Türkiye denizcilikten nasıl kazanır?

MDN İstanbul

Hükümet denizcilik sektörüne destek olmalı mıdır? Yatırım, devlet desteği ve teşvikler için hangi alanlara öncelik verilmelidir? Sektörde küresel rekabete uygun stratejiler neler olmalıdır? Biz sorduk, sektörün ileri gelenleri cevapladı

Yalçın Sabancı
YASA Holding
Geniş arazilerde dünya normlarına uygun tersaneler

Bugün bilhassa Uzak Doğu ülkelerine bakarsanız, örneğin Kore’nin denizcilikten yaptığı yıllık ciro 100 milyar ABD Doları’dır. Denizcilik Türkiye için de çok büyük bir ihracat kolu olabilir ve büyük bir döviz girdisi yaratabilir. Bizim için gerekli olan bugünkü dünya normlarına uygun tersanelere büyük teşvik verilmesidir. Hükümet tarafından geniş araziler tahsis edilmeli, uzun süreli olarak kiralanmalı, bunlar için gerekli alt yapı yatırımını öncelikle hükümet yapmalıdır.
Bugün Tuzla’da çok ufak arazisi olan tersanelerde gemi yapılıyor. Ancak, dünyada standartlar değişiyor. Japonya’daki, Kore’deki tersaneleri düşündüğünüzde sadece Samsung’da 55 bin kişi çalışıyor. Tabii burada 4,5 milyon metrekare, yani belki Tuzla’dan büyük bir arazi üzerine kurulu tek bir tersaneden söz ediyoruz. İçerisinde Hilton’dan daha lüks bir oteli bile var, havalimanından helikopterle ulaşabiliyorsunuz. Türkiye’de de yakınında liman olan muayyen bölgeler tespit edilip yatırıma açılmalı. Denizcilik böylece çok büyük bir ihraç kapısı, büyük bir döviz girdisi kaynağı olur.

Metin Kalkavan
DTO Yönetim Kurulu Başkanı
Yeni inşadan çok resale’lere yönelelim

Kamudan kısa vadede bir şey gelmeyeceğini düşünerek herkesin kendi yapısını güçlendirmesi lazım. Yeni yatırım veya olan yatırımların yürütülmesinin yanında işlerin ve işletmelerin sağlıklı bir şekilde ayakta kalabilmesini sağlamak için ciddi çaba sarf etmek zorundayız.
Geçen senenin bu zamanlarında panik içinde olan dünya ekonomisi bugün çok daha pozitif bir durumdadır. Çin’i, Hindistan’ı, Uzak Doğu’yu bir tarafa bırakın, dünyanın esas motoru Amerika’dır navlunda. Amerika navlununun harekete geçmesi dünya için ciddi bir büyüme getirecek. Önümüzdeki kısa dönemde, mart-nisan aylarında taşımacılığı etkileyen olumlu gelişmeler olabilir ama özellikle ikinci yarıdan sonra çok daha pozitif bir dönem olacak. Olumsuz olan ise, dünyanın denizci ülkelerinin ekonomik zorluktan dolayı kendi firmalarına sağlamış olduğu avantajlar. Çin gibi ülkeler geçmişe göre çok daha rekabetçiler. Bu başta gemi inşa yan sanayimiz olmak üzere büyük bir bölümümüzü etkileyen bir konudur. Taşımacılıkta giderek düzelen bir dünya ve ülke ekonomisi ortaya çıkarken gemi inşada kısa vadede aynı umut bu politikalar devam ettiği sürece söz konusu değil. Hatta bir sene sonra gemi inşanın daha kötü durumda olduğunu konuşacağız. Gemi inşa derken yatırımcıları, 50-100 tane gemiyi konuşmuyoruz, tersanelerde yüzde 75’lere varan iş gücü kaybından bahsediyoruz. Esas konu 30-50 bin kişiden oluşan iş gücüdür.
Taşımacılık tarafında krize rağmen 2009’u iyi geçiren kuruyükte durum kimine göre olduğu gibi devam edecek, kimine göre bir zaman sonra kötüleşecek. Tanker ve konteynerde ise iyileşme bekleniyor. Bu da tüketime dayalı dünya ekonomisinin harekete geçmesinden kaynaklanıyor. Bunları fırsat olarak görüp yeni yatırımlara yönelecek olanların çok dikkatli olması lazım. Fırsat olarak görenlerden ricamız yeni inşadan çok resale’lere yönelmeleridir.
Şunu unutmamalıyız: Biz krize girmeden dünya finansal olarak büyük bir krize girdi, bu da inanılmaz bir arz fazlalığı getirdi. Büyük bir sipariş stoğunda yakalandık. Bunun absorbe edilmesi çok kısa zamanda mümkün değil. Kuruyükü bekleyen tehlike de budur.

Suha Aktaş
Nemtaş Denizcilik
Ticaret filomuzun kapasitesi artmalı

Bir yılda dünyada taşınan yaklaşık 8 milyar ton yükün yüzde 90’ı petrolün yüzde 95’i denizyolu taşımacılığı ile gerçekleştirilmektedir. Türkiye, dünya filosunun yaklaşık yüzde 1’ini oluştururken komşumuz Yunanistan yüzde 20’sini kontrol etmektedir. Ülkemiz ticaret filosu kapasitesinin artırılarak pastadan daha fazla pay alınması gerekir.
Limanların modernize edilmesi, kapasitelerinin artırılması, bir kısmının ihtisas limanı haline getirilmesi, doğru yerde ve kapasitede yeni limanların kurulması, nitelikli eleman yetiştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
Gemi inşa ve lüks yat üretimi alanlarında ise Türkiye çok iyi noktalara gelmiş ancak global ekonomik kriz ile çok ciddi darbe almıştır. Çin ve Japonya hükümetleri gibi Türkiye’nin de bu alanlarda kazanılmış birikimlerin yok olmaması için ciddi bir şekilde gelir elde edilen ve istihdam sağlanan sektörü desteklemesi gerekmektedir.
Liman çalışanlarına gemi sektöründe olduğu gibi gelir vergisinden muafiyet; liman yapımının her aşamasında destek, yatırım teşvikleri ve vergi indirimleri; gemi sektöründe vergi resim-harç istisnaları uygulanması, time charter kira gelirlerinin hizmet ihracatı sayılması ve bu bağlamda KDV iadelerinin gündeme getirilmesi sektöre sağlanabilecek teşvikler arasındadır.

Sibel Büyük
TBS Genel Müdürü
Manevra değil, çözüme yönelik düzenlemeler

Türkiye’nin denizcilikten daha iyi kazanması için, denizcilik sektörü ve denizcilik sektörünün bağlı olduğu kurumlar olmak üzere iki tarafın da daha fazla bilinçlenmesi, rekabetin sadece buradaki firmalar arasında olmadığının farkına varılması, limanlarımızın daha kabul edilebilir koşulları ve ücret talepleri olması gerekmektedir.
Küresel rekabete yenik düşülmemesi için denizcilik sektörüyle ilgili işleyişin tümüne yönelik vergi sistemi, tarifeler, kurallar, bunları belirleyen tüm kanunlar ve mevzuatlar, kişisel kararlara bağlı kalmaksızın ve sivil toplum örgütleriyle birlikte tekrar gözden geçirilip düzenlenmelidir. Çözümlerin manevra üretmeye değil işin doğasına uygun olmasına dikkat edilmesi; sektör oyuncularına gerçek işleriyle uğraşmaları ve kendilerini geliştirmeleri için yeterli zaman bırakılması gerekmektedir. Finansmanı sağlayan bankaların da sektörün gereklerini anlayan bölümlere sahip olması, dolayısıyla dünyanın değişen yüzüne ayak uydurulması gereklidir diye düşünüyorum.

Murat Işıklı
Anadolu Sigorta
Yerli sigorta şirketleri baltalanmasın

Denizcilikte alaylılar ve mektepliler şeklinde iki grup var. Alaylılarda iş; şirket babadan oğula aktarılarak bu zamana kadar gelmiş, ancak yeni nesiller zamanın gereklerine uygun şekilde eğitim almalı; ‘aile şirketi’ tanımlarından uzaklaşılıp yetki sorumluluk ve tanımları belirli olan profesyonel yöneticilerle işlerin yürütülmesi sağlanmalıdır.
Eğitim personel rejimi açısından da önemli bir faktördür. Denizdeki personelin kalitesi çok kötü. Birçok gemide hiç yüksek denizcilik mezunu yok. Bir kaza durumunda biz sigortacılar fiziki bütünlüğü sağlamaya çalışıyoruz ama başka kayıplar da oluyor. Riskleri azaltmak için personel kalitesi mutlaka yükseltilmelidir.
Hükümet politikalarına gelince, gemi inşa sanayine destek olunmalı çünkü bu işi Avrupa’da yapan tek ülke Türkiye ve bizde hem işçilik Avrupa normlarında hem de maliyetler düşük. Tabiî, hükümet tarafından desteklenmesi gereken başka konular da var. Örneğin, hükümet “Yurtdışında yapılabilecek sigortalara gemi sigortalarını da dahil ediyoruz.” dediğinde yerli sigorta şirketlerini baltalamış oluyor. Yerli sigorta şirketlerinden 5 farklı vergi alınıyor. Devletin amacı vergilerle halkına daha iyi gelecek sağlamak olduğuna göre yerli sigorta şirketleriyle çalışmanın zorunluluk haline gelmesi lazım. Türkiye’de bir donatanın gemilerini Türkiye’de sigorta ettirmesi gerekir.

Altan Köseoğlu
Arpaş
Mevzuat düzenlemeleri gerekiyor

Denizcilik kendi karasularında yapılmayan uluslararası bir iştir. Hükümet zaten denizcilere destek oluyor, esas mesele ise denizci olarak bizim ne yaptığımızdır. Filo gücümüz, teknik gücümüz, dünyadaki operasyonel gücümüz önemli göstergelerdir. Bu bir güç meselesidir ve biz geçtiğimiz on yıldan konuşursak gücümüzü bir hayli ileri götürmüş bulunuyoruz. Armatörün tecrübesi, iş kalitesi, sermayesi, gemi sayısı, her şeyi arttı. Konu devlete gelince ise “teşvik versin” deniyor ancak esas mesele devletin denizcilik ile ilgili kurallarında da bazı rahatlatıcı düzenlemeler yapması gerektiğidir. Mevzuatlar iyileşeceğine her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Belediyenin, denizcilik idarelerinin, bayındırlığın uygulamaları, mevzuatları düzenlenmelidir. Her ülkenin denizcilik sektörüne, bu işin hukuku, brokerliği, limanı ve tüm diğer yönleriyle sahip çıkması gerekir. Hele de Türkiye için denizcilik vazgeçilmezdir. Denizcilik Türkiye’de turizm ile birlikte iki önemli sektörden bir tanesidir ve hiçbir zaman yıkılmaz.

Fırat Yemeniciler
Poliport
Çok başlılık sorun

Devletin denizcilik konusunda sektörü her yönüyle sonuna kadar desteklemesi lazım. Limancılığın özellikle izinler ve yeni tevsî projeleri konusunda çok bilinen ve kronikleşen ciddi sorunları var. Bir limanı tevsi etmek, onunla ilgili bir genişleme projesi yapmak neredeyse yıllar süren bir zaman alıyor. Bayındırlık Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı limanlarla ilgileniyor. Dolayısıyla, bu kadar çok bakanlığın ve müsteşarlığın karıştığı bir yerde idare de zorlaşıyor. Ciddi bir koordinasyon problemi ve çok başlılık var. Aslında limanların tek bir sahibi olması gerekir. Bu da en çok Denizcilik Müsteşarlığı’na yakışır diye düşünüyoruz.
Bunun dışında, 2009 yılının limancılık sektörünü diğer sektörlerden daha az etkilediğini söyleyebiliriz. Kuru yükte ve sıvıda işler konteynerdeki kadar kötü gitmedi. 2009 yılında 2008’de olduğu kadar başarılı limanlar oldu ve bizimki de onlardan bir tanesiydi. 2010’un ise çok daha iyi geçeceğini düşünüyoruz. Yeni projelerimiz, büyüme ve genişleme planlarımız bulunuyor.

Cumhur Kuter
Sedef Tersanesi
8800 km’lik sahilde yapılacak iş çok
Denizcilik sektörünün devlet teşiviğine değil; desteğine, politikasına ihtiyacı vardır. İş dinamiklerinin harekete geçirilmesi yeterli. Bu görev de ilgili devlet kurumlarına düşüyor.
Şu anda bir tek askeri gemiler desteği var; Deniz Kuvvetleri sayesinde insanlar çalışmaya çalışıyor. Feribot taşımacılığı, yolcu taşımacılığı, küçük ve hızlı yolcu taşımacılığı ile ilgili teklifin hayata geçirilmesi Türkiye tersanelerinin dışarıdan herhangi bir sipariş alınmasa bile on yıl doldurulması anlamına gelir. 8800 km sahil şeridi ve yapılacak bir sürü iş var.

Başaran Bayrak
Çeksan Tersanesi

Petrol karşılığında gemi
Dünya ticaretindeki daralma nedeniyle gemilerin para kazanma kabiliyetleri ve buna bağlı olarak tamir, bakım ve yeni gemi siparişleri düştü. Ama her şeye rağmen bu pazar tekrar canlandırılabilir. Türkiye, ülke olarak ticaret yaptığı Türkiye aleyhine ticaret açığı olan İran gibi ülkelere petrol karşılığı gemi yaparsa bu markete canlılık getirebiliriz.
Sektöre devlet destek olmalıdır. Çünkü zaten rekabet ettiğimiz ülkelerin hepsinde de örtülü, gizli, dolaylı yollardan da olsa teşvik ve destek veriliyor. Uzakdoğu’da ise rekabet edemeyeceğimiz kadar inanılmaz büyük teşvikler var. Gemi inşa sanayine daha önce verilmiş olan teşviklerin, yatırım indirimlerinin tekrar hayata geçirilmesi ve teşvik belgesine bağlı ÖTV, KDV gibi bir takım vergilerden muafiyetlerimizin tekrar tesis edilmesi gerekiyor.

Emin Akbaşoğlu
Akbaşoğlu Holding
SSK primleri düşürülmeli

Devletin sektöre teşvik vermesini, yarım kalan yatırımları tamamlamasını, SSK primlerinin düşmesini bekliyoruz. Armatörlük penceresinden baktığımızda en önemli sorunumuz SSK primleri. Gemilerimizin hepsi Türk bayraklı ve kabotaj hattında çalışıyoruz. Türk bayraklı gemilerde Türk personel çalıştırdığımız zaman çok yüksek bir SSK primi ile karşılaşıyoruz ve bu bizi çok zorluyor. Türk bayrağını bırakıp yabancı bayrağa geçsek daha rahat edeceğimizi düşünüyorum.
Tersane olarak ise, şu an 50 – 60 bin toplam tonajı yönetiyoruz. Biri tanker, biri kuru yük iki gemi inşa ediyoruz. Bu çok ağır bir yük ve devletin desteğini bekliyoruz. Uzun vadeli bir kredi desteği tedavi edici olacaktır.

Murat Er
Simge Denizcilik
Bürokrasi azaltılmalı

Denizcilik sektörüne devlet desteği bürokratik konularda gereklidir. Hepimiz biliyoruz ki, devletin şu an maddi yardımda bulunması mümkün değil. Bu durumda devletten bekleyeceklerimiz kanun ve yönetmelik gibi konularda bürokrasiyi azaltması, yardımcı önlemler alması, yardımcı politikalar izlemesi olmalıdır. Bunlar pratik olmak açısından işe yarayacaktır.
Biz bu sıkıntılı dönemde çabalayarak gemilerimizi boş bırakmamayı başarıyoruz ama maliyetine çalışıyoruz. 2010’dan hiçbir şey beklemiyorum, 2009’un aynısı olacak. İnsanlar çok fazla borç altında olduğu içi psikolojik olarak “bu sene iyileşecek” deyip tatlı bir pembe rüya görme eğilimi içinde. Bu kadar derin yara alan bir şey umdukları kadar kısa sürede iyileşmez. Gerçeklerle yüzleşip bunu kabul etmek gerekir. Ona göre de mevcut şartlar içinde olabilenin en iyisi ne ise onu yapmalıyız.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın