Rakamlarla 2010’a genel bakış

MDN İstanbul

Olumlusuyla olumsuzuyla 2010’u geride bıraktık. Ekonomi 2009’un son çeyreğinden itibaren toparlanmaya başladı. Dünya ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar da dikkate alındığında Türkiye ekonomisinde rekor büyüme yakalandı. Ancak diğer yandan kimi makro ekonomik göstergelerde sıkıntılar yaşanıyor. MarineDeal News geride bıraktığımız yılın makro verilerle bir fotoğrafını çekti

Dış ticaret dengesi
Dış ticaret açığı, 2010 yılında Türkiye için üzerinde durulması gereken ekonomik sorunların başında geldi. Cari işlemler hesabının önemli kalemlerinden olması sebebiyle de cari açıktaki rahatsızlık yaratıcı artışta başroldeydi. Özellikle Avrupa ekonomisinin hâlâ toparlanamamış olması, Türkiye’nin ihracatını vurmaya devam etti. Euro Bölgesi’ne ilişkin olumsuz senaryolar nedeniyle, 2011 yılında da olumsuz etkilemesi bekleniyor.  Türkiye 2009 yılını, ihracatta yüzde 30.3’lük ve ithalâtta da yüzde 31.4’lük artışla kapatmıştı. Dış ticaret açığı ise bir önceki yıla göre yüzde 33.8 artış kaydetmişti. Ancak 2010 yılında ihracattaki artış sınırlı kalırken, ithalâtta önemli artışlar kaydedildi. Hatta yılın ilk 2 ayında ihracat, 2009’un aynı dönemlerine göre geriledi bile. Örneğin, ocak ayında ihracat yüzde 0.3 gerilerken, ithalat yaklaşık yüzde 24 arttı. Şubat ayında ise ihracatta yüzde 1.3’ lük gerileme, ithalatta yüzde 28.3’lük artış kaydedildi.
Geride bıraktığımız yıl için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan dış ticaret rakamları, henüz ekim ayına kadar olan dönemi kapsıyor. Ocak ayı sonu itibarıyla 2010’un tüm verileri tamamlanmış olacak.
Ekim ayı itibarıyla dış ticaret dengesindeki son duruma bakacak olursak, pek de iç açıcı bir tablo görülmüyor. Ekim ayında Türkiye’nin toplam ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 8.8 artarak 10 milyar 982 milyon dolar olurken, ithalatı yüzde 35.5’lik artışla 17 milyar 310 milyon dolar oldu. Dış ticaret açığı ise yüzde 136.4 artarak, 6 milyar 328 milyon dolar’a çıktı. 2010 ve 2009 yıllarının ilk 10 aylık dönemlerini karşılaştırdığımızda; ihracatın 2009’da 83.2 milyar dolar iken 2010’da 92.7 milyar dolar, ithalâtın ise 2009’da 113.3 milyar dolar iken 2010’da 147.8 milyar dolar olduğu görülüyor. Böylece, yılın ilk 10 aylık döneminde dış ticaret açığı 2009’a göre yüzde 83.1 artarak, yaklaşık 55 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşti.

Cari işlemler dengesi
Cari işlemler dengesinde sürekli açık oluşması, Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı. Ekonomi yönetimi de cari açığa karşı tedbir almak için harekete geçti. Ancak ekonomistler, cari işlemler hesabının en önemli kalemi olan dış ticarette açık oluşmasının önüne geçilebileceği konusunda umutlu olmamaları nedeniyle, cari açık sorununun çözümüne de şimdilik ihtimal vermiyorlar.
Türkiye’nin cari açığı 2009 yılında yüzde 67 gerileyerek, yaklaşık 14 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmişti. Ancak 2010 yılında artan dış ticaret açığının da etkisiyle,  cari açık hızla artmaya başladı. Ocak ayında 3.1 milyar dolar açık oluşurken, nisan ayına gelindiğinde bu rakam 4.5 milyar dolar’a kadar çıktı.
Merkez Bankası tarafından açıklanan cari işlemler dengesinin, henüz 2010 yılı Ekim ayına kadar olan verileri mevcut. Şubat ayı itibarıyla, 2010’un tüm verileri tamamlanmış olacak.
Cari işlemler dengesinde eylül ayı itibarıyla 4 milyar dolar aylık açık oluşurken, ekim ayında bu rakam 3.7 milyar dolar seviyelerine hafifçe geriledi. Yılın ilk 10 aylık dönemini inceleyecek olursak, cari açığın yüzde 288 artarak 35.7 milyar dolar olduğu görülüyor. 2009 yılının aynı döneminde cari açık 9.2 milyar dolar idi.

Enflasyon
Türkiye ekonomisi 2009’un son çeyreğinden itibaren toparlanmaya başlarken, ekonomik büyüme de ivme kazandı. Ancak bu hızlı büyüme beraberinde yüksek enflasyon oranını da getirdi. Ekonomik kriz ortamında ihracatın darbe aldığını göz önünde bulundurursak, bu büyümenin iç talebe dayalı olduğunu ve sonucunun da tüketici enflasyonunda artış olduğunu çıkarsamak zor olmasa gerek.
Türkiye 2009 yılını, yüzde 6.53 tüketici ve yüzde 5.93 üretici fiyat artışı ile tamamlamıştı. 2010 yılının tamamına ilişkin enflasyon verileri, ocak ayı başında açıklanmış olacak. Mevcut durumda, kasım ayına kadar olan verilere sahibiz.
Geride bıraktığımız yılda, kasım ayına kadar yıllık bazda tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) iki defa, üretici fiyatları endeksi (ÜFE) ise bir defa iki haneli rakamları gördü. TÜFE şubat ayında yıllık yüzde 10.13 ve nisan ayında yüzde 10.19 olurken, ÜFE nisan ayında yüzde 10.42 oldu.
Kasım ayı itibarıyla TÜFE yıllık bazda yüzde 7.29 artarken, bir önceki aya göre artış yüzde 0.03 oldu. ÜFE artışı yine yıllık bazda yüzde 8.17 olarak gerçekleşti. Ekonomistlerin büyük bölümünün beklentisi, Türkiye’nin 2010 yılı enflasyonunun yüzde 7.7 seviyelerinde gerçekleşeceği yönünde.

Sanayi üretimi
Önceki yılın son çeyreğinden itibaren toparlanmaya başlayan ekonomide, sanayi üretiminde de önemli artışlar oluşmaya başladı. Yılın son ayında, 2008’in Aralık ayına göre yüzde 25.2’ lik bir artış kaydedildi. Dolayısıyla, 2010 yılı Ocak ayında sanayi üretimi 2009’un aynı ayına göre yüzde 12.1 artarken, bir önceki aya göre, yani önemli bir artış gerçekleşmiş olan 2009 Aralık ayına göre yüzde 15.3 geriledi.
2010’un geneline bakacak olursak; sanayi üretim artışı yüzde 10’un altına inmezken, mart ayında yüzde 20’nin de üzerine çıkarak yüzde 21.1 seviyelerinde gerçekleşti. Mevcut halde, geride kalan yılın ekim ayına kadar olan verilere sahibiz. Şubat ayı itibarıyla, 2010 yılı rakamları tamamlanmış olacak.
Ekim ayı itibarıyla, sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9.8 arttı. Alt sektörleri incelersek; madencilik ve taş ocakçılığı endeksinin yüzde 11.4  azaldığını, buna karşılık imalât sanayi sektörü endeksinin yüzde 11.3 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı endeksinin yüzde 7.6 arttığını görüyoruz.

Büyüme
Türkiye ekonomisi,  2010 yılında yakaladığı yüksek büyüme oranı ile dikkat çekti. Krizle birlikte pek çok Asya ülkesi ekonominin yeni yükselen yıldızları olarak öne çıkarken, Türkiye’nin yıl sonu büyümesinin Asya ortalamasının dahi üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor.
Önceki yılın son çeyreğinde toparlanma başlamış olsa da, ekonomi yılın bütününü yüzde 4.7 daralma ile kapatmıştı. 2009 yılının ilk çeyreğinde gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) yüzde 14.6, ikinci çeyreğinde yüzde 7.6 ve üçüncü çeyreğinde yüzde 2.7 gerilerken, son çeyrekte yüzde 6’lık bir artış kaydedilmişti.
2009’un son çeyreğinden itibaren başlayan bu büyüme, 2010 yılında da sürdü. İlk çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11.7, ikinci çeyrekte yüzde 10.3 büyüme kaydedildi. Üçüncü çeyrekte ise GSYH bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5.5 artarak, 28 milyar 762 milyon TL olarak gerçekleşti. Ancak 2009’un aynı çeyreğinde, daralmanın artık hız kesmiş olduğunu unutmamak gerekir.
Yılın ilk 9 ayında ise GSYH bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8.9 artarak, 77 milyar 799 milyon TL oldu. Mart ayı itibarıyla, yıllık ve son çeyreğe ilişkin veriler de açıklanmış olacak. Ancak son çeyrekte, ilk  iki  çeyrekte görülen yüksek artış oranlarını beklememek lâzım. Zira  2009’ un son 3 ayı, artık büyümenin yakalandığı dönemdi.
Pek çok ekonomistin beklentisi, Türkiye ekonomisinin 2010’da yıllık bazda yüzde 7.9 seviyelerinde büyümeyi yakalamış olduğu şeklinde.

İşsizlik
Türkiye’nin bir türlü çözemediği kronik sorunu işsizlik, krizle birlikte daha da derinleşti. Önceki yılın aralık dönemi itibarıyla yüzde 13.5 olan işsizlik, 2010’un Ocak döneminde yüzde 14.5 ve şubat döneminde yüzde 14.4 oldu. Mart döneminden itibaren yavaş yavaş gerileme görülse de, ekonomik toparlanma başlamış olsa da, iki haneli rakamların altına inilemedi.
TÜİK tarafından açıklanmış olan 2010’a ait son veri, eylül dönemine ait. Bu dönemde işsizlik oranı yüzde 11.3 olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 462 bin kişi azalarak, 2 milyon 934 bin kişi oldu. Şehirlerdeki işsizlik oranı, yine aynı dönemde yüzde 13.9 ve kırsal kesimde işsizlik oranı yüzde 6.3 olarak gerçekleşti. Yılın başlarına bakacak olursak, ocak dönemi itibarıyla şehirlerdeki işsizlik yüzde 16.5 iken, kırsal kesimde işsizlik yüzde 10.3 idi. Kırsal kesimde işsizlik oranındaki bu düşüşü, yaz dönemlerine bağlayabiliriz.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın