Trump denizlerde mutlak egemenlik mi hedefliyor?

MDN Editör
  • |

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, görev süresi boyunca birçok alanda olduğu gibi denizcilik politikalarında da radikal çıkışlar yaptı. Bu çıkışların en dikkat çekici örneklerinden biri, 9 Nisan tarihinde yayımladığı ve “Amerika'nın deniz hâkimiyetinin yeniden sağlanması” başlığını taşıyan kararname oldu. Detayları sınırlı paylaşılan bu belge, ABD'nin denizcilik alanındaki jeopolitik vizyonunu yeniden şekillendirme niyetini ortaya koyarken, dünya denizcilik kamuoyunda da yankı uyandırdı.

Yeni bir denizcilik doktrini mi?

Söz konusu kararname, kamuoyuna açıklandığı andan itibaren ABD denizcilik camiasında geniş yankı buldu. Kararnamenin temel hedefi, ABD denizcilik endüstrisinin yeniden canlandırılması ve küresel denizlerde Amerikan varlığının güçlendirilmesi olarak özetlenebilir. Ancak uzmanlar, belgede somut adımlara ilişkin yeterli açıklama yer almamasını bir zafiyet olarak değerlendiriyor. Stratejik düzeyde son derece iddialı hedefler barındıran kararname, detay eksikliği nedeniyle uygulamaya dönük belirsizlikler içeriyor.

“Büyük Amerika” vizyonunda denizciliğin rolü

Donald Trump, daha önceki söylemlerinde “on yıllardır erozyona uğratılan ABD'nin denizlerdeki varlığını” yeniden tesis etmeyi hedeflediğini açık şekilde belirtmişti. Ona göre ABD'nin büyük güç statüsünü yeniden kazanabilmesi için denizciliğin merkezî bir rol üstlenmesi şarttı. Bu bağlamda, yalnızca deniz kuvvetlerinin değil, aynı zamanda sivil denizcilik endüstrisinin de kapsamlı biçimde güçlendirilmesi gerekliliği vurgulandı.

MARAD yeniden sahnede: Aivil-askerî işbirliğinde yeni dönem

Trump yönetiminin bu hedeflere ulaşmak için ABD Denizcilik İdaresi'ne (MARAD) stratejik bir rol yüklemesi bekleniyor. MARAD hâlihazırda ABD Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olup, deniz taşımacılığı, ticaret filoları ve liman güvenliği gibi alanlarda sorumluluk üstleniyor.

Trump, bu kuruma liderlik etmesi için emekli bir deniz subayı olan Brent Sadler’i aday gösterdi. Sadler’in nükleer denizaltılarda görev yapmış olması ve askerî geçmişi, sivil denizcilik politikalarının askerî bir disiplinle yönlendirilmek istendiğinin işareti olarak yorumlanıyor. Bu durum, sivil-askerî denizcilik ilişkilerinin yeni bir safhaya geçeceği beklentisini doğuruyor.

Küresel denizcilik açısından belirsizlikler

Trump’ın denizlerde yeniden hâkimiyet kurma yönündeki söylemi, yalnızca iç politikada değil, aynı zamanda küresel deniz taşımacılığı ve jeopolitik dengeler açısından da dikkatle izleniyor. Ancak kararnamede çizilen yol haritasının uygulamaya nasıl aktarılacağı, hangi yasal ve ekonomik enstrümanların kullanılacağı gibi sorular henüz netlik kazanmış değil.

ABD’nin küresel deniz taşımacılığında yeniden dominant aktör haline gelmesi, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda stratejik bir dönüşüm anlamına gelecektir. Bu dönüşüm, Çin'in “Deniz İpek Yolu” gibi projeleriyle doğrudan rekabeti artırabilir ve Hint-Pasifik başta olmak üzere birçok bölgede yeni denizcilik çekişmelerine kapı aralayabilir.

Sonuç

Trump’ın imzaladığı bu kararname, ilk bakışta sembolik bir hamle gibi görünse de arka planda ABD’nin uzun vadeli denizcilik stratejisini yeniden kurgulama arzusunu yansıtıyor olabilir. Ancak bu vizyonun gerçeğe dönüşebilmesi için yalnızca söylem değil, güçlü politik, hukuki ve ekonomik altyapının da eş zamanlı olarak inşa edilmesi gerekecek. Aksi takdirde, bu tür hamleler yalnızca siyasi bir retorik düzeyinde kalabilir.

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , , ,
Bunu Paylaşın