Ya serden ya kömürden vazgeçeceğiz

MDN İstanbul

Doğanın bize sağladığı ve hakkımız olan sağlıklı yaşam imkânını elde etmek mümkün. Bunun için ilk adım Paris Anlaşması’nı uygulamak. O halde fosil yakıtlardan vazgeçmeliyiz. Aksi, binlerce insanın erken ölümü demek2019’un sonuna doğru Türkiye’ye yönelik eleştiriler arttı. Suriye’deki operasyon düşünülürse bu cümleye kimse şaşırmamış olabilir. Ancak sözünü ettiğimiz konunun Suriye’yle ilgisi yok. Yılın son aylarında Türkiye’deki hava kirliliğine dair kaygılar iki raporda dile getirildi. Yani, konumuz Türkiye’nin agresif dış politikası değil, yanlış çevre politikası.
“Climate Transparency” (İklim Şeffaflığı ) imzasını taşıyan “Brown to Green 2019” (Kahverengiden Yeşile 2019) başlıklı rapor, Türkiye dahil G20 ülkelerinin, küresel ısınmayı 1,5 derecede tutma hedefinden uzakta olduğunu gösterdi. Raporda, Türkiye’ye kömür enerjisine dayanan politikalarını bırakması çağrısı da yer aldı. Rapora göre, Türkiye, 2018’de elektrik üretimi emisyonlarının en fazla arttığı iki G20 ülkesinden biri.
Hatırlayalım: 2015 tarihli Paris Anlaşması, küresel sıcaklık artışının bu yüzyıl içinde Sanayi Devrimi öncesine kıyasla iki derecenin, hatta mümkünse 1,5 derecenin altında tutulmasını hedefliyor.
Türkiye’nin bir yıl sonra, 2016’da imzaladığı anlaşma henüz TBMM’de onaylanmadı ancak bu, anlaşmanın hedeflerini gözetmemek için bir bahane değil, hatta tam tersi, Türkiye’ye yönelik eleştirilerin artmasının nedenlerinden biri.
Anlaşmayı imzalayan ülkeler iki dereceyi geçmeyecek artış için sera gazı emisyonlarını belli ölçülerde azaltma taahhüdünde bulunmuştu. Bu yolda yapılması gereken de fosil yakıt kullanımının bırakılarak yenilenebilir enerjiye yatırımın artması.

Türkiye’ye yetersizlik
vurgusu

Sözünü ettiğimiz raporda, Türkiye’nin 2030 yılına dair öngördüğü sera gazı emisyonu için “kritik derecede yetersiz” deniyor.
Rapor, Türkiye’nin yeni termik santraller açmayı sürdürdüğünü, sera gazı emisyonlarının 1990-2016 yılları arasında yüzde 129 arttığını belirtiyor. Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının, G20 ortalamasının altında olduğuna, fakat halen elektriğinin yüzde 38’ini kömürle ürettiğine dikkat çekiyor.
Kömürden çıkış planına ihtiyacı olan ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra ABD, Avustralya, Çin, Endonezya, Güney Afrika, Hindistan, Japonya, Meksika ve Rusya da bulunuyor.
Geçen yıl yayımlanan bir başka uluslararası raporda, iklim değişikliği bağlamında “Türkiye’deki problematik alanın fosil yakıt üretimi değil, fosil yakıt tüketimi olduğu” söyleniyordu. Sonuçta, Türkiye’ye sadece fosil yakıt üretimine değil, tüketimine de odaklanması öneriliyordu.

Ürkütücü senaryolar
Bir de gündemde Lancet Geri Sayım 2019 Raporu var. Uluslararası tıp dergisi Lancet’te yayımlanan rapor, iklim değişikliğinin hava ve beslenme kalitesine etkisinin giderek arttığını, bundan özellikle çocukların zarar göreceğini belirtiyor.
Rapordaki öngörüye göre, iklim değişikliği mevcut haliyle sürerse, bugün doğan bir çocuğun 71 yaşında yaklaşık dört derece ısınmış bir dünyada yaşama riski var.
Ayrıca o “bugün doğan çocuk” fosil yakıtlar ve artan sıcaklıkların etkisiyle ergenlik ve yetişkinlik dönemleri boyunca daha fazla toksik hava soluyacak, akciğer ve kalp sorunlarıyla boğuşacak. İklim değişikliğine bağlı olarak bulaşıcı hastalıklardaki artıştan en çok etkilenecek kesim de yine çocuklar.
Hatta, Temiz Hava Hakkı Platformu’nun rapora dair açıklamasında, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşılamadığı durumda bir neslin tamamının refah seviyesinin etkileneceği vurgulanıyordu.

Hava kirliliği öldürür
Gelelim verilere…

Artan emisyonlar sebebiyle kötüleşen hava kalitesi, 2016’da dünyada 2,9 milyon erken ölüme yol açtı.
Küresel ölçekte hava kirliliğine bağlı ölü sayısı toplam 7 milyona ulaştı.
Türkiye’de 2016’da, fosil yakıt kaynaklı hava kirliliğine bağlı erken ölüm sayısı 11 bini kömür kaynaklı olmak üzere toplam 26 bin.

Zorunlu dönüşüm
Peki bu bize neyi gösteriyor?

Öncelikle gelecek nesilleri korumak için enerji sektöründeki dönüşümün zorunluluğunu.
Rapor bu zorunluluğu ifade ederken şunlara dikkat çekiyor:
Bugün doğan bir çocuk, fosil yakıtlar ve artan sıcaklıkların etkisiyle ergenlik ve yetişkinlik dönemleri boyunca daha fazla toksik hava soluyacak. Hava kirliliği, olasılıkla akciğer işlevinin azalmasına, astımın ilerlemesine, kalp krizi ve felç riskinin artmasına sebep olacak.
Ayrıca, sıcaklık artışının yetersiz beslenme ve artan gıda fiyatları gibi sonuçlarının yükünü en çok çocuklar hissedecek.
Çocuklar bulaşıcı hastalıkların en fazla vurduğu kitlede olacak. Enfeksiyon hastalıklarının yayılmasına sebep olan iklim koşulları açısından 2018 kayıtlara geçen en kötü ikinci yıl idi.
Türkiye’de kıyı bölgelerinin yüzde 60’ının ishalli hastalıklara yol açan Vibrio bakterisi için elverişli olduğu tespit edildi.

Mutlu son için
Bu baş edilmesi zor verilerin değiştiği öngörüler ise Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu bir dünyanın tahmini verileri. Buna göre, İngiltere’de bugün doğan bir çocuk altı yaşına geldiğinde kömür kullanımı sonlanmış, güneş ve rüzgar enerjisi kullanımı sayesinde ülkenin havası daha temizlenmiş olacak.
Fransa’da ise bugün doğan bir çocuk 21 yaşına geldiğinde benzinli ve dizel araç satışı yasaklanmış olacak.
Paris Anlaşması uygulanırsa, bugün doğan bir çocuk 31 yaşına geldiğinde, küresel ölçekte daha temiz hava ve güvenli içme suyu güvence altında olacak.

Raporun duy dediği
Lancet raporu iklim değişikliğinin sağlığa etkilerine karşı şunları öneriyor:
Dünya çapında kömürlü termik santrallerin tamamı hızla ve acilen kapanmalı.
Yüksek gelirli ülkeler düşük gelirli ülkelere yardım etmek amacıyla 2020’ye kadar yıllık 100 milyar dolar değerinde uluslararası iklim finansmanı taahhütlerini yerine getirmeli.
Yürüyüş ve bisiklet kullanımının artırılması için erişilebilir, verimli toplu taşıma ve aktif ulaşım sistemlerinin bisiklet yolları, bisiklet kiralama veya satın alma gibi programlarla geliştirilmesi sağlanmalı.
İklim değişikliği sebebiyle oluşacak sağlık hasarının acil durum ve sağlık hizmetleri kapasitesini etkilememesi için sağlık sisteminin uyumuna yönelik büyük ölçekli yatırım yapılmalı.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın