Stratejik başarı ve tutkulu insanlar… Latin Amerika ve Karayip (LAK) Bölgesi’nde neler oluyor?

MDN İstanbul

İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras ya da bir diğer ifadeyle güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç. Derin anlamları olan “tutku” kelimesinin yorumu böyle. Neden böyle bir giriş yaptık?

Çok uzun zamandır yazmak istediğimiz bir konuydu Latin Amerika ve Karayip (LAK) Bölgesi. Yakıcı gündem ve ülke önceliklerimiz nedeniyle bir türlü sıra gelmiyor, temas edemiyorduk. Ancak bu ay tutkumuzun peşinden gitmeye karar verdik. Zira ilham perimiz böyle istedi…

Tutkulu bir adam: Simon Bolivar
El Libertador (kurtarıcı) olarak anılır, esasen aristokrat, dolayısıyla da zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmesine rağmen, eşitlikten ve özgürlükten yana tavır koyan, bu tavrından dolayı da “çapulcu” gibi nitelemelere maruz kalan, üstüne üstlük bir de kilise tarafından aforoz edilen tutkulu bir adamdır Simon Bolivar.
Uzun yıllar boyunca Latin Amerika’da İspanyollara karşı mücadele eden ve 1821 yılında içinde Venezuela, Ekvador, Kolombiya, Panama ve Peru’nun bulunduğu, o zamanlar “Büyük Kolombiya” olarak adlandırılan bölgeyi İspanyol sömürgesinden kurtaran ve ilk başkanı olan Simon Bolivar, Güney Amerikalı devrimci bir önderdir.
Asıl hayali, tüm kıtaya yayılmış “Birleşik Latin Amerika Devleti” olan Simon Bolivar, siyasi rakiplerinin engellemeleri sonucu bu hayalini gerçekleştiremedi. Üstelik kurduğu devletler birliği de onun tarih sahnesinden çekilmesiyle dağıldı. Fakat emperyalizme karşı verdiği mücadele, özgürlükçü ve eşitlikçi temellere dayanan siyasi mirası Latin Amerika halklarının yüreğinde saklı kaldı. Bu yüzden adı sokaklara, kentlere, ülkelere verildi. Venezuela onun öğretisini devlet ideolojisi olarak kabul etti. Latin Amerika’da önce emperyalist güçlere, daha sonra kapitalist sermaye grupları ve sömürgeci yönelimlere karşı verilen hemen her mücadele “Bolivarcı Hareket” olarak adlandırıldı. Küba’dan Şili’ye, Meksika’dan Bolivya’ya, özellikle sol tandanslı siyasi hareketler onun mirasından ilham aldı, halen de alıyor.

Küresel düzeyde son sürat devam eden hegemonik mücadele
Son 10 yılda değişen iktidarlar sonrasında sağa kayan LAK Bölgesi’nde Bolivarcı olarak nitelendirilebilecek bir tek Venezuela kaldı. Malûm, Venezuela’da Maduro hükümeti çok ağır baskı altında. Aslında hedefte demek daha doğru. Küresel düzeyde mücadelenin son sürat devam ettiği günümüzde arka bahçesini sağlama almak isteyen ABD, Çin ve Rusya Federasyonu (RF) ile giriştiği hegemonya savaşında hamle üstünlüğünü elde etmek için Venezuela’ya yüklendi. Esasen mesele çok boyutlu ve çok katmanlı. Hibrit mücadelenin tipik bir örneğine sahne olan bu ülkede Maduro beklenenden daha dirayetli ve kararlı bir tutum sergiledi. Kısa sürede düşmesi beklenen Venezuela halen ayakta ve direniyor.
Bu konuya aylar önce temas etmiş ve dikkat çekmiştik. Küresel bilek güreşinin Venezuela ile sınırlı kalmayacağını ifade ederek; klasik ve konvansiyonel savaşların artık geride kaldığını, hibrit karakterli vekalet savaşlarının, asimetrik metotların hegemonik mücadelede belirleyici olduğunu ortaya koymuştuk. Suriye, Libya, Yemen ve son olarak İran örneklerini sıralamıştık… Venezuela’nın ayakta kalmasını sadece Maduro’ya bağlamak elbette saflık ve stratejik körlük olur. RF’nin stratejik bombardıman uçaklarını ve askeri danışmanlarını bu ülkeye göndermesi ve Çin’in aleni desteği ABD baskısının bertaraf edilmesinin arka planını oluşturuyor. Neticede küresel aktörler her ortamda ve her vesile ile güçlerini test ediyor.
Kolombiya, Venezuela’nın komşusu. Yüzü ABD’ye dönük bu ülke aynı zamanda “ABD’nin LAK Bölgesi’ndeki İsrail’i” olarak da nitelendiriliyor. Ülkenin son 50 yılına damga vuran ve 2016’da barış anlaşması imzalanan “Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC)” ile sürdürdüğü görüşmelerde sonuç elde eden Kolombiya, terörü bitirmişti. Nüfusu 48 milyonu aşan Kolombiya’da yarım yüzyıldan fazla süren çatışmalar, 260 bine yakın kişinin hayatını kaybetmesine ve 6 milyondan fazla kişinin göç etmesine neden olmuştu.
Kolombiya’nın kotardığı bu başarının ülkemizde de açılım sürecine esin kaynağı olduğunu not edelim. FARC ile PKK arasındaki ideolojik farklılığı dahi bilmeyen bir kısım aklı evvellerin “Kolombiya modelini örnek alalım ve PKK ile barış yapalım” dediğini de hatırlatalım. Fikri ve zikri olmayan dıştan güdümlü bu kafaların verdiği akılla hareket etmeye kalktığımızda başımıza gelenleri ve hendek savaşlarını da sakın unutmayalım.
Parantezi kapatıp konumuza dönelim. Kolombiya, Venezuela’ya karşı ABD’nin sürdürdüğü mücadele ve baskı politikasında koçbaşı görevi görüyor. Venezuelalı ayrılıkçılara açıktan destek olan Kolombiya’nın ABD askerlerine ev sahipliği yaptığı da biliniyor. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen ilginç bir gelişme doğal olarak ülkemizin sıcak ve dinamik gündeminde gözden kaçtı.
Venezuela Devlet Başkanı Maduro, Venezuela ordusunun Kolombiya sınırı boyunca genişletilmiş askeri tatbikatlara başladığını duyurdu. “Egemenlik ve Barış 2019” adlı askeri tatbikatın Kolombiya sınırında başladığını belirten Maduro, “Savunma kaynaklarımızı tam anlamıyla kullanarak egemenliğimizi ve ulusal barışı korumanın zamanı geldi” ifadesini kullandı. Kolombiya Devlet Başkanı Ivan Duque’yi kendisine saldırı planlamakla suçlayan Maduro, Venezuela ordusuna 10 Eylül’den başlayarak Kolombiya sınırında en az iki hafta tatbikat yapması emri verdi. Buna karşın Duque, Kolombiya’da FARC’ın bazı liderlerinin tekrar silahlanma kararı almaları nedeniyle Maduro’yu “İsyancı liderlere sığınacak yer sağlamakla” suçladı. Maduro’nun isyancılara açıkça destek sağladığını öne süren Duque, Venezuela’da kendisini “geçici devlet başkanı” ilan eden Juan Guaido’yı muhatap aldığını açıkladı.
Şimdiye dek küresel aktörler hegemonik mücadelelerini vekalet savaşları ve asimetrik yöntemlerle sürdürdü. Suriye ve İran özelinde kızışan, ivmelenen mücadelede saflar iyice belirginleşti ancak “mücadele metodolojisinde” yöntemsel bir değişikliğe gidilmedi. İran, üzerindeki baskıyı ve kuşatılmışlığı aşmak üzere; Yemen üzerinden yaptığı hamlelerle Suudi Arabistan’a, Lübnan üzerinden uyguladığı strateji ile İsrail ve dolayısıyla ABD’ye mukabele ediyor. Görüldüğü üzere bu aktörler arasında henüz sıcak çatışmaya girişilmiyor.
Ancak bu durum değişebilir. LAK Bölgesi’nde Venezuela’dan sonra Kolombiya’nın da karışması ve istikrarsızlaşması gündeme gelebilir. Nitekim bu ülkede FARC terörünün yeniden hortlaması sanırız ki şaşırtıcı olmayacak. Kısa süre önce FARC eski yöneticilerinin yeniden silahlanacaklarını açıklaması öngörümüzü teyit ediyor. ABD’nin Venezuela’ya yönelik baskıyı Kolombiya üzerinden artırması şaşırtıcı bir strateji değil, buna karşın Çin ve RF destekli Venezuela’nın FARC terörünü diriltme girişimi de dikkate alınmalı. Nitekim bu hamle LAK Bölgesi’ndeki denklemi ve hegemonik mücadeleyi doğrudan değiştirebilir. Küresel aktörlerin vekalet metotlarını LAK Bölgesi’nde terk edip güçlerini konvansiyonel metotlarla test etmeleri söz konusu olabilir. Dolayısıyla asıl endişe edilecek konu Venezuela ile Kolombiya arasında yaşanabilecek olası bir sıcak çatışma. Herkesin Pakistan-Hindistan arasında diriltilen Keşmir sorununa odaklandığı mevcut konjonktürde Venezuela ile Kolombiya arasındaki gerilimin gözden kaçırılmamasını ve yakından takip edilmesini öneriyoruz. Zira küresel düzeyde meydana gelebilecek her bir hamlenin domino etkisine neden olabileceğine ve ülkemize yönelik kaçınılmaz yansımaları tetikleyebileceğine dikkatinizi çekiyoruz.

Bunu Paylaşın