Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler

MDN İstanbul

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan
Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan, Barış Pınarı Harekâtı ile Suriye’nin kuzey doğusunda yaşanan önemli gelişmeleri değerlendirdi9 Ekim 2019 günü başlayan Barış Pınarı Harekâtı, Harekâtın 9’uncu günü ABD ile imzalanan teröristlerin güvenli bölge dışına çıkması/çıkarılmasına yönelik mutabakat çerçevesinde durdurulmuş, ABD’ye verilen 120 saatlik süre dolmadan Rusya ile imzalanan aynı ana fikirdeki ikinci bir mutabakat ile süre 150 saat daha uzatılmış, her iki mutabakat için de teröristlerin bölgeyi terk etmemesi halinde harekâta devam edileceği mesajı verilmiştir. Süreç içerisinde yaşanan önemli gelişmeler şu şekilde sıralanabilir:

Suriye
Suriye Ordusu ABD tarafından boşaltılan bölgelere girmiş, Suriye Devlet Başkanı sahadaki gerçekliğe saygı göstereceğini, Türkiye ve Suriye arasında üst düzeyli görüşmeler yapılmasına olumlu yaklaşabileceğini açıklamış, PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü, Suriye Merkezi Hükümeti ile anlaşma zemini bulmaya çalışmış, Suriye Merkezi Hükümeti “Washington’ın ajanları topraklarımızda güvende olmayacak. Onlar ülkelerine ihanet etti,” açıklamasını yapmıştır.

Rusya
Rusya, Terör Örgütünün Türkiye sınırından çekilmemesi halinde Türk ordusu tarafından bozguna uğratılacağını ifade etmiş, 150 saatlik sürenin dolmasından kısa bir süre önce 34 bin civarındaki terörist ile 3 bin civarında ağır silah ve teçhizatın güvenli bölge dışına çıktığını açıklamış, PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü ile Suriye Merkezi Hükümeti arasında anlaşma sağlanmasına yönelik gayretlerini artırmış, Kamışlı’da hava üssü kurmak üzere 49 yıllık kiralama anlaşması imzalayacağı haberleri açık kaynaklara yansımıştır.

ABD
Başkanının geleceğinin tartışıldığı iç siyasi ortama rağmen ABD, Ermeni soykırımı, CAATSA yaptırımları, Halkbank Dosyası, Cumhurbaşkanı’nın mal varlığının araştırılması gibi konuları Ekim ayı içerisinde gündemine almıştır.

ABD bölgeden çekilmiş olması itibarıyla bölgedeki terörist varlığının sürüp sürmediğini gözlemleyemediğini, bölgedeki petrol üzerinden pay almaları gerektiğini, ABD askerlerinin petrol bölgelerinde konuşlandırılacağını, petrol gelirlerinin PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü ile paylaşılacağını açıklamış, Suriye’nin kuzeyindeki ve Rakka’nın batısındaki bazı üslerini yeniden tesis ettiği haberleri açık kaynaklara yansımıştır.

New York Times gazetesi ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi yardımcısının, Türkiye destekli silahlı muhalifleri “savaş suçu ve etnik temizlikle”, Trump yönetimini de Türkiye’nin operasyonunu engellemek için yeterince çaba göstermemekle suçladığı bir iç yazışmayı yayınlamış, akabinde Pentagon Sözcüsü ABD’nin, Türkiye destekli güçlerin işleyeceği savaş suçlarından Ankara’nın sorumlu tutulmasını beklediğini açıklamıştır.

ABD, IŞİD Lideri Bağdadi’yi Türkiye sınırına 5 kilometre mesafedeki Barişa Köyü’nde öldürmüş, ABD’nin operasyon konusunda Türkiye’ye sadece “hava sahasını kullanacağı” bilgisini verdiğine ve operasyonda kullanılan helikopterlerin operasyon bölgesine oldukça yakın olan İncirlik Üssü yerine Erbil’den kalktığı yönündeki haberler öne çıkmış, buna mukabil Türkiye, Bağdadi’nin yakınlarının yakalandığını ve sorgularının yapıldığını açıklamıştır.

İsrail
İsrail, İran’ın etkisine karşı denge unsuru olarak gördüğü “Suriyeli Kürtlere” yardım sağladığını ve ABD’yle görüşmelerde Kürtlerin savunuculuğunu yaptığını açıklamıştır.

Fransa
Fransa Cumhurbaşkanı, ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon olmadığını, aynı zamanda NATO üyesi Türkiye’nin, çıkarlarının söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemler düzenlediğini, Avrupa ülkelerinin artık ABD’ye güvenemeyeceğini belirterek, “askeri özerkliğini” kazanması gerektiğini, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini savunmuş; ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Macron’un sözlerine katılmadığını, NATO’nun günümüzün şartlarına göre büyümesinin ve değişmesinin gerektiğini, üyelerinin NATO’nun ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamaması halinde etkisizleşebileceğini ve devrinin kapanabileceğini ifade etmiştir.

Değerlendirme
Yaşanan süreçten en çok kazanım elde eden ülkenin Rusya olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede Suriye Merkezi Hükümetini yönlendirebilen Rusya, PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuş, Terör Örgütü üzerindeki ABD hegemonyasını kırmıştır.

Terör Örgütü kendi geleceğini Suriye Merkezi Hükümeti ve Rusya ile müzakere etmeye başlamış, özerk bir yapı içinde bulunma koşuluna bağlamış olsa da Suriye Merkezi Hükümeti Ordusuna entegre olabileceğini telaffuz etmiştir.

Bölgede, Irak’taki ABD’ye karşılık Suriye’deki Rusya dengesi oluşmuştur. Rusya’nın Hmeymim ve Tartus üslerinin ardından Kamışlı’da kuracağı hava üssü ile bu durumunu daha da sağlamlaştıracağı düşünülmektedir.
Rusya’nın kazançları bununla da sınırlı kalmamıştır. Fransa’nın NATO konusundaki açıklamaları, AB’nin ABD’den bağımsız bir askeri güç olması ve NATO’nun geleceği konularının önümüzdeki dönemde gündemde daha çok yer alacağını göstermiştir.

Süreçten istifade eden bir diğer aktör Suriye Merkezi Hükümeti olmuştur. ABD askerlerinin boşalttığı bölgelere giren Suriye Ordusu ülkesindeki egemenlik alanını genişletmiştir. Bu suretle Suriye Merkezi Ordusu PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü kontrolündeki bölgelerde bir miktar hareket serbestiyeti ve daha da önemlisi müzakere kozu elde etmiştir.

Örgütün Suriye Ordusu’na özerk bir yapıda katılma isteğine olumlu yaklaşmayan Suriye Merkezi Hükümeti’nin Örgütün ayrılıkçı siyasi taleplerini de kabul etmesi beklenmemelidir. Suriye Merkezi Hükümeti’nin açıklamaları, uzun vadede ayrılıkçı güçlere taviz vermeyeceğini göstermektedir. Bununla birlikte Suriye Merkezi Hükümeti en önemli destekçisi Rusya’nın PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütü ile anlaşma zemini oluşturulması yönündeki baskılarına da maruz kalacaktır.

Süreç ABD’nin kara gücü olarak eğittiği ve donattığı PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütünü korumak yönündeki tavrını muhafaza ettiğini, Örgütün Rusya ile daha fazla yakınlaşmasını ve Suriye Merkezi Hükümeti Ordusu’na dahil olmasını engellemek üzere hâl çareleri arayışında olduğunu göstermiştir.

ABD’nin Terör Örgütü liderine olan ilgisi, bu şahsı “general” olarak tanımlaması, Terör Örgütü ile Türkiye arasında bir uzlaşma zemini yaratma gayretleri, Türkiye’ye yönelik ağır yaptırım tehditleri, zaman zaman hakaret içeren diplomatik teamüllerden uzak üslubu, son dönemde ortaya atılan savaş suçu söylemleri bu arayışın sonuçları olarak ortaya çıkmıştır. Gelişmeler özetle ABD’nin Türkiye için stratejik ortak olmadığını bir kez daha teyit etmiştir.

Bu anlamda ABD’nin tavrı konusunda Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler de dikkate alınmalıdır. Karadeniz’de Rusya’yı çevrelemek üzere NATO’yu bir kaldıraç olarak kullanarak Romanya ve Bulgaristan üzerinden baskı yaratan ABD, Ege ve Doğu Akdeniz’de S-400 tedarik sürecinde Temsilciler Meclisi’nden geçirdiği yaptırım kararları ile GKRY ve Yunanistan’ın yanında yer alacağını açık şekilde ortaya koymuş, Suriye’de ise PYD/YPG/SDG/PKK Terör Örgütünü desteklemek suretiyle Türkiye’ye ilişkin bakış açısına netlik kazandırmıştır.

13 Kasım tarihi itibarıyla gerçekleşen son Türkiye-ABD görüşmeleri çerçevesinde yetkililerin yaptığı açıklamalar ve görüşmelerden kapsamlı bir sonuç çıkmadığı yorumları da ABD’nin Türkiye’ye yönelik tutumunu muhafaza ettiğini teyit etmiştir.

Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler NATO ve Avrupa’nın güvenliğine yönelik bakış açısı farklılıklarının ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Fransa’nın ABD’den bağımsız Avrupa güvenliği yaklaşımına Almanya cephesinden ABD’yi dışlamayan ve Atlantik bağa önem atfeden bir Avrupa güvenliği yanıtı verilmiş, ABD tartışmalara; ulusların NATO’nun ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamasının gerekliliği bağlamında bir açıklama ile katılmıştır. Önümüzdeki dönemin NATO’nun şimdiki ve gelecekteki fonksiyonu ile AB’nin bağımsız bir silahlı güç kurmaya hazır olup olmadığının derinlemesine sorgulanacağı bir süreç olacağı düşünülmektedir.

Sonuç olarak Barış Pınarı Harekâtı ile Suriye’nin kuzey doğusunda öngörülene nazaran daha dar bir alanda teröristlerden arındırılmış bir cep oluşturulmuştur. Harekât kısa süreli de olsa, önemli siyasi neticeleri olmuştur. Bununla birlikte Harekât bölgesi dışındaki Terör Örgütü tehdidi de devam etmektedir.
Bu tehdit. Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi ancak örgütün tamamen etkisiz hale getirilmesi ile bertaraf edilebilecektir.

Bunun için atılabilecek en önemli adım Suriye ve Irak Merkezi Hükümetleri ile işbirliği yapmak ve bölge merkezli politikalar uygulamaktır.

Bunu Paylaşın