Neler oluyor? Mavi Vatan’da dinamik gelişmeler…

MDN İstanbul

Çok boyutlu gelişmelerin küresel jeopolitiğe doğrudan etki ettiği mevcut konjonktürde, gelişmeler baş döndürücü bir hızla akıyor. Uluslararası ilişkilerin takip edilmesinin hayli güç olduğu günler yaşıyoruz. Asya-Pasifik Bölgesi’nde yapılan bir hamlenin (örnek, Tayvan-Kazakistan) arka planını anlamaya çalışırken yerkürenin bir başka bölgesinde (örnek, Ukrayna) yeni bir kriz yaşanıyor. Aslında münferit gibi görünen bu hadiseler birbiriyle yakından ilintili.

Çok kutuplu yapıya evrilen yerkürede aktörler özgül ağırlıklarını teminen hamle ve karşı hamleleri peşi sıra yapıyorlar. Jeopolitik bulmacanın düğümlendiği nokta ise yerkürenin ilerleyen dönemde kaç kutuplu yapıya evrileceği. Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu bir yapı mı, yoksa üç kutuplu bir yapı mı (ABD-ÇHC-RF) oluşacak? Hatırlatalım, diğer yazımızda bu konuya projeksiyon tutmaya çalışacağız.

Bu yazımızda ise bölgesel dinamiklere odaklanacak, özellikle Mavi Vatan’a yönelik gelişmeleri irdeleyeceğiz. Zira 2022’nin ilk ayında, yılın geri kalan kısmına taşabilecek ve bölgesel jeopolitiği etkileyebilecek gelişmeler yaşanmaya başladı. Demir alalım…

Yunanistan’ın süre gelen popülist söylemleri
Yeni yıla Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al Suud’un Yunanistan’a yaptığı ziyaret ile başladık. Atina’da gerçekleşen basın toplantısında konuşan Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılmasına yönelik açıklamalarına tepki göstererek, Türkiye’nin bölgede saldırgan bir politika izlediğini öne sürdü. Yunanistan’ın ülkemize yönelik mesnetsiz, hasmane ve bildik üslubunu yansıtan açıklamada Dendias, “Türkiye iyi niyetini göstermek istiyorsa Libya ile yapılan deniz yetki alanlarının belirlenmesine yönelik anlaşmayı iptal etmelidir” ifadesini kullandı ve ağzındaki baklayı çıkarıverdi.

Libya ile akdedilen Anlaşma’nın bölge jeopolitiğinde bir kırılmayı tetikleyerek, paradigma değişikliğine neden olduğunu bu köşede sıklıkla ifade ettik. Ülkemiz için bu Anlaşma oldukça önemli bir kazanım. Yunanistan bakımından ise Doğu Akdeniz’e yönelik iddiaların iflası anlamına geliyor. Altını çizerek bir kez daha belirtelim, Yunanistan bir Doğu Akdeniz ülkesi değil, esasen bölge dışı bir aktör. Bu nedenle Yunanistan her ortamda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Anlaşma’yı diline pelesenk ediyor.

Dendias’ın kışkırtıcı söylemleri ve popülist iddiaları yaratılmak istenen algının doğal bir sonucu, lâkin reel politikten kopuk ve rasyonel değil. Diğer taraftan açıklamanın Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın ziyareti esnasında yapılması, Yunanistan’ın üçüncü taraflardan medet umma ve Türkiye karşıtı ittifaklar yaratma stratejisine örnek oluşturuyor.

Bir siyasi projenin iflası
Ocak ayının ikinci haftasında East-Med projesi bağlamında ABD cenahında yaşanan gelişmeler, Yunanistan’da deprem etkisi yarattı. Bilindiği üzere İsrail, GKRY ve Yunanistan arasında Ocak 2020’de imzalanan East-Med projesi, bölge ülkelerinin deniz yetki alanlarını dikkate almadan Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınmasını hedefliyor ve Türkiye’nin haklı tepkisini çekiyordu. Yunan basınında yer alan haberlerde, ABD tarafından iletilen bir gayriresmî mektupla (non paper) East-Med projesinin mâli açıdan uygulanabilirliği konusunda çekincelerin iletildiği belirtildi. Gelinen aşamada İtalya’dan sonra ABD’nin de rasyonel olmayan bu siyasi projeden çekildiği anlaşıldı.

ABD’nin, “Türkiye’yi rahatsız etmemek için söz konusu projeyi istemediği” temasını işleyen ve “Washington’ın görüşünü açıkça belirtmesinin projenin uygulanmasını imkânsız hâle getirdiğini” kapsayan Yunan basınının hayâl kırıklığı ve tepkisi dikkat çekti. Dahası Yunan Kathimerini gazetesi, ABD’nin East-Med projesine yönelik olumsuz görüşlerini Yunanistan’ın yanı sıra GKRY ve İsrail’e de bildirdiğini yazdı. Açıkçası bu durum başından itibaren Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de sıkıştırmak için bir kaldıraç olarak kullanılan ve siyasi bir proje olan East-Med’in iflası anlamına geliyor.

İsrail’e yeşil ışık mı?
ABD’nin East-Med projesini akamete uğratması sonrası Türkiye’nin tutumuna Cumhurbaşkanı açıklık getirdi.   “Bu proje esasında olacak bir iş değil. Bunun bütün analizlerini yaptılar, baktılar ki bu işin pozitif olabilecek bir yanı yok. Amerika bütün adımını zaten kapital üzerinde yürüten bir ülke. Bunun maliyet analizleri tutmadığı için de desteğini çekti. Bu iş, Türkiye’siz olmaz. Eğer buradan Avrupa’ya gaz gidecekse bu ancak Türkiye üzerinden olur” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı, İsrail’e yeşil ışık yaktı ve  şartların oturup konuşulabileceğini vurguladı. Son dönemde İsrail ile yakınlaşma politikası ile uyumlu görünen bu hamle ilerleyen günlerde bazı sürpriz gelişmeleri beraberinde getirebilir.

Yunanistan’dan yeni bir jeopolitik tuzak
Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Hristos Rozakis’in ocak ayı ortasında yaptığı açıklama nedense ulusal basınımızda fazla yer bulmadı. Türkiye’nin savaş nedeni (casus belli) saydığı ve Yunanistan’ın Ege’de kara sularını 12 mile çıkarma talebinden geri adım attığını öne süren Rozakis,  buna mukabil 10 mil formülünü kabûl edebileceklerini ifade etti.

Yunanistan’ın Türkiye ile diyaloğu canlandırmak için elinden geleni yaptığını vurgulayan Rozakis, 10 mil teklifinin Türkiye ile sürdürülen istikşafi görüşmelerde gündeme geldiğini kaydetti. Rozakis’in açıklaması doğru mudur bilemeyiz. Lâkin Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine 1 mm artırması dahi 1995 yılında TBMM tarafından alınan “casus belli” kararının uygulanmasına dayanak teşkil eder. Şark kurnazlığı ile 12 mil iddiasından geri adım attığını ve müzakereye açık tutum sergilediğini göstermeye çalışan Yunanistan’ın kamuoyu oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Kendince dünyada eşi benzeri olmayan 10 millik FIR iddiasına da meşruiyet kazandırmak isteyen Yunanistan’ın oportünist ve mesnetsiz iddialarına karşı dikkatli hareket edilmesini öneriyoruz.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis: Kısıtlayıcı önlem paketi hazırladık
Dinamik işleyen süreç bağlamında ocak ayının ortasında Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Türkiye’nin GKRY ve Yunanistan’a karşı saldırgan bir tutuma geçmesi durumunda alacakları önlemlerle ilgili bir önlem paketi oluşturduklarını açıkladı. Türkiye’nin Yunanistan’a yönelik politikasında köklü bir değişiklik olmadığının bilincinde olduklarını vurgulayan Miçotakis, iki aşamalı yaklaşımı benimsediklerini, bir yandan dost eli uzatıp bir yandan da Yunanistan ve GKRY’ye karşı yeniden saldırgan bir tutum benimsenmesi durumunda kullanılabilecek bir dizi kısıtlayıcı önlem hazırladıklarını ifade etti.

Doğu Akdeniz’in Avrupa’nın enerji arzının anahtarı olduğunu iddia eden Miçotakis, kuşkusuz ABD’nin East-Med’e yönelik aldığı olumsuz karara cevap vermeye ve yaşanan hayâl kırıklığını örtmeye çabalıyor. Bu oldukça anlaşılabilir bir durum. Ancak, Miçotakis’in Doğu Akdeniz’in alternatif enerji kaynaklarının araştırılması açısından çok daha önemli hâle geldiğini kaydetmesi ve Mısır’a Afrika ile elektrik bağlantılarını teşvik ettiklerinin altını çizmesi dikkat çekici. Esasen burada ABD’ye verilen örtülü bir yanıt görüyoruz. Neden mi?

Yeni tehlike; Euro-Asya, Euro-Afrika elektrik hatları
Bakınız, East-Med’e karşı çıkan ABD, Doğu Akdeniz’de yenilenebilir enerji kaynakları ve elektrik temelli projelere öncelik veriyor. Doğu Akdeniz ülkelerini Avrupa’ya bağlayacak ve bölge ülkelerinin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin gelecekte üretimine imkân tanıyacak projeleri önceleyen ABD, Mısır’dan GKRY ve Yunanistan’a planlanan Euro-Afrika bağlantısı ile İsrail, GKRY ve Avrupa’nın elektrik şebekelerini birbirine bağlayacak Euro-Asia bağlantısını destekliyor.

Siyasi bir proje olan East-Med’in kadük kalması elbette önemli. Lâkin meseleye deniz hukuku optiğinden baktığımızda, ABD’nin de desteklediği enterkonekte elektrik bağlantı hatlarının da Türkiye’nin Doğu Akdeniz münhasır ekonomik bölgesinden (MEB) geçebileceğini, bu durumun tıpkı akamete uğrayan East-Med projesi gibi Mavi Vatanımızın hükümranlık haklarına halel getirebileceğini hatırlatalım.

Uyaralım, elektrik ya da boru hattı, iznimiz olmadan hiçbir proje MEB’imizden izinsiz geçemez. İlerleyen dönemde elektrik kablosu döşeme gayretlerine karşı da dikkatli olunması gerektiğini, olası emrivaki ve teşebbüslere ülkemiz tarafından diplomatik ve/veya askeri tedbirlerle ve kararlılıkla müdahale edilmesinin zorunlu olacağını not edelim.

GKRY’den provokatif hamle
Ocak ayını ısıtan bir diğer provokatif gelişme GKRY’den geldi. PKK/PYD’nin Rum kesiminde temsilcilik açtığına ilişkin basında yer alan haberler tansiyonu yükseltti. 12 Ocak tarihinde GKRY İçişleri Bakanlığı’na temsilcilik açılması için yapılan başvurunun, 24 saat içinde onaylandığı ortaya çıktı. GKRY’nin bir terör örgütüne alenen destek vermesi hiç şüphesiz kabûl edilebilecek bir durum değil. Uluslararası hukuka açıkça aykırı bu duruma devlet aklının gereken tepkiyi vermesi zorunludur.

Unutmayalım, Yunanistan-GKRY ikilisinin Ege ve Doğu Akdeniz’e yönelik uluslararası hukuka aykırı mesnetsiz ve maksimalist iddialarını kabullenmemiz söz konusu olamaz. Bölgede gerginliği artırıcı eylemlerde bulunan bu ikili, sözde sunî ittifaklar oluşturmaya çalışarak ülkemizi tehdit etmeye devam ediyorlar. Popülist saiklerle kışkırtıcı eylem ve söylemlerde bulunan bu ikilinin taleplerini müzakere dahi etmenin izahtan vareste olduğunu hatırlatmak isteriz.

Mavi Vatan’a saygı kırmızı çizgimiz olmalıdır
Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına Türkiye üzerinden aktarılması kuşkusuz en verimli ve maliyet etkin yoldur. İsrail ile siyasi marjda yaşanabilecek olası bir normalleşme bu opsiyonun önünü açabilir. Dahası Yunanistan-GKRY ikilisinin Doğu Akdeniz’e yönelik stratejilerini kadük bırakabilir. Türkiye’nin “enerji merkezi” olma stratejisi ile uyumlu bu yaklaşım ülkemizi “enerji politikası kuran ve uygulayan ülke” konumuna evirebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus ülkemizin deniz yetki alanlarından taviz vermemesidir. Enerji jeopolitiğine yönelik olası kazanımların, Mavi Vatan doktrinimize saygı temelinde elde edilmesi öncelikli hedef olarak belirlenmelidir. Ayrıca, ABD’nin East-Med projesinden çekilmesinin arka planı iyi okunmalıdır. Söz konusu makas değişikliğinin büyüsüne koşulsuz kapılmanın ve amok koşucusu gibi davranmanın ülkemize yarardan çok zarar getireceğinin farkında olmalıyız.

Küresel aktörlerle ilişkilerde duygusallığa yer yoktur
Karadeniz’de Bulgaristan’ın iki adet denizaltı alma gayretini1 ve Yunanistan semalarında uçmaya başlayan altı adet Fransız Raffale uçağının yaratacağı olumsuzluğu incelediğimiz bugünlerde, ABD’nin Yunanistan’a F-35 satmasına ilişkin gayretlerin ivmelendiğini hatırlatalım.2 Yunan F-35’lerinin Rusya’yı caydırmaya yardımcı olabileceğini ve Orta Doğu’daki operasyonlara katkıda bulunabileceğini belirten görüşlerin, esasen küresel aktörlerle olan ilişkilerde duygusallığa yer olmadığını ispat ettiğini hatırlatalım.

1The Navy Recognition “Bulgaria wants to buy two submarines for its fleet” (https://navyrecognition.com/index.php/naval-news/naval-news-archive/2022/january/11294-bulgaria-wants-to-buy-two-submarines-for-its-fleet.html))

2 The National Interest “A Greek F-35 Force Would Be a Game Changer For NATO (https://nationalinterest.org/blog/buzz/greek-f-35-force-would-be-game-changer-nato-199599)”.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın