‘Yaşadığımız dünyada biz de söz sahibi olmalıyız’

MDN İstanbul

Türkiye’nin ilk Arktik seferinde görev almış Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski Norveç askeri ataşesi Albay (E) Barbaros Büyüksağnak ile geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk Arktik seferi ve Türkiye’nin kutup vizyonu hakkında konuştuk

Kutuplara olan merakınız nasıl oluştu?

Kutuplar benim için Norveç’te başlayan bir sevda. Norveç’e gidince, 2 sene orada yaşayınca çok etkilendim. Askerlik ve öğrenim hayatım hep denizde, denizlerle ilgili konularda geçmişti ama kutuplar hakkında hiç bilgimizin olmadığını fark ettim. Çok ciddi potansiyeli olan ve üstüne düşülmesi gereken bir yer orası. Türkiye olarak dünyanın çok gerisindeyiz. Norveç’te askeri ataşe olarak görev yaparken 2007 senesinde dönemin büyükelçisi ile beraber Dışişlerimize araştırmalarımızı sunduk ve gerekli başvuruları yaparak Svalbard Anlaşması’nın imzalanması adına çalışmalarda bulunduk fakat o dönemde pek fazla önemsenmedi. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Arş. Uyg. Merkezi (PolRec) Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy ile 2017’de tanışmamdan bu yana da beraber bir çalışma halindeyiz. PolRec iki kutup üzerine de çalışma yapma amacıyla kurulmuş bir merkez. Antarktika’ya yapılan 3 sefere de ulusal düzeyde çıkıldı. Devlet bunun önemini kavramış durumda. Biz Kuzey Kutbu seferinin çabuk gerçekleşmesi düşüncesi ile sponsor arayışına gittik ve İş Bankası’nın ciddi desteği sayesinde 3 ayda seferimizi gerçekleştirdik. Oldukça profesyonel bir çalışma gerçekleşti. Burcu Özsoy liderliğinde 7 kişinin katıldığı bir seferdi. Ben akademisyen olarak yer aldım, diğer arkadaşlar da proje takipçisi, katılımcıydı.Fransız bayraklı ufak bir gemi ile yolculuk yaptık. İleride kendi bayrağımızı taşıyan bir gemi ile gitmeyi umuyoruz. Kuzey Kutbu bölgesinde çalışma yapabilmeniz için Svalbard Anlaşması’na taraf olmanız gerekiyor. Anlaşma bu sene 100’üncü yılına giriyor, 46 devlet üye ama Türkiye değil. Mesela İzlanda 1994 senesinde taraf oluyor yani 74 sene sonra bir ülke çıkıp taraf olabiliyor. Oradaki potansiyeli, özellikle küresel ısınma sonrası herkes görmeye başladı. Bu sefer bize çok katkısı olan, oldukça önemli bir seferdi.

Çalışma yapmak için taraf olmak gerekiyor, peki siz nasıl izin aldınız? Ne tür çalışmalar yaptınız?

Norveç, bölge konusunda çok hassas ve çok ciddi çevre kanunlarına sahip. Çünkü her bir ayak izi orayı kirletmek anlamına geliyor. Doğal bir laboratuvar ortamı diyebiliriz. Kanunlarını korumak adına Norveç’in her yönden bir sürü bürokratik talepleri oluyor. Taraf ülke değilseniz prosedürler daha da fazla. Tabi ki bizler gitmeden önce her şeyi koordine etmiştik. Önce Norveç’e ardından Svalbard’a gittik. Svalbard’ın statüsü farklı, Anlaşma nedeniyle pasaport ile gidiliyor. Adalar Norveç’in gözüküyor ama Anlaşma’ya taraf ülkelerin vatandaşlarının da bazı hakları var ve bu sebeple Adalar’daki bütün işleri vali kontrol ediyor.

Biz gitmeden koordinasyonu yaptık, orada yapacaklarımızı önceden bildirdik. Bütün bu koordineler sonucunda 1,5 ay sonra teknemize binip gezimize başladık. Bildirdiğimiz şeylerin dışına çıkmadan çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Temmuz ayında gittiğimiz için çok sıkıntılı bir sefer olmadı. Ama kış şartlarında bölgede seyir yapmak mümkün değil. Sebebiyse deniz buzu. İki çeşit buzul var. Biri karlarda tatlı suların donmasıyla oluşan buzullar. Diğeri ise deniz suyunun donması sonucu oluşan buzullar. Deniz buzu eridiğinde su seviyesi yükselmez ancak Antarktika veya Grönland’daki buzulların erimesi su seviyelerini yükseltecek. Bu yükselme de bütün dünyayı etkileyecektir.

Son dönemde bölgede araştırmalar oldukça arttı. Sizce bu buzulların erimesini hızlandırıyor mu?

Araştırmalar bu hızlanmanın nasıl olduğunu anlamayanlara anlatmak için yapılıyor bence. Bilim insanlarından bahsediyorsak sayıları az zaten. Ama hidrokarbon yatakları, seyir imkânlığı diyorsanız onlar ciddi zararlar veriyorlar.

