride kullanılan malzemelerdir. Hiç biri özel imalat değil. Her türlü yedek parçayı dünyanın her yerinden katalog üzerinden temin edebilirsiniz. Yabancı markaların tekelci yaklaşımını bu şekilde aştık. Hem kaliteli, hem işletme maliyeti düşük, hem kullanımı kolay ve entegre yapısıyla çok işlevli bir yapı oluşturduk,’’ şeklinde konuştu.

Yerli ürüne, güveni oluşturmak için şans verilmeli
İthal ürünler yerine, yerli ürünlerin tercih edilmesini artırmak amacıyla; güven, ticari şartlar ve teşviklerin üreticiler için hayati önem taşıdığını belirten Zurnacı, ‘’ Birçok armatör ve tersane yetkilisi, ‘Gemim dünyanın öteki ucunda bozulursa servis nasıl olacak’ sorusunu soruyor. Cevap olarak, ‘Yaptığımız gemi ve yatlar dünyanın her tarafında ve yıllarca çalışıyorlar. Her türlü servisi eksiksiz sağlıyoruz ve arıza oranları diğer firmalara göre çok daha az. Diğer firmalara gösterdiğiniz toleransı bize de gösterin,’ diyoruz. Yerli ürüne hem güven duyulmalı hem de güveni oluşturmak için şans verilmeli.

Bir de insanları çok yüksek fiyatlara alıştırılmışlar. Biz fiyat verdiğimizde düşük geliyor ve bu durum şaşkınlık oluşturuyor. Yerli ürün için yerli çalışanlar ve yerli mühendislik kullanıyoruz. Hedefimiz maliyetleri düşürmek ve maliyetlerin çoğunu yurtiçinde tutmak.

Ayrıca bizler KOBİ seviyesinde firmalarız. Bugüne kadar sadece montaj yaptığımız için teknoloji üretmeyen montaj sanayi olarak görülmüşüz. Direkt olarak hemen hiçbir destekten yararlanamıyoruz. Denizcilik sektörü olarak sürekli krizde olduğumuz için bankalarda her şeyiniz mükemmel olsa bile, krediniz yok gibi. KOSGEB karasal ağırlıkta çalışan bir yapıya sahip. TÜBİTAK ise bir devlet teşekkülü. Orada bir proje 6 ay ile 2 sene içerisinde çıkıyor. Biz de ise 24 saatte bitmesi bile gündeme gelebiliyor. Ar-Ge ve proje desteklerini alan veya alma gücünde olan tersaneler bünyelerinde Ar-Ge yapmıyor. Ar-Ge yapan firmaya iş verip destek olacağına ‘fiyatların yükseldi’ diyerek taşeron firmanın içerisinden birkaç ustaya firma kurdurup hem ucuza iş yaptırıyor hem de Ar-Ge yapan firmayı zarara sürüklüyor. Bu durumun yol açtığı zarar sadece bununla kalmıyor. Firma kuran ustalar ticaret bilgileri olmadığı için kısa sürede batıyor.

Şuanda Türkiye de tip onay sertifikalı Alarm İzleme ve Kontrol Sistemi üretebilen maalesef bir tek biz varız. Biz de bu her bir sıkıntı ile teker teker boğuşmak zorundayız. Eğer yerli ürünleri kullanmak sektörümüz için bir hedef olacaksa; bu sıkıntıları aşmamız, üretebilen firmaların envanterini çıkarmamız, bu firmalara yüzlerce maddelerden oluşan formlar curcunası yerine açık Ar-Ge desteği sunup üretime teşvik etmemiz gerekiyor. Mevcut yapıyla sadece işçilik yapar, iş yapabilen beyinlerimizi de yurt dışına kaçırmış oluruz,’’ dedi.

Bunu Paylaşın