SAHA İstanbul, gemi platformlarına lazer hava savunma sistemleri kurmaya hazırlanıyor

MDN İstanbul

Savunma ve uzay kümelenmesi olarak iki alanda faaliyetlerini sürdüren SAHA İstanbul, yapılan üretimlerde yerlilik oranını artırmak adına üretici firmalarla, projeler arasında köprü görevi üstleniyor. ‘’SAHA İstanbul, bünyesinde bulunan firmalara yeni ürünlerin üretilmesinde orkestra şefliği yapmaktadır’’ diyen Saha İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, kuruluş aşamasında ilk çıkış noktalarının yerli imkânlarla bölgesel uçak yapımı olduğuna işaret ederek, “Oradan hareketle İstanbul Ticaret Odası bünyesindeki Sanayi İhtisas Komitesi, bir küme kurulması yönünde karar aldı. Böylece, SAHA İstanbul’un kurulma aşamasına yönelik ilk adımlar atılmış oldu. Marmara bölgesindeki ticaret ve sanayi odalarına bakıldığı zaman, 100 bine yakın imalat yapan firma var. Bu yeteneğin bu maksatla konsolide edilmesi, yönlendirilmesi ve organize edilmesi önemli bir ihtiyaç. Biz, SAHA İstanbul olarak bu ihtiyacı ortadan kaldırmak ve buradaki firmaları savunma ve havacılık alanındaki projelere entegre edilmesini kolaylaştırmak üzere kurulduk,” şeklinde konuştu.
SAHA İstanbul’un deniz savunma alanında, gemi platformlarındaki lazer savunma sistemlerinin yerli imkânlarla yapılmasına ilişkin konsorsiyum oluşturduğunun altını çizen Keleş, “Deniz platformlarına lazer hava savunma sistemleri yapılması konusunda bir konsorsiyum oluşturduk. Şu an ortada bir ürün yok. Bu konsorsiyum da savunma alanında faaliyet gösteren öncü birçok firma ile üniversiteler var. Gemi platformlarındaki lazer savunma sistemlerini bu konsorsiyumla yapacağız. Konsorsiyum amaçladığı hedefe ulaşma konusunda sıkıntıya düşmezse, bu konuda dünyayı yakalama şansımız var,” dedi.

Yerlileşme oranı
yüzde 65-70 arasında

Savunma sanayisinde Türkiye’de üretilmeyen ve dışa bağımlılığa neden olan ürünlerin üretilmesinin ciddi bir öneme sahip olduğunu ve her geçen gün bu ürünlerdeki yerlilik oranının arttığını kaydeden Keleş, “Yerlileştirme oranları yüzde 65-70’lere geldi. Bu çok iyi ve önemli bir rakam. Ancak hedefe ulaşmak için daha çok enerji harcamak, daha çok çalışmak gerekiyor; 20’den 65’e gelmek için 100 birim enerji kullanılıyorsa, 65’ten 70’e gelmek için 100 birim enerji daha harcanması lazım. 70’den, 75’e gelmek için belki 120 birim enerji daha harcanması gerekiyor. Aslında olay şu; savunma, havacılık, uzay dediğiniz zaman yüksek teknolojiden bahsediyorsunuz, bu platformları oluşturan binlerce parça var. Burada önemli olan yüksek teknolojili ürünlerin yurtdışından alınmasının önüne geçebilmek ve sanayimizi yerlileştirerek bağımsızlığa ulaşmasını sağlamaktır,” şeklinde konuştu. Savunma alanında mühendislik hizmetlerinin dünya standartlarında olduğuna değinen Keleş, “İşin mühendislik tarafı ve eldeki imkânların ürüne dönüştürülmesinde Türkiye oldukça iyi bir konumda. Şu anda elde edilen başarının arkasında da bu yüksek mühendislik yeteneği var. Ancak temelde bilimsel malzemelerde dışarıya bağımlıyız, bizim bu alanda dışa bağımlılığımızı kesmemiz lazım. Bugün alabildiğiniz bazı şeyleri yarın alamadığınız zaman, mühendislerinizin bir kıymeti kalmıyor. Bu nedenle yerlileşmenin altını tekrar tekrar çizmekte fayda var,” değerlendirmesinde bulundu.

EYDP ile firmalar
birbirlerinden haberdar olacak

Sanayi alanında faaliyet gösteren birçok firmanın birbirinden haberdar olmadıklarını ve bu önemli eksikliği gidermek adına, Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından Endüstriyel Yetkinlik Değerlendirme Projesi (EYDP)’nin geliştirildiğini ifade eden Keleş, “Bu alanda yeteneklerimizi fazla bilmiyoruz. Bunları bilinebilir hale getirmek için EYDP diye bir proje yapıyoruz. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın himayesinde olan bu projenin Marmara ayağını biz yönetiyoruz. Bu proje yeni başladı, şu anda SAHA’dan 13 firmanın EYDP denetimi tamamlandı. Biz burada bir veri tabanı oluşturuyoruz; bu veri tabanı bir ihtiyaç ya da proje oluştuğu zaman kimin kapısının çalınması gerektiği konusunda yol gösterecek bir kaynak olacak,” dedi.

SAYEM’e önem verilmeli
Sektörde katma değeri artırma konusunda geliştirilen ürünlerde seri üretim safhasına geçilmesi için Sanayi Yenilik Ağ Mekanizması (SAYEM) programının önemine değinen Keleş, “SAYEM’de ürünlerin teknolojik hazırlık seviyeleri 0 ila 9 arasında değerlendiriliyor. 9’uncu seviyeye gelen ürünler, prototipten seri üretime geçmeye hazır olan ürünleri gösterir. İlk SAYEM çağrısından 6 tane projemiz geçti. TÜBİTAK’ın SAYEM konusuna daha fazla önem vermesi gerekiyor,” dedi.

SAHA olarak alt
sistemlerdeki boşlukları
doldurmayı hedefliyoruz

Sanayi alanında yaşanan sorunlar ve SAHA İstanbul olarak bu konuda üstlendikleri misyona ilişkin açıklamalarda bulunan Keleş, “Bizim şöyle bir problemimiz var. Sanayimiz iki unsurdan oluşuyor; bunlardan ilki platform üreticileri, diğeri ise parça ve yan sanayi üreticileri. Ama ortada yer alan alt sistem ve sistem üreticileri bu döngü içerisinde fazla yer almıyor, SAHA olarak biz o boşluğu doldurmaya çalışıyoruz,” şeklinde konuştu. Diğer taraftan mavi ve beyaz yakalı personeller konusunda ihtiyaçların doğru tespit edilmesi gerektiğine dikkat çeken Keleş, “İnsan kaynağı ihtiyacımızın ne olduğunu analiz edip, buna göre mevcut kaynağı o ihtiyaca göre şekillendirecek bir mekanizma oluşturulmalı, bizim böyle bir mekanizmamız yok. Biz, temel bilimlerde bilim üretecek insanlara dair bir altyapı kurmak istiyoruz. Ama bizim oradaki ihtiyacımızı belki, üniversite sınavında dereceye girmiş birinci veya ikinci olmuş çocuklar karşılayamayacak. Belki bizim ihtiyaç duyduğumuz çocuk 250 bin, belki de 500 bininci çocuk. Bilim üretecek potansiyele sahip bir çocuğu belki de üniversite sınavında kaybedebiliyorsunuz. Burada insanları; yetenek, zekâ ve kişilik özelliklerine göre ayrıştırıp ülkenin ihtiyacına göre, onları sektörlere kanalize edecek bir yapıya ihtiyaç var,” diye konuştu.

Bunu Paylaşın