Türkiye’nin büyük ideali Mavi Vatan olmalıdır

MDN İstanbul

Deniz Kurmay Yarbay (E) Özhan Bakkalbaşıoğlu: Daha 1923’te donanmaya önem veren ve dikkat çeken Atatürk’ün bu büyük düşüncesi, bugün Mavi Vatan kavramı ile güncelliğini korumaktadır

Ulus kavramının 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıktığını biliyoruz. O tarihten önceki zamanlarda imparatorlukların mutlak kavuşmak istedikleri idealler büyük oranda din odaklıydı. Gerek Hristiyanlık gerekse Müslümanlık dünyaya kendi dinlerinin en geçerli din olduğunu savunarak bu ideal uğruna yüzyıllarca savaştılar. Bunun yanında Müslümanlığın yayılmasında öncü olan Türkler özellikle Hristiyan dünyasının baş düşmanı olmuş ve dolayısıyla Türklerin Orta Asya’ya geri dönmesi Hristiyanlığın en büyük ideali olmuştur. 

1789 Fransız İhtilali’nden sonra ulus kavramının yeşerdiği ve gelecekte imparatorlukları tehdit edeceği görülmüştür. Bu maksatla 1815’te Viyana Kongresi’nde bu konu ele alınmış ve Avrupa’daki imparatorluklar içinde bu tür hareketlere müsaade edilmemesi kararı alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Hristiyan azınlığınsa, Türk ve Müslüman bir yönetim altında olması sebebiyle ayaklanmalarına göz yumulmuş ve hatta yardım edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bünyesindeki Hristiyan uluslar yaşadıkları topraklardan çok daha farklı yerleri de kendi toprakları olarak tanımlamışlar ve ideallerini çok yükseltmişlerdir. Sırp, Bulgar, Yunan, Ermeni, Rumen gibi uluslar vatandaşlarını bu büyük idealler altında toplayarak bağımsızlık savaşına girmişlerdir. Ancak bu ulusların büyük ideallerine baktığımızda isteklerinin ve sınırlarının birbirlerinin içlerine girecek kadar yapay olduğunu görmekteyiz.

Bunlar içinden örnek verecek olursak, Yunanistan önüne gelen fırsatları demokrasinin beşiği gölgesine sığınarak iyi kullanmış ve Osmanlı İmparatorluğu içinde öne çıkan ulus olmuştur. Bağımsızlığını aldıktan birkaç yıl içinde “Megola İdea” kavramını geliştirmişlerdir. Doğu Roma mirasçısı olarak istedikleri toprakları elde edinceye kadar savaşa devam etmek gibi bir düşünce tarzı gelişmiştir. Ama nedense bu toprakları hep Batı ve Kuzey Anadolu içinde görmüşlerdir; Doğu Roma’nın hâkim olduğu Adriyatik’te Balkanlar’da, Hatay’da, Urfa’da bu istekleri olmamıştır.

Sonuçta her ülkenin olduğu gibi, özellikle Osmanlı’dan ayrılan ulusların da büyük idealleri çoktur ve amacına ulaşmak için de fırsat kollayıcı bir siyaset izledikleri muhakkaktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten Türk ulusu ise Cumhuriyet’in ilanına kadar böyle bir ideal oluşturmamıştır. Sadece siyasi bir manevra olarak Pan İslamizim ve Pan Türkizm için çalışmış ise de başarılı olamamıştır.

Cumhuriyet’i kuran Atatürk, ulusuna en büyük idealin “çağdaş medeniyet” olduğunu işaret etmiştir. Bu medeniyete ulaşabilmek için de ikinci büyük ideal olarak “Yurtta sulh cihanda sulh” yaklaşımını göstermiştir. Atatürk, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumunu daha Birinci Dünya Savaşı sırasında anlayarak, denizlere hâkim olmadıkça İmparatorluğun yıkılmasının kaçınılmaz olduğu öngörüsüne sahip olmuştur. Bu nedenle üçüncü büyük ideal olarak da denizlerde güçlü olmamız gerektiğini birçok kez dile getirmiş ve “Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir” sözü ile de hedefi göstererek son ideali belirtmiştir.

Bu ulaşılması gereken üç ideal, Türkiye’nin büyük idealleridir.

Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmamız için özellikle yurtta barışı sağlamanın gerekliliğini, dünya barışını korumayı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için de güçlü bir donanmamızın var olmasını çok açık bir şekilde belirtmiştir.

Türk vatandaşının en büyük ideali kanaatimce bu olmalıdır. 1938’e kadarki dönemde bu başarılmıştır. Bu ideallere ulaştığımız zaman Türk ulusu düşündüğü ve ütopyandan öteye gidemeyen başka ideallerine de ulaşabilir çünkü Atatürk her zaman güçlü olursak ve saygınlığımıza kavuşursak yapamayacağımız bir işin olmayacağını anlatmak istemiştir. Bir yerde Hatay’ın Anavatan’a katılması buna örnek gösterilebilir. Keza, ” …Kıbrıs Ada’sına dikkat ediniz….” direktifi, gelecekte önümüze çıkacak bir siyasi fırsatın iyi değerlendirilmesini adeta öğütlemiştir. Nitekim 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yapılarak Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerimizin korunması bunun en büyük örnekleridir. Elde edemeyeceğimiz hayâller yerine yapabileceklerimizi bir büyük ideal olarak alıp, hayâlleri daha somut gerçekleştirmek esas alınmalıdır. Atatürk’ün yaptığı buydu. O gerçekçi ve geleceği öngören bir devlet adamıdır.

Daha 1923’te donanmaya önem veren ve dikkat çeken Atatürk’ün bu büyük düşüncesi, bugün Mavi Vatan kavramı ile güncelliğini korumaktadır.

2020/21 yıllarında özellikle devletin de kabul ettiği Mavi Vatan kavramı ve doktrini Türk ulusunun en büyük ideallerinden biri olmalıdır. Bu ideal için çocuklarımızı deniz sevgisi ile yetiştirmemiz, denizlerimizin ülkemizin beka ve ekonomisine katkıları öğretilmelidir. Eğer bu Mavi Vatan kavramını bir büyük ideal olarak görmek istiyorsak hem devlet hem de kamuoyunda bunu geliştirmemiz gereklidir. Son dönemde oldukça hızlanan Mavi Vatan kavramı ne yazık ki son zamanlarda nerdeyse hiç bahsi geçmeyecek kadar kararmıştır. Siyasilerimizin ekonomik sıkıntılar gibi konulara eğilirken ülkemizin bekası ve refahının denizlere hâkim olmamız ile eşdeğerde olduğunu bilmeleri gereklidir. Yelkenli bir tekne rüzgârı yakaladı mı istediği manevrayı rahat yapar ve istediği yere gider. İşte bu rüzgâr yani Mavi Vatan kavramı tam Türkiye’nin gündemine oturmuşken nedense bir süre sonra gündemden düştü. Rüzgâr durdu! Anlamsız birçok konu gündemi meşgul ederken Türkiye’nin geleceği olan Mavi Vatan kavramı yeniden kabarmalı, bir fırtınaya dönüşmeli. Kim ne derse desin Türkiye’nin geleceği denizlere verdiği önem ile orantılı olacaktır.

Türkiye’yi çevreleyen denizlerde bir takım girişimlerde bulunurken önce denizlerimize hâkim olmamız gereklidir. Münhasır Ekonomik Bölgeler ilan edilmelidir. Uluslararası ilişkilerde hak ve menfaatlerimizin korunmasında uluslararası deniz hukuku kuralları içinde deniz sınırlarımız netleşmelidir. Bunu gerçekleştirebilmek içinse önce Mavi Vatan Türk ulusunun en büyük ideali olmalıdır. Bu ideale ulaşmak için neler yapacağımız düşünülmelidir. İnsanımıza bu anlatılmalı ve özellikle STK ‘lar bunu bir görev bilmelidir. Bu son fırsatı kaçırmayalım. 

Ütopik düşünceler yerine müspet ilimin getirdiği kavramları harekete geçirmemiz kayıp zamanı kurtarır. Birleşik Krallık dünyaya hâkim olmak için önce misyonerlerini ve tüccarlarını uzak diyarlara götürdü, sonra deniz ticaret filosunu kurdu ve sömürdüğü ülke mallarını getirirken onu korumak için donanmasını güçlendirdi. Birleşik Krallık’ın büyük ideali dünya denizlerine hâkim olmaktı ve oldu. Bu, kademe kademe geliştirilerek oluştu.

Denizlerin menfaatlerini ve bundan çıkacak haklarımızı anlamadan Deniz Kuvvetlerinin kuvvet yapısını şekillendirmek Sultan Abdülaziz’in tablolarında yaşayan donanmayı meydana getirir. Önce Mavi Vatanın sınırlarını belirleyeceksiniz, bu sınırlarlar içindeki hak ve menfaatlerimizi sağlayacak gemileri elde edeceksiniz veya yapacaksınız, bir başka değişle balıkçı filolarınızı, sismik araştırma gemilerinizi ve tüm bunları koruyacak dış politikanıza yön verecek kuvvet yapınızı belirleyeceksiniz. Yol budur. Bunun için de Mavi Vatan somut olarak ortaya çıkmalıdır. Şuanda tek eksiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Mavi Vatan Deniz Stratejisi’dir. Bu tespit edilince deniz politikamız belli olur. İşte Mavi Vatan kavramı bunun için önemlidir. Ulusumuzu denizci yapmak devletin işidir. Devletin önce Mavi Vatanı özümsemesi gerekir. Denizcilik gücünü oluşturmak için ‘Denizcilik Bakanlığı’nın kurulması gereklidir. Deniz gücü ve denizcilik gücü eşgüdüm altında Mavi Vatanın amacına uygun hareket etmelidir. Türkiye’nin geleceği, bekası, refahı toprak adayı çevreleyen denizlerdir.

Unutmayalım, kıyıları denizlerde olan uluslar denizlerden yükselmiş ve yıkılmışlardır. Türkiye’nin bekası Mavi Vatan ve onu korumaktır.

21’inci yüzyılda Türkiye’nin büyük ülküsü, büyük ideali, düşüncesi Mavi Vatan olmalıdır.

Yoksa kaybederiz!

Çanakkale’de Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını son anda kurtaran Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için gösterdiği yol ve büyük düşüncesi olan deniz gücümüzün güçlenmesi için Mavi Vatana sahip çıkmak Türk ulusunun en büyük ideali olmalıdır.

Bu vesile ile ölümsüz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 83’üncü yılında minnet ve şükranla yâd ediyoruz.

Pruvamız neta, yolumuz her zaman açık olsun.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın