‘Yeni Nesil Milli Nükleer Reaktör devlet politikası ilan edilmeli’

MDN İstanbul

Mersin’de kurulan Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile Türkiye nükleer enerji girişimi için kısmen de olsa ilk adımını attı. Tamamı Rus Rosatom firması tarafından yapılan ve aynı firma tarafından işletilecek santral, nükleer enerji ile elde edilen elektriği Türkiye’ye satacak. Peki Türkiye kendi topraklarında nükleer santral riskini taşırken, bu santralden elde edilecek enerjiyi neden yabancı bir firmadan satın almak durumunda kaldı? Türkiye kendi nükleer enerjisini üretemez mi? Bunun için neler yapmalı?
Sorularımızın cevabını yeni nesil nükleer enerji üzerinde TÜBİTAK ile birlikte çalışan FİGES Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Tarık Öğüt ile değerlendirdik. Savunma ve havacılık sektörüne pek çok alanda mühendislik hizmetleri veren FİGES aynı zamanda toryumu en verimli şekilde kullanan nükleer enerji sistemi ‘‘Ergimiş Tuz Reaktörü (ETR)’’ üzerinde çalışmalar sürdürüyor.
FİGES’in, Avrupa’dan çeşitli kuruluşların katılımcı olduğu ve 4’üncü nesil nükleer reaktörler üzerine çalışmalar yürüten AB Ufuk 2020 ve Euratom projesi SAMOFAR’da aktif gözlemci statüsüyle TÜBİTAK ile birlikte yer aldığını belirten Öğüt, bunun tüm dünya için yeni bir teknoloji olduğuna ve bu nedenle Türkiye’nin diğer ülkelerle hemen hemen aynı seviyede olduğuna dikkat çekiyor.
Yeni nesil nükleer reaktörlerde toryumun kullanılacağını ve Türkiye’nin toryum zengini bir ülke olarak avantaj sahibi olduğunu belirten Öğüt, nükleer çalışmalarda dünya ile etkileşim içerisinde olmak için nükleer teknolojilerin bir devlet politikası ilan edilmesi gerektiğini belirterek, ‘‘Akkuyu’da inşaatı devam etmekte olan nükleer santralin 3’üncü nesil reaktörlere sahip olacağını biliyoruz. Ancak, dünya artık 4’üncü nesil reaktörler üzerinde çalışıyor. Bu yeni nesil reaktörler, yakıt olarak toryum kullanan ergimiş tuz reaktörleridir. Toryum cevherleri açısından Türkiye çok zengin bir ülkedir. Avrupa Birliği’nin ergimiş tuz reaktörü, yani yeni nesil reaktör geliştirdiği SAMOFAR isimli bir projesi var. Biz, FİGES AŞ olarak bu projeye TÜBİTAK ile birlikte 2017 yılında dahil olduk. Bunun üzerine firmamızda bir Nükleer Teknoloji Grubu kurduk ve uzman nükleer mühendisler istihdam ettik. 30 yıldan beri faaliyetlerini matematiksel modelleme, mühendislik simülasyonları, uygulamalı fizik, nümerik metotlar gibi konulara odaklamış bir şirket olarak bu grubu kurmak ve faaliyete geçirmek zor olmadı.
Her reaktörde olduğu gibi SAMOFAR projesi reaktöründe de, reaktörün kalp bölgesinde nükleer tepkimeler vasıtasıyla oluşan ısı enerjisini reaktör kalbinin dışına iletmek gerekmektedir. Bu işlem Isı Değiştiriciler yardımıyla gerçekleştirilmekte ve bu sistemin tasarım ve hesaplarının sorumluluğunun firmamıza verildiğinin altını çizmek istiyorum. TÜBİTAK ile işbirliği içinde yürüttüğümüz bu proje iki yıl sürdü ve SAMOFAR yönetimi gerçekleştirdiğimiz ısı değiştirici tasarımını çok başarılı buldu. Temmuz 2019 başında Delft Teknik Üniversitesi’nde uluslararası bir proje kapanış toplantısı gerçekleştirildi ve bizler de bu toplantıya katılarak yapmış olduğumuz çalışmaları sunduk.
Yeni nesil reaktörler üzerine Amerika’da, Avrupa’da, Rusya’da, Çin ve Japonya’da çok çeşitli projeler devam etmektedir. Bu projelerin tümü henüz Ar-Ge aşamasında olup, önümüzdeki yıllarda reaktör yapımına başlanacaktır. Elektrikli otomobilde olduğu gibi tüm dünya bu teknolojide neredeyse henüz “sıfır” seviyesinde olduğundan, Türkiye olarak bu çok önemli olan treni yakalayabiliriz ve yakalamalıyız diye düşünüyorum.
Toryum bazlı ergimiş tuz reaktörleri, güvenli ve çevre dostu olacaklar. Hatta Akkuyu’da kurulmakta olan reaktör gibi konvansiyonel reaktörlerin atıklarını yakıt olarak kullanabilme özelliğine sahip olacaklarından bu reaktörler için “yeşil nükleer reaktörler” tabiri kullanılmaktadır. Bu teknolojinin toryumla çalışıyor olması, toryum zengini Türkiye için çok önemli bir avantajdır. Bu reaktörlerde, reaktör kalbinde ve ısı değiştiriciler içindeki basınç, normal hava basıncı düzeyinde olduğundan çevre riski asgari düzeydedir. Bunun nedeni, ısı iletiminin su vasıtasıyla değil, yüksek derecelerde ergiyen tuzlar vasıtasıyla olmasıdır. O halde eski nesil reaktörlere göre çok daha güvenli reaktörlerdir. ABD, Çin, AB, Fransa, İngiltere, Japonya, Kore gibi ülkelerde birçok kurum ve kuruluş son 10 yıl içinde çalışmalara başlamıştır. Çin ise bu yıl bir deneme reaktörü kurmak için kolları sıvamıştır. Biz Türkiye’nin bu teknolojiyi mutlaka yakalaması gerektiğini ve yakalayabileceğini düşünüyoruz. Aksi taktirde, Akkuyu reaktörüne ödemekte olduğumuz milyarlarca doları gelecek nesiller bu sefer geleceğin teknolojisini ithal etmek için harcamak durumunda kalacaklar.
En kısa zamanda Türkiye kendisine bir “Milli Nükleer Enerji Yol Haritası” yapmalı ve hemen yola koyulmalıdır’’ dedi.

‘‘Nükleer gemi üretecek havuz
Türkiye’de yok’’

Amerika’nın 4’üncü nesil nükleer reaktörleri gemiler üzerine monte etme çalışmaları içerisinde bulunduğuna dikkat çeken Öğüt, ‘‘ABD’de ergimiş tuz reaktörleri alanında uzmanlaşmış ThorCon Power adında bir şirket var. Çok büyük bir şirket değil ama ergimiş tuz reaktörlerini geliştirmiş ve Endonezya’ya satmak istiyor. Bu şirketin konsepti, nükleer reaktörü yüzen bir platforma monte etmek. Endonezya gibi binlerce adadan oluşan bir ülke için çevre dostu ve yüzen bir nükleer santral yapmak mükemmel bir fikir. Biliyorsunuz, Rusya da bu yıl yüzen bir 3’üncü nesil nükleer reaktör yaptığını duyurmuştu. Ama ThorCon örneği yeni nesil teknojide bir ilk olacak. Endonezya, binlerce adadan oluşan bir deprem ülkesi ve karada çalışan bir nükleer santral için oldukça riskli bir ülke. ThorCon tarafından yapılacak olan bu yüzen santral ile Endonezya, gemisini istediği adasına götürecek ve elektrik ihtiyacını yüzen gemiden karşılayacak ve olası bir depremden de etkilenmeyecek.
ThorCon Power yöneticileri ile irtibata geçerek Endonezya için yapacakları reaktörün gemisinin Türkiye’de yapılmasını önerdik. Teklifimizle oldukça ilgilendiler, ancak ne var ki Türk tersanelerinde mevcut olan havuzların boyutlarının bu platform için yeterli olmadığını gördük.
Ne yazık ki, bu tür deniz platformlarını Güney Kore’de inşa ettirme kararı aldılar. Türkiye olarak bir an önce nükleer enerjiyi devlet politikası haline getirip, kendi teknolojimizle ilerlemeliyiz. Yatırımlarımızı da bu doğrultuda yapmalıyız. Ülke olarak hem yeni nesil reaktörleri üretecek, hem de nükleer enerji ile çalışan savaş gemileri yapabilecek bilgi ve
altyapıya sahibiz, Türkiye sahip olduğu gücün farkında olmalı’’ şeklinde konuştu.

‘‘Hedef, kendi nükleer
enerjimizle savaş gemisi
işletebilmek’’

Denizcilik sektöründe nükleer enerjinin denizaltılar hatta denizüstü gemiler için de oldukça önem taşıdığının altını çizen Öğüt, milli gemilerimizde ve denizaltılarımızda kendi ürettiğimiz nükleer enerjinin kullanılabileceğini belirtti. Savunma Sanayii Başkanlığı ile görüşme halinde olduklarını dile getiren Öğüt, ‘‘Savunma Sanayi yetkililerimiz de konuyla yakından ilgililer. Türkiye’nin hayal ettiği Milli Uçak Gemisinin motoru nükleer olmak zorunda. Bugün itibarıyla Amerikalılar da nükleer enerji kullanıyor ama eski nesil reaktörler. Bizim amacımız; kendi uçak gemimizin ve milli denizaltımızın motorunu yeni nesil nükleer reaktör ile yapmak. Bunların büyük ve kolay olmayan hedefler olduğunun bilincindeyim, fakat vakit kaybetmeden bu teknoloji yarışının içinde olmamız gerekmekte” dedi.

Bunu Paylaşın