‘Ürün kataloğumuza yeni bir seri ekliyoruz’

Yeşim Yeliz Egeli

Aynı anda 4 farklı tipte projeyi üretebilen Ares Tersanesi’nin Genel Müdürü Utku Alanç ile güneşli bir Antalya ilkbaharında, Serbest Bölge üreticisi olmanın avantaj/dezavantajlarından tersanenin ihracat stratejilerine uzanan geniş kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik


Yeşim Yeliz Egeli: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?


Utku Alanç: Yaklaşık 3 yıldır Ares Tersanesi’nin Genel Müdürü’yüm. 2001 yılında Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldum. Aslen Elektrik-Elektronik Mühendisi olsam da bu alanda hiç çalışmadım. Mezun olduktan sonra bir sınıf değişikliği yaptım. İkmal sınıfına geçtim biraz sosyal alanlara geçiş yapmış gibi oldum. Amacım Harp Okulu’nda birinci sınıfta da okuduğum zamanlardan beri farklı bir alanda uzmanlaşmaktı. O dönemde ABD’de yüksek lisans yapma imkânımız vardı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu eğitim kaldırıldı. Orada sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak istediğim için sınıf değişikliğine başvurdum. 2004 yılında yüksek lisans eğitimime başladım ve ABD’de Kontrat Yönetimi bölümünde yüksek lisans yaptım. Yüksek lisansa gitmeden önce sürekli olarak yeni gemi inşa projelerinde çalıştım. O zaman çok yeni olan Gür Sınıfı denizaltı, Kılıç 2 Sınıfı hücum botlar ve iki adet tedarik projesi Engin Sınıfı mayın avlama gemileriyle Burak Sınıfı korvetler ve Aydın Sınıfı mayın avlama gemileri İstanbul Tersanesi’nde inşa edilmeye başlamıştı. Hemen hemen tüm projelerin üretim aşamalarında bulundum. Envanter Kontrol merkezinde proje subayıydım. 2004 yılında rahmetli Özden Örnek Amiralimiz MİLGEM Proje Ofisi’ni kurmaya karar verdiğinde ben de seçilen ilk personellerden oldum. Yüksek lisansıma da MİLGEM proje ofisinin üzerinden gitmiş oldum. 2007 yılında mezun oldum ve aynı masama geri döndüm. 2011 yılında ilk geminin teslimine kadar MİLGEM Proje Ofisi’nde çalıştım. Yaklaşık 7 yıl süreyle. 2010-2011 dönemindeki çalkantılı ortamda Proje ofisinden pek çok kişinin tayini çıkınca ben de ayrılma kararı aldım. Çünkü gemi inşa projelerinin her birisi bir çocuk büyütmek gibi. Ardından mecburi hizmet 10 yıla düşürülünce 2012 yılında istifamı verdim. 1,5 yıl bekletildikten sonra resmî olarak ayrılışımı gerçekleştirmiş olduk. O dönem iki tane çok da istekli olmadığım tayinlerin ardından son görev yerim olan Marmaris’teyken DzKK’dan ayrıldım.


Donanma’dan ayrıldıktan sonra da gemi inşa sektöründe yer almak istiyordum. O dönemde Antalya Serbest Bölgesi’nden haberim yoktu. Ares Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu bir referans ile bana ulaştı. Sonra görüştük, anlaştık. 2014 yılında Antalya’ya geldim. Burada da aslında MİLGEM Projesi’nde de görevim olan Entegre Lojistik Destek Departmanı’nı kurduk. İki buçuk sene kadar o departmanın hem içini doldurduk hem de işler aldık, bakım sözleşmeleri yaptık. Tersanelerin genelde elediği kısımları burada hallettik. Bir veri kütüphanesi oluşturduk. Tersanemiz hâlâ bu şekilde ilerliyor.


Yönetim kurulumuzda birkaç birimi daha bana bağlamak istediler. Bir Genel Müdür Yardımcılığı görevim oldu. Ana görevimin yanı sıra IT, iş geliştirme ve konfigürasyon yönetimi de benim sorumluluk alanlarım oldu. Şirket beni 2018’de London Business Schooll’da CEO eğitimine gönderdi. Eğitimi tamamladıktan sonra 2019 yılında Genel Müdürlüğe terfi edildim. Bir aile şirketi olan Ares’in Yönetim Kurulu’nda, hisse sahibi olmayan birisinin söz sahibi olması aslında çok büyük bir adım. Bunun benimle birlikte başlaması mutluluk verici.


Şirkete gelişiniz itibarıyla 2014 yılından bugüne kadar olan gelişimi paylaşabilir misiniz?


Bu sürede üretim kapasitesi anlamında 5 kat büyüdük. Bunun sebebi de yatırım. Ben geldiğimde “Ares 1” dediğimiz 9 bin m2 kapalı üretim alanımız vardı. Şu anda Ares 4 ve ilaveten mobilya fabrikamız var ve 50 bin metrekareye ulaştık. Yani 5 kat belki biraz daha fazla. Bir de kuru havuz yatırımımız var. Ticaret Bakanlığı Yetkilileri ile fizibilitesini yapacağız. Dolayısıyla 2014-2021 arası 5 kat büyüdük. Bu büyümedeki yatırım tutarı da yaklaşık 15 milyon euro. Ares 2013’ten 2020’ye kadar elde ettiği cironun 15 milyon euro’sunu yatırıma harcadı. 2017 sonrası Türkiye’de ve dünyada ekonomik dengesizlikleri düşünürseniz, 2018’de kur krizi başladı. O dönemde en büyük yatırımımızı yapma kararı almıştık. Ares 4’ü. Ama bu kriz bizi durdurmadı. Şimdi de durmuyoruz. Kuru havuz yatırımı da tek başına zaten 10 milyon euro’nun üzerinde bir yatırım.


2014’ten bu yana ne yaptık? İhracat yaptığımız coğrafyayı genişletme ve ürünleri çeşitlendirme üzerine odaklandık. Ares’e geldiğimde Ares paramiliter yarı askeri ürünler üzerine uzmanlaşmıştı. “Daha askeri, deniz kuvvetlerine yönelik ürünler tasarlayabilir miyiz, tasarlarsak da satabilir miyiz?” dedik. Biliyorsunuz müşteriler, sıkça “bunu daha önce yaptınız mı?” diye soruyorlar. Biz ihracattan içeriye dönen bir şirketiz. Bir Katar projemiz vardı. Pakistan MİLGEM’i saymazsak hâlâ Türkiye’nin en büyük askeri ihracat projesi. Şimdi Umman’da başka bir projemiz var. Afrika’ya da yöneliyoruz. Bangladeş Sahil Güvenliği için 9 adet karakol gemisi projesi var.


Afrika’da offshore platformları ve artan terör faaliyetleri silahlanma gereksinimini artırıyor. Şu anda Afrika’da barışçıl diye düşündüğümüz ülkelerde bile bir tedirginlik hâli var.


Dış politikadaki aktivitelerimiz de çok çok etkili. Bazı ülkelerde ciddi ihtiyaçlar varken, biz de gerçekten rekabetçi tekliflerde bulunmuşken, 2-3 kat fazlasını ödeyip yeter ki Türkiye’den almayalım cevabını da alıyoruz. Ama bu işin doğası böyle. Hiçbir ülkenin her ülkeyle dostane ilişkileri olamıyor.


Türkmenistan’da özel bir güvenlik şirketinde platform koruma amaçlı varız, Gürcistan’da varız.


Entegre Lojistik Destek aslında bir sistem mühendisliği. İnsanlar satış sonrası diye düşünüyor, hatta büyük bir kısmı orada ancak satışa gelmeden ilk ihtiyacın belirlenmesinde ve tasarım aşamasında bunu dikkate alarak, üretimi buna göre gerçekleştirerek yapmak gerekiyor. Aslında temelinde bu var.


Biz de bunu burada uyguluyoruz. Şu anda çalışmadığımız, herhangi bir görüşme gerçekleştirmediğimiz ve planlarımızda da olmayan bir ülke olan Madagaskar’ı örnek alalım. Bize bu tür bir ülke geldiğinde, “bizim böyle bir tehdidimiz var, burada kaçakçılar var, bizim platformlarımızı tehdit ediyorlar, gemilerimizi kaçırıyorlar ve çok hızlı botlar kullanıyorlar bizim hızlı botlara ihtiyacımız var” diyorlar. İhtiyaç tanımı bu. Evet bizim katalog alanımız 200 sayfa, zaten uzmanlık alanımız performans botları. İş tanımını aldığımız zaman birkaç gün süre istiyoruz. Öncelikle bu ülkeleri araştırıyoruz. Ne satarsanız satın, cips de satsanız, askerî gemi de satsanız. En başından en sonuna ilişki yönetiyorsunuz hatta satış sonrası da dâhil. Karşıdaki kullanıcının sizinle aynı dilde konuşabileceğini anlaması lâzım. Bu ilişkileri doğru yürütebilecek bir personelinizin olması gerekiyor.


Diyelim ki Madagaskar’ın deniz koşullarında yılın dokuz ayı muson iklimi olduğunu varsayalım ve sürekli 5 metrelik ölü dalgalar olduğunu düşünelim. Bizim bunları bildiğimizi karşı tarafa göstermemiz gerekiyor. Biz size bu şartlarda bu tasarımla gitmek istiyoruz çünkü sizin şartlarınız bunlar, sizin sularınız bunlar. Sizin offshore platformlarınıza gelen kaçakçılar böyle böyle seyir yapıyorlar. Bir yerden sonra aslında onun o ihtiyacı olmadığına, başka ihtiyacı olduğuna, sizin için daha iyi gelir getirecek sonuçlar sağlayacağına ya da sağlamayacağına ulaşıyorsunuz. Burada önemli olan sonuca ulaşmak. Sonuç olarak sistem mühendisliğine geliyoruz. Tüm bunlar sistem mühendisliğinin bir parçası. Buna göre tasarımı yaptık, şartnameyi beraber hazırladık ve sözleşmeyi yaptık. Daha sonra botları kullanacak personele deneyimli elemanlarımız tarafından hem tersanemizde hem de kullanılacağı bölgede uygulamalı eğitimler veriyoruz. Bulundukları bölgenin hava ve deniz koşullarında deniz aracı özelinde nasıl görev yapacakları konusunda eğitim veriyoruz. Minimum garanti süresi kadar o bölgede mühendisler bulunduruyoruz.


Herkes kusursuz ürün teslim etmek ister ancak teslim ettiğimiz bir ürün arızalandığı zaman hızlı ve doğru bir müdahalede bulunduğumuzda çok güzel geri dönüşleri olabiliyor ve akılda kalıcılığımız daha fazla artıyor. Demek istediğim müşteriyle ilişkiniz kesilince unutuluyorsunuz. Biz orada bir personel bulundurduğumuz zaman müşteri en ufak bir problemde bile işin muhatabına sahip oluyor ve bu da bizim şirket olarak ilişkilerimizin devamını sağlıyor. Bunlar bir süre sonra dostluğa dönüşüyor. Bir sonraki ihtiyaçlarında öncelikle bize soruyorlar.


Katar Sahil Güvenlik Komutanlığı içerisinde hâlâ onarım tesisimiz var. Orada bizim 12 kişilik bir ekibimiz var. Zamanla eğitim ekibi vs. bunlar azaldı bakım ekibi kaldı sadece. Umman’da şu anda 2 mühendisimiz var, teknisyenleri Offset antlaşmaları nedeniyle yerel olarak seçiyoruz. Afrika’da da aynı yapılanmayı kuracağız. Biz sözleşmeye bu maddeyi kendimiz ekliyoruz. İnşa sürecinden teslim sonrasına kadar sürekli burada personelimizi bulunduruyoruz. Tüm projelerimizde uyguladık. Bahreyn’de 3 yıl, Katar’da 5 yıl Umman’da 3 yıl sürekli sahil güvenlik departmanında personelimiz vardı. Biz burada sürekli olarak firmamızın girdisini yapıyoruz ve ülkemizin de reklamını yapmış oluyoruz.


İşlerinizde savunma sanayi-askerî ve özel sektör-ticari projelerin dağılım oranları nedir?


Proje bazlı gidersek, yüzde 95 oranında savunma sanayi projesi yürütüyoruz. Finansal olarak ise bu oran yüzde 85. Ticari anlamda da yat konusunda özellikle son yatırımlarımızdan sonra bir artış olacak. Bir Avrupa ülkesiyle 56 metrelik bir yat inşası üzerine sözleşme imzalamak üzereyiz. Hemen akabinde yine yat ancak charter kullanımına uygun olacak şekilde 55 metrelik 4 yat için Avrupa’ya yönelik bir inşa için sözleşme imzalamak üzereyiz. Biz yata mega yat segmentinde girme kararı aldık. Covid-19 biraz tatil algılarını değiştirince kişilerde yat trendini ateşledi. Bu yat projeleri katma değerleri yüksek, gelirleri de yüksek olduğu için askerî gemi projelerini mali tablolar açısından 2022 yılında yüzde 80’lere geriletecektir.


Üretimlerinizde yerli tedarikçileri mi tercih ediyorsunuz yoksa yabancı mı?


Bizim şirkette geleneksel bir kafa yapısı var. Daha önceden iyi bir tedarikçiyle çalışılmışsa ve memnun kalınmışsa genelde değiştirilmeye pek yanaşmıyor çalışanlarımız. Ben bazen personeli değişik ürünler arama konusunda zorluyorum. Tedarikçileri de yenilenmeye motive etmek gerekiyor. Ana ekipmanlarda kemikleşmiş üreticilerle çalışıyoruz. Bir ürünün yerlisi yoksa yabancıya yöneliyoruz. Geri kalan her üründe yerli üreticilerle çalışıyoruz. Hem projelerde aynı dilde konuştuğunuz insanlarla yönetmek verimli ve sürdürülebilir oluyor hem de kaynak ülkemizde kalıyor.


Mobilyalarımızı kendimiz üretiyoruz. Hatta şu anda İngiltere’deki Arksen projesine yat mobilyası üretiyoruz. Tekneleri de üretebilir miyiz diye bir görüşme yapacağız.


ARES UTKU ALANÇ


Sizi rakiplerinizden ayıran temel faktörler?


Savunma sanayi projelerinde devlet ilişkileri çok önemli, bazen ne yaparsanız yapın olmuyor. Bazen de yurtdışındaki savunma sanayi şirketleri çok acımasız olabiliyorlar. Rekabet de sadece kendini överek, kendi ürününü öne çıkararak değil, sizi kötüleyerek de olabiliyor. Bu kötüleme hem ülke bazlı hem de şirket bazlı oluyor. Savunma sanayi ve gemi inşa o kadar küçük bir alan ki bunlar hemen kulağınıza geliyor. O ülkelerde sevenlerimiz olduğu için bir şekilde kulağımıza geliyor. Nasıl aşıyoruz? Sadece şirket olarak aşmamız mümkün değil. Öncelikle bizim son kullanıcılarımız, fuarlar ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ile katıldığımız projeler. Ataşelerimizden rica ediyoruz. “Sizin kanalınızla iletişime geçmelerini rica eder misiniz?” diyoruz. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ziyaretlerinde Prof. Dr. Sayın İsmail Demir bu konuları açıyor. SSB Başkanı imzalı referans mektubu sunuyoruz. Diğer firmalara göre söylemlerin önünde nesnel olgularla gidiyoruz.


ASFAT’ın Pakistan’da imzalamış olduğu MİLGEM sözleşmesinden sonra, biz Bangladeş projesini 2018 sonraları, 2019’dan beri aslında bir şekilde geliştirmeye çalışıyorduk. 2021’e geldiğimizde o Pakistan örneği Bangladeş’te bir şeyler yaratmış belli ki. Bize Bangladeş Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan geldiler. “G2G yapmak istiyoruz, bu bizi daha da rahatlatacak çünkü sizi hiç tanımıyoruz” dediler. MİLGEM Korveti’ndeki gibi bir model istediklerini söylediler. Biz de ASFAT’a bunu açtık. Onlar da sağolsunlar hemen desteklediler. IDEF’te onlarla işbirliği anlaşmamızı da gerçekleştirdik. ASFAT böyle bir katalizör rolü üstlenebiliyor. SSB de keza aynı şekilde. Bizim son alıcıya sadece özel bir firma olmadığımızı, Türkiye Cumhuriyeti’yle iş yapan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de arkasında olduğu kurumların beraber çalıştığı güvenilir bir firma olduğumuzu benimsetmemiz oldukça önemli.


Offset anlaşmaları konusunda neler yapıyorsunuz?


Kabul ediyoruz. Bizim ülkemizin de savunma sanayi, aldığı sistemlerdeki Offset projeleriyle gelişti. Dolayısıyla Bangladeş gibi Pakistan gibi gelişmekte olan ülkeler de bizim gibi bu yeterliklere sahip olmak istiyorlar ve paylaşımcı bir ülke olduğumuzu bildikleri için bizi tercih ediyorlar. Bizim bütün projelerimizde Offset anlaşmaları bulunuyor. Bir takım eğitim hizmetleri veriyoruz ve bunların kalıcı olmaları için yatırımlar yapıyoruz.


İhracat izinlerinde nasıl bir süreç izliyorsunuz?


İhracat kısmı 3 basamaktan oluşuyor. Öncelikle Milli Savunma Bakanlığı (MSB)’na “biz bu ülkenin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile ihracat görüşmesi yapmak istiyoruz” diyoruz. Onlar bize Dışişleri Bakanlığı ile koordineli bir cevap veriyorlar. Ülke sakıncalı mı değil mi, çünkü bizim bilmediğimiz istihbarat teşkilatlarının bildiği bilgiler olabilir. Önce oradan bir izin alıyoruz. Ondan sonra ihtiyacın tespiti aşamasına geliyoruz. Finansal konuları konuşmaya başladığımızda MSB’ye tekrar yazıyoruz ve sözleşme görüşmeleri için izin istiyoruz. Çünkü bu ihtiyaç belirleme süreleri uzun sürebiliyor. Örneğin Katar’da 2009 ilk görüşme, 2014 sözleşmenin imzalandığı yıl ve 2022 projenin tamamlandığı yıl. En sonunda ihracat izinleri ve Offset müracaatları başlıyor.


Devlet teşvikî şart, bu para anlamında değil, devletin kendi son kullanıcısına önermesi üreticiye pazar yaratması gerekiyor. Son dönemde tüm dünyada yaşanan ekonomik istikrarsızlık nedeniyle, insanları yeni ürün geliştirme konusunda riskten kaçınır hâle getirdi. Ya mevcut üretim hattını devam ettirip kendi hayatını sürdürmeye çalışıyor ya da o yabancı ürünleri fason yapıp bir şekilde idare etmeyi deniyor. Bizim, aradaki üreticiler, özel firmalar olarak yapabileceğimiz, projelerdeki zaman kısıtından ötürü maalesef ufak ekipmanlarda kalıyor. Mesela kontrol botunun kurtarma platformu. İnanabiliyor musunuz, can salını yurtdışından alıyoruz. Çünkü sertifikasyon alamıyorlar. Türkiye can salı üretemez mi? Üretiyor tabii ki. Sadece sertifika alamıyor çünkü sertifikası uluslararası kurallara tâbi ve sertifikasyon bedeli inanılmaz rakamlarda seyrediyor. Bir KOBİ firması kendi imkânlarıyla bir can salı için bir sertifika aldı. Artık yerli can salı üretiyoruz. Bizim yapabileceğimiz bu seviyede. Yoksa biz bu seviyedeki bir şirket olarak sertifikasyonları alalım diye uğraşsak da nihai alıcıdan bu konuda bir pazar çıkmazsa efektif olmaz.


ARES UTKU ALANÇ


Gelecekte Türkiye ve Ares’i nerede görüyorsunuz?


Ares hızlı. Hem anlamakta hem tasarlamakta hem üretmede hem de teslim etmede hızlı. Kolay ilişki kurulabilen, kolay yönetilebilen ve sürekli kullanıcı yanında duran bir şirket. Kibirsiz bir şirket.


Hedefimiz küresel bir şirket hâline gelmek. Yurtdışında üretim yapmak da hedeflerimiz arasında. Bu yönde atılımımız var. Şimdilik sizde kalsın.


Sizi heyecanlandıran yeni teknoloji nedir?


İnsansız projeler… Suüstü harbini başardık. Ancak bizi daha çok heyecanlandıran kısım sualtına inmek. Denizaltı savunma harbi bütün dünya ülkeleri için bir illet. Tespit edilemiyor, görüldüğünde dahi tespit etmek çok zor. Bunu insansız hâle getirdiğimizde bizi ve müttefiklerimizi çok rahatlatacak. Bu bizi çok heyecanlandırıyor. Bu konuda Meteksan’la iyi yol aldık. Sonar teknolojilerinde kendini ispatlamış bir şirket. MİLGEM sonarı da onların ürünü. İnsansız botlarda iki farklı sonar teknolojisini birleştiren bir ürün geliştirildi. Bir çekilebilir faz dizimli sonar bir de dipping sonar var helikopterlerden daldırılan. Bu ikisinin farklı özellikleri var. Dipping sonar daha hassas ölçüm yapıyor ancak sabit kalmanız ve daldırdığınızda sabit tutmanız gerekiyor. Faz dizinli sonar, botun kıç tarafından çekilebiliyor ancak çok fazla iz bırakıyor ve atması ve toplaması insansız araçlar için büyük sorun. Biz burada bu ikisini birleştiren bir teknoloji geliştirdik. Tasarım olarak geliştirdik. Daha ürün üretilmedi. Adına da retractable sonar dedik. İnsansız deniz aracının karinasından bir kapağın açılmasıyla bir piston ile aşağı indiriyoruz. Aslında sonar, çalışma prensibi olarak MİLGEM korvetininkiyle aynı, sadece çok çok küçüğü. AKYA torpidosunun sonarıyla da aynı. Onu da Meteksan yaptı. Avantajı ise bu pistonların aşağıda sabit kalabilmesi ve bota da yol verebilmesi. Hem faz dizinlinin hem de dipping sonarın özelliklerini taşıyor. Potansiyel bir ihracat ürünü olarak görüyoruz ve sabırsızlıkla üretip test etmeyi bekliyoruz. Çünkü dünyada bir eşi yok.


Yeni bir seri mi eklenecek?


Evet, Denizaltı Savunma Harbi Botu eklenecek.


Ar-Ge yatırımlarınızla ilgili çalışmalarınız nelerdir?


İTÜ ile dalıp çıkabilen araç geliştirmek için bir işbirliğimiz oldu. İnsansız sistemler alanında Ar-Ge yatırımları yapıyoruz. Gedik Üniversitesi’yle robotik kaynak konusunda bir Ar-Ge çalışmamız var. Bilkent Üniversitesi’yle sürekli dirsek temasındayız.


Güneş enerjisi maalesef denizde çok yetersiz seviyede. Bu konuda ticari projelerde talep doğrultusunda kullanıyoruz. Bunu da ülkelerinden teşvik almak için yapıyorlar ancak pek bir etkisi var mı derseniz, yok. Hibrit konusunda çalışmalarımız var ancak henüz bir entegrasyon yapmadık.


Tersanede sürdürülebilirlik üzerine somut çalışmalarınız nelerdir?


Sıfır atık belgemiz var. Çok katı bir çevre mühendisimiz var. Her şeyi ayrıştırıyoruz. Geri dönüştürülebilecek her şeyi geri dönüştürüyoruz. Çevre dostu bir tersaneyiz.


Akıllı üretim sistemlerine geçiş konusundaki çalışmalarınız nelerdir?


Endüstri 4.0 kapsamında makina insan etkileşimi özellikle yapay zekâ uygulamalarına geçiş var. Kompozit inşasında uyguladık. Şu anda infüzyon işleminde minimum insan girdisiyle sadece panelden kontrol edecek şekilde yapıyoruz. Akıllı üretim teknolojilerinin dijital dünüşüm ile birlikte etkin kullanmayı önceliyoruz. Üretim süreçlerinin yönetimi ve maliyet efektif üretim yapılması süreçleri hâlihazırda işliyor. Tedarik zinciri yönetimi ve bunun üretim planlamasıyla entegre olup eş zamanlı yönetilmesine kadar aşamalar sonuç olarak müşteri memnuniyetinin ve üretimde kaliteyi artırarak sürdürülebilir olmasına etki ediyor. Artık ruloyla reçine sürme faaliyeti yok tersanede. Diğer taraftan robotik kaynak konusu var. Burada amaç insan gücünden tasarruf değil aslında kaliteyi artırmak. Özellikle alüminyum kaynağı çok hassas. Yapay zekâ temelli akıllı çözümler ile üretim veriminin artırılması ve süreç etkin çözümlerin oluşturulması evet önemli ve uyguluyoruz. Sonuç olarak insan gücü olmadan tamamen robotlaşma gibi bir faaliyetimiz yok. Ben açıkçası bunu doğru da bulmuyorum.


Kalifiye personel bulmada ne gibi engellerle karşılaşıyorsunuz?


Türkiye’de bu konuda büyük bir sıkıntı var. Türkiye’de ara eleman yok. Herkes üniversite okuyor. Herkes mühendis oluyor. Okumayan da hiç okumuyor. Ya elimizde vasıfsız asgari ücretle çalışayım ben ne iş olsa yaparım diyen bir insan var ya da ben mühendisim ama iş bulamıyorum asgari ücretle de olsa çalışırım diyen bir kitle var. Ara eleman yok, meslek liseleri çalışmıyor. İnsanlar çocuklarını buna yönlendirmiyor.


Tersane yaş ortalamamız çok düşük. Beyaz yaka ve mavi yakada 30’larda. Ancak usta başlarına gidelim dersek oradaki nüfus çok yaşlı.


ARES UTKU ALANÇ


Teminat mektubu alma konusunda hiç sıkıntı yaşadınız mı?


Biz şirket olarak oldukça yüksek bir kredibiliteye sahibiz ve teminat mektubu konusunda bir sıkıntı yaşamadık. Sadece 2018 yılında Umman’a iş yaparken ülkenin güvenilirliği sıkıntılı olduğu için oldukça zorlandık ve ciddi bir masrafla karşılaştık. Üstesinden gelmeyi başardık.


ULAQ’ın ihracatı nasıl gerçekleşecek, her ülke alabilecek mi?


Her isteyen ülkeye temin edemiyoruz. Müttefik dahi olsa DzKK’ya verdiğimiz versiyonunu veremeyiz. İhracat versiyonlarını vereceğiz. ULAQ için Meteksan ve Ares personelinden oluşan bir iş geliştirme takımımız var.


Yatırımlarınız artacak mı?


Kuru havuzu iki bölmeli yapacağız, 140 metre. Gabya Sınıfı fırkateyni havuzlayabilecek bir havuz ama 56 metre yattan da bir tarafına 2 tane koyabiliriz. İnşayı da burada yapabiliriz. Bizim hâlihazırda 45 bin m2 üretim alanımız var. Kuru havuzla beraber Ares hedeflediği altyapıya ulaşmış olacak. Türkiye’de daha fazla büyümeyi düşünmüyoruz. Yurtdışında yapılabilecek yerel yatırımların yapılması, Offset anlaşmalarının uygulanması oralarda yerleşik olunması gibi hedeflerimiz devam edecek.


Serbest Bölge üreticisi olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?


İhracatta büyük kolaylık. Yurtdışından alınan ekipmanların yurda girdisi olmadığı için gümrük vergi avantajı var. Askeri proje yapıldığı için zaten vergi avantajları da var ama bürokratik olarak daha kolay. Zorlukları nerede? Türkiye’ye ürün verirken biz dezavantajlıyız. Çünkü harç ödüyoruz. Buranın amacı ihracatı teşvik etmek kendi ülkemize ürün verdiğimiz zaman o teşviki kaldırmış olmak için aslında bir harç koyuyorlar. Bu da bizim fiyatlarımızda bizi rekabette geride bırakıyor. Bunların haricinde bir stopaj avantajı var. İhracat yaptığınız sürece. Kurumlar vergisinden muafsınız. Ama bu muafiyet savunma sanayine ürün yapan firmalara da tanınıyor. İdari olarak zorluklar yaşıyoruz. ULAQ’ın Adana’ya gitmesi için sanki gerçekten bir ithalat yapılıyormuş gibi belgeler düzenliyoruz. Haftalar önceden izinler alıyoruz. Normalde bir tersane bunu denize çıkarıp Sahil Güvenlik’in veya DzKK’nın bir yazısıyla götürebilecekken biz bir sıra prosedürü izlemek zorundayız. Bankalara teminatlar yatırmak zorundayız.


Teslim aşamasına gelmiş kaç projeniz var?


Umman botlarının son üçünü teslim ettik. KKTC’nin de üç botunu teslim ettik. Bunlar çıkınca Sahil Güvenlik ve Emniyet için kontrol botu, bir de TPAO projemiz bulunuyor. TPAO da zaten bu yılın Kasım ve Aralık aylarında teslim edilecek.


Gençleri gemi sanayiye teşvik etme amaçlı ne gibi projeleriniz var?


Stajyer kapasitemizi hep aşıyoruz. Türkiye’nin her yerinden stajyer alıyoruz. Kimseyi kayırmıyoruz. İyi üniversite, kötü üniversite ayırımı yapmıyoruz. Lise öğrencisi dahi alıyoruz. Hiç bölümü olmasa bile gemi inşaya ilgisi olan veya insansız sistemlere ilgisi olan farklı bölümlerde okuyan gençlerimizi staja alıyoruz. Okullara destek veriyoruz. Genellikle Antalya’da ve Trabzon’da yapılıyor. Okuttuğumuz çok öğrenci var. Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışta bulunuyoruz.


Yıllık üretim kapasiteniz nedir, aynı anda en fazla kaç proje inşa ettiniz, üretim rekorlarınız nelerdir?


Yıllık üretim kapasitemiz hakkında biz her üç yapısal malzemeyle de üretim yapabildiğimiz için biraz farklı cevaplar alacaksınız. Çelik alüminyum ve kompozitten 4’er adet azami 90 metre, üretim aralığımız 7 metre ile 90 metre arası insansız suüstü ve sualtı araçlarından yine 90 metreye kadar 4 adet olmak üzere toplam 16 adet ama bu oran azami boya giderseniz. Bunu küçültürsek örneğin Kontrol Botu projesi gibi, yılda 36 bot üretme kapasitemiz bulunuyor. Bu denize inen ve teslim edilen bot sayısı. Biz aralık ayından beri toplamda 4 ayda 32’nci botu üretim hattına aldık.


Aynı anda şu ana kadar en fazla 4 tip proje inşa ettik. İnşa sayısı olarak da şu anda bir çeyrekte Umman botları da eklenince 35 botu üretim hattına alarak en yüksek sayımıza ulaşmış olacağız. 4 projeyi aynı anda yürüttüğümüz dönemde projelerden birisi 48 metreydi, biri 35 metreydi, bir sınıf 25 metreydi, bir sınıf da 18 metreydi. Bunları aynı anda yürüttüğümüzde biz bir senede kaç bot teslim ettik? 9 bot teslim ettik.


Biz bu seneyi, 36’sı seri üretimde olan karakol botları olmak üzere mevcut ve gelecek anlaşmalarla 40’ın üzerinde bot teslimatıyla geçirmeyi planlıyoruz.


Üretim tesislerinizdeki çalışma güvenliği ve iş kazaları hangi seviyede, ramak kala skorunuz kaç?


Ramak kala skorumuz 2021 yılında 34. 45 iş kazamız var bunların 2’si hastanede tedavi altına alınmış diğerleri hafif.


Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın