Tamer Kıran: Denizcilik sektörü küresel ekonominin kilididir

MDN İstanbul

İMEAK DTO Başkanı Tamer Kıran, 2019 yılı Türk ve dünya denizciliğini MarineDeal News’e özel değerlendirdi

Günümüzde dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90’ı deniz taşımacılığı ile gerçekleştirilmektedir. Deniz yolu ile yapılan bu ticaret bazı istisnalar dışında, tamamen serbest rekabet ortamında, 150’den fazla ülkeye kayıtlı bulunan ve neredeyse her milletten bir milyondan fazla denizcinin çalıştığı, 50 binden fazla gemi (300 gt ve üzeri ) ile yapılmaktadır.
Küreselleşmenin temel fonksiyonu olarak kabul edilen, “bilgi, kaynak, mal ve hizmetlerin ülkeler arasındaki akışı” tanımlaması açısından bakıldığında, “denizcilik sektörü küresel ekonominin kilididir,” demek yanlış olmayacaktır.
Bu özelliği ile denizcilik dünyada stratejik bir sektör olarak kabul edilmektedir.
Denizcilik sektörünün küreselleşme içindeki bu “olmazsa olmaz” konumu, bu gücünü dünya koşullarına uygun olarak geliştirebilen ve etkin kullanabilen ülkeler için bir güç ve avantaj iken, sektörün küresel ekonomik etkilere açık olması önemli bir zafiyet oluşturmaktadır. Bu kapsamda, bazı ülkeler tarafından bir diğerine karşı uygulanan; ticari bariyerler, yaptırımlar, dünyanın herhangi bir bölgesindeki istikrarsızlıklar, petrol, demir gibi ana ihraç maddelerinin pazarlara ulaştırılmasını sekteye uğratacak gelişmeler ya da uluslararası çevresel düzenlemeler denizcilik sektörünü doğrudan ve olumsuz olarak etkileyebilmektedir.
Bu duruma en uygun örnek olarak; 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizin, geçen on yıldan fazla süre zarfında, denizcilik sektörü de dahil piyasalardaki etkilerinden söz edilebilir.
Küresel deniz taşımacılığı sektörü, ilk birkaç yıl 2008 mali krizinin etkilerini dolaylı olarak hissetmiş olsa da 2012’den bu yana gerçek ve doğrudan bir deniz ticareti kriziyle karşı karşıya kaldı. Bu süreçte, pek çok büyük global denizcilik şirketi krizin etkilerini azaltmak için gemilerini satarak küçülmüş, iflas etmiş ya da aynı sorunları yaşayan diğer şirketlerle birleşerek hayatta kalmaya çalışmıştır. Bazı ülkeler ve şirketler ise bu krizi uygun politika, strateji ve önlemlerle fırsatlara dönüştürmeyi başarmış ve kriz sürecinde daha da güçlenmeyi başarabilmiştir.
2018 yılına geldiğimizde, makroekonomik riskler daha net bir odağa taşınmış, yıl sonuna doğru küresel ekonomik büyüme nispeten istikrar kazanmaya başlamıştır. Bunun dünya deniz ticaretine yansıması ile ticaret hacminde yüzde 2,6 artış olmuştur. Aynı eğilimin devam etmesi halinde 2019 sonunda küresel deniz ticaret hacminin yüzde 2,8 oranında genişlemesi beklenmektedir.

Brexit’in etkileri denizcilik
sektörüne de yansıyacak

Bununla birlikte, 2019 yılında denizcilik sektöründeki bu beklentileri olumsuz etkileyebilecek potansiyel risk ve krizler de göz ardı edilmemelidir. Örneğin, Brezilya’daki Vale Barajı’nın patlaması sonrasında Brezilya’dan yapılan demir cevheri ihracatında görülen düşüş bunlardan biridir.
Avrupa’da, ‘Brexit’in’ potansiyel etkisi konusunda belirsizlik devam etmektedir ve kesinlikle denizcilik sektörüne de yansımaları olacaktır.
ABD-Çin “ticaret savaşı”nın patlak vermesinden bu yana dünya ekonomisi daha endişe verici görülmektedir. ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına ilişkin getirmiş olduğu gümrük vergileri sadece deniz ticaretinde değil, aynı zamanda küresel ekonomik büyüme ve “ticaret savaşının” daha kapsamlı hale dönüşmesi riski nedeniyle önemli bir endişe kaynağıdır.
2019 başından beri İran’a uygulanan yaptırımların, yılın ikinci yarısından itibaren Türkiye gibi muafiyet tanınan ülkeler için de geçerli hale getirilerek, kapsamının genişletilmesi İran kaynaklı deniz ticaretini önemli ölçüde sekteye uğratabilecek ve hatta bölgede istikrarsızlıkları körükleyebilecek çatışmalara dönüşme riski taşımaktadır.

Jeostratejik deniz düğüm
noktaları sektörü tehdit
etmekte

Dünyanın jeostratejik deniz düğüm noktaları ve deniz ulaştırma yollarında çeşitli tehdit ve riskler, önceki yıllarda olduğu gibi 2019 yılında da deniz ticaretini ve denizlerin serbest kullanımını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu kapsamda, Bab-ül Memdep Boğazı ve Aden bölgesinde zaman zaman deniz ulaştırmasını da etkisi altına almaya başlayan Yemen iç savaşı, Somali açıklarında azalmakla birlikte, Gine Körfezi, Nijerya açıkları ve Malakka Boğazı bölgesinde devam eden deniz haydutluğu, Aden Körfezi ve Akdeniz’in çeşitli bölgelerindeki istikrarsızlıklar sonucu oluşan deniz kaynaklı yasadışı göç ve bunun zaman zaman korsanlığa dönüşme eğilimi deniz ticareti açısından önemli risklerdir.
Sadece güzergâhı üzerindeki ülkeleri değil, bölge ülkeleri için de yeni fırsatlar yaratabileceği değerlendirilen Çin’in “Kuşak ve Yol” projesinin, denizcilik sektörü açısından farklı tür ve boyutta yeni sorunları da beraberinde getirebileceği göz önünde bulundurularak, hazırlıklı olunması gerekmektedir.
Ayrıca, dijitalleştirme ve teknolojik dönüşüme ilave olarak, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)’nün 2020 başından itibaren yürürlüğe sokacağı deniz çevresi uygulamaları; önceden planlanarak icra edilmesi gereken tedbirler, hazırlıklar ve yatırımlar nedeniyle sektörün büyümesini olumsuz etkileyebilecek riskleri barındırmaktadır.
Dünyadaki bu gelişmelerin ışığında Türkiye’ye baktığımızda; Küresel ekonomik krizin 2008 yılından beri etkilerine maruz kalan Türkiye, krizin başlarında diğer ekonomilere göre daha iyi performans göstermiş olmakla birlikte; denizcilik sektörünün uluslararası yapısı ve ekonomimize uygulanan tedbirleri, ulusal denizcilik sektörümüze özel koruma önlemleri olarak yeterince yansımamıştır. Bu nedenle, Türk denizcilik sektörü tüm alt sektörleriyle birlikte bu durumdan olumsuz olarak etkilenmiştir. Süreç içinde deniz yoluyla yapılan ticaret hacmi ve buna bağlı olarak sektörün neredeyse tüm bileşenlerinde önemli bir finansman sorunu ve daralma yaşanmış, bu durum denizcilik sektörümüzün gelişimini yavaşlatmıştır.
Krizin derin etkilerine rağmen, alınan idari tedbirler ve denizcilik sektörümüzün kısmen öngörülü hareketleri sonucunda, 2008’den bu yana deniz yoluyla yapılan ticaretimiz 213,6 milyon tondan 324 milyon tona; armatörlerimizin kontrolünde olan filo 13,183 milyon dwt’den 28,589 milyon dwt’ye ve adet olarak da 1,003 gemiden 1,484 gemiye artış gösterebilmiştir.

Katma değeri yüksek deniz
araçları ihraç ediyoruz

Gelinen noktada; Türk deniz ticaret filosu yük taşıma kapasitesi ile 2018 yıl sonu itibarıyla dünya 15’inciliğine yükselmiştir.
Denizcilik sektörümüzün diğer bileşenleri ise benzer başarılara imza atmışlardır. Bu kapsamda mevcut 180 liman ve iskelemizde, 2018 yılında 460 milyon ton yük elleçlenmiştir.
Tersane sayımız 2019 itibarıyla 78’e ve gemi inşa kapasitemiz 4,44 milyon dwt’e ulaşmıştır. 2019 yılı Mart ayı itibarıyla 134 adet gemi siparişinin (adet bazında Çin, Japonya ve G. Kore’den sonra dördüncü sırada), büyük çoğunluğunu römorkörler oluşturmaktadır. Bugün, tersanelerimizde yabancı müşterilere LNG yakıtlı hibrit yolcu ve araç ferileri, LNG yakıtlı römorkörler, LNG yakıtlı hidrolik hibrit sevk sistemine sahip römorkörler ve uzaktan kumandalı tekneler gibi katma değeri yüksek deniz araçları da üretilerek ihraç edilmektedir.
Ayrıca, tersanelerimiz savunma sanayinde aktif rol oynamaya başlamış ve ihtiyaçlarımız yerli ve ulusal üretim ile karşılanmış; çeşitli savunma ve sahil güvenlik gemileri yurt dışına ihraç edilmiştir.
Bunlara ilaveten, yaklaşık 22 milyon dwt’lik bakım-onarım kapasitesi ile bölgemizde bir onarım üssü olma yönünde önemli bir imkân kazanılmıştır.
Süper yat (24 m. ve üstü) inşasında 2019 global sipariş defteri verilerinde Türkiye 3,000 mt toplam uzunluk ve 41,553 toplam gros tonaj ile dünya sıralamasında 4’üncü sıradadır.
2018 yılında 990 milyon dolar olarak gerçekleşen gemi ve yat ihracatında bir önceki yıla göre yüzde 26’lık bir düşüş olmakla birlikte, bu miktarı artıracak şekilde gerek AB ve gerekse muhtelif ülkelerle görüşmeler sürdürülmektedir.
Deniz turizminde krizin etkileri nedeniyle henüz 2014 rakamlarına ulaşılamamış olsa da 2017’ye göre 2018 gelirlerindeki göreceli artışın, 2019’da da sürmesi beklenmektedir. Bu çerçevede tekne bağlanabilecek marina, barınak ve diğer tesislerin sayısı 83’e, yat bağlama ve çekek yeri kapasitemiz 27,360 tekneye ulaşmıştır.
Kruvaziyer turizmi kapsamında, 2018 yılında 247 adet gemi ile 213,771 adet yolcu ülkemiz limanlarını ziyaret etmiştir. Özellikle İstanbul’daki kruvaziyer limanlarının 2019 yılından itibaren tedricen hizmete girmesiyle bu rakamların çok yukarılara taşınacağı, şimdiden yapılan kontratlardan anlaşılmaktadır.
Bu gelişmelerin ve verilerin ışığında, küresel ve bölgesel gelişmelere bağlı olmak kaydıyla, denizcilik sektörümüzün gelişiminin ve ülkemize sağlayacağı katma değerin 2019 yılından itibaren daha da artacağına inanıyoruz.
Özellikle teknolojik yeteneklerimizi, sadece Türk deniz taşımacılığı sektörünün taleplerini karşılamak için değil, aynı zamanda bu yöndeki küresel ve bölgesel ihtiyaçları karşılamak için uluslararası standartlara uygun olarak geliştirmeyi ve sektörümüzün bu yönü ile de ekonomimize katkılarını artırmayı arzu ediyoruz.
Bu çerçevede, Türk deniz taşımacılığı ve endüstrisi olarak; Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün deniz çevresinin korunması ile ilgili olası çalışmalarını da yakından takip ediyoruz.
IMO tarafından belirlenen süreçler dahilinde gemilerimizi çevreye duyarlı kılmak için uygulanabilir çözüm arayışlarımıza devam ediyoruz. Bu amaçla yeni gemi inşası, yeşil gemi yapımı ve güçlendirme konusundaki yeteneklerimizden yararlanmak isteyen ülkeler ve nakliye şirketleri ile de işbirliği yapmak istiyoruz.
Denizcilik sektörümüzün, küresel ekonomideki yeri ve önemi dikkate alındığında, başta deniz ulaştırması ve endüstrisi olmak üzere, denizciliğin ulusal planlamalarımızda da dünyada olduğu gibi stratejik sektör olarak ele alınması ile ülkemizin ekonomik ve teknolojik gelişimi adına daha fazla katma değer sağlanabileceğini değerlendiriyoruz.
Bu değerlendirmeler kapsamında, dünya ve Türkiye ekonomisinde krizin geride bırakıldığı ve denizcilik sektörü için sürdürülebilir bir büyüme, gelişme ve refah sağlanacağı bir yıl olmasını diliyorum.

Bunu Paylaşın