TÜİK’e göre enflasyon yüzde 38 ile düşüşte

MDN İstanbul
  • |

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun açıkladığı yıllık enflasyon verisi, akademik çevrelerde ve kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğurdu. Resmî oranın düşüşte olduğu belirtilse de, ekonomistler sahadaki gerçeklik ile bu rakamlar arasında büyük bir fark olduğunu vurguluyor.

Nisan ayında aylık enflasyon yüzde 3 olarak kaydedilirken, yıllık bazda oran yüzde 37,86 olarak duyuruldu. En yüksek artış eğitim harcamalarında görülürken, bu alandaki yıllık artış yüzde 79,2 oldu. Konut harcamaları ise yüzde 74,07 oranında yükseldi. Gıda ve alkolsüz içeceklerdeki artış yüzde 36,09 olarak açıklanırken, ulaştırma kalemindeki artış yüzde 22,76 düzeyinde kaldı. Aynı dönemde konut fiyatları aylık yüzde 4,66 oranında arttı. Yıl sonu enflasyon tahmini ise yukarı yönlü revize edilerek yüzde 29,98’e yükseltildi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonun on ay üst üste gerilediğini savunarak programın kararlılıkla sürdürüleceğini ifade etti. “Çok güçlü bir siyasi irade ve programımız var” diyen Şimşek, ekonomi yönetiminin yol haritasına güvenilmesini istedi.

Ancak bu açıklamalara akademi dünyasından ciddi eleştiriler geldi. Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, açıklanan verilerin gerçekliği yansıtmadığını belirtti. Yeldan’a göre, alt gelir gruplarının maruz kaldığı enflasyon oranı yüzde 50 ile 60 arasında değişiyor. Gıda, kira ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarda yaşanan fiyat artışları, resmî rakamların çok üzerinde seyrediyor.

Yeldan, “Vatandaşa bu koşullarda ‘enflasyonla mücadelede başarılıyız' diyemezsiniz” dedi. Asgari ücrete yılda bir kez yapılan artışla ekonomik güvenin yeniden inşa edilemeyeceğini savunan Yeldan, Merkez Bankası’nın sadece faiz politikalarıyla bu süreci yönetmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Ona göre, kapsamlı sosyal politika setleri ve gelir dağılımında adaleti gözeten yapısal önlemler olmadan enflasyonla mücadele sürdürülemez.

Koç Üniversitesi ve İngiltere'deki Durham Üniversitesi'nde görev yapan Doç. Dr. Cem Çakmaklı da ekonomideki kırılgan yapının sadece para politikalarıyla iyileştirilemeyeceğini belirtti. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı süreciyle beraber piyasalarda siyasi güvensizlik oluştuğunu kaydeden Çakmaklı, bu gelişmenin döviz rezervleri ve Türkiye’nin risk primi üzerinde doğrudan etkili olduğunu ifade etti.

Çakmaklı, “Vatandaş artık enflasyonun düşeceğine inanmıyor. Hükûmet de enflasyonun düşmesini gerçekten istemiyor olabilir. Çünkü yüksek enflasyon, kamunun borçlarını reel olarak azaltmasına imkân tanır” görüşünü dile getirdi. Ona göre, eğer ekonomik verilerde anlamlı bir iyileşme sağlanamazsa, yeni bir büyüme odaklı programa geçilmesi ve yüksek enflasyona göz yumulması olası.

Prof. Dr. Yeldan ise mevcut programın bir istikrar planı olmaktan çıktığını, artık yeni bir kalkınma stratejisine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Sosyal yardımlar ve servet vergisi gibi araçlarla desteklenmeyen bir programın sürdürülebilir olamayacağını belirten Yeldan, “İstikrar programları birkaç ayda etki yaratır. İki yılı aşan bir süreçte hâlâ çözüm yoksa, o artık başka bir şeydir” dedi.

ETİKETLER: , ,
Bunu Paylaşın