Nasıl bir MİLDEN hayal edilmeli?

MDN İstanbul

Yerli ve milli imkânlarla gerçekleştirilen Milli Gemi (MİLGEM) projesinin ardından hazırlıklarına başlanan Milli Denizaltı (MİLDEN) projesiyle denizaltı ihtiyacımız da yüksek oranda milli imkân ve kabiliyetlerle inşa edilecek. Yerli tasarım, yazılım, teknoloji, yan sanayi, işgücü ve daha birçok alanda yerli imkânlar başrolde olacak. Peki, inşa edilecek ‘‘Milli Denizaltı’’ nasıl olacak? Önemli olan bir denizaltı inşa etmekse, Türkiye zaten hâlihazırda denizaltı inşa kabiliyetine sahip bir ülke.
Türk denizciliğinin 21’inci yüzyıl vizyonunu oluşturmada, profesyonel fikirlerin, bütüncül denizcilik hedeflerimize ulaşmada hızlı bir ivme kazandıracağına inanıyoruz. Bu nedenle yerli projemize bilimsel ilkelerle esin kaynağı yaratmada bizler de katkı sunabiliriz diyerek, alanında uzman olan kişilere 3 soru yönelttik.
– Nasıl bir MİLDEN hayal edilmeli?
– Neden bir MİLDEN hayal edilmeli?
– MİLDEN ile sağlanacak imkânlar ile ihracatında dikkat edilecek potansiyel müşteri unsurları neler olmalı?Tuğamiral(E) Alaettin Sevim / Pîrî Reis Üniversitesi Öğrt. Gör.
‘MİLDEN suüstünde de manevra kabiliyetine sahip olmalı’
Milli Denizaltı (MİLDEN) ile ilgili öncelikle hayal edilmesi gereken husus dizaynın milli olması gerekliliğidir. Denizaltı dizaynı suüstü gemilerinin dizaynına göre daha zor ve karmaşıktır. Bir denizaltı dizaynında suüstü gemisi dizaynına göre çok daha farklı ve karmaşık unsurları hesaba katmak gerekir. Denizaltı sualtına ilave olarak suüstünde de manevra yapma kabiliyetine sahip olmalıdır. Denizaltı sadece bir sualtı vasıtası değil aynı zamanda bir suüstü gemisidir. Bu nedenle sualtı ve suüstünde farklı statik ve dinamik kuvvetlerin etkisinde kalır ve farklı tepkiler verir. MİLDEN’in bütün bu zorlukların aşılması ile tamamen milli olarak dizayn edilmesi hayal edilmesi ve gerçekleştirilmesi gereken temel husus olmalıdır.
Dizayn milli olsa da denizaltının inşasında yabancı teknoloji kullanılması gereken alanlar olması doğaldır. İnşa sürecinin olumsuz etkilenmemesi için olası teknoloji transferi kısıtlamaları ve ambargoya maruz kalma riskleri göz önünde bulundurularak, bu risklerin minimize edileceği kaynakların tercih edilmesi ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması uygun olacaktır.
MİLDEN’in öncelikle tespit edilme riskini azaltarak, harekât sahasında kalış süresini uzatacak Havadan Bağımsız Tahrik (HBT) Sistemi’ne sahip olması gerekir. Şnorkel kabiliyetinin yanı sıra HBT ile de bataryalarını şarj edebilmelidir. Modern bataryalara sahip olmalı ve sualtında azami 25+ kts sürat yapabilmelidir. 300 metreden az olmayan harekât umkuna sahip olmalıdır.
Çift maksatlı torpidolar ile suüstü ve kara hedeflerine karşı güdümlü mermilere sahip olmalı, seyir füzesi ile hava hedeflerine karşı güdümlü mermi kabiliyetine sahip olması göz önünde bulundurulmalıdır. Silah yükünün çeşitliliğine bağlı olarak otomatik kavanca ve yükleme sistemlerine sahip olmalıdır.
Akustik izini küçültmek üzere gelişmiş sessizlik teknolojileri denizaltıda kullanılmış olmalıdır. Geniş bir frekans spectrumunda tespit ve analiz yapabilecek biçimde Flank Array Sonar ve Towed Array Sonar imkânlarına sahip olmalı, Mayın Tespit Sonarı bulunmalı, tehdit torpidolara karşı torpido savar sistemleri bulunmalıdır.
Günümüzde konvansiyonel denizaltı inşa eden ülkelerin sayısı kısıtlıdır. Buna karşılık konvansiyonel denizaltı pazarı oldukça canlıdır. Bu nedenle kısıtlı arz seçenekleri arasında başarılı bir MİLDEN dizaynının konvansiyonel denizaltı kabiliyeti kazanmak veya mevcut konvansiyonel denizaltı filolarını yenilemek isteyen tüm ülkelerin dikkate alacağı bir seçenek olması doğaldır. Ülkelerin tercihlerinde denizaltının sahip olacağı teknik kabiliyetlerin yanı sıra siyasi yaklaşımlarının da etkili olması seçimde MİLDEN’e avantaj sağlayabileceği gibi dezavantaj da sağlayabilir. MİLDEN’in sahip olacağı gelişmiş teknolojiyi tercih etme olasılıklarının yanı sıra siyasi tercihleri nedeniyle de Güney Asya ile Orta ve Güney Amerika ülkeleri MİLDEN için iyi bir ihraç pazarı olabilir.Behçet Karataş / Aselsan Deniz Sistemleri Program Direktörü
‘Silah özelinde bağımsızlığımızı daha iyi seviyeye taşıyacaktır’
“Başlamak bitirmenin yarısıdır” sözünde olduğu gibi artık MİLDEN bir hayal değildir. Geldiğimiz aşama, MİLDEN ön çalışmaları, MİLDEN Çalıştayı ve en nihayetinde MİLDEN Proje Ofisi’nin kurulması ile artık MİLDEN ayağı yere basan bir gerçektir. Bundan sonrası sadece yeteneklerin doğru yönetimi olacaktır.
Neden MİLDEN sorusu burada önemlidir. “Mavi Vatan” olarak adlandırdığımız deniz ülkemiz nerdeyse kara ülkesini yarısı kadardır ve donanma varlığının diğer nedenlerinin yanında bu alanın korunması ve kaynaklarının güvenliği için güçlü bir deniz gücünü gerektirmektedir. Akdeniz havzasındaki güncel gelişmeler göstermiştir ki, bölgedeki hak ve menfaatlerimiz Deniz Gücümüz ve onun caydırıcılık niteliği ile güvence altına alınacaktır. Burada denizaltı silahının asimetrik ve yüksek çarpan etkisi en önemli rollerden birini üslenecektir.
Ülkemizde son yıllarda savunma sanayindeki yatırım ve gelişmeler, denizaltı modernizasyon projelerinde ve üretiminde elde edilen teknolojik birikim, tecrübe ve kalifiye insan gücü düşünüldüğünde MİLDEN’i gerçekleştirmek tarihi bir sorumluluktur. Bu nedenle denizaltı silahı ve donanımlarında olan dışa bağımlılığımızı minimize edecek MİLDEN projesi kritik öneme sahiptir.
Bir denizaltıyı özel yapan donanımın modernliği ve güvenirliğinin yanı sıra personelinin yetenekleridir. Bugün itibarıyla hem personel hem de donanım olarak dünyanın en etkin denizaltı güçlerinden olan Türk Denizaltı Filosu, MİLDEN sayesinde gelecekte personel yeteneklerine, donanımda azami bağımsızlık ve güven olgusunu ekleyerek çok daha güçlü bir seviyeye gelecektir.
Hâlihazırda sahip olduğumuz denizaltı inşa kabiliyeti önemli bir yetenek olsa da, denizaltı tasarım ve inşası ile donanımındaki millilik oranı da çok önemlidir. MİLDEN mevcut yeteneğimize tasarım, inşa ve milli donatım yeteneklerini de ekleyerek, bu önemli silah özelinde bağımsızlığımızı daha iyi seviyelere taşıyacaktır.
MİLDEN’in başlangıçta en teknolojik ve en yenilikçi denizaltısını istemek yerine sahip olduğumuz denizaltı inşa kabiliyetinin izin verdiği boyutlarda ve mevcut denizaltı kullanım konseptimizle uyumlu tahrik sistemine sahip bir denizaltı olması gerçekçi olacaktır.
Burada yöntem MİLGEM’de olduğu gibi gruplar halinde ve daima gelişmeye açık bir tasarım anlayışında olmalıdır. İlk 2-4 denizaltı bahsedilen temel yetenekler ile donatılırken sonraki 2-4 lü gruplar denizaltı inşa yeteneklerindeki gelişme ile uyumlu ve nükleer tahrik yeteneğini de kapsayacak yeni yeteneklere sahip olacak ve denizaltıların millilik oranı her seferinde artırılacak şekilde, çalışmalar başlangıçtan itibaren yönlendirilmelidir.
Savaş Yönetim Sistemi, muhabere sistemleri ve tüm sensörler milli yetenekler dahilinde olduğundan, bahse konu sistemler son teknolojiyi yansıtan sistemler ile donatılabilecektir.
Silah sistemleri olarak mutlaka milli silahlar ve sistemleri ile donatılması temel gaye olmalıdır Bu kapsamda milli torpido, milli taktik güdümlü mermi kullanılacak şekilde planlama ve çalışma yapılması önemlidir. Bunun yanı sıra denizaltının modern sensör ve silahlara karşı korunabilmesi için akustik kaplama ve aktif ve pasif yöntemleri kapsayan öz savunma sistemleri planlanmalıdır.
Yukarıda belirtilen hususlar ışığında ASELSAN, MİLDEN çalışmalarına azami destek verecek şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu kapsamda en önemli tecrübe hâlihazırda sürdürülen Yeni Tip Denizaltı ve Preveze Yarı Ömür Modernizasyonu projelerindeki katkılarımızla kazanılmaktadır.
Bugün itibarı ile, denizaltılarımızın uydu muhabere yeteneğini de kapsayan entegre muhabere imkan ve kabiliyetleri yetkinliğimiz dahilindedir. Ayrıca sensör-savaş yönetim sistemi-silah zincirinde denizaltıların en önemli sensör grubunu oluşturan akustik sensörlerin sinyal işleme yetenekleri de dahil olmak üzere üretimi ile MİLDEN’in tüm sonar sistemi milli olacaktır. Denizaltı elektromanyetik sensör grubunun tüm ihtiyaçları ASELSAN Radar ve EH sistemleri ile karşılanabilecektir. MİLDEN’in seyir güvenliği WECDIS/İz Masası ve İskandil sistemlerimiz ile sağlanabilecektir. Kuşkusuz küresel pazarda da yer almaya başlayan ASELSAN öz savunma sistemleri (soft/hard kill) MİLDEN’in güvenliğine önemli katkı sağlayacaktır.
Belirtilen yeteneklerimize ilave olarak MİLDEN özelinde, denizaltının bekası için kritik önemde olan iz yönetimi (akustik, elektromanyetik, v.b.), ana motor ve optronik direk gibi teknolojileri üzerindeki çalışmaları ile ASELSAN denizaltı savaş sistemi sorumluluklarını bir bütün olarak yüklenme ve MİLDEN yeteneklerini üst seviyelere taşıma motivasyonları ile hareket etmektedir.
MİLDEN Türk Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarının milli yetenekler kapsamında azami karşılayacak ve yeni tip denizaltı inşasından sonra, Preveze ve devamında Gür sınıflarının hizmet dışına çıkış zamanlarına uygun olarak, bu amaç ve zaman kısıtları ile tasarlanmalı ve yürütülmelidir. MİLDEN in ihracatı bu temel duruşun önüne geçmemelidir. Bu amaç başarıldığında, özellikle yakın ve uzak doğuda teknoloji ve siyasetimiz ile güven ilişkisi kurduğumuz dost devletlerin kendiliğinden bir pazar oluşturacağını beklemek yanlış olmayacaktır.
Öte yandan dost ülkelerle konsorsiyum oluşturarak MİLDEN’in beraber tasarlanması, üretilmesinin maliyetleri aşağıya çekeceğini ve ihracatımızı artıracağını değerlendirmeliyiz. Bu kapsamda ilgili ülkeler ile resmi görüşmelere bir an önce başlanmasının yararlı olacağını düşünmekteyiz.

Dz. Kd. Alb. (E) Bülent Hamzaoğlu / YALTES A.Ş Programlar Direktörü
‘Tüm özellikleri gizli olacak MİLDEN ürünlerine karşı tedbir geliştirmek kolay olmayacak’
MİLGEM projesinin her aşamasında yer almış birisi olarak MİLDEN projesinin başarıyla devam eden MİLGEM projesi dinamiklerinden yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu kapsamda, proje modeli olarak Dz.K.K.lığı Dizayn Proje Ofisi liderliğinde ancak MİLGEM ve devam eden milli projeler ile olgunlaşmış olan savunma sanayi firmalarının da etkin olarak yer alacağı bir tasarım fazı ile platformun geliştirilmesi ve mutlaka İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) imkanları ile havuz deneylerinin ve optimizasyonun Türkiye’de yapılması gerektiğine inanıyorum.
Denizaltı için kritik olan batarya ve tahrik motoru geliştirme faaliyetlerinin mümkünse yerli, mümkün olmadığı durumdaysa Kore, Japonya ya da Çin gibi ülkeler desteği ile sürdürülmesi gerekli.
Savaş Yönetim Sistemi’nin bu alanda tek yerli ve milli çözümünü oluşturmuş olan TÜBİTAK BİLGEM liderliğinde oluşturulacak endüstriyel konsorsiyum tarafından geliştirilmesi, sensörlerin ise ASELSAN tarafından sağlanması; tüm silahların (Torpito, G/M) AKYA, ATMACA ve benzeri yerli ve milli çözümler olması sayesinde tamamı yerli ve milli olacak bir ürün ortaya çıkması hedeflenmelidir. Aksi çözümler zaten 1970’li yıllardan beri sürdürülen AY, PREVEZE, GÜR ve REİS projelerinden farklı bir durum yaratamayacaktır.
Kısaca, Dizayn Proje Ofisi tarafından savunma sanayi firmaları katkılarıyla geliştirilerek İTÜ imkânlarıyla deneyleri ve optimizasyonu yapılmış bir platformun, fikri ve sınai mülkiyeti Türkiye’de olacak bir batarya ve ana tahrik motoru ile tahrik edildiği; MÜREN Savaş Yönetim Sistemi ve ASELSAN başta olmak üzere Savunma Sanayi firmalarımızın ürünleri olan sensör ve silahlar ile donatılmış bir MİLDEN hayal ediyorum.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız öncülüğünde uzun yıllardır Türkiye’de denizaltı üretim, bakım ve etkin kullanım kültürü bulunmaktadır. MİLDEN projesi ile öncelikle suüstü gemilerine göre daha sofistike olan denizaltı platformu tasarımı kabiliyeti kazanılacaktır. Dizayn Proje Ofisi bu alanda faaliyet gösteren tasarım firmalarının da katkısıyla dünyada sayılı ülkelerin sahip olduğu kabiliyeti Türkiye’de oluşturduğunda sadece denizaltı değil özel maksatlı birçok sualtı aracının da Türkiye’de tasarlanıp üretilmesinin yolu açılacaktır. Bu sayede hâlâ sualtında keşfedilmeyi bekleyen zengin kaynaklara erişim ve Mavi Vatan’dan ekonomik olarak daha fazla yararlanma ülkümüze katkı sağlanacaktır.
MÜREN Savaş Yönetim Sistemi’nin kullanılması ile suüstü platformlarında kullanılan GENESİS ADVENT gibi tam bağımsız ve Türk Deniz Kuvvetleri kullanım konseptine ve eğitim şekline uygun, sürekli güncellenerek her zaman en son teknolojiye dayalı olacak bir Savaş Yönetim Sistemi kazanılacaktır.
Milli olarak geliştirilen ve geliştirilmekte olan silah ve sensörler sayesinde dışa bağımlılık olmayacağı gibi tüm özellikleri gizli olacak bu ürünlere karşı tedbir geliştirmek de kolay olmayacak, denizaltının sürpriz özelliği daha da artacaktır.
Milli batarya ve ana tahrik motoru ile hem performans hem de bakım tutum açısından bağımlılık kalmayacak, ihraç kısıtı olmayacaktır.
MİLGEM ve MİLDEN gibi projelerin öncelikle ülkemizin menfaatleri ve bekası için geliştirilen ve doğrudan ekonomik hedefleri olmayan projeler olduğunu değerlendiriyorum. Dışa bağımlılığın kalmaması ve ülke dâhilinde katma değer yaratması ile bu projeler ekonomik hedefleri sağlamış olmaktadır.
