Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğamiral Alaettin Sevim: Denizaltı dünyasında yeni bir silahlanma yarışı

MDN İstanbul

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Alaettin Sevim
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğamiral Alaettin Sevim
Kaybettiği önemi Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeniden kazanan denizaltı cephesinde neler oluyor? Amerika, Rusya, Çin ve oyunun diğer aktörlerinin faaliyetleri neler? Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğamiral Alaettin Sevim, dünya çapında denizaltı harekat alanını etkilemekte olan ülkeleri ve çalışmalarını MarineDeal News’e özel yazdıİngiltere’nin Astute sınıfı nükleer bir denizaltısının, 2018 Nisan ayının ilk günlerinde Doğu Akdeniz’de Rus savaş gemileri ve denizaltıları tarafından yakından takip edildiği bazı yayın organlarında yer aldı. Olayın, ABD liderliğinde Suriye’ye karşı icra edilen saldırılar sırasında İngiliz denizaltısı ile Kilo sınıfı bir denizaltıyı da içeren Rus kuvvetleri arasında gerçekleştiği bildirildi. Aslında bu denizaltı dünyasında Batılı deniz güçlerinin diğer devletlerin denizaltı güçleri tarafından zor duruma düşürüldüğü ilk olay değildi. Basına yansıyan diğer raporlara göre, Ekim 2006’da, Çin’in Song-sınıfı bir dizel-elektrik denizaltısı ABD uçak gemisi USS Kitty Hawk’ın yakınında satha çıktı. USS Kitty Hawk’ın savunma perdesini tespit edilmeden geçtikten sonra satha çıkmak, denizaltıcı dilinde “İsteseydim saldırabilirdim’’ manasına gelmektedir. Olay Çin’in ABD uçak gemisi grubunun bedel ödemeyi göze alması gerektiğine dair bir uyarısı olarak algılandı. Dokuz yıl sonra, Japonya’nın güneyinde uçak gemisi USS Ronald Reagan’ın Çin’in Kilo sınıfı bir dizel-elektrik denizaltısı tarafından izlenmesi, Çin’in artan denizaltı yeteneklerini bir kez daha gösterdi.

Denizaltı Harbi ve denizaltılara karşı icra edilen Denizaltı Savunma Harbi, Soğuk Savaş döneminde her zaman gündemin ön sırasındaydı. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte gündemin arka sıralarına düştükleri ise bir gerçektir. Ancak dünyanın değişik bölgelerinde ortaya çıkan bölgesel krizler ve yeni hegemonlar ile eskileri arasındaki güç savaşı, deniz harekatının bu cephesinin yeniden gündeme yerleşeceğinin bir göstergesidir. Özellikle, NATO, Rus Deniz Kuvvetlerinin Avrupa civarındaki denizlerde artan faaliyetleri ve Rusya’nın Deniz Kuvvetleri’ni geliştirme projeleri nedeniyle artan bir kuşku duymaktadır. Türkiye’nin de savunmasını yakından ilgilendirmesi nedeniyle bu gelişmeleri yakından takip etmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Rusya, Soğuk Savaş sonrası denizaltı faaliyetini azalttı ve donanması kayda değer bir düşüş yaşadı. Ancak son yıllarda Moskova’nın, daha iyi eğitimli personel tarafından donatılmış, daha yeni ve sessiz denizaltılar üretmek için kaynak ayıran modernleştirme çabalarına giriştiği görülmektedir.

Rusya 2025 yılına kadar üç adet Borei sınıfı ile beş adet Borei II sınıfı balistik füze denizaltısı hizmete sokmayı planlamaktadır. 2030’larda yeni tip nükleer güçlü denizaltıların da hizmete girmesi Rusya’nın planları arasındadır. Ayrıca mevcut denizaltılar için modernizasyon projeleri de gündemdedir. Her ne kadar Borei sınıflarının tesliminde şimdiden gecikmeler yaşansa da sorunların aşılması ile denizaltıların hizmete girişlerinin hızlanacağı değerlendirilmektedir. Her durumda Rusya’nın Soğuk Savaş sonrasında Batı dünyası ile arasında açılan güç boşluğunu kapatma kararlığında olduğu bir gerçektir.
Yeni projelerle birlikte Rusya’nın denizaltı inşa yaklaşımında da değişiklikler görülmektedir. Soğuk Savaş döneminde kaliteden feragat ederek, mümkün olduğunca çok unsuru harekat sahasına sürmeyi düşünen bir Rusya’nın yerine, bugün kaliteye ve profesyonelliğe daha fazla önem veren bir Rusya görülmektedir. Sorunlar nedeniyle projelerin gecikmesi Soğuk Savaş dönemi Rusya’sında kabul edilemez iken, bugün kaliteyi yükseltmek için projelerin uzatılması ve daha çok kaynak ayrılması normal bir olgu haline gelmiştir. Bu da adetlerin yanı sıra teknoloji kalitesi bakımından da Batı ile Rusya arasındaki farkın kapatılmasına yardımcı olacak bir yaklaşımdır.

NATO kaynakları yeni projelerin yanı sıra Rusya’nın denizaltılarının denizde kalma sürelerinin Soğuk Savaş dönemindeki rakamlara ulaştığını bildirmektedir. Bu dönemde göz önüne alınması gereken önemli bir başka husus ise Rus denizaltı faaliyetlerinin Avrupa’yı Amerika’ya bağlayan sualtı kabloları civarında yoğunlaştığına dair haberlerdir.
Suriye krizi, Rusya’nın artan denizaltı yeteneklerinin gözlemlendiği alanlardan biridir. 2017’de Avrupa’nın batı sahillerinden geçerek Rus Karadeniz Filosu’na katılan Geliştirilmiş Kilo sınıfı denizaltı, Krasnodar, NATO Deniz Kuvvetleri tarafından takip edildi. Krasnodar, Doğu Akdeniz’den Suriye’deki hedeflere cruise füzesi hücumları geliştirdi.
Rusya’nın açıklamaları doğrultusunda Karadeniz, Baltık, Pasifik ve Kuzey Filoları içinde en fazla değişim Karadeniz ve Kuzey Filolarında beklenmektedir. Kuzey Filosu, Avrupa ve Amerika arasındaki irtibat hatlarına, Karadeniz Filosu ise özellikle Ortadoğu ve Akdeniz harekat alanlarına çıkış sağlaması nedeniyle önemli Rus unsurları olarak ortaya çıkmaktadır. Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’da devam eden faaliyetleri ise Karadeniz Filosu’nun önemini artıran diğer hususlardır.
NATO ülkeleri de artan Rus denizaltı mevcudiyetine kendi denizaltı kuvvetlerini geliştirerek cevap vermeye hazırlanıyor. Norveç ve Almanya filolarına yeni denizaltılar katma çalışmaları yaparken, Polonya’nın da bu yönde planları var. Denizaltı inşa projelerinin yanı sıra NATO, önemli deniz alanlarındaki Denizaltı Savunma Karakollarını da artırmış durumda. 2018’de oldukça önemli sayıda NATO Denizaltı Karakol Uçağı, artan Rus denizaltı faaliyetlerine karşı Karadeniz’de istihbarat toplama faaliyetlerinde görevlendirildi. Aynı şekilde NATO Gröland-İzlanda ve İngiltere arasındaki deniz geçitlerinde kontrolünü artırmak maksadıyla İzlanda’da ki Denizaltı Savunma Harbi alt yapısını geliştirme kararı aldı. ABD Deniz Kuvvetleri de Avrupa’da ve Arktik’deki mevcudiyetini ve bayrak gösterme faaliyetlerini artırmış durumda.

ABD’nin karşısındaki diğer bir güç olarak Çin’de denizaltı kuvveti bakımından önemli gelişmeler gerçekleştirmektedir. Çin 2002’den bu yana 10 nükleer denizaltı inşa etti. Bunlardan altı tanesi Shang I ve Shang II sınıfı taarruz denizaltıları iken, 4 tanesi Jin sınıfı balistik füze denizaltısı idi. Ancak halen Çin’in denizaltı kuvvetinin belkemiğini yaklaşık 48 adet dizel-elektrik denizaltısı oluşturmaktadır. Batılı kaynaklar, Çin’in 2030 yılına kadar 70 kadar denizaltıya sahip olabileceğini belirtmektedir.

Çin, denizaltı inşa faaliyetlerinin yanında mevcut denizaltılarının harekât alanlarını da genişletmektedir. Mayıs 2016’da nükleer bir Çin denizaltısı Karaçi, Pakistan’ı ziyaret etti. Daha önce dizel-elektrik Çin denizaltıları Sri Lanka ve Hindistan limanlarını ziyaret etmişlerdi. Ancak bu nükleer bir Çin denizaltısı tarafından yapılan ilk ziyaret ve Çin denizaltılarının karakol sahalarının Batı Hint Okyanusu’na kadar uzandığının bir göstergesi idi. Benzer şekilde Ocak 2017’de Batı Hint Okyanusu’nda korsanlık faaliyetlerine karşı karakol görevinden dönen bir Çin denizaltısı Güney Çin Denizi’nde Malezya Limanı’nı ziyaret etti

Çin’in artan ve gittikçe Çin ana karasından çok daha uzaklara uzanan denizaltı faaliyetleri bölgedeki diğer devletlerin de denizaltı güçlerini artırma faaliyetlerini tetiklemektedir. Bölgedeki ülkelerin tehdit algılamalarında genellikle yakın komşularının ön plana çıkması nedeniyle, nükleer güçlü denizaltılardan ziyade kısa mesafeler için güç aktarımına daha elverişli ve çok daha ekonomik dizel-elektrik denizaltı projeleri önem kazanmaktadır.

Japonya havadan bağımsız denizaltılar ile filosunu güçlendirirken, Vietnam altı adet Rus yapımı Kilo sınıfı denizaltıyı filosuna kattı. Endonezya 2017’de 34 yıldan sonra tekrar bir denizaltıyı hizmete soktu ve sekiz adet denizaltı için Güney Kore, Fransa ve Rusya ile görüşmeleri sürmekte. Tayvan, mevcut dört denizaltısına ilave olarak yeni denizaltılar alma çalışmaları Çin’in araya girmesi ile sonuçsuz kalınca kendi denizaltılarını kendisi inşa etme kararı aldı. Hindistan kendisi tarafından inşa edilen ilk nükleer güçlü balistik füze denizaltısını 2016’da hizmete soktu. Kalvari sınıfı dizel-elektrik denizaltı projesi ise devam etmekte. Özellikle Hindistan, Çin’in denizaltı faaliyetlerinin Hint Okyanusu’na kadar uzanmasını bir tehdit olarak algılamakta.

Çin, bölgede Bangladeş ve Pakistan’a denizaltılar sattı. Ayrıca Tayland’a denizaltı satmak için görüşmelere devam etmekte. Çin’in denizaltılar ile birlikte eğitim ve bakım için bu ülkelere Çinli uzmanları göndermesi bölgedeki etkinliğini artıran önemli faaliyetler olarak görülüyor. Çin’i tehdit olarak algılayan bölge ülkelerinin bile ticari olarak Çin’le olan ilişkilerinin yoğunluğu bölgedeki güç dengelerini daha da karmaşık hale getiren bir başka husus.

Sonuç olarak, Soğuk Savaş döneminde harekât sahasının önde gelen cephelerinden biri olan denizaltı cephesinin Soğuk Savaş’ın bitmesiyle arka plana düşen önemini yeniden kazanmaya başladığını görmekteyiz. Rusya’nın denizaltı filosunu güçlendirmesi ve faaliyetlerini artırmasıyla birlikte ABD önderliğindeki batı dünyası ile arasındaki farkı kapatmaya başlaması, Çin’in ise yeni bir güç olarak ortaya çıkması dünya çapında denizaltı harekât alanını etkilemekte ve denizaltı dünyasındaki silahlanma yarışını tetikleyici rol oynamaktadır. Coğrafyasının önemi ve benzersiz konumu nedeniyle dünya güçlerinin her zaman ilgi odağında bulunan Türkiye’nin de bu yeni yarışı yakından takip etmesi, değişen tehdit ortamına göre denizaltı gücünü geliştirmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Bunu Paylaşın