Tuzla çözülüyor

MDN İstanbul

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Deniz Ticaret Odası (DTO) haziran ayı olağan meclis toplantısında yaptığı konuşmada, işçi ve işverenin etle tırnak gibi birbirinden ayrılamayan bir bütün olduğunu söyledi. Tuzla tersaneler bölgesinde yaşanan sorunlar da, tıpkı işçi ve işveren gibi, Türkiye’nin temel sorunlarına eklemlenmiş durumda.

Bu yüzden de, birçok alanda standartların belirlenmemiş olması, altyapı eksikliği, işçilerin sigorta ve barınma gibi sosyal haklarının hiçe sayılması, DTO Başkanı Metin Kalkavan’ın deyimiyle geçmişten gelen bir alışkanlıkla “işyeri emniyeti kavramına angarya olarak bakılması”, ülkede yaşanan büyük işsizlik, mesleki eğitim eksikliği, devlet denetiminde yetersizlik ve yetkisizlik, taşeronluk sistemindeki muğlaklık gibi Türkiye’nin yıllardır çözemediği dev sorunlar, tersaneler bölgesi Tuzla’da bir kördüğüme dönüştü. Peki neden tüm bu sorunlar gemi inşa sanayicilerinin ayağına dolandı? Sorunun cevabı çok açık: Çünkü Türk gemi inşa sanayi yine Metin Kalkavan’ın deyimiyle “öngörülemeyen bir biçimde üç buçuk yılda, sekiz misli büyüdü” ve tüm bu sorunlar Tuzla’da tek tek sekizle çarpıldı. Türk gemi inşa sanayicileri bugün içine sığamadıkları dar bir alanda dünya dördüncülüğüne oynamaya çalışırken, kaza ya da ihmal sonucu peş peşe işçi ölümleri haberleri gelmeye başladı. Son 6 ay içinde 12 ölüm, tüm ülkenin dikkatini Tuzla’ya çevirirken gözlerde “Biri buna dur desin” isyanı vardı.
Peki buna “dur” demenin yolu tersaneleri kapatmak mıydı? Nihayet Deniz Ticaret Odası çok daha önce yapması gereken toplantıyı 12 Haziran 2008’de gerçekleştirerek aylık olağan meclis toplantısını yalnızca “Tuzla’da yaşanan ölümlere” ayırdı. Basına açık olarak gerçekleştirilen toplantıda, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, İstanbul Valisi Muammer Güler, Gemi İnşa Sana-yiinde İş Güvenliği ve İş Sağlığı TBMM Araştırma Komisyonu üyeleri, milletvekilleri ve DTO Başkanı Metin Kalkavan başta olmak üzere çok sayıda sektör temsilcisi bir araya gelerek “ölümlere dur demenin” yollarını aradı. Toplantıyı yöneten DTO Başkanvekili Levent Karaçelik açılışı; “Evi-mizin içinde bir sorun var ve bunu aile içinde çözeceğiz. Bazı köşe yazarlarının Tuzla’yı Kamboçya ölüm tarlalarına benzetmesi çok büyük bir haksızlıktır. Tuzla’daki can kayıplarına yine en çok denizcilik camiasının içi yanmaktadır. Bizim için hiçbir ekonomik değer insandan daha değerli değildir. Deniz Ticaret Odası olarak bu konuyu ele almaya karar verdik. Denizcilik sektörü sorumluluktan kaçanları arasında barındırmaz” diyerek açtı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ise konuşmasında, TBMM’den son çıkan istihdam paketinde İşsizlik Sigortası Fonu’ndan 300 milyon YTL’nin gemi inşa sanayindeki eğitime aktarıldığını söyledi. “Bu kaynağı tüketin, gelin daha fazlasını isteyin” diyen Çağlayan, tersaneler bölgesinin yerinin yanlış olduğunu belirterek, TBMM’ye sunulan tasarıda ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmasının öngörüldüğünü de kaydetti. DTO Başkanı Metin Kalkavan da, Türkiye gibi gelişen ülkelerde yapısal sorunları bir anda çözmenin kolay olmadığını belirterek “Gelin aramızdaki kötüleri ayıklayalım, bu işi yapabilenler devam etsin” dedi ve 3  ay içinde gelişmiş sanayi ülkelerinin işyeri emniyeti konusunda ne tür önlemler aldığını araştırıp sektöre sunacaklarını açıkladı.
Aslında Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’dan DTO Başkanı Metin Kalka-van’a, İstanbul Valisi Muam-mer Güler’den Araştırma Komisyon Başkanı Mehmet Domaç’a kadar konuşmak için kürsüye çıkan tüm yetkililerin cümlelerinde ortak unsurlar vardı: Evet, Türk gemi sanayi öngörülemeyen bir büyüme sonucunda öngörülemeyen sorunlar yaşıyordu. Tuzla gibi çapı belli bir alanda haddini aşan bir iş yoğunluğu yaşanıyordu. Yetki karmaşası ve denetim eksikliği yüzünden donanımlı tersanelerin yanında “merdivenaltı” tersaneler de türemişti ve maalesef gemi inşa sanayicilerinin standartları henüz belirlenmemişti; işçileri eğitimsiz, taşeronları kuralsızdı.

Başbakan’dan olağanüstü toplantı
Bu toplantıdan bir hafta sonra 19 Haziran 2008’de Baş-bakan Recep Tayyip Erdoğan, Tuzla’yı helikopterle havadan inceleyerek Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne indi ve olağanüstü bir toplantı yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Gemi İnşa Sanayindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartlarındaki Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Domaç, İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Tuzla’daki tersanelerde örgütlü Türk-İş’e bağlı DOK Gemi-İş Sendikası Genel Başkanı Necip Nalbantoğlu ve Gemi İnşa Sanayicileri Birliği ve Gemi Sanayicileri Derneği üyelerinin de katıldığı toplantıda Tuzla tersaneler bölgesinde yaşanan ölümler tartışıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise gemi inşa sanayicilerine hitaben bir konuşma yaptı.

“Sektörün takdire şayan ilerlemesi, iş kazalarının sebep olduğu olumsuz iklimde boğulmasın”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmada öncelikle, Türk gemi inşa sektörünün bugüne nasıl geldiğini anlattı. Sonra da “2002 yılında ülkemizde 37 olan tersane sayısı, içinde bulunduğumuz 2008’in haziran ayı itibariyle 84’e ulaşmıştır. Tersanelerin 550000 dwt olan proje kapasitesi yaklaşık 4 kat artarak 2 milyon dwt’yi bulmuştur. Devam eden 64 yatırım projesi tamamlandığında önümüzdeki 5 yılda bu kapasite 4 katından daha fazla bir rakama ulaşacaktır. Böylece 2013 yılında kuru havuz sayımız 15’e, yüzer havuz sayımız ise 18’e çıkacaktır. 2002 yılında 83 sipariş alan gemi inşa sanayimiz, bu yılın mayıs ayı sonu itibariyle 265 siparişe ulaşarak göz kamaştırıcı bir rakam yakalamıştır. Yeni gemi siparişlerinde Türkiye’nin dünyada dördüncü sıraya yükselmesi şüphesiz ki, hepimiz için gurur verici bir durumdur. Hem türü büyük gemilerin hem de özgün mega yatların inşasında Türkiye artık bir dünya markası haline gelmiştir” diyerek sektörün başarısını vurguladı. Sektörün üretimle birlikte istihdam bakımından da adeta bir patlama yaşadığını dile getiren Başbakan Erdoğan,  2002’de 13 000 kişinin istihdam edildiği sektörde bugün doğrudan 34 000,  yan sanayi ile birlikte yaklaşık 100 000 kişilik bir istahdamın söz konusu olduğunu belirtti.

Tuzla tersaneler bölgesinde meydana gelen iş kazalarında son 6 ayda ölenlerin sayısı 12’yi buldu.  Kamuoyunun gözü Tuzla’da. En son Recep Tayyip Erdoğan denizcilerle olağanüstü toplandı ve “Ölümlere nasıl dur deriz?” sorusunun cevabı arandı

Konuşmasını Tuzla bölgesinde geçtiğimiz yılın eylül ayından bu yana yaşanan ölümlü iş kazalarına getirerek sürdüren Başbakan Erdoğan, Tuzla bölgesinde yer alan 47 asıl firma ve 563 alt işveren ile 20 000 çalışanın odağında olduğu bu tartışmalara yabancı kalmalarının düşünülemeyeceğini belirttikten sonra,  “Biz bu yola çıkarken önce insan diyerek, insanı yaşat ki devlet yaşasın diyen bir anlayışı kabullenerek çıktık. Çalışma Bakanlığımızın bölgede yaptığı yoğun denetimler sonucu uyarı, para cezası, işyeri kapatması dahil pek çok yaptırımlar uygulanmıştır. Bunların sonuçları kamuoyuyla paylaşılmıştır ama bu bilgilerin kamuoyunu tatmin etmediğini ve tartışmaların hâlâ sürüp gittiğini görüyoruz. Bunun için bugün burada özellikle bütün taraflarla birlikte bir araya gelerek konuyu enine boyuna konuşup tartışacağız. Hükümet, parlemento, bürokrasi, işveren ve işçi temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştireceğimiz bu toplantının sorunun bütün boyutları ile ve gerçekçi bir biçimde ortaya konmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bizim hükümet ve siyaset anlayışımızda insan hayatı üzerinden demogoji veya  prim yapmak yoktur. İnsan hayatını ilgilendiren hiçbir soruna duyarsız kalmamız mümkün değildir. Konunun kendi mecrasında soğukkanlılıkla, samimiyetle, bilimin ve aklın sınırları içinde konuşulup tartışılmasının ise çözümü kolaylaştıracak ve çabuklaştıracak bir yöntem olduğuna inanıyoruz. Gemi inşa sanayi gibi gerçekten zor şartlarda üretim yapılan bir sektörün kaydettiği takdire şayan ilerlemenin, iş kazalarının sebep olduğu olumsuz iklimde boğulmasına izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz” dedi.
Sözlerini, “Kimse, dünyada ölümcül kazaların olmadığı bir gemi inşa sanayi yoktur, iki kere iki dörttür diye ifade edemez. Şüphesiz ki var. Ancak bizim üzerimize de düşen görevler var” diye sürdüren Başbakan Erdoğan, “47 tane tersanenin olduğu Tuzlamızda şöyle bir ruhsatlara bakarsak maalesef ruhsatlı tersanelerin parmak sayılarını geçmeyecek kadar az olduğunu görürüz. İşte bu bizi düşündürür. Bunu tabii ki çözmemiz gerekiyor Onun için de bugün burada sizlerle bir takvim belirlememiz gerekecek” dedi.

“Örnek tersaneler sıçrama tahtası olsun”
Dünyanın, sanayileşmenin ilk dönemlerinde yaşanan vahşi çalışma şartlarını geride bırakalı çok olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, “Ülkemiz de o dönemleri hamdolsun artık geride bıraktı. İnsan odaklı olmayan bir sistem ne kamuda ne özel sektörde yürüyemez. Yürümesine müsaade edilemez. Şu anda tersanelerimizin içerisinde gerçekten örnek tersaneler yok mu? Var. Biz de diyoruz ki, o örnek olan tersaneler tüm tersanelerimiz için adeta bir sıçrama tahtası oluştursun ve bütün arkadaşlarımız da o tersaneleri kendine örnek alsın ve süratle o istikamette çalışmalarını sürdürsün. Daha fazla para kazanacağım onun için bütün ilkeleri bir kenara bırakacağım dersek arkadaşlar kusura bakmayın orada da biz karşınızda durmak durumundayız. Çünkü aldığımız vekâlet ve insana bakışımız bize bunu gerektiriyor” dedi.

Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan:
“Önemli olan iş ve aş kapılarını kapatmadan çözüm üretmektir.”
“Ben sanayicilikten gelen biriyim. Türk sanayiinin ve istihdamının ileriye gitmesi için çalışıyorum. Yirmi yedi yıl fiilen sanayicilik yapmış biri olarak işçi olmadan ne üretim, ne de ticaret olur diyorum. Girişimci ile işçi etle tırnak gibidir. Bir elmanın bütünüdür. Bir tarafta olan çürüme diğer tarafı da çürütecektir. Türk gemi sanayii dünyada çok önemli bir yere geldiyse bu işçilerimiz sayesinde olmuştur. Burada hayatını kaybeden her insan kendi canımdan kopmuş gibidir. Önemli olan iş ve aş kapılarını kapatmadan çözüm üretmektir.”

İstanbul Valisi Muammer Güler:
“Ruhsatsız tersaneler üretimlerine devam edemez.”

“Gemi inşa sanayii stratejik bir önem taşımaktadır. Bu ihmal edilmemelidir, ama işçi sağlığı ve güvenliği için gereken tedbirler de ihmal edilmemelidir. Tersanelerin kapatılması, işçilerin işsiz kalmasına, üretimin durmasına, istihdamın gerilemesine neden olur. Kazanılan mevzilerden geri çekilmemek gerekir, ama devletin can ve mal değerlerini korumak gibi önemli bir görevi vardır. Faaliyetleri aksatmadan tedbirleri almalıyız. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok sıkı denetimlere başladı. Bazı tersanelerde faaliyet durdurma kararı alınıyor ve eksiklikler yerine getirilince faaliyete geçeceklerini belirtiyoruz. Taşeronluk sisteminde belli kayıtlar gerekli ve mesleki ehliyet konusu çok önemli. Ruhsatsız 38 tersane var. Ruhsatsız tersaneler üretimlerine devam edemez. İşçi ve işveren için toleranslı bir yapıdayız, ama gerekli tedbirler alınmazsa ilanihaye eksikliklerle yola devam edilmesine izin veremeyiz. İşçi ve çevre sağlığı, işyeri güvenliği denetimlerimiz titizlikle devam edecektir.”

Metin Kalkavan:
“Türkiye’nin tüm altyapı sorunlarını Tuzla’da çözmeye çalışıyoruz.”

“Sektörü, işvereni yok etmek mi istiyoruz? Popüler olmak mı, yoksa siyasi rant peşinde miyiz? Yoksa ölümleri durdurmak mı istiyoruz? Bunu ne tek başına sendika, ne tek başına medya, ne de tek başına tersaneler yapabilir. En başta, yaşanan bu süreçte tersanecilerin elbette payı var. Çalıştırdığı insan sayısı olarak en hızlı büyüyen ülkeyiz. Öngöremediğimiz ölçüde büyüdük. Türkiye’nin tüm altyapı sorunlarını Tuzla’da çözmeye çalışıyoruz. Biz tersanenin içinden sorumluyuz ama dışarıyı medyadan öğrendik. Medya sayesinde biz ölüm taciri olduk, cinayete sebebiyet verdik. Biz en başta, işverenimizin payının olduğunu söylüyoruz, ama sorunun asıl temeli standartların tanımlanmamış olmasıdır. Genele yayılan tüzük yeterli değil. Sektöre yönelik standartların belirlenmesi gerekir. Bir gemide tüm standartlar bellidir ama tersanelerde böyle bir şey yok. 25-30 senenin eksikliğini son hükümete yüklemek doğru değil. Eskiden iş emniyeti bir angaryaydı. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bizi denetliyor ama denetçilerin arasında bir tane gemi inşa mühendisi yok. Yine de tüm bunları düzeltebiliriz.
Neden hızlı büyümekten zarar gördük? Çünkü üç buçuk senede 7-8 misli büyürken diğer sektörlerden işçi aldık. Türkiye’de meslek adamı sorunu var. Bundan sonra sertifikasız işçi almayacağız. Zihniyet eksikliğimiz var. İşçide de işverende de “bana bir şey olmaz” sendromunu eğitimle gidermeliyiz. İşverenin tedbir alması zorunludur. Ben kendi adıma vicdanen rahat değilim, ama gelecek adına yapacaklarım için vicdanım rahat. Türkiye gibi gelişen bir ülkede yapısal sorunları birdenbire çözmek kolay değildir. Gelin kötüleri ayıklayalım, yapabilenler devam etsin. Zaten üç ay içinde gelişmiş sanayi ülkeleri ne önlemler almış, sektöre sunacağız. Standartların belirlenmesini sağlamalıyız, taşeronluk sistemini kaldırararak çözemeyiz, düzeltmeliyiz. Bu noktada devletin denetimi şart. Tersaneler partiler üstüdür. Tersaneler devlet politikasıdır. Yeşil alan dediğimiz alanlardır bunlar.”

Gemi İnşa Sanayiindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartlarındaki Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Domaç:
“Beş bin kişilik yerde 35 bin kişilik bir çalışma var.”

“Biz denizcilerin dayanıklı, cesur ve yürekli olduğunu biliriz. Fırtınalardan geçmesini, sorunları aşmasını bilirler. Bunu kamuoyu önünde yapabilirler. Türkiye’de yapılan iş, doğru bir iştir. Bunu görmemek ülkenin kalkınmasını görmemek demektir. Herkes köşesine çekilip gardını alırsa sorunlar çözülmez. Biz aynı geminin insanlarıyız. ‘Hepimiz yanlışız’ demeli ve bunu düzeltmeye çalışmalıyız. Hızlı giden bir iş alanı ve yoğunlaşma yaşanıyor. Beş bin kişilik yerde 35 bin kişilik bir çalışma var. Yerimiz dar, genişletemiyoruz. Biz bu işi yapmazsak dünya başka alanlara dönecek. Biz hem dünyaya hem de işçimize gözbebeklerimiz gibi bakmalıyız. Bu komisyon medya üzerinden siyaset yapmıyor. Ölümlerin üzerinden, kutsalların üzerinden  siyaset yaparsak siyaset betonlaşır.”

CHP Milletvekili Çetin Soysal:
“Ciddi bir alan darlığı ve altyapı sorunu var.”

“On dokuzuncu yüzyıl koşullarında ölümler oluyor. Ciddi bir alan darlığı ve altyapı sorunu var. İşçinin barınma sorunu var. Kaynakçıyla boyacının bir arada çalıştığı tersaneler gördük. Yemekhanesi olmayan tersanelerin yanı sıra yemekanesi olan mükemmel tersaneler de gördük. Çözüm ise onları yok etmek değil, düzeltmek.”

Bunu Paylaşın