Dünyada hemen her gelişmiş ve kendi gemisini yapar hale gelmiş ulus, ülkesi için en gelişmiş ve üstün özellikli tasarımlar ile gemilerini yaparken aynı gemilerin benzer ve standart özellikteki export versiyonlarını, bu yetenekleri olmayan ülkelere satmaktadır. Bizim de MİLGEM ve MİLDEN gibi hedefi vatan savunması olan gelişmiş ürünlerden edinilen tecrübe ile bu ürünlerin dünyadaki benzerleri ile rekabet edecek export versiyonlarını oluşturmamız gerekmektedir.
Müşteri olarak Hazar ülkeleri, Körfez ülkeleri ve Uzak Doğu’da yer alan dost ülkeler öncelikli olarak hedef alınmalı, alternatif olarak da Güney Amerika ülkeleri hedeflenmelidir. Mümkün olduğu takdirde altyapısı olan ülkeler ile teknoloji transferi yoluyla bir kısım üretimlerin ya da nihai tekne montajlarının kendi ülkelerinde yapılması gibi cazibe alanları yaratılmalıdır.

Cem Melikoğlu / Türk Loydu Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
‘Milli Denizaltı’nda sürdürülebilirliğin sağlanması oldukça önemli’
Türkiye, NATO ülkelerinin en doğusunda, Akdeniz ve Karadeniz’in birleştiği bölgede stratejik bir konuma sahiptir. Üç tarafı denizler ile çevrili ülkemizin, adalar dahil sahip olduğu 8,333 km’lik kıyı şeridini ve Akdeniz ve Karadeniz arasında bulunan dar suyolları olan İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı kontrol etmemiz gerekmektedir. Stratejik ve jeopolitik konumu sebebiyle güçlü bir deniz kuvvetine ihtiyaç duyan Türkiye, bu sebeplerle Akdeniz’in en büyük denizaltı filosunu işletmektedir.
Ortadoğu gibi zorlu bir coğrafyada, geçmişte savunma için silah, tank, uçak bekleyen ve çeşitli ambargolara maruz kalan Türkiye, onlarca yıl Batı’nın silah ambargolarıyla boğuşmuştur. Parasıyla satın almak istediğimiz silahlar için hep bir engel çıkarılmış, sonu gelmeyen şartlar öne sürülmüştür. Politikalar çatıştığında, silah satışı hep bir tehdit olarak Türkiye’nin karşısına çıkarılmıştır.
Denizaltı filomuzda mevcut gemilerin yerli üretim ancak yabancı dizayn olduğunu biliyoruz, fakat MİLDEN projesi ile bu durum değişecektir. Projede, azami oranda yerli savunma sanayi katkısı sağlanarak, yurtiçi imkân ve kabiliyetlerin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, MİLDEN kapsamındaki denizaltıların inşası Türkiye’de ve milli imkanlarla gerçekleştirilecektir.
MİLDEN projesinde inşa edilecek olan denizaltılarda, geçmişte yurtdışından elde edilen teknoloji ve bilgi paketinden oluşan tecrübe ile Türkiye’de üretilmesi ve kullanılacak teçhizat ile makinelerin anlaşma sağlanan yerli firmalar tarafından tedarik edilmesi planlanmaktadır. MİLDEN projesine ait tüm elektronik aksam ve sensörler ile askeri yazılımlar yerli üreticiler tarafından geliştirilirken, gene yerli bir çok firmadan elektrik kabloları, bağlantı elemanları gibi malzemelerle çelik sac ve profil tedarik edilecektir.
Projenin tamamlanmasının ardından, Türkiye havadan bağımsız tahrik sistemli denizaltı dizayn kabiliyetine ve yeni teknolojiyle denizaltı inşa kabiliyetlerine sahip olacaktır.
Geçmişi çok eskilere dayanan denizaltılar; özel eğitimle yetiştirilmiş, profesyonel görev anlayışı ile donatılmış personel tarafından sevk ve idare edilen stratejik bir savunma araçlarıdır. Denizaltıların temel yeteneklerini belirleyen kriterler; harekât alanı, çoklu görevler ve teknolojik yeterlilik olarak tanımlanmaktadır. Teknolojik yeterlilik; milli imkânlarla teknolojik yeterliliğin buluşturulması denizaltı inşa faaliyetlerinde hayati önemi sahiptir. Bu kapsamda materyal olarak sürdürülebilirliğin sağlanması için; bakım kolaylığı, temin edilmesi kolay sistem ve silahların tercihi, sahil ve gemi yedeklerinin milli imkânlarla desteklenebilmesi, iyileştirme ve geliştirmeye açık olması ana kriterler olarak ön plana çıkmaktadır.
Türk savunma sanayi sürekli olarak gelişmekte ve ekonomik olarak büyümektedir. Savunma ve havacılık sanayi artık sadece Türkiye’nin ihtiyaçlarına odaklanmanın ötesinde, yurtdışı pazarlara da açılma ve yayılma olgunluğuna ulaşmıştır. Son yıllarda ortaya çıkarılan ürün ve hizmetlerimize, birçok ülkeden talep gelmeye başladığını görüyoruz.
Son yıllarda sektörel bazda ihracat verileri göz önüne alındığında da büyümede ilk sırada savunma ve havacılık sanayi yer almaktadır. Ancak günümüz savunma sanayi anlaşmalarında hiçbir ülke sadece alım-satım için masaya oturmamaktadır. Savunma sanayisi ihracatında klasik pazarlama metotlarının ötesinde unsurlar bulunmakta ve finansman sağlanması, uluslararası konjonktür ve ikili ilişkiler, ülke algısı gibi bir dizi faktör ihracatta belirleyici hale gelebilmektedir. Artık tüm anlaşmalar, ülkenin ekonomisine, teknolojisine katkı beklentisi içinde imzalanmaktadır. Bu sebeple teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarına ağırlık vermemiz gerekiyor.
Bizler diğer ülkeler ile ilişki içinde iken daha önce bize yapılan muamelenin neler olacağını gösterirken, bizim anlayışımızın değişik olduğunu çok açık izah etmemiz gerekiyor. Sahada gösterdiğimizin de reklamını iyi yapabilmeyiz. Bu da etkin bir pazarlama stratejisi ortaya koymamız gerektiğini gösteriyor. Hazırlanacak uzun vadeli stratejik planlar ile ülkeler bazında hangi ürünlerin öne çıkarılacağını enine boyuna tartışmak, parça yapımından bir adım öteye geçerek tasarım aşamasında projelere girip entelektüel kabiliyetleri de işin içine katmamız gerekiyor.
Bazı Türk savunma sanayi firmalarımız ile tersanelerimiz, yurtiçinde kazandıkları tecrübelerini yurtdışında da sürdürme hamleleri sonucu, yakın dönemde birçok kıta ve ülkede iş geliştirme faaliyetlerini somut ortaklıklara dönüştürme başarısını gösterdi. Özellikle Savunma Sanayii Başkanlığı ve ilgili kuruluşların liderliği ile savunma sanayinin yurtdışı tanıtım, iş geliştirme ve işbirliği faaliyetlerini destekleyecek projeler yürütülüyor. Bu çalışmalar ile Pakistan, Malezya, Türkmenistan, Katar gibi dost ülkelere yapılan savunma sanayi projelerinde artış göze çarpmaktadır. MİLDEN projesi ile hâlihazırda savunma sanayi ihracatı yaptığımız ülkelere ilaveten yeni pazarlara açılabileceğimizi düşünüyoruz.

Mehmet Görgülü / HAVELSAN Komuta Kontrol Savunma Teknolojileri Programlar Direktörü
‘MİLDEN derin denizlerin hâkimi olmaya aday bir platform olacaktır’
Denizaltılar sahip oldukları sessizlik ve gizlilik özellikleri nedeniyle “asimetrik güç” olarak da tanımlanırlar. Kendilerinden çok daha yüksek silah gücüne sahip birçok suüstü gemisine karşı, düzenli ordulara vur kaç taktiği uygulayan özel kuvvetler gibidir.
Türkiye bu stratejik önemi yüksek platformları aslında yaklaşık 55 senedir overhol etmekte ve yaklaşık 37 senedir de Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda üretmektedir. Burada milli denizaltı söylemindeki esas vurgu artık tasarımı da Türkiye’ye ait olan bir denizaltı inşa etmek üzerinedir.
Bir ülkede tasarım gücünü oluşturmak, hem işinin ehli yeterli sayıda mühendislere, hem gerekli alt yapıya hem de bu mühendislik gücünün gemi inşa metodolojisi çerçevesinde organize bir şekilde çalışmasına bağlıdır. Burada ülkedeki birçok farklı disiplinde çalışan yan sanayinin oluşturulması, üniversite ve diğer araştırma kurumlarının da projeye dâhil olması çok önemlidir. Ülkemiz milli tasarım sürecini, suüstü askeri gemi inşasında MİLGEM gemisi başarıyla sonuçlandırmıştır. Şimdi bu tecrübe bir üst sınıfa atlayarak, çok daha karmaşık ve teknolojik bir platform olan denizaltılar için kullanılacaktır.
MİLGEM’de olduğu gibi Milli Denizaltı serüveni de aniden ortaya çıkmamıştır. Bu geldiğimiz seviye aslında Devletimizin, kelimenin tam anlamıyla, ilmik ilmik ördüğü, her aşaması planlı bir sürecin sonucudur. Bu planlı sürecin son aşaması da halen Savunma Sanayi Başkanlığı’nın yürüttüğü ve ‘teknoloji transferinin sözleşmenin ana odak noktası olan, Yeni Tip Denizaltı Projesi (REİS sınıfı denizaltıları) sözleşmesidir. Bu proje sayesinde yerli sanayinin katkısının artırılması, elektronik kartların yerli üretimi, denizaltı tasarımı kabiliyetinin oluşturulması, savaş sistemlerinin milli hale getirilmesi konularında birçok yerli firmamız da görev almıştır. Bu kapsamda HAVELSAN da tüm denizaltı savaş sistemi tasarımı ve komuta kontrol sistemlerinin geliştirilmesi konusunda görev verilmiş bir firmadır.
Bugün itibarıyla denizaltının tüm savaş yönetim sistemi ve torpido atış kontrol sistemlerinin tasarım, geliştirme ve üretimi HAVELSAN tarafından yapılabilmektedir. Nitekim bu yetkinlik Pakistan deniz kuvvetlerine ait AGOSTA sınıfı denizaltılarda komuta kontrol sisteminin tasarımı, silah-sensör sistemleri entegrasyonu ve tamamı HAVELSAN mühendisleri tarafından geliştirilmiş savaş yönetim sistemi yazılımı ile ihracat edilmiş durumdadır.
Denizaltıların ana silahı sualtında kilometrelerce uzaktan güdebildikleri torpidolardır. MİLDEN’in sahip olacağı torpidonun da milli olarak geliştirilen AKYA torpidosunun olacağı, uzun menzilli sualtından havaya atılan güdümlü mermisinin de yine milli olarak geliştirilmiş olan ATMACA güdümlü mermisinin denizaltıdan atılacak versiyonu olacağını söylemek bir kehanet değildir. Bu tür silahların komuta kontrol sistemlerine entegrasyonu konusu da zaten ulaşılmış olan bir yeteneğimizdir.
MİLDEN, havadan bağımsız tahrik sistemleri ile günlerce dalmış durumda kalabilecek olması, sahip olacağı alçak frekans akustik sensörleri, yüksek çözünürlüklü gece ve gündüz görüş imkânına sahip periskopları, elektronik harp sistemleri, düşük çıkış güçlü radarı ve yüksek sessizlik seviyesi ile derin denizlerin hâkimi olmaya aday bir platform olacaktır.
MİLDEN, Türkiye’nin araştırma kurumları, üniversiteleri ve firmalarını savunma sanayinde bir üst lige taşıyacak ve tek başına Türkiye’nin en büyük savunma ihracat potansiyeline sahip bir platform olacaktır. Denize kıyısı olan Türkî ülkelerin, Akdeniz’e kıyısı olan Afrika ülkelerinin ve en önemlisi de Türkiye’nin doğu ve uzak doğusundaki birçok ülkenin ihracatta en yüksek potansiyel ülkeler olacağını söyleyebiliriz.

Tuğamiral (E) Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu / 2005-2009 Gölcük Tersanesi Komutanı
‘Zaman Milli Denizaltı dizayn ve inşa etme zamanıdır’
MİLDEN artık bir hayal değil gerçekleştirilebilecek bir hedeftir. Denizaltı (D/A) stratejik bir silahtır. Ülke bekasında son derece etkili ve gereklidir. “Savunma denizden başlar” yaklaşımının en önemli dayanağıdır. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde jeopolitik olarak mutlaka elde bulunması gereken, Mavi Vatan gerçeğinin jeostratejik unsurudur denizaltı. Bu nedenle; Cumhuriyet kurulduğundan beri önemi ve etkisi giderek artan ve bugün ülkemizin ve Deniz Kuvvetlerimizin göz bebeği olan denizaltı filomuz, değişen harekât ihtiyaçlarına uygun milli D/A’lar ile donatılmalıdır.
İstanbul Tersanesi’nde (Haliç-Taşkızak) 1886’da başlayan bu topraklardaki D/A inşa serüveni Cumhuriyet Dönemi’nde Taşkızak ve Gölcük Tersanesi Komutanlıkları’nda (1937-1946) Alman dizaynı denizaltıların inşasıyla devam etmiş ve bugün Pîrîreis sınıfı Havadan Bağımsız Sevk Sistemi ile, sualtında uzun süre kalabilme özelliğine sahip modern Yeni Tip D/A inşa edebilme kabiliyetine ulaşılmıştır. Artık zaman, bu bilgi birikiminin ve kendi ürettiğimiz bilginin, ulusal teknolojiye dönüştürülerek, tamamen ulusal kaynaklardan (işte bu benim hayalim) yararlanılarak, milli denizaltı dizayn (diğer hayalim) ve inşa etmek zamanıdır.
Her endüstriyel üretim dizaynla başlar. Bu nedenle, kazanılması düşünülen denizaltının yerli ya da yabancı olması dizaynın orijinalliğine bağlıdır. Ben tasarım sözcüğünün dizayn kavramının tam karşılığı olmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle tasarım yerine dizayn kelimesini yeğlemekteğim (televizyon gibi). Bu topraklarda yüzyılı aşkın bir süredir denizaltı inşa edilebilmektedir. Bu kabiliyetin en önemli kaynağı da tartışmasız Gölcük Tersanesi Komutanlığı’dır (GTK). Her ne kadar şanlı Yavuz zırhlısının onarımı amacıyla kurulmuş olsa da (1926) GTK, kuruluşundan yaklaşık on yıl sonra denizaltı inşa etmeye başlamıştır. Bugün dünyada D/A dizayn ve inşa edebilen ülke sayısının -nükleer denizaltıları ayrı tutarsak- bir elin on parmağı kadar bile olmadığını biliyoruz (Almanya, İtalya, İsveç, İspanya, Japonya, G. Kore, K. Kore, İran). Nükleer D/A’ları da dikkate alırsak bu sayı 14 olmakta (ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya, Hindistan). O zaman biz de madem D/A inşa edebiliyoruz (bu güne kadar tamamlanan 11 adet, devam eden 6 adet yeni tip D/A), dizayn da edebilmeli ve 15’inci ülke olarak bu ülkelerin arasında yeralmalıyız. Aslında D/A dizayn çalışmaları, işte bu yaklaşımla; Gölcük Tersanesi Komutanlığı vizyonu doğrultusunda (…D/A gemilerinin dizayn ile inşa ve onarımlarında uluslararası alanda öncü tersane olmak…) “Hedefimiz Milli Denizaltı (MİLDEN) Dizaynını Yapmaktır” sloganıyla hedef belirlenerek Şubat 2009’da başlamıştır.

GTK’da Dizayn Ofisi’nin duvarında asılı olan slogan
İşte bu hedef büyük harflerle yazılarak tersanenin Dizay Ofisi’nin duvarına asılmıştır. Bu yazının hâlen orada asılı olduğunu umarım. Bu şekilde ateşlenen D/A dizayn potansiyeli, fiile dönüştürülmeye başlanmıştır. Burada şu tesbiti mutlaka yapmak gerekir. Biz ne kadar D/A dizaynını biliyoruz; ya da neyi bilmiyoruz? Bu sorulara mutlaka gerçekçi cevaplar bulunmalıdır. Bu güne kadar gerçekleştirilen D/A inşa projeleri kapsamında yurtdışı firmalardan alınan eğitimlerden kazanılan bilgi birikiminin bir araya getirilerek, mevcut birikim çarçur edilip yitirilmemelidir. Milli D/A dizaynı Türkiye’nin tüm ilgili kurum, kuruluş ve özel sektör girişimlerinin konsolidasyonu ile yani Türkçe’siyle “birlenerek” gerçekleştirilmelidir. Bir diğer tesbit ise bilhassa yüksek öğretim kurumlarımızda D/A dizayn ve inşası konusunda yararlı/kapsamlı eğitim-öğretimin ne düzeyde olduğunun bilinmesidir. Yeterli midir, yetkin midir? Üniversitelerimizde birkaç Y/L veya doktora çalışması dışında kapsamlı çalışma bulunmamaktadır. Bu açık, Universityy Collage London (UCL)-İngiltere olmak üzere sertifika programları açan kurumlardan alınan eğitimlerle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle; Pîrî Reis Üniversitesi 8’inci Yarı Yılı’nda UCL ile benzer bir programın yürütüldüğü Denizaltı Dizaynının Temelleri isimli ders açılmıştır. Konuyla ilgili diğer üniversitelerimizin de benzer girişimlerde bulunması bir zorunluluk olacaktır.
Sonuç olarak (şimdilik); kimse dışlanmadan, tecrübe ve bilgi birikimi bir kenara bırakılmadan, ben bilirim-o bilmez demeden, tüm bileşenlerinin katılımıyla oluşturulacak bir MİLDEN Dizayn ve İnşa Stratejisi geliştirilmeden işe başlamak, sonunda hüsrana neden olabilir. Ana hedef önce “Milli Dizayn ve Entegrasyon” olmalıdır. Gerisi teferruat…

Özgür Cankara / Meteksan Savunma Genel Müdür Yardımcısı
‘MİLDEN ile daha gelişmiş bir platform tasarlamak mümkün’
Yabancı ülke karasularında bile gizlilik içinde faaliyet gösterebilen denizaltılar, deniz kuvvetleri için en önemli güç unsurudur. Bu sebeple daha sessiz denizaltılar tasarlamak üzere NATO ülkeleri, Rusya ve Çin’in ciddi çalışmalar yaptığını biliyoruz. Ülkemiz henüz kendi milli denizaltısını tasarlamamış olsa da denizaltıların yerli imkânlar ile inşası ve mevcut denizaltılarımızın modernizasyonu konusunda oldukça tecrübeliyiz. Hatta yurtdışında denizaltı modernizasyonu projesi yapma başarısı da gösterdik. Böyle bir bilgi birikimi, tecrübeli işgücü ve deneyimli bir endüstri ekosistemi olunca doğal olarak bir sonraki adım kendi milli, özgün denizaltımızı yapmak oldu ve MİLDEN projesi başlatıldı. Fakat MİLDEN’i oluştaracak tüm kritik sistem ve alt sistemlerin de milli imkânlar ile geliştirilmesi gerekiyor. MİLDEN projesinin, tasarım faaliyetleri dâhil ilk platformunun 15 yıl civarında ortaya çıkacağını ve 40 yıl kadar faal olacağını düşünebiliriz. Şimdiden o yılların operasyonel ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçları karşılayabilecek teknolojileri hayal etmemiz gerekiyor. İlgili Ar-Ge yatırımlarını şimdiden başlatmaya ihtiyacımız var. Çünkü bir deniz platformunun tasarımın ilerleyebilmesi için sahip olacağı sistem ve alt sistemlerin de yüzde 80 oranında belli olması gerekiyor. Bu sistemlere ait temel girdilerin optimizasyonu ile platform tasarımı şekilleniyor. MİLDEN denizaltımızın sahip olması gereken önemli özelliklerden birisi sessizliktir. Ayrıca, sonar soğurucu malzemelerle kaplı olması da önemli çünkü o günler geldiğinde çok daha güçlü sonar sistemlerine ve sensör ağlarına karşı fark edilmeden harekât yapabilir olmalıdır. Bir diğer konu da son yıllarda sualtında da başlayan insanlı-insansız platformların birlikte çalışması eğilimidir. MİLDEN’in insanlı ana platformu içinde yer alan ama birtakım yüksek riskli operasyonlarda kullanılacak insansız sualtı platformlarına da sahip olacağını hayal ediyorum.
Denizaltı platformlarının inşa ve modernizasyon faaliyetlerine katkıda bulunan değerli bir endüstrimiz var. Meteksan Savunma da bu şirketlerden bir tanesidir. Bence endüstri ekosisteminin MİLDEN tasarım sürecine en baştan dâhil edilmesi güncel teknolojilerin tasarım sürecine yansıtılabilmesine destek olacaktır. Denizaltılarda, hepsi farklı işlevleri yerine getiren ve birbirleri ile entegre çalışan çok sayıda sonar sistemi bulunuyor. Meteksan Savunma olarak ana faaliyet alanlarımızdan bir tanesi olan bu sonar sistemlerini ve bunların gemi içi elektronik birimlerini milli imkânlar ile yapabiliyoruz. Ayrıca 20 yıl sonrasının oyun değiştiren teknolojilerinin sualtında kullanımına yönelik de çalışmalar yapıyoruz. Örneğin, fiber optik teknolojilerinin akustik algılayıcılarda kullanımı tüm dünyada geleceği şekillendirecek önemli bir konsept olarak görünüyor. Yüksek hassasiyet, küçük boyut, düşük ağırlık, elektromanyetik etkilere dayanım gibi avantajları ile bu teknoloji ön plana çıkıyor. İlk fiber optik akustik algılayıcı prototiplerini ürettik ve bunları sahada geliştirmek üzere çalışmalar yapıyoruz. Bu sebeple MİLDEN projesi olgunlaştığında sonar sistemlerinin milli ve yerli imkânlar ile yapılması konusunda bir sıkıntı yaşanmayacaktır.
