Teğmenler ve astsubay çavuşlar…

MDN Editör

Topçu Kıdemli Albay (E) Murat Yıldız, teğmenlerin mezuniyetleri sonrası “geleneksel Subay Antı’na” verilen tepkileri yazdı

Her zaman Başkomutan Ulu Önder Atatürk’ün sözleriyle başladığımız yazımıza bu defa Harp Okulu’ndan yeni mezun olan teğmenlerin kendi aralarında bir duygu seline kapılarak coşkulu şekilde içtikleri ant ile başlayalım.

Önce “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” coşkulu haykırışları oldu.

Ardından devre birincisi kadın teğmen tarafından;

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Bir kısım tarafından, ne zamandır, “cemaat ve tarikatların egemen olduğu” algısı yayılan Harp Okulu’ndan, böyle bir sesin yükselmesi büyük bir mutlulukla karşılanırken çok az da olsa diğer kısım tarafından hoşnutsuzlukla karşılandı.

Hoşnutsuzlukla karşılayanlar içinde böyle bir ant üzerinden darbe çığırtkanlığı yapanlar mı ararsınız, hakaretler yağdıranını mı, yoksa tehditler savuranını mı?

Bu Subay Antı’nın sözlerinden kimler neden rahatsız oldu acaba?

Medyaya yansıdığı ve sosyal medya paylaşımlarından okunduğu üzere, rahatsız olanlar çoğunluklu kimlerden müteşekkil; AKP, HÜDA-PAR ve DEM…

Dışardan bakıldığında AKP cenahı tarikat ve cemaat baskısı ile konuya müdahil olup yıllarca; muhafazakâr ve bu yapılara yakın yeni ordu çalışmalarına rağmen istediği sonucu elde edememiş olmanın verdiği huzursuzluk içinde olduğu izlenimi veriyor. Eğer AKP demokratik ve Cumhuriyetin muhafazasını isteyen bir parti ise bu anttan rahatsızlık duymaz aksine mutlu olur. Yok anttan değil de genelde CHP taraftarlarınca kullanıldığı için “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” sloganından rahatsız olmuş ise kendilerine kurdukları Millî Savunma Üniversitesi’nin sayfasındaki misyon tanımına bakmalarını tavsiye ederim:

MSÜ Misyonu 

“Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine, vatanına, milletine ve devletine bağlı, görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk İlke ve İnkılaplarını benimseyen analitik düşünen, donanımlı, özgüvene sahip seçkin subay ve astsubayları yetiştirmek ve geliştirmek…” şeklinde devam ediyor.

Bu misyona göre yetişen subay ve astsubayların “Haniye posteri açmaları” veya “yaşasın şeriat”, “Ya Allah, Bismillah, Allahüekber” naraları atmaları beklenemez. Acaba bu tür eylemler olsaydı hükûmet kanadı şimdiki gibi sesini yükseltecek mi yoksa çok iyi teğmenler yetiştirmişiz mi diyecekti? Mesela bu tür hareketleri suç veya disiplinsizlik olarak görecek miydi? “Sarıklı amiralin” ceza almadan emekli edilmesi ise hâlâ hafızalardadır.

AKP yönetimine göre hangi sloganlar Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin bekası için gerekli ve güven verici acaba?

Bazı siyasetçilerin ve bakanların ise “askerî disiplin” nutukları atmaları komik ve izahtan varestedir. Askerî disiplini kimse bedelli askerlik yapmış veya çürük raporu almış kişilerden öğrenecek değildir. AKP yönetiminin buradaki en büyük yanlışı “Tarikat ve cemaat vesayetine” teslim olması ve Türk Milleti’nin büyük çoğunluğuna karşı tavır almasıdır. Bu yanlışını yanında yer alan HÜDA-PAR ve DEM partiden dolayı anlamış olmaları gerekirdi.

Siyasal İslâm’ın Atatürk alerjisini herkes bilmektedir. Öyle ki millî günlerde dahi Atatürk’ün adı camilerde anılmamakta, bir dua dahi halkın onca tepkisine rağmen akla ve vicdana uymayan gerekçeler gösterilerek okutulmamaktadır. Türk Milleti’nin mayasında bulunan vatan, millet sevgisi ve Atatürk’e olan vefası, sevgisi siyasal İslam’ın korkak yapısı için tehdit olarak algılanabilir. Seçim zamanları millî ve yerli seçim sonraları Arapçı ve tarikatçı uygulamalar artık halk tarafından net bir şekilde görülmektedir. Yoksa algı yönetimi uzmanı siyasal İslâm’ın amacı yapay bir darbe havası daha yaratıp çökmüş ekonomiyi, fakir ve yoksul vatandaşların sıkıntılarını, İsrail’i korumak maksadıyla Akdeniz’e gönderilen Amerikan gemisinin İzmir’e demirlemesini, adalet çığlıklarını örtmek midir?

Nasıl ki İslâm herhangi bir partinin malı değilse büyük Türk milliyetçisi ve kahramanı Ebulfeyz Elçibey’in sloganı “Mustafa Kemal’in askeri olmak” da bir partinin malı olamaz.

Unutmayın… Atatürk daima kazanır…

Bir sözüm de parti liderleri ile Atatürk mukayese edilerek başkomutanlık tartışmaları yapılmasınadır. Atatürk Ebedi Başkomutandır. Bu unvanını savaş meydanlarında kazanmıştır. Trablusgarp Cephesi, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Harbi, Kafkasya Cephesi, Sina-Filistin Cephesi ve Kurtuluş Savaşı’nda birlikleri en ön cephede sevk ve idare ederek kazanmıştır bu yüce unvanı. Tarihte eşi benzeri olmayan, Türk halkının içinden güneş gibi doğmuş askerî bir dehadır. Komutanlık askerî bir vasıftır, birlikleri sevk ve idare etmek temellidir. 1924 Anayasası’ndan beri her anayasada yer alan “cumhurbaşkanının başkomutan olması” ibaresi birlikleri sevk ve idare edebilme özelliklerinden değil cumhurbaşkanına devletin başı olması nedeniyle TBMM’nin maneviyatında bir saygı göstergesidir. Bütün askerler de bu saygıyı gösterir ve göstermek zorundadır. Bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün cumhurbaşkanları bu unvana yukarıda belirttiğim nedenle sahip olmuşlardır fakat bunu farklı yorumlayıp hazmedemeyen çok azı bunu ima eden söylem ve davranış içinde bulunmuştur.

Sonuç olarak teğmenler ve astsubay çavuşlar geleneksel olarak birliklerin ve ordunun gözbebeğidir, kıtalarda korunur ve ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emrettiği şekilde asli mektep kıta olarak görülerek komutanları tarafından yetiştirilmeye devam ederler. Yaptıkları hoş görülür ve olgunlukla karşılanır. Komutanları tarafından mesleğe ve vatana aidiyet duyguları, mesleki gelişimleri, askerî terbiye ve nezaket kuralları geliştirilmeye özen gösterilir.

Hâl böyleyken vatan fedaileri teğmen ve astsubay çavuşları yıpratmak, kurtuluş savaşlarını topyekûn el ele, omuz omuza cephelerde kan döküp galip gelerek başarmış atalarımıza saygısızlıktır. Türk halkı asker millettir. İmparatorluk devrinin dünya genelinde değişime gitmesiyle, onca savaşın ardından, büyük Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Cumhuriyeti kurmasıyla geri millet olmaktan sıyrılıp egemen ileri millet olmayı da başarmışken, yabancı baskısı altında kalan milletlere de bu vizyonumuzla örnek olup milyonları arkamızdan sürüklemişken, emperyalistlerin temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp Türk halkının önüne koyduğu gericilerin her defasında içine düştüğü bu tuzaklar kabak tadı vermiştir. Tüm dünya yazar ve söyler ki; Mustafa Kemal cihan tarihinde bir devri kapatıp bir devri açmış, insani erdemleri haiz, hak ve adalet prensiplerine dayanan bir devrimin öncülüğünü yapmıştır. İşte bu devrim ideolojisidir KEMALİZM. Siyasi diğer doktrinlerden de çok net ayrılır. Özgündür, Türkler için yabancılar tarafından verilen bir kavramdır. Yaşayan, yaşatan, geliştiren dinamik bir fikir sistemidir, nüvesi soyludur ve bu da Türk’ün ta kendisidir.

O evlatlar Mustafa Kemal’in askerî, bu vatanın koruyucusu ve fedaileridir. Hepsi birer şehit ve gazi adayıdır, unutmayın! Hiçbir zaman bu sayıda bir daha toplanamayacaklar. Sahip çıkın ve polemiklerinize konu yapmayın!

Ant ile başlayan yazımızı ant ile bitirelim… Ki bu sözleri bu vatanın askerleri kalbine yazar, ruhunda yaşatır, yaşamında uygular.

Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın