Genel kabul görmüş kuralları, en son yazımda yazdığım şekilde bir kere daha hatırlatarak yazıma başlamak istiyorum. Terörist ile müzakere edilmez, masaya oturulmaz, teröristten medet umulmaz, teröriste güvenilmez, ağzına bakılmaz. Terörist caniden barış elçisi de olmaz devlete muhatap da olamaz! Bugüne kadar bu terörist için gereğinin yapılmamış olması hatadır. Hele ki siyasi çıkar için buna göz yumulması kabul edilemez.
Bunu sonuna kadar savunmak ve yerde dile getirmek vatanseverler için bir sorumluluktur.
Bahçeli, Erdoğan, Özel ve bunlar sayesinde o çirkin, katil yüzünü basın yayın organlarında gösterme fırsatı bulan teröristbaşı ikinci çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreç için tavırlarını sürdürdükleri sürece biz de bir vatansever olarak bunun karşısında durmaya devam edeceğiz.
Geriye dönelim, ilk çözüm sürecini bir daha hatırlayalım. Aslında her şey ilk süreçle başladı. İlk süreç Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile hemen olaya el atılan, yani bir iki yıllık bir mesele değil 2007-2015 yılları arasındaki 8 yıllık bir dönemi kapsayan süreçtir.
Zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “çok güzel şeyler olacak” diyerek ve Kuzey Irak bölgesini “Kürdistan” olarak tanımlayarak tarihe geçmesi ile açıktan konuşulmaya başlayan süreçtir (24 Mart 2009 Habertürk). Uçakta bir gazetecinin ısrarla ‘Kürdistan mı?’ dediniz sorusuna “Evet ne diyecektim,” dedi ve kapıyı araladı.
Sonra neler mi oldu? PKK’lı teröristler Habur’da davul zurnayla karşılandı, “Kürdistan” kelimesini içeren dernekler kuruldu, andımız kaldırıldı, operasyonlar en az seviyeye indirildi, teröristbaşının mektupları nevruzlarda okutuldu, teröristlerin mezarları teröristlere müzahir unsurlar tarafından “şehitlik” olarak kabul edildi, bazı teröristlerin heykelleri dahi yapıldı. Daha mı?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gelinen noktayı şu ifadeleri kullanarak açıklamıştı;
“Artık Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı. PKK'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan posterini elinde taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta Türkiye'nin sistemi böyle olmalıdır, eyaletler, demokratik özerklik… demek, bunların hiçbiri artık suç değil. Geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini açıklamaktan dolayı ceza alan kim varsa cezalarını erteledik. Artık bundan dolayı da dava açılmayacak.” (23 Kasım 2013 Hürriyet).
Ve daha neler neler. En sonunda hendek/barikat operasyonlarında Yüce Türk Milleti’nin gencecik 793 evladının asil kanları ile temizlendi bu pislik.
Şimdi gelinen bu sürecinde aylar önce İmrali’daki cani ile yapılan görüşmeler ile başladığı anlaşılıyor. AKP konuya daha dikkatli ve temkinli yaklaşarak bu sefer eskinin milliyetçi partisi MHP’yi taşeron olarak kullanarak yola çıktı. Hem de el yükselterek. Öyle ki teröristbaşı bizzat Bahçeli tarafından mecliste konuşma yapmaya davet edildi. Aynı Bahçeli teröristbaşının serbest bırakılmasını ima eden şekilde “umut hakkı”ndan bahsetti.
Yine teröristbaşına heyetler gönderildi, bu sefer Nevruz’a daha zaman olduğu için İstanbul’un en önemli yerinde teröristbaşı lehine slogan ve zılgıt atan bir grubun karşısında teröristbaşının mesajı okutuldu. Bitmiş, artık herhangi bir eylem yapmayı bırakın 5 teröristin bir arada dahi yürümediği, katılımların tamamen durduğu, aslında tasfiye edilmiş de adı kalmış, tasfiye edilerek yerini YPG’ye bırakmış bir örgüte silâh bırakma çağrısı yapıldı. Onların da Kandil’de keyif içinde hayatlarını devam ettiren başları muhatap alınmanın gururu ile bu çağrıyı güya kabul etmişler ve ateşkes ilan etmişler. Bitmiş örgüt neyin ateşkesini ilan ediyorsa.
Tabii ki yetmedi. “Yeni Anayasa’ya desteğe karşılık” yürütülen faaliyetler devam edecekti. DEM Parti temsilcileri ellerinde teröristbaşının mesajları diğer partiler ile ikinci tur görüşmelere başladılar. Her zamanki gibi ağızlarına yakışmayan o güzel “demokrasi”, “barış” gibi süslü kelimelerin yanlarına bölücülüğün simgesi olmuş “halkların kardeşliği”, “Türkiye Meclisi”, “Türkiye halkları” gibi terimleri de koyarak açıklamalar da bulunuyorlar. “Çatışmazlık” diyerek örtülü olarak Türk Milleti’nin ordusunu, TSK’larını tehdit ediyorlar. Teröristbaşının mektubunu da esas alarak bu sürecin mecliste devam etmesini ve “yasal zemine” oturtulmasını söyleyerek teröristlere “genel af” sinyali veriyorlar.
Bundan sonra da isteklerinin bitmeyeceği çok açık. “Nasıl olsa yeni anayasanın anahtarı bizde” düşüncesi ile Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kırmızı çizgilerini zorlayarak şımarık çocuklar gibi her şeyi istemeye devam edecekler.
Etnisitenin arkasına yamanmış emperyalistlerin desteğindeki terör meselesine, “demokrasi eksikliğinden” kaynaklanıyor demek emperyalistlerin algı yönetimidir. Bu “ülkenin her yerinde demokrasi bayramı yaşanıyor ve sadece bu bölgede mahrumiyeti var” manasına gelir ki böyle bir şey olmadığını bakanlık, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişi olarak en iyi Sayın Erdoğan bilir.
Artık mızrak çuvala sığmaz hale gelmiş, saklanacak tarafı da kalmamıştır, inisiyatif artık teröristbaşına verilmiştir. İnisiyatifi alan teröristbaşına Bahçeli’nin hitap ederken PKK’lıların ağzıyla “PKK’nın kurucu önderi” ifadesini kullanması utanç vericidir.
Zaman işgal devletlerinin ülkeyi işgal ettiği zamanlar değildir bu nedenle söylemler ve ifadelerde onların işgal ettiği zamanlardaki gibi olamaz. “Yüce Türk Milleti” yerine “Türkiyeli” veya “Kürt, Türk, Arap” gibi bir bakış, ayrıştırıcı ve bölücüdür. “Teröristbaşı” yerine “PKK’nın kurucu önderi” şeklinde hitap etmek, “tek dil” yerine “yöresel dilleri” savunmak, “terör sorunu” yerine bunu etnik zemine çekip “Kürt sorunu” demek, “Türkiye Meclisi” ve “Milletin çeşitliliği” gibi ibareleri kullanmak ulus ve üniter devlet yapılarına ters düşmektedir, bu durum da emperyallerin ekmeğine yağ sürmektedir.
Yüce Türk Milleti ibaresi en kucaklayıcı ve birleştirici, bu ülkenin harcı olan bir yaklaşımdır. Bunu telaffuz etmekten korkan veya kasıtlı olarak telaffuz etmeyen siyasilerden vatana millete bir fayda gelmez. Bundan imtina edenler Atalarımıza ve halen bu topraklar için canını veren şehitlerimize ihanet içindedirler. Teröristlere cezalarının karşılığı en ağır şekilde ödetilmelidir. Elebaşları ise tarihteki gibi hakkettikleri muameleyi görmelidirler. Sanki bugüne kadar yaptıklarında haklılarmış gibi terörist ve terörün meşrulaştırılması ülkeye huzur değil kargaşa ortamı getirir. Bunu görmek için çok şey bilmeye gerek yok, kör veya hain olmayın yeter.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.