Bölge ciddi bir çekim merkezi haline gelmiş durumda. Mesela o bölge için buzkıran gemileri inşa ediliyor. Bunun bölgeye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erimeler insanoğlunun farklı bir konuda bölgeye ilgi duymasına neden oldu. Burada iki önemli nokta var. Birincisi Amerika’nın Jeoloji Araştırmaları Kurumu tarafından 2008 yılında yapılan bir araştırmada henüz keşfedilmemiş ve dünya petrolünün yüzde 13’ünün, doğalgazının ise yüzde 30’unun bu bölgede bulunduğu iddia edildi. Bu çok önemli bir konu ve çok ciddi bir çatışma alanı. Kim çıkartacak? Sadece kıyıdaş devletler mi paylaşacak? Gibi.

Rusya orayı ekonomik olarak çok büyük bir fırsat olarak görüyor. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Sözleşmesi’nin 234’üncü maddesine göre, Arktik’e kıyısı olan ülkelere, karasuları dışında olsa bile çevre münazaraları sebebi ile geçen gemilere karışma hakkı tanınıyor. Rusya bu konuda yeni kanunlar çıkartıyor. Ciddi bir altyapı çalışması var. Putin bizzat kendisi ilgileniyor.

Geçtiğimiz yıl bölgeden geçen yük miktarı 20 milyon ton. Geçen yıl dünyada 11 milyar yük taşınmış. Kıyasladığımızda çok düşük bir rakam. Ama hedef 2025’te bunu 80 milyona çıkarmak. Şu anda yaz ayının 4-4,5 ay olarak yaşandığı buzulun az olduğu dönem ileride 5-6 aylara çıktığı zaman bu rakam daha da artacaktır.

Küresel lojistik şirketleri bölgeyi kullanmayı çok düşünmüyorlar ama Rusya için durum farklı. Karadaki demir yollarını nehirleri kullanarak yukarıdaki denizyolları ile birleştirip, oranın lojistiğini, oluşturdukları bu dikdörtgen ile sağlıyorlar. Bölgeden doğalgaz çıkarıldığı zaman Rusya bunun merkezinde olacak.

Çin çok kuvvetli geliyor. Çin ve Rusya şu an dostluk içerisinde. ABD’nin durumu ortada. Orada ileride çok ciddi çatışmalar olacak. Bu kaçınılmaz.

Bölgedeki çalışmalar Türkiye’ye ne kazandıracak?

Antarktika ile beraber Arktik’e de gidilmesi dünyayı önemsediğimizi herkese gösterdi. Bunu sağladık. Askeri başarılarımız çok önemli ama Türk denildiğinde illaki asker mi gelecek akla. Bilim insanları da var bu ülkenin, bilimle de anılmalıyız. Yaşadığımız dünyada biz de söz sahibi olmalıyız. ‘‘Küresel ısınma ile mücadelede burada biz de varız’’ demeliyiz. Çünkü bunu yapmazsak yarın öbür gün başka yerde ‘‘Siz bunu bile yapmıyorsunuz, ne konuşuyorsunuz’’ derler.

O bölgelerde bilimsel çalışmalar yapabilmek için altyapımız oldukça yeterli. Daha da iyi olacak. Ülkemizin yumuşak yüzünde nasıl spor, sanat varsa bilim de önemli bir gösterge. Ülkenin büyüklüğünü gösteriyorsunuz. Somut anlamda elle tutulur mu değil ama prestij anlamında çok önemli.

İTÜ Kutup Arş. Uyg. Merkezi’nin yaptığı çok ciddi çalışmalar var. Okullara gidiyorlar ve çocuklar için farkındalık yaratıyorlar. Çocuklar kutup ayıları ile penguenlerin farklı yarım kürelerde yaşadıklarını öğrendiler. Bu çalışmalar tabi ki ileride ilgiyi artıracak, bilim insanlarını artıracak, daha güzel çalışmaların yapılmasına vesile olacak.

Anlaşmaya taraf olmak zorlu bir süreç mi?

Hayır hiç değil. Fransa depozitör ülke, oraya başvuru yapıyorsunuz. Mesela 2016’da Kuzey Kore taraf olmuş.

Svalbard’da 200 millik bir deniz yetki alanı, kocaman bir su kimin belli değil. Norveç kendisinin olduğunu iddia ediyor. Anlaşmaya taraf olan ülkeler de kendi haklarının olduğunu söylüyorlar. Oraya taraf olursak ileride çıkabilecek bir kaynaktan faydalanabiliriz.
Taraf olmak için daha çok çalışmada bulunmamız lazım. Henüz yolun başındayız. Yakın zamanda 4’üncü Antarktika seferi düzenlenecek. Türkiye iki bölgeye de daha fazla sefer düzenleyecek ve bilim insanlarının ilgisi artırılacak.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın