• TR
  • ENG
MarineDeal News
  • Haberler
  • Yazarlar
  • Piyasa
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Deniz Ticareti
  • Deniz Savunma
  • Jeopolitik
  • Analiz
  • Çevre
Aa
Bildirim
Son yayınlananlar
DEHUKAM Deniz Hukuku Akademisi başlıyor
DEHUKAM Deniz Hukuku Akademisi başlıyor
Deniz Hukuku ve Sigorta
Rusya ve Ukrayna İstanbul’da ‘esir takası’ konusunda anlaştı
Dünya Haberler
Jotun
Jotun’dan 100’üncü yıla özel inovasyon
Teknoloji ve İnovasyon
Murat Yıldız
Bölge Kürtlerine gönüllü rehberlik mi?
Murat Yıldız
KarguFPV’den ilk test atışında tam isabet
Deniz Savunma Teknoloji ve İnovasyon
Aa
MarineDeal NewsMarineDeal News
  • ANA SAYFA
  • HABERLER
  • YAZARLAR
  • PİYASA
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • DENİZ TİCARETİ
  • DENİZ SAVUNMA
  • JEOPOLİTİK
  • ÇEVRE
  • ENGLISH
Search
  • TÜM HABERLER
    • Piyasa
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Deniz Ticareti
    • Deniz Savunma
    • Jeopolitik
    • Çevre
    • English
  • YAZARLAR
    • Yeşim Yeliz Egeli
    • Meltem Aydın Süloğlu
    • Gökhan Esin
    • Barışcan Yücel
    • Atilla Yeşilada
    • Bartu Soral
    • Gürcan Elbek
    • Yüce Yöney
    • Emin Yaşacan
    • Cihangir Dumanlı
    • Serter Tuçaltan
    • Levent Akson
    • Haluk Mustafa Baybaş
    • Özhan Bakkalbaşıoğlu
    • Yaşar Canca
Bir hesabınız var mı? Giriş Yap
Bizi takip edin
  • MarineDeal News

Türklere eşit haklar verilsin!

Murat Yıldız
  • Murat Yıldız
  • Yükleme Tarihi: 28.03.2025 18:07 | Son Güncelleme: 28.03.2025 18:07
Paylaş
Paylaş

“Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur.”

(1924 Anayasası Md. 88)

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir!

(Vatandaş için Medeni Bilgiler Kitabı/Atatürk, 1930)

Bazı etnik grupların hakları elinden alınmış, ayrıcalıklı muamele ediliyormuşçasına “……… eşit haklar verilsin” gibi siyasilerin dillerine pelesenk olmuş ibareleri her gün duyar olduk. Bunu da dayandırdıkları temel neden olarak yöresel bir dil kullanmalarını gösteriyorlar. Bu bağlamda yöresel dillere göre yapılanmaya giden bir ülkenin varacağı sonuç herkes tarafından malûmdur.

Bu ülke farklı etnik köken, kültür, din ve dilden olanların ortak bir ülküde birleşmeleri ile kurulmuştur. Bu ortak ülkü ilk aşamada bağımsızlığı hedefleyen Türk İstiklâl Harbi olmuş daha sonra ise tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde çağdaş, medeni, huzurlu ve refah içinde yaşamak olmuştur.

Farklılıklar bizler için zenginlik olarak değerlendirilirken emperyalistler için bölmek, parçalamak, zayıflatmak için bir aparat olarak ortaya çıkmıştır.

Buna ne zaman başladılar?

Sanıldığı gibi Cumhuriyetle birlikte değil. Cumhuriyetin kurulmasından çok önce hatta Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başladı. Önce “din” ile vurmaya çalıştılar defalarca. Padişah kendisinin “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak gösterilmesinden aldığı güçle İngilizlerin emirleri ile önce görevinden aldı ebedi Başkomutanı, baktı ki yetmiyor İngilizlerin emri ile askerlikten azletti. İslâm halifesi, İngiliz emri ile Allah’ın adını kullanarak Mustafa Kemal’i askerlikten azletti. İngiliz “Allah’ın yeryüzündeki gölgesine” emir vermişti.

Böyle başladı saldırılar sonra bir süreç izleyerek günümüze kadar geldi. İç isyanlar, hainler, işbirlikçiler başka isimlerle çıktılar karşımıza. Kendi ordusuna pusu kuranlar, kumpas kuranlar Mustafa Kemal’in Askerlerine saldırmaya her daim devam ettiler. Bir kısmı yine Allah’ın adını kullanarak yaptılar bunu. Dinsiz dediler, kendilerini Müslüman, kendileri gibi tarikat yoluna sapmamışları ise dinsiz ilan edip kendi ordularına saldırdılar. Düşmanın askeri oldular. İngilizler geçmişte Allah’ın yeryüzündeki gölgesi halifeyi kullandılar, günümüzde cephe genişledi bütün emperyalistler tarikat ve cemaatleri kullanıyorlar.

Bu dinin kullanılmasıydı ve hâlâ da tüm şiddeti siyasi iklimle kendisine açmış olduğu yoldan istifade ile devam ediyor. Onun tabii ki çeşitli türleri de var. Mezhepsel farklılıkları parlatarak birbirine düşman etmek gibi.

Bir de Laz, Kürt, Çerkez gibi etnik farklılıkların kullanılması vardı. Bunu da en zayıf halka olarak gördükleri yerden yaptılar. Türk milletinin bir parçası olmuş diğer ülkelerdeki gibi farklı muamele edilmemiş, ülkenin her bir yerine yayılmış, hiçbir şekilde diğer etnik kökenli insanlardan farklı muamele görmemiş, devletin en güzide görevlerinde yer almış, ticaret hayatında çok önemli başarılı iş adamları çıkarmış, önemli bilim adamları, sporcular, sanatçılar ile toplumun her kademesinde yer almış bir gruptan bahsediyoruz.

Şimdi bunlar siyasi çıkarının peşine düşmüş, başka bir grubun da verdiği güçle biz “sizden farklıyız, bizim dilimiz ayrı, bizim soyumuz ayrı, biz kötü muamele gördük, bize ekonomik olarak yardımcı olunmadı, biz hep mağdur olduk, ezildik” gibi birtakım argümanlarla ortaya çıkıyorlar. Her bir argümanın yalan ve yanlış olduğunu kanıtlamak çok basit fakat ayrı bir yazı konusu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yapı harçlarından olan ulus devlet ve üniter devlet yapıları yok edilmeden bu ülke zayıflatılamaz, parçalanamaz. Bu ülkenin toprakları üzerinde ulusun bir parçası olanları koparmanın amacı Cumhuriyeti zayıflatmak ve parçalamaktır.

Bu ülkede birilerine eşit davranılacaksa kendisini Türk olarak tanımlayanlara, laik cumhuriyete inananlara eşit haklar verilmelidir. Birileri bu ülkede emperyalistlerin dayattığı şekilde, “demokratik hak” adı altında istediğini söyleme, istediğini istediği dilde dile getirme, Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit etme, Türk milletini aşağılama, Türk ordusunu terör örgütü ile bir görüp ve hattâ işgalci olarak görme, hattâ binlerce kişinin katili, Türk ordusuna silâh çekme cüretini gösterenlerin posterlerini asma, terör örgütü paçavralarını taşıma, teröristbaşı ve terör örgütü lehine slogan atma özgürlüğüne sahipler. Bunu hangi hakla yapıyor bölücü hainler? Bunların sınırsız özgürlük hakkı mı var? 

Yukarıdaki gruba benzer bir başka grupta tarikat ve cemaatler. Bunların sınırsız özgürlük hakkı mı var ki devlet içinde devlet gibi hareket ediyorlar? Şeyhleri bile devletin VIP salonlarını kullanıp her gün laik Cumhuriyete, bu ülkenin banisi Atatürk’e ağır sözler söyleyebiliyor, bu vatanın Teğmenlerine ağza alınmayacak küfürler ediyorlar. Nereden elde ettikleri belli olmayan gelirlerinin vergisini vermiyorlar. Demokrasi ve demokratik haklar sadece bunlar için mi var?

Biz Türkler, yani Anayasa Madde 66’da belirtildiği şekilde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes” onlar gibi iftiralarla değil, kanunlara aykırı şekilde değil, millet aleyhinde değil fakat ülkenin yönetiminin yanlış yaptığını düşündüğümüz konulardaki düşüncelerimizi daha özgür bir şekilde açıklamak, yazmak, konuşabilmek istiyoruz.

Ümit Özdağ gibi, Yankı Bağcıoğlu gibi ve en son da TÜSİAD YİK üyesi Ömer Aras gibi ve daha pek çok adını burada anmadığım kişiler gibi susturulan ya da susturulması gereken biz mi olmalıyız? Bizlere tahammül edilemezken diğerlerine sonsuz özgürlük mü var?

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik, adil yargıyı etkilemeye teşebbüs gibi suçlamalara maruz kalmak kendini Türk olarak tanımlayanlara mı?  Teröristbaşı için slogan atan, terör örgütü paçavraları ile dolaşan, haksız, kontrolsüz kazançlar elde eden, laik Cumhuriyete sahip çıkanlara küfürler ve tehditler edenlere niye aynı muamele yok?

Bir ülkede ifade özgürlüğü siyasi iktidarın duymak istediklerini veya politikaları, hayata bakışı doğrultusundaki yaklaşımlar ile kaim olamaz, olmamalıdır. O zaman ifade özgürlüğü olmaz. Onun adı birilerinin sözcülüğü olur. Bir taraftan baskı altına alınan bir grup diğer taraftan sonsuz özgürlük sahibi ve çoğu kanun dışı hareket eden bir grup olduğu takdirde ifade özgürlüğünden söz edilemez. Belirli bir zümrenin korunması, gözetilmesi siyasi fayda sağlayabilir fakat millet menfaatini korumaz ve adaletsizlik hissi yaratır. Ez cümle Türkler için eşit haklar istiyoruz.  

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Aşağıdakiler de ilginizi çekebilir

Bölge Kürtlerine gönüllü rehberlik mi?

Orduevleri kimin?

Navlunlardaki yükseliş fiyatlara yansımadı

Geçmiş geleceğin öğretmenidir

Piyasalar kritik virajda

ETİKETLER: Anayasa, Atatürk, Cumhuriyet, Türk, YAZARLAR
Bunu Paylaşın
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Linki kopyala Yazdır
Paylaş
Web Banner

Yazara Ait Diğer Yazılar

Bölge Kürtlerine gönüllü rehberlik mi?
16/05/2025

Orduevleri kimin?
09/05/2025

İkinci PKK, DEM, Cumhur İttifakı, teröristbaşı süreci hangi aşamada?
01/05/2025

Demokrasinin akameti
11/04/2025

Doğru yol Padişahı dahi kaçmak zorunda bırakan yoldur
09/05/2025

Arama

Kategoriler

Arşivler

Legal

  • Kişisel Verileri Koruma Kanunu
  • Ziyaretçi Aydınlatma Metni
  • Çerez Politikası
  • Kişisel Verileri Saklama ve İmha Politikası
  • KVKK Başvuru Formu

MarineDeal News Künye

İmtiyaz Sahibi: MDN Yayıncılık, Matbaa, Reklam, Organizasyon ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti. adına Yeşim Yeliz Egeli
Kuruluş: 1 Ocak 2008
Genel Yayın Yönetmeni: Yeşim Yeliz Egeli yesimegeli@marinedealnews.com
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu): Burak Derya editor@marinedealnews.com
Editör: Ömer Faruk Yazıcıoğlu
Haber Merkezi: Yüce Yöney, Barış Özgür, Barışcan Yücel
Abonelik: asistan@marinedealnews.com
E-posta: mdn@marinedealnews.com
Tel: +90 (212) 343 2005
Adres: Merkez Mah. Perihan Sk. No.118/5 34360 Şişli, İstanbul, Türkiye

Bizi sosyal medyada takip edin

Okuma listesinden çıkartıldı.

Geri al
Welcome Back!

Sign in to your account

Üye ol Şifremi Unuttum