Ne dediysek o: Jeopolitik gündem öngördüğümüz istikamette şekilleniyor

MDN İstanbul

Jeopolitik gündem son zamanlarda oldukça yoğun. Ülkeler uluslararası/dış ilişkilerinde ciddi değişikliklere yöneliyor yeni ittifak arayışlarına gidiyor. Özellikle Doğu Akdeniz’de ülkemize karşı Yunanistan’la birlikte hareket eden ülkelerin sayısı her geçen gün artıyor. Yeni yıla girdiğimiz bu günlerde ABD’deki yönetim değişikliğinin yaklaşmasıyla birlikte gündem de giderek ısınıyor.

MarineDeal News olarak 2019’da olduğu gibi 2020 yılında da yazılarımızda yer alan stratejik öngörülerimizin gerçekleştiğini görmek, okuyucularımızı ve yetkilileri vakitlice bilgilendirmek, olacak olanlara dikkat çekmek bizi doğru yolda olduğumuz konusunda motive ediyor. Bunların tamamını paylaşsak bu yazı bitmez. Bu nedenle sadece öne çıkan birkaç hadiseyi aşağıda sizlerin dikkatine sunmak istedik.

Önümüzdeki dönemde de stratejik önemi haiz konularda en doğru analizlerin yapıldığı ve faydalı öngörülerin yer aldığı yazılarımızı sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz.

Birlikte bakalım…
Ülkemiz menfaatine yaptığımız cesur yorumlarımız, jeopolitik eksende nokta atışı düşündüren sorularımız, pergelin ucunu esas noktaya koyup çizdiğimiz o dairenin (bakış/tarama çapı) içinde ve dışında kalanları; tarih, coğrafya, olgular ve sahip olduğumuz bilgimizle sentezleyerek ciddi emek ürünü süzme analizlerimiz; uluslararası gündemde bakalım nasıl karşılık bulmuş. Üstelik hemen hemen ulusal ve uluslararası medyadan önce, yüzeysel veya derinlemesine kimse üzerine eğilmeden yani ilk önce…

Ez cümle; dediklerimiz bir bir oluyor yani ne diyorsak o…

Olacak olanlardan ilk haberdar olup bihaber olmamak için MarineDeal News okumaya ve paylaşmaya devam…

Demedik mi? Dedik.

Yunanistan bir öyle bir böyle
Yunan Kathimerini gazetesi, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de gaz ve petrol arama faaliyetlerinden vazgeçeceğine dair güvence aldığını ve istikşafi görüşmelerin yeniden başlaması için Ankara’dan bir adım beklediğini haberleştirdi.

Bu konudaki görüşümüzü Nisan 2020 sayımızda yer alan “Barış istiyorsanız savaşa hazırlıklı olmalısınız1” başlıklı yazımızda, ‘‘…Burada bir parantez açalım, istikşafi görüşmelerden bir sonuç beklemek hayâlcilik olur. Nitekim iki ülke arasındaki sorun sarmalı çok boyutlu. Diplomasiye şans verme adına yapılan bu gösteri esasen bölgenin gazını almaktan ve gerilimi düşürmekten ibaret…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Türkiye ve Yunanistan istikşafi görüşmelere başlıyor
22 Eylül itibarı ile Doğu Akdeniz özelinde bölgesel jeopolitik özetle şu şekildeydi. Türkiye ile Yunanistan arasında tansiyon tedricen düşmüş, her iki ülke donanmasını geri çekmiş, araştırma gemisi çalışmaları askıya alınmış, NATO ve Almanya’nın arabuluculuğu ile Türkiye ve Yunanistan müzakerelere başlama kararı almıştı.

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in gerçekleştirdiği üçlü video konferans sonrasında, Türkiye-AB ilişkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alındığı duyurulmuş, Türkiye ve Yunanistan’ın istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğu ifade edilmişti.

Dahası bu satırlar kaleme alınırken Reuters, Türkiye ve Yunanistan’ın İstanbul’da görüşme konusunda uzlaşı sağladığını duyurmuş, bunu Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı “Yunanistan ile Türkiye, istikşafi görüşmelerin 61’inci turunun yakında İstanbul’da yapılması yönünde anlaşmaya vardı” açıklaması takip etmişti.

İstikşafi görüşmelere dikkat!
Hatırlatalım, Türkiye ile Yunanistan arasında kapalı kapılar ardında yapılan ve içeriği bilinmeyen istikşafi görüşmeler 2016 yılında askıya alınmıştı. Burada bir parantez açalım, istikşafi görüşmelerden bir sonuç beklemek hayâlcilik olur. Nitekim iki ülke arasındaki sorun sarmalı çok boyutlu. Diplomasiye şans verme adına yapılan bu gösteri esasen bölgenin gazını almaktan ve gerilimi düşürmekten ibaret.

Ancak süreç esnasında büyük güçlerin baskı yapması sonucu ilginç ve aleyhimize gelişmeler yaşanabilir. Bu nedenle bu görüşmeler mutlak suretle kamuoyuna açık yapılmalı ve süreç yakından takip edilmelidir. Biz uyaralım, zira 15 Temmuz öncesi, FETÖ döneminde yapılan istikşafi görüşmelerde iki ülkenin uzlaştığı, Türkiye’nin Ege’de kıta sahanlığı, karasuları ve gayri askeri statüdeki adalar başlıklarında taviz vermeyi kabûl ettiğini dönemin Yunan medyası yazmıştı. Biz de gelişmeleri bu vesileyle öğrenebilmiştik. İstikşafi görüşmelerin kesilmesiyle olası kayıpların önüne geçilmişti.

İki ülke arasında normalleşme adımları atılacağı iddialarında bulunan Yunan medyası tezat bir gündeme değinerek bu sefer Suudi Arabistan’ın çok sayıda F15 savaş uçağını Yunanistan’ın Girit adasında bulunan Suda Üssü’ne indireceğini ve iki ülkenin ortak tatbikat düzenleyeceğini duyurdu. Haberlerde ayrıca bu tatbikatın Türkiye’ye gözdağı vermek amacıyla gerçekleştirileceğine de belirgin bir şekilde değinildi.

Bu konudaki görüşümüzü Ocak 2021 sayımızda yer alan “Dünya silahlanırken Yunanistan nereye gidiyor: Yunanistan savaşa mı hazırlanıyor?” yazımızda, ‘‘…Son dönemde Türkiye’nin üzerine her kulvarda sistematik bir baskı yaratılmaya çalışılıyor. Yunanistan’a yol verilmesi ve Türkiye’nin karşısına çıkarılması bu nedenle tesadüf değil. Böylece sözde Türkiye’ye de aba altından sopa gösteriliyor…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Kullanışlı aparat: Yunanistan
Türkiye’nin ABD tarafından yaptırıma maruz kaldığı, AB ile ilişkilerin gerildiği mevcut konjonktürde Yunanistan’ın kışkırtıcı bu hamlesi, esasen uzun vadeli bir strateji olarak değil, oportünist Yunanistan’ın AB ve ABD ile ilişkilerini gözeterek attığı kısa vadeli bir dış politika hamlesi olarak dikkat çekiyor.

Her zaman olduğu gibi Yunanistan Trans-Atlantik bloğun Türkiye ile olan sorunlu ilişkisi bağlamında kullanışlı aparat rolünü oynuyor, kıssadan hisse verilen ev ödevini yapıyor. Üstelik içinde bulunduğu ekonomik açmazlara karşın…

Yunanistan’ın ihtiyaç hasıl olduğunda Türkiye’nin karşısına çıkarılması yeni bir senaryo değil. Aslında Türkiye’ye de bir mesaj veriliyor. Türkiye ne zaman Yunanistan’a odaklanmak zorunda kalsa resmin bütününü görmekten sarfı nazar ediyor.

Son dönemde Türkiye’nin üzerine her kulvarda sistematik bir baskı yaratılmaya çalışılıyor. Yunanistan’a yol verilmesi ve Türkiye’nin karşısına çıkarılması bu nedenle tesadüf değil. Böylece sözde Türkiye’ye de aba altından sopa gösteriliyor.

Almanya’dan Türkiye için Brexit önerisi
Almanya’da Başbakan Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Parti (CDU)’nin genel başkanlığına aday üç isimden biri olan Friedrich Merz, Türkiye’nin İngiltere örneğinde AB ekonomik birliğine dahil edilmesi önerisinde bulunurken Türkiye gibi ülkelere tam üye olmadan AB iç pazarına katılım imkânı sağlayacak, genişletilmiş bir Avrupa ekonomik bölgesinin hayata geçirilebileceğini söyledi.

Bu konudaki görüşümüzü Aralık 2019 sayımızda yer alan “Balkanlarda jeopolitik rekabet” yazımızda, ‘‘…Bugünkü koşullarda Türkiye’nin tam üyelik perspektifini gerçekçi görmediğini artık açıkça itiraf eden AB’nin, BREXIT sonrası İngiltere örneğinde görüleceği üzere, Türkiye’ye de “imtiyazlı ortaklık” teklif etmesi şaşırtıcı olmayacaktır…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Gelelim Türkiye’ye…
AB artık yüksek sesle Türkiye’yi “aday ülke” olarak değil, “komşu ülke” olarak nitelendirmektedir. AB sürdürdüğü stratejisi ile genişlemesini Batı Balkan ülkeleri ile sınırlandırıp, Türkiye’yi dışarıda tutmak istemektedir. Bu yaklaşım esasen Almanya’nın vizyonudur. Bugünkü koşullarda Türkiye’nin tam üyelik perspektifini gerçekçi görmediğini artık açıkça itiraf eden AB’nin, BREXIT sonrası İngiltere örneğinde görüleceği üzere, Türkiye’ye de “imtiyazlı ortaklık” teklif etmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Paşinyan pes etti
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada görevini bırakmaya hazır olduğunu belirtti ve “Parlamento içinde ve dışındaki tüm siyasi güçleri, 2021’de erken parlamento seçimlerinin yapılması konusuyla ilgili istişarelere davet ediyorum” ifadeleriyle erken seçim istişarelerinin başlatılması çağırısında bulundu.

Bu konudaki görüşümüzü Kasım 2020 sayımızda yer alan “Kafkaslarda Neler Oluyor? Rusya, Fransa, ABD ve Türkiye…” yazımızda, ‘‘…Rusya ise muhtemelen Atlantik yapıya müzahir gördüğü Paşinyan’ın gidişini garantiye almak isteyecektir…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Batı yanlısı Paşinyan bu açıdan bakıldığında her türlü Fransız manipülasyon ve kışkırtmalarına dahası yönlendirmelerine açık hale geliyor. Elbette bu durumunun Rusya’yı da hoşnut kılmadığı da bir gerçek… Rusya; jeopolitik açıdan önemli olan Ermenistan’ın Paşinyan sonrası dönemde yönünü Atlantik yapıya kaydırmasına tahammül edemedi. Bu nedenle Azerbaycan’ın önünü açtığı, daha basit ifadeyle Azerbaycan’a örtülü yol verdiği görülüyor…

Bu arka plan çerçevesinde Azerbaycan olabildiği kadar hızlı bir şekilde işgal edilen topraklarını kurtarmayı hedeflemeli. Elbette Rusya’nın tutumu ve Türkiye’nin ağırlığı savaşın gidişatını belirleyecektir. Rusya ise muhtemelen Atlantik yapıya müzahir gördüğü Paşinyan’ın gidişini garantiye almak isteyecektir. Burada oldukça hassas bir denklem olduğunun altını çizelim. Rusya, Türkiye destekli Azerbaycan’ın maksadını aşmasına ya da kontrolü dışında bir kazanım elde etmesine tahammül etmeyecektir.

Moldova ile Rusya arasındaki sürtüşme devam ediyor
Moldova’nın AB’ye yakınlığı ile bilinen yeni Devlet Başkanı Maia Sandu resmi olarak göreve başlar başlamaz devlet başkanlığı sitesinde ülkenin resmi dilini SSCB’den ayrıldığı dönemdeki gibi Rumence olarak değiştirdi.

Bu konudaki görüşümüzü Aralık 2020 sayımızda yer alan “Yarınların Anlaşması RCEP ve Moldova” yazımızda, ‘‘…Batı Moldova’yı Karadeniz’e taşımada bir manivela ve bir sıçrama tahtası olarak kullanmak istemekte, Rusya’yı çevrelemede önemli bir aparat olarak görmektedir.…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Bölgedeki denklemi değiştirme potansiyeline sahip bu hadise ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Kasım ayının ortasında Moldova’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsediyoruz. Seçimleri mevcut Cumhurbaşkanı İgor Dodon’a karşı yarışan AB yanlısı Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS) lideri eski Başbakan Maia Sandu ikinci turda kazanarak ülkenin yeni Cumhurbaşkanı oldu. Dünya Bankasında ekonomist olan Sandu oyların yüzde 52’sini alırken, Moskova yanlısı Dodon’un oyları yüzde 48’de kaldı.

Gerek Batı’nın gerekse Rusya’nın etkinlik kurmaya çalıştığı 3,5 milyon nüfuslu Moldova, her dönem Batı ile Doğu’nun bilek güreşi yaptığı, jeopolitik konumu nedeniyle oldukça önemli bir ülke. Moldova’daki seçim sonuçlarının Rusya’da memnuniyet yaratmayacağı, muhtemelen yakın gelecekte kutuplaşacak Moldova’nın istikrarsızlığa sürükleneceği çok açık. Eski Cumhurbaşkanı Dodon ülkemizle ilişkilere yüksek önem veriyordu. Ülkede yaşayan Gagavuz Türklerini de unutmayalım.

Gelinen aşamada ülkemizin Moldova üzerinden Karadeniz’e sirayet edebilecek gelişmelere ve manipülasyonlara karşı dikkatli olmasını öneriyoruz. Daha önce defaten yazmıştık, bizim asla kabul etmediğimiz lâkin birilerinin ısrarla gündeme getirdiği “Genişletilmiş Karadeniz” kavramının önemli yapı taşlarından birisini de Moldova teşkil etmektedir. Batı Moldova’yı Karadeniz’e taşmada bir manivela ve bir sıçrama tahtası olarak kullanmak istemekte, Rusya’yı çevrelemede önemli bir aparat olarak görmektedir. Rusya’nın bir diğer zayıf karnı olan bu bölgedeki gelişmelerin kuşkusuz ülkemize de yansımalarının olacağını hatırlatıyor ve Karadeniz’e yönelik gelişmelerin yakından takip edilmesini öneriyoruz.

ABD Fas’ta konsolosluk açıyor
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Fas’ın İsrail ile olan ilişkilerini normalleştirmesinin ardından ABD’nin Batı Sahra’da konsolosluk açma sürecini başlattığını duyurdu.

Bu konudaki görüşümüzü Ocak 2021 sayımızda yer alan “Stratejik ufuk taraması (Dibini aydınlatamayan mum)” başlıklı yazımızda, ‘‘…Trump son olarak Fas ve İsrail’in tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşmaya vardığını duyurdu. İlginç değil mi? Trump’ın artık dış politikadaki yegâne önceliği İsrail’in konumunu konsolide etmek. Her ne kadar İsrail Mart 2021’de erken seçime gidecek olsa da görünen, Trump Başkanlığını bitirene dek bileti kesecek…’’ cümleleriyle ifade etmiştik. O makalede bakınız başka nelere dikkat çekmişiz:

Kervana Fas da katıldı: İsrail ile diplomatik ilişki kuracağını açıkladı
Trump’ın giderayak attığı ve İsrail cenahında büyük memnuniyet yaratan sistematik hamlelerine Fas da katıldı. Trump son olarak Fas ve İsrail’in tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşmaya vardığını duyurdu. İlginç değil mi? Trump’ın artık dış politikadaki yegâne önceliği İsrail’in konumunu konsolide etmek. Her ne kadar İsrail Mart 2021’de erken seçime gidecek olsa da görünen, Trump Başkanlığını bitirene dek bileti kesecek.

Trump’ın, twitter hesabından yaptığı açıklama içerik olarak “dış politika nasıl yapılmaz” hususuna iyi bir örnek. Trump, “Bugün, Batı Sahra üzerinde Fas’ın hâkimiyetini tanıdığımız bir bildiri imzaladım. Fas’ın ciddi, güvenilir ve gerçekçi özerklik teklifi, kalıcı barış ve refah için tek ve kalıcı çözümdür.” ifadesini kullandı.

Fas’ın 1777’de ABD’yi tanıdığını anımsatan Trump, bu nedenle de kendilerinin Batı Sahra üzerinde Fas’ın hâkimiyetini tanıdıklarını kaydetti. Akıl alır gibi değil. Daha doğrusu Fas’ın ABD’yi 1777’de tanıması ile çetrefilli ve itilaflı bir bölge olan Batı Sahra üzerinde Fas’ın egemenliğinin tanınması arasındaki ilişkiyi elbette kimse kuramadı.

Şüphesiz Sudan örneğinde görüldüğü gibi Trump’ın bu hamlesinin arka planında İsrail var. Nitekim Trump tarihi bir adım attıklarını da belirterek, “İki muhteşem dostumuz İsrail ve Fas Krallığı, tam diplomatik ilişki kurulması için anlaşmaya vardı. Bu Orta Doğu’da barış için büyük bir atılım.” değerlendirmesinde bulundu. Fas’ın İsrail ile normalleşme karşılığında aldığı ödül üst perde oldu.

MarineDeal News’ü takip eden bilgiyi erkenden ediniyor. Ulusal medya da bu bilgi ve öngörü içeren analizlerimizin farkında. Ürettiğimiz bilgiyi okuduklarını, faydalandıklarını biz yazdıktan sonra görmek memnuniyet verici. Bilgi paylaştıkça çoğalır. Bu iyi. İyi olmayan ise bu yoğun emek ürünü sunduğumuz bilgileri edinenlerin, benimseyip içselleştirdikten sonra etkilenip yazanların referans olarak MarineDeal News’ü yazmaması… Bu serzenişimizin işaret ettiği kişiler kendilerini biliyor.

Yeni yılda yepyeni bilgi dolu yorum ve analizlerimizle ezber bozmaya devam edeceğiz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın