Türk Donanması’ndan stratejik atılım: TB3 ve Nükleer Denizaltı

MDN İstanbul
  • |

Türk Deniz Kuvvetleri, savunma sanayiindeki yeni nesil projeleriyle deniz muharebesinde yeni bir çağın kapılarını aralıyor

DENİZKURDU-II/2025 Tatbikatı'nda Bayraktar TB3 SİHA'larının TCG Anadolu gemisinden başarılı iniş-kalkışları, amfibi harekât, denizaltı İHA operasyonları ve sürü İDA'ların SİHA'lar üzerinden komuta edilmesi gibi yeni doktrinlerin uygulanmasını sağladı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, bu gelişmelerin deniz muharebesinde paradigma değişimine yol açtığını belirtti.

Türk Deniz Kuvvetleri, son dönemlerde geliştirdiği konsept “yerli ve millî” savunma sanayiindeki gelişmelerden gelen gücüyle donanma kabiliyetlerini tarihî ölçekte dönüştürüyor. Bu dönüşümün son örneği, DENİZKURDU-II/2025 Tatbikatı’nda kamuoyuna yansıdı. Tatbikat kapsamında Bayraktar TB3 Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA), Türkiye’nin amiral gemisi TCG Anadolu’ya başarıyla iniş ve kalkış gerçekleştirdi. Bununla birlikte Türk donanması, sadece teknik bir başarıya değil, aynı zamanda deniz harp doktrininde köklü bir değişimin başlangıcına imza attı.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, tatbikatın Seçkin Gözlemci Günü’nde yaptığı açıklamada, TB3’lerin sadece bir SİHA platformu olarak değil, donanmanın harekât anlayışını yeniden şekillendiren bir unsur olarak öne çıktığını belirtti. Tatlıoğlu, “TB3’ler deniz muharebesinde yeni bir çağın kapılarını araladı. Bu platformlar sayesinde amfibi harekât, denizaltı İHA operasyonları, sürü İDA’ların SİHA’lar üzerinden komuta edilmesi gibi pek çok yeni doktrin hayata geçti,” dedi.

Türk Donanması yeni nesil doktrinlerle sahada

Tatbikatta kullanılan yerli sistemlerin bir arada çalışabilirliği test edilirken, elektronik harp, keşif-gözetleme, hedef tespiti ve müşterek kuvvet koordinasyonuna ilişkin yetenekler öne çıktı. TB3’lerin su üstü ve amfibi unsurlar üzerindeki etkisi, Türk donanmasının gelecek harekât planlamalarında bu platformlara daha fazla rol verileceğini gösterdi. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin taşıyıcı gemi kabiliyetiyle entegre çalışan insansız sistemlere geçişte ne kadar mesafe kat ettiğini ortaya koydu.

Oramiral Tatlıoğlu, “Bugün yapılan eğitimlerden dolayı Türk Deniz Kuvvetleri olarak hem mutluyuz hem gururluyuz. Türk savunma sanayisinin geldiği bu noktayla da övünç duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Deniz muharebesinde yeni bir çağ’

Türkiye'nin uzun vadeli stratejik hedefleri arasında yer alan nükleer enerjili denizaltı inşası için çalışmalar başlatıldı. Oramiral Tatlıoğlu, MİLDEN projesi sonrasında nükleer tahrikli denizaltıların inşasına yönelik önemli adımlar atacaklarını ifade etti. Bu hamle, Türkiye'yi ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Hindistan gibi nükleer denizaltı kabiliyetine sahip ülkeler arasına katma potansiyeli taşıyor

Tatbikatın gölgesinde, Türkiye’nin savunma vizyonunu şekillendiren bir diğer kritik başlık ise nükleer denizaltı projesi oldu. Türk Deniz Kuvvetleri'nin MİLDEN (Milli Denizaltı) projesinin ardından nükleer tahrikli denizaltı geliştirme hedefi doğrultusunda çalışmalara başladığı açıklandı. Oramiral Tatlıoğlu, bu konudaki kararlılığı şu sözlerle ifade etti: “MİLDEN sonrasında nükleer denizaltılarla ilgili önemli bir eşik geçilecek. Türkiye bu alanda da küresel aktör olmaya aday.”

Bu kapsamda, nükleer tahrik sistemlerinin geliştirilmesi ve entegre edilmesi için hem savunma sanayii hem akademik çevrelerde araştırmalar yoğunlaştırılmış durumda. Nükleer denizaltılar, Türkiye’nin açık denizlerdeki caydırıcılığını ve stratejik harekât kabiliyetini önemli ölçüde artıracak.

Küresel Donanma vizyonu

Türkiye'nin deniz gücü vizyonu, klasik denizcilik doktrinlerinin ötesine geçerek, yapay zekâ destekli insansız sistemler, gelişmiş sualtı teknolojileri ve entegre harekât yönetimi gibi alanlarda çağ atlamayı hedefliyor. TB3’lerin TCG Anadolu gibi çok maksatlı gemilerle entegre kullanımı, bu vizyonun önemli bir parçası.

Nükleer denizaltı hamlesi, Türkiye’yi ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Hindistan gibi bu alanda sınırlı sayıda ülkenin arasına katabilecek stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu gelişmeler, yalnızca Türk Donanması'nın teknik kapasitesinin değil, aynı zamanda caydırıcılığının, etki alanının ve jeopolitik rolünün de genişlediğinin göstergesi olarak kabûl ediliyor.

ETİKETLER: ,
Bunu Paylaşın