Atlantik’in iki yakasında da gözler yeniden Washington’a çevrildi. Donald Trump’ın başkanlığının ikinci dönemine damga vuran ticaret savaşları, bu kez gümrük tarifeleri üzerinden yeni bir kriz doğurdu. Çin’e uygulanan vergi artışları agresif bir şekilde tırmandırılırken, Avrupa Birliği, Kanada, Türkiye ve Japonya gibi 75’i aşkın ülkeye yönelik vergi uygulamalarının 90 gün süreyle erteleneceği açıklandı. Bu karar, ilk bakışta çelişkili bir manevra gibi görünse de; ekonomik pragmatizm, stratejik zamanlama ve jeopolitik satranç taşlarının aynı anda hareket ettirildiği çok katmanlı bir kurgunun parçası olarak değerlendiriliyor.
Trump’ın hamlesi, yalnızca bir ekonomik ayarlama değil, küresel düzeyde mesaj içeren bir güç gösterisi. Bu ertelemenin ardında, aynı anda hem finansal piyasaları yönlendirme çabası, hem de diplomatik alan açarak Çin’e karşı geniş bir cephe kurma niyeti bariz bir şekilde görülüyor.
Kontrollü gerilim stratejisi
9 Nisan’da yapılan açıklamayla, Çin’e uygulanan ithalat vergileri bir anda yüzde 125 seviyesine çıkarıldı. Ancak aynı saatlerde müttefik konumundaki ülkeler için vergi artışları 90 günlüğüne ertelendi. Bu durum bir geri adım değil, tersine çok katmanlı bir kriz yönetimi pratiği olarak değerlendirilebilir.
Trump yönetimi, bu yöntemle hem Çin’e doğrudan bir ekonomik darbe vurmayı, hem de diğer ticaret ortaklarına “masada kal” mesajı vermeyi amaçlıyor olabilir. Bu denge oyununda:
- Çin, diplomatik yalnızlığa itiliyor,
- Müttefik ülkeler taraf tutmaya zorlanıyor,
- ABD, doğrudan zarar görmeden baskıyı artırma fırsatı yakalıyor.
90 günün anlamı
Erteleme kararının yalnızca diplomatik değil, iç ekonomik dengelere dayalı gerekçeleri de dikkat çekici. Özellikle otomotiv ve teknoloji gibi sektörlerde zincirleme etki riski yüksek. Sert vergi artışları kısa vadede üretim kaybı, fiyat artışı ve istihdam daralması yaratabilir.
Bu 90 günlük süre:
- İç piyasada yaşanabilecek türbülansa karşı bir tampon işlevi görüyor,
- 7-9 Nisan tarihleri arasında yaşanan borsa dalgalanmalarına karşı “sakinleşin” mesajı veriyor,
- Müttefiklere müzakere zemini tanırken, yatırımcılara “oyunu ben kuruyorum” mesajı iletiyor.
Ayrıca, Trump’ın erteleme açıklamasından önce kamuoyuna servis edilen çelişkili haberler, bu sürecin planlı bir algı yönetimi olduğunu düşündürüyor. Bu, klasik bir “pazarlık öncesi gerilim yarat, sonra çözüm üret” stratejisi.
Yeni Trump doktrini: Yalnızlaştır, böl, pazarlık yap
Trump, ticareti salt ekonomik bir mesele değil, jeopolitik bir güç aracı olarak kullandığını her adımda gösteriyor. 2025’te daha belirginleşen bu stratejinin temel ilkeleri şöyle sıralanabilir:
- Çin’i düşmanlaştır, müttefikleri seç: Çok kutuplu bir sistem yerine, ABD liderliğinde iki kutuplu bir ekonomik yapı kurulmak isteniyor.
- Vergiyle hizaya sok, ama masayı açık bırak: 90 günlük erteleme, bir taviz değil, süreli bir davet. Müzakere etmek isteyenlere açılan pencere.
- Piyasayı korkut, sonra güven ver: Şok açıklamalarla piyasa baskılanıyor, ardından gelen yumuşama ile Trump etkisi kurumsallaştırılıyor.
Bu strateji, klasik anlamda kriz üretip onu yöneten liderlik modelinin ekonomik versiyonu.
Uzman görüşleri: Ticaret mi, taktik mi?
Uluslararası çevrelerde bu gelişmelere dair yapılan yorumlar, stratejik kaygıların ekonomi politikalarını yönlendirdiğini doğruluyor:
- Bill Ackman: Trump vergileri durdurmasa ekonomik bir nükleer kış yaşanabilirdi.
(Erteleme kararı, bu açıklamadan sadece 48 saat sonra geldi.) - Ursula von der Leyen: Bu adım, küresel ekonomi için önemli bir rahatlama süreci başlattı.
(Ancak AB, çelik ve alüminyum gibi sektörlerdeki misilleme planlarını askıda tutmakla yetindi.) - Scott Bessent: Dünya Trump’ın sinyallerine kulak kesildi. Bu erteleme, diplomasiye açılmış bir kapı olabilir.
- Oxford Economics: Erteleme, bir çözüm değil. Belirsizlik devam ettikçe yatırım iştahı da düşük kalacaktır.
- JPMorgan Global Markets: Trump’ın karar değişkenliği kısa vadede işe yarasa da uzun vadeli güveni yıpratıyor.
Bu görüşler, Trump’ın kararlarının yalnızca içeride değil, küresel düzlemde de manipülatif bir yön barındırdığına işaret ediyor.
Bilgi kirliliği mi, planlı manipülasyon mu?
Erteleme kararı öncesinde basına yansıyan “vergi artışı sürecek” haberleri, ardından gelen yalanlamalar ve nihayetinde açıklanan karar… Bu çelişkili bilgi akışı finans çevrelerinde şu soruyu gündeme getirdi:
Trump yönetimi piyasaları kasıtlı mı test ediyor?
Bazı yatırım fonlarının bu gelişmeler öncesinde yaptığı pozisyon değişiklikleri, içeriden bilgi akışı ihtimalini gündeme taşıdı. Eğer bu iddialar doğruysa, mesele yalnızca ekonomik değil; etik ve hukukî bir krize dönüşebilir.
Küresel ekonomi: Geçici mola, kalıcı çalkantı
Bu geçici 90 günlük ara, stratejik sektörlerde yalnızca bir rahatlama değil, belirsizliğin ertelenmesi anlamına geliyor:
- Otomotiv, teknoloji ve ham madde tedariki açısından baskı sürecek,
- AB ve Kanada süreci bekleyip görme stratejisiyle izliyor,
- Erteleme uzatılmazsa yeni misilleme dalgaları kaçınılmaz olabilir.
Bu tablo, kararın geçici niteliği ile kalıcı sonuçlar arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor.
Sonuç
Trump’ın erteleme kararı yalnızca ekonomik bir düzenleme değil; diplomatik baskı aracı, iç siyaset hamlesi ve küresel hegemonya oyununun bir perdesi. Bu süreçte Çin açık şekilde hedef alınırken, müttefiklere “ya benimle olursun ya da karşımdasın” mesajı veriliyor. Aynı anda hem piyasalara güven telkin ediliyor, hem de bir sonraki kriz dalgasının hazırlığı yapılıyor.
Bu 90 gün, küresel sistemin geleceğine dair bir eşik olabilir:
Ya yeni bir ekonomik mimari kurulacak…
Ya da eski savaş, daha sert biçimde geri dönecek.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.