Bazen bir platformu ya da ürünü en son yapıyor olmanın avantajları da oluyor. En son teknolojileri kullanarak ve mevcut platformlardan alınan dersler ile daha gelişmiş bir platform tasarlamak mümkün oluyor. MİLDEN projesi de bittiğinde fiyat/performans avantajları ile çevre coğrafyada ve politik olarak yakın olduğumuz ülkelerde fırsatlar yaratabileceğimize inanıyorum. Üstelik denizaltı platformları söz konusu olduğunda dünyada çok daha az sayıda üreticinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu da zamanı geldiğinde bir avantaj olacaktır.

Semih Zorlu / Seft Dizayn ve Mühendislik Genel Müdürü
‘Kaybedilen zamanın telafisi yok, daha hızlı hareket etmeliyiz’
Gölcük Tersanesi çıraklık okulundan yetişen aile büyüklerimin, çocukluk yıllarımdan bugüne anlattığı hikayelerle büyümüş biri olarak MİLDEN projesini duymak büyük bir mutluluk benim için.
Aslında “Nasıl bir MİLDEN hayal edilmeli” diye artık sormamalıyız, MİLDEN’i yıllardır hayal ediyorduk biz, artık gerçeğe dönüştürmeliyiz. Biran evvel gerçeğe dönüşmesi için daha hızlı hareket edebileceğimiz bir yapı oluşturmalıyız. Tasarımından tedarikine, üretim süreçlerinden teslimine kadar değerlendirmeli; son yıllarda askeri tersanelerimizin “MİLGEM” projesinden, özel sektördeki tersanelerimizinse “LCT, LST, LPD, MOSHIP, KURYED, SGAK, YTKB ve DİMDEG” projelerinden elde ettiği tecrübelerden hareketle doğru ve hızlı bir tedarik metodu tayin etmeliyiz. Çünkü; 1886’da ilk denizaltısını inşa etme başarısını gösteren ecdadımızın ardından, 1925’te kurulan Gölcük Tersanesi’nde pek çok farklı engel sebebiyle 1944’te ancak tamamlanabilen yurtdışı dizayn ve malzeme paketi ile YILDIRAY denizaltısını inşa etmişiz.
Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, yine yurtdışı dizayn ve malzeme paketi ile denizaltılar inşa ediyor olmamalıydık. Kaybedilen zamanın telafisi yok ancak daha hızlı hareket etmemiz gerçeği ortada…
MİLDEN, ülkemizin vizyonuna ve Deniz Kuvvetlerimizin farklı sahalar için belirleyeceği harekât konseptlerine uygun olmalı. MİLDEN tasarımına geçilmeden önce, yeni teknolojiler ve değişen dünya düzenine göre harekât felsefemizin gözden geçirilmesi ve denizaltılarımıza verilecek görevlerin belirlenmesi şart.
Harekât ihtiyaçlarımıza göre belki de 3 veya daha fazla farklı tipte; boyutları, özellikleri ve tonajı farklı denizaltı tasarımları aynı anda çalışılmalı. Kesinlikle tüm operasyonların ve tüm çözümlerin yüklendiği tek ve sabit bir tip düşünülmemeli. İnsansız, savunma, karakol, denizaşırı vb. pek çok kavramlar ayrı ayrı değerlendirilmeli ve farklı denizaltı tipleri oluşturulmalı.
MİLDEN’de kullanılacak ekipmanlar ve inşa teknikleri ile ilgili kısa, orta ve uzun vadede yerlileştirme planları hazırlanmalı. Böylelikle, ülke ihtiyacımızı karşıladıktan sonra –hiçbir engel olmadan- dost ülkelere ihracatını gerçekleştirebilelim.
Bu şekilde ilerlediğimiz takdirde “potansiyel müşteriler kim olabilir” diye düşüncelerimizi sınırlandırmamıza gerek kalmayacak, tüm dünya donanmaları bizler için bir “potansiyel” olacaktır.

Sina Akosman / Alfa Mimarlık Genel Müdürü
‘Üretimde mükemmele ulaşmak için katkı sağlayacak’
MİLGEM projesinin Türkiye’deki savunma sanayinin gelişmesi ve bölgedeki varlığının hissedilmesi için ne anlama geldiğini, çevre ülkeler ve dünya güçleri ile günümüzde yaşananlardan daha iyi anlıyoruz. Belki de MİLGEM projesinin ilk adımlarını atan o günün karar vericileri dahi bugünkü  konjonktürel gelişmeleri tahmin etmemiştir.
Buradan edinilen tecrübe bize göstermiştir ki bu tarz projelerin artması ve dışa bağımlılığın azalması Türkiye’nin önceliklerinden olmalıdır. Bu kapsamda düşünüldüğünde MİLDEN projesi de diğerleri gibi bölgedeki savunma gücümüzü göstermek ve dışa bağımlılığımızı azaltmak, yerli katkı payını artırmak için çok önemli bir proje olarak görünmektedir.
Elbette ben bir mimar olarak savunma sanayi projelerinin askeri ve politik yönlerini değerlendirecek durumda değilim fakat yerli katkı payının artırılması ve üretimde yan sanayinin güçlendirilmesi için bu tarz ileri teknoloji isteyen projelerin gerekliliğinden bahsedebilirim. MİLDEN projesi gibi yüksek teknoloji, birikim ve hassasiyet isteyen projelerin Ar-Ge alışkanlığının gelişmesi, büyükten küçüