“TCMB, bankaları ayakta tutmak için ciddi bir politika izliyor”

MDN İstanbul

Oral Erdoğan

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ağustos ayı toplantısında politika faizini 100 baz puan indirerek piyasaları şaşırttı. Kararla birlikte yayımlanan açıklamaları ve etkilerini Pîrî Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan, MarineDeal News okuyucuları için değerlendirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), faizi sabit bıraktığı toplantıda küresel anlamda faizlerin arttığı bir ortam vardı. Göreceli olarak baktığınızda faizi sabit tutsanız bile aslında indirmiş gibi bir etkiye sahipti. Geldiğimiz noktada TCMB, 100 baz puan indirime gitti.TCMB 

“TCMB, bankalara ucuz fonlama imkânı sağladı”
Merkez Bankası neyi indirdi? Ben artık ona politika faizi demiyorum, Merkez Bankası’nın bankaları fonlama faizi diyorum. Banka, Merkez Bankası’nın bankaları haftalık fonlama maliyetini 100 baz puan indirdi. Böylelikle bankalara daha ucuza fonlama imkânı sağlanmış oldu.TCMB 

“Kredi verme faizlerinde yeni tedbirler olabilir”
Tam da bu noktada hem Merkez Bankası’nın kendi açıklama metninde hem de bir süredir kamuoyunda tartışılan konu ortaya çıkıyor. Merkez Bankası’nın söylediği faiz oranı ile piyasada oluşan kredi faizlerinin arasındaki makas çok yüksek, açık. O zaman üst tarafı aşağı yaklaştırmak ya da aşağı tarafı yukarı yaklaştırmak gerekirken alınan faiz indirimi kararıyla aşağı daha aşağı oldu. Dolayısıyla hem bankalara, özellikle bankacılık kesimi olmak üzere Türk finans kesiminin kredi verme faizlerine doğrudan birtakım yeni tedbirler, müdahaleler gelebilir ilgili kurumlardan diye düşünüyorum.TCMB 

“Özel sektör yatırım tarafında çok görülmüyor”
Denizcilik sektörü genellikle ekonomi ve finans verilerini, konularını başka bir dünyadaki veriler gibi değerlendiriyor, duyuyor, dinliyor. Bankaların daha ucuza fonlandığı bir mekanizmada, bankaların da kredi verdiği yerlere daha ucuza imkân sunması gerekiyor. Bunlardan yararlanması gereken bir sektörde denizcilik ve şirketleri oluyor. Tabii ki tüm diğer sektörlerde olduğu gibi de denizcilik sektöründe de çeşitli ortamlarda değerlendirilen, dile getirilen, ‘faiz bize neden yüksek uygulanıyor’, ‘neden bize istediğimiz yeni kredi verilmiyor’ noktası konuşuluyor. Bu çerçevede devlet, özellikle yatırım tarafında Merkez Bankası üzerinden doğrudan ucuza fonlama imkânlarını çalışıyor. İkinci planda ihracata yönelik olarak Eximbank aracılığıyla veya kamu bankalarına bazı yatırımlarda öncelik ve ayrımcılık yapılarak kredi verilmesini sağlamaya çalışıyor. Ama görünen o ki özel sektör çok da güçlü şekilde yatırım tarafında son dönemlerde görülemiyor ya da kredi alımlarında bankaların çok da iyi kredi imkânı sağlamadığı konuşuluyor. Bu anlamda son bir aydır sanayi odası, ticaret odası başkanları, hemen hepsi çok ciddi dert yandılar. Özellikle gemi yatırımı başta olmak üzere bir senenin üzerinde kredi alamamak ciddi bir bariyer oluşturuyor yani sektöre yatırım yapma deniliyor.

“Merkez Bankası faiz indirimlerine devam edeceği mesajını verdi”
Genel olarak Kur Korumalı Mevduat Hesabı açmak bir taraftan dövizi kontrol altında tutan ayarlı bir kur sistemini, dolaylı olarak uygulayan bir anlayış aslında. Böyle olunca da TL’nin değer kaybetmesi de kademe kademe kontrollü oluyor. Birkaç haftadır kur 17,90’larda duruyor, Merkez Bankası 100 baz puan faiz indirdiği an ise yükseliyor, 18’ün üzerinde bir tık yukarı atıyor, dengeleniyor. Bunun bu şekilde gideceğiniz anlıyoruz. Merkez Bankası’nın kararından anladığımız tek başına alınmış bir karar değil, ekonominin genelini dikkate alarak yani devlet tarafını dikkate alan bir karar gibi. Bu anlamda KKM’nin belli bir süre daha devam edileceği anlaşılıyor. Bu sistemden yavaş yavaş çıkılır mı, çıkalım mı gibi bir yaklaşım yerine bu işin devam edeceği mesajını almış oluyoruz. Ayrıca indirilen 100 baz puanın uzun süreden sonra indirim olması nedeniyle tek olmayacağı, muhtemelen rapora iyi baktığımızda bunun arkasının geleceği sinyalini de anlıyoruz. Yayımlanan PPK metninde, konjonktürün iyileşmesine atıfta bulunmalar da var. Raporun başında sıkıntıların olduğu ifade edilerek ekonomide resesyon beklentilerine atıfta bulunuluyor. Ama açıklanan metinde bu tür sıkıntılara karşı enerji sıkıntısının ve Ukrayna-Rusya savaşından kaynaklı olayların yavaş yavaş azalacağı imajı da oluşuyor. Dolayısıyla her ne kadar raporun içinde birbiriyle örtüşmeyen noktalar olsa da genel olarak metin, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam edeceği mesajını içeriyor.

“TCMB faiz oranını tek haneye indirmek istiyor”
Genel kanaat biz politika faizini faiz diye görürüz ve bunu indirmeyi başaracağız üzerine. Benim kanaatim sene sonuna kadar faiz oranını yüzde 10 veya biraz altına indirmek istedikleri yönünde. Eğer durum böyle ise bunun adı enflasyon kısa vade için birinci önceliğimiz değil oluyor. Enflasyonda ana hedef yüzde 5 ama bu genel hedefimizdir mesajı veriliyor. Fakat uygulanan politikalarla faiz oranlarını düşürerek üç-beş ay, aslında parasal anlamda bir genişleme yapıyorum, faiz oranlarını düşürüyorum, piyasaya ucuza fonlama yapıyorum ve genişlemeye sıcak bakıyorum diyen bir Merkez Bankası ile de karşı karşıya kalıyoruz.

Bir taraftan da 1 milyon dolara göre bankalarda hesabı olanlara yönelik birtakım uygulamalar yapılıyor. Kredilere yönelik kısıtlayıcı tedbirlerle kredi hızını azaltmak gibi bir istek de var ama başka metotlarla. Kamu faizlerini yukarı çekerseniz, üretim ve tüketim tarafındaki kredi talebini de aşağı doğru çekersiniz. Ama Merkez Bankası onun yerine politika faizini düşük tutup fonlayacağız, bankalara her daim likit kalacak, bankaların krize girmesine ve ekonominin çökmesine izin vermeyeceğiz diyor.

Ayrıca bankalara verilen bir mesaj var. Her sektöre doğru bir şekilde kredi verin, biz bunu sağlamak istiyoruz da diyor Merkez Bankası. Bir de şirketler kesimi ya da bankacılık kesimine elinizde fazladan döviz tutup, elinizce döviz varken bir de Merkez Bankası’ndan TL kredi istemeye kalkmayın mesajı veriliyor, son birkaç aydır bu durumları görüyoruz. Türkiye’de önceden iki yüz kırk beş milyar dolar döviz tevdiat hesabı var. Bu kadar döviz tevdiat hesabı var ise Türkiye için ciddi bir sigorta demektir bu. Fakat bu parayı elde tutarsanız onun üretime ve yatırımlara dönmesini engelliyorsunuz demektir.

“KKM ile döviz hesaplarında gevşeme yaratıldı”
Türkiye son sekiz, dokuz aydır döviz tarafında biraz kullanım yapma gereği duydu ve bunlarla ilgili aralıkta KKM uygulanarak döviz hesaplarında gevşeme yaratıldı. Ama istenildiği kadar da olamadı çünkü dövizi olanların bir kısmı ben dövizde durayım dedi. Yatırımcı dolarda durayım daha iyi dedi. Çünkü son gün dolara yeniden dönme ile hem başlangıçta hem de sonunda al-sat maliyetlerim olacak onun yerine dövizde kalayım gibi bir anlayış oluşturdu.

“Merkez bankası, bankaları ayakta tutmak için ciddi bir politika izliyor”
Tüm bu gelişmelere bakıldığında bu kararlar neyi gösteriyor? Merkez Bankası bugüne kadar gelinen anlayıştan mutlu ve buna devam edeceğiz diyor. Yani TCMB bankalara verdiği faizi düşük tutarak ve bankaları ayakta tutmak için çok ciddi bir politika izliyor.

Aşamadığımız yer ise bankalar sağlanan bu ucuz fonlama imkânını, sanayi ve ticaret oda başkanlarının da dediği gibi reel sektöre doğru bir şekilde aktaramıyor. İşte bu mekanizmada sorunumuz var şu anki görünen durum bu.

“Bankalar uzun vadeli kredi vermek istemiyor”
Bankalar TCMB’den bir haftalık borç alıyor ama aldığı parayı reel sektör, üç senelik, beş senelik, on senelik uzun vadeli kredi olarak istiyor. Bankalar bir haftalık aldığı parayı uzun vadeli kredi vermek istemiyor çünkü orada risk çok yükseliyor. İşte bu noktada Türkiye’nin risk primini düşürmek gerekiyor. O risk primi düşerse bankalar ancak daha ucuza kredi verebilir hale döner. Yani sadece matematiksel ifade ile politika faizini indirmek kredi faizinin yüksek seviyesini düşürmeye yetmez, çünkü orası risk primi ile ilintilidir. Türkiye’nin riskliliği azaltmayı başarması gerekiyor.

“Türkiye’deki faiz oranları daha cazip olsa yabancı yatırımcı girişi olurdu”
Yabancı yatırımcı sadece Türkiye özelinde bakmıyor konuya. Küresel olarak gelişmiş piyasalardaki özel geçişin yavaşlaması etkisiyle, yeniden gelişen ülkelere Türkiye de dahil olmak üzere bir hareket oldu ve biz de bundan küçük bir pay alabildik. Türkiye’deki faiz oranları daha cazip noktalarda olmuş olsa daha güçlü bir yabancı girişi söz konusu olurdu. Şu anda aslında yabancının Türkiye’ye girebileceği muazzam bir ortam var. Özellikle portföy yatırımları anlamında bir boşluk var. Çok büyük bir birikim de Türkiye’ye kayabilir. Fakat kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen not düşürme haberleri ki genel olarak notlarımız yatırım yapılamaz seviyelerinin oldukça altında bulunuyor yatırımcının gelişini etkiliyor. Bu yatırım ikliminin yumuşatılması ile ilgili bir durum söz konusu. Bu süreçte seçim çok fiyatlanıyor diye düşünüyorum. Batı kendi isteklerine doğru (neyse o istekleri) yakınlaşmalarla birlikte daha fazla Türkiye’yi tercih etme eğilimine de girebilir, eğer girerse de çok ciddi sermaye girişi Türkiye’de, piyasada beklenmedik bir canlılığa da götürebilir.

“Enflasyon devletlerin örtülü aldığı vergi imkânıdır”
Devletin önceden en büyük geliri, ithalata dayalı alınan vergi ve benzeri gelirlerdi ve burası son dönemlerde aşırı yüksek seyretmiyor. İç piyasada fiyat artışlarından kaynaklanan vergi artışları aslında net konuşulan enflasyon kavramıyla ilgili, enflasyon devletlerin aslında örtülü aldığı vergi imkânıdır. Örtülü kazanılan bir nevi vergi gibidir. Vergi reformunda bir numara doğrudan vergilere önem verir, ikinci derecede yani bunun başarılamadığı durumlarda ülkeler dolaylı vergi yoluna gider. Ne kadar vergi reformunun zıttına gidiyorsanız dolaylı vergiler o derece yükselir. Ve bir de üçüncü aşama vardır. Doğrudan vergi ve dolaylı vergiler tam yetemiyorsa enflasyonun yüksekliğiyle, kamu harcamalarını karşılayan bir anlayışa gidiyorsunuz. Geçmişte enflasyonlu dönemleri çok yaşadık, kamu buna alıştığı zaman devlet anlayışı bunu biraz uygulamaktan geçiyor. Bir de enflasyonun yüksek seyretmesi demek parasal genişleme ile birlikte olur ve bu anlamda da kredi mekanizması yüksektir, canlıdır, sonucu da üretim canlı seyrediyor demektir. İşte o noktada da istihdam olur. Fakat bunların karşılığında ekonomide ciddi bir borç büyümesi olur. Eğer o borç yükünü kontrol edilebilir durumda tutamazsanız, ilerleyen dönemlerde maalesef ekonomik düzeltmelerle karşılaşılır. O yüzden de şu andaki yaşanılan durum devletin faydalandığı bir dönem gibi görünüyor, ama bu kısa süreli bir durumdur.

“Politika faizi 14 yerine, 13, 12 neden olmasın?”
Ekonomide Phillips eğrisi denen bir konu var. Enflasyon kısa vadede yüksek seyrederken aynı anda işsizlik oranında azalma gösterir ama bu orta uzun vadede geçerli denilemez denilir. Şu anda Türkiye’de işsizlik oranında bir düşüş yaşıyoruz, enflasyon yüksek seyrediyor, aynı anda da Türkiye’nin büyümesi de birçok dünya ülkesine göre daha cazip durumda gelişiyor. Ama bu orta uzun vadede sürdürülebilir bir durum olmayacaktır diye düşünüyorum. Geçmişte enflasyonu tek haneye indirme anlayış vardı, indirildi de bir süre ve faizin de düşük olduğu dönemler yaşandı. Şimdi enflasyonun pek ineceği görünmüyor gibi. Sene sonu Merkez Bankası’nın beklentisi de şimdilerde yüzde 70’lerde. O zaman faiz oranlarında tek haneye inelim, tek hane anlayışı olabilir mi diyorum. Bunu bir mesaj olarak değerlendirmek lazım. Biz faize karşıyız, bunu da ortaya koyuyorum. Bu ekonominin yönetim anlayışında bir tercih ise bunu ortaya koyma gibi bir durum olabilir. Hükûmet ben faiz istemiyorum diyor ama niye yüzde 14, yani neden hep 14’te duruyor. İstemiyorsak indirelim aşağılara. 14 ile 20’nin farkı ne? O zaman hiç değilse tek rakama indirelim mi deniliyor diye düşünüyorum. İşin gerçeği politik ve ekonomik zorunluluk ise bankalara çok daha ucuza da fonlasam nasıl olsa ben KKM anlamında faizi yüksek tutuyorum, dolar yükselirse zaten ben orada mevduat faizini yüksek tutuyorum deniliyor olabilir. KKM’ye parasını yatıranlar son üç ayda yıllık ifadeyle yüzde 40’ın üzerinde faiz kazandılar. Yani mevduat faizleri kabaca yüzde 40’ın üzerinde. Kredi faizleri de yüzde 40’ların üzerinde konuşuluyor. O zaman politika faizi 14 yerine, 13, 12 neden olmasın?

Daha da ucuza ben bankalara fonlama yapacağım, geriye ne kalıyor bankalar haddinizi bilin! Tüketiciye, üreticiye daha ucuz fonlama yapmazsanız ben de şunu şunu yaparım noktasındayız diye değerlendiriyorum.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın