Ukrayna’daki savaşa gösterilen tepkiler arasında silahlanma ve gerginlik politikalarının yanlışlığını vurgulayanlar azınlıkta kaldı, her zamanki gibi. Daha fazla silahlanma çığlıkları onların sesini bastırdı. Oysa bu savaştan bir barış dersi çıkmalıydı
Ukrayna’daki savaş dünyadaki mevcut dengelerin ve uluslararası ilişkilerdeki düzenin değişeceğini gösterdi. Rusya malûmu, ABD egemenliğindeki tek kutuplu dünya düzeninin fiilen sona erdiğini resmen ilan etti. Şimdi yaygın kanaat Soğuk Savaş Dönemi’nin yeni bir versiyonunun yaşanacağı yönünde. Yaşı yetip de SSCB sonrası çok kutuplu dünya düzeni tartışmalarını hatırlayanlar ise Çin’in ve Avrupa Birliği’nin yerini değerlendiriyor, öngörülerini revize ediyor, yeni yapıyı teoride yerine oturtmaya çalışıyor olsa gerek.
Teori ne derse desin, pratikte savaşın yarattığı şiddet bir kez daha insanlığın tarihine kazınıyor, ne yazık ki… Hayatlarını kaybedenler, yakınlarını kaybedenler, geleceklerini kaybedenler, yurtlarını kaybedenler, yokluk çekenler, yaşamları altüst olanlar, yerlerinden edilenler; milyonlarca insan…
Tüm bunların yarattığı etki ne peki? Nükleer silah tehditlerinin dile getirildiği şu günlerde iktidarlar ne yapıyor? Dünya ölçeğinde nükleer silahlardan vazgeçme çağrıları mı yapıyor mesela ya da çılgınca silahlanan dünya devletlerine, bu kadar silah caydırıcı olmaktan uzak, kullanılıyor sonuçta, silahlanma yarışı son bulsun diye öneriler mi getiriyor; maalesef hayır, tam tersi.
Arada çıkan cılız sesleri saymazsak herkes silah gücünü artırmanın peşinde. İttifaklar genişletilmeye, silahlar modernize edilmeye, yeni ordular kurulmaya, bütçeden silahlanmaya ayrılan pay yükseltilmeye çalışılıyor.
Ancak savaşa rağmen çarpıcı bir noktayı es geçmemek lazım. Geçen ay, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) bir rapor açıkladı. Buna göre, Avrupa’da silah ticareti Ukrayna’daki savaştan daha önce artmaya başlamış… Rapor dünya ölçeğinde silah ve askeri teçhizat satışıyla ilgili. 2012-2016 dönemiyle 2017-2021 dönemini karşılaştırıyor. Silahlarla ilgili rakamlar, görmek isteyenler için belirgin biçimde Ukrayna’daki savaşın gelişini hissettiriyor. Rapora göre, silah ticareti dünya çapında yüzde 4,6 oranında azalırken Avrupa ülkelerinin askeri harcamaları yüzde 19 oranında artmış.
Raporda, ABD’nin, başta askeri ihtiyaçlarını kendileri üretmeyen ülkelere olmak üzere en büyük silah satışını gerçekleştirdiği gözüküyor. Ağırlıklı satış ise savaş uçakları. İngiltere, Norveç ve Hollanda ABD’den toplam 71 adet F-35 jeti almış. ABD’ye verilen son siparişlerde de Rusya’nın çevresindeki ülkelerin talepleri belirgin: 2020-2021’de Finlandiya 64, Polonya 32 F-35 ısmarlamış. Almanya da beş tane P-8A denizaltı avcı uçağı satın almak istemiş.
ABD’nin silah ve askeri malzeme ihracatı 2017-2021’de önceki döneme göre yüzde 14 artmış ki bu da onun küresel silah ihracatındaki payını yüzde 32’den yüzde 39’a taşımış. ABD’nin silah ticaretinde en büyük pay ise yüzde 43’le Orta Doğu’ya ait. Bu veride, Suudi Arabistan’a yapılan silah teslimatlarındaki yüzde 106’lık artışın etkisi gayet net. Sonuçta, ABD’nin 2017-21 dönemindeki silah ihracatı, dünyadaki ikinci büyük ihracatçı olan Rusya’nın iki katından fazla (yüzde 108).
Rusya’nın ihracatı ise son beş yıllık dönemde yüzde 22 oranında gerilemiş görünüyor. SIPRI’ye göre bu durumun nedeni, Rusya’nın Hindistan’a silah satışının yüzde 53 oranında düşmesi. Rusya en fazla silahı Çin, Cezayir ve Mısır’a satmış.
Bu dönemde Fransa’nın silah ticareti ise yüzde 59 artmış. Fransa’nın ihracatı pazarın yüzde 11’ine denk gelen bir konumda ki bu veri onu üçüncü en büyük silah ihracatçısı hâline getiriyor.
Türkiye’yle ilgili verilere gelince… Türkiye’nin silah ithalatının bir önceki beş yıllık döneme göre yüzde 59 oranında düştüğü görülüyor. Ancak bunun temel nedeni olarak, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri satın almasından sonra ABD’nin 2019’da F-35 teslimatını durdurması gösteriliyor. SIPRI verilerine göre, Türkiye silah üretimini artırdı ve ithalata bağımlılığını azaltmaya başladı.
Silahlanma MarineDeal News’un geçen ayki sayısında da kapsamlı bir yazıyla yer almıştı. “Dünya silahlanmaya devam ediyor” başlıklı yazıda, NATO Ülkeleri Savunma Harcamaları 2014-2021 raporuna referansla, 2021’de milli gelirden “savunma” harcamalarına en fazla payı ayıran NATO ülkesinin Yunanistan olduğu belirtiliyordu: yüzde 3,8. Sıralama ABD yüzde 3,5; Hırvatistan yüzde 2,8; İngiltere, Estonya ve Letonya yüzde 2,3 diye gidiyor. Aynı istatistikte Türkiye yüzde 1,6 ile yer alıyor.
Silahlarla ilgili verilerden başka sonuçlar çıkarmak da mümkün. Ancak bu yazının konusu değil. Belirgin biçimde görülen şu sonuç yeterli: Silah üretimi ve ticareti bu düzeyde oldukça o silahların kullanılacağı alanlar da gerekiyor. Bu da savaş anlamına geliyor. Hele bu kadar çok hırslı, insan haklarını umursamayan devlet yöneticisi varken savaş her zaman ciddi bir olasılık olarak duruyor. Oysa modern tarih gösteriyor ki savaş hiçbir zaman iyi bir sonuç yaratmadı. Ama gelin görün ki dünya Ukrayna’dan bir barış dersinden çok, yeni bir savaş deneyimi çıkarıyor. Hâlbuki ihtiyacımız olan yeni bir silahlanma yarışı değil, uluslararası ölçekte ve en büyük üreticilerden başlayarak silahlara sınırlamalar getirilmesi. Buna paralel olarak barışı tesis etmek ve kalıcı hâle gelmesi için politikalar üretmek de zorunlu tabii.
İçinde yaşadığımız dönemde savaşlar bize artık yeni savaşların gerekliliğini değil, barışa olan ihtiyacımızı göstermeli. Ve çok açık ki barışı ülkeleri yönetenlerden çok savaşın acısını yaşayan halklar getirebilir. Kısacası, barış ısrarından vazgeçmemek
Barış şarkıları
Türkiye müzik tarihi yazarlarından Murat Meriç, Popdedik adlı kitabında, “Kimse barıştan söz etmiyor” başlığı altında Türkiye’de yapılmış barış şarkılarının fazla olmadığını söylüyor.
“Çocukluğumuzdan itibaren karşımıza çıkanlar ‘savaş yalazları’, asker şarkıları, kahramanlık türküleri… Bir yandan dostluğun önemini anlatan şarkılar müzik dersinde öğretiliyor, edebiyat derslerinde bununla ilgili kompozisyonlar yazdırılıyor ama diğer taraftan ‘Türk’e Türk’ten başka yoktur dost millet’ sözleri baş tacı ediliyor. Böylesi bir ortamda barış şarkılarının ‘iş yapması’ pek olası gözükmüyor.”
Bunun tersi örneklerin olduğunu da vurgulayan Meriç’in hatırlattığı barış şarkıları arasında Şanar Yurdatapan bestesi Barış Dersi, Cem Karaca’nın Barış Dikeni, Nükhet Duru’nun 70’lerde söylediği Harp ve Sulh da var.
Ve Mor ve Ötesi, Athena, Aylin Aslım, Bülent Ortaçgil, Feridun Düzağaç, Koray Candemir, Nejat Yavaşoğulları ve Vega’nın birlikte söylediği Savaşa Hiç Gerek Yok tabii…
“Hayattayken çocuklar / Konuşmak gerek çocuklar / Savaş ne demek / Hiç durur mu başlarsa / Kim kazanacak bu hırstan / Kim ağlayacak sonunda / Zamanın ruhu / Terkediver dünyayı / Kimlerdensin, onlardan mı / Petrolden mi, hayattan mı / Kimlerdensin, onlardan mı / Yok, savaşa hiç gerek yok / Yok, faydası yok / Durmanın / Büyük zorbamız / Durmalı / Durana kadar / Gerçeği haykırmalı / Paraya, güce / Savaşmaya, ölüme / Doymuyor / Durmuyorlar / Önce gerçekler solar / Sonra masum hayatlar / Kimlerdensin, onlardan mı / Petrolden mi, hayattan mı / Kimlerdensin, onlardan mı / Yok savaşa hiç gerek yok…”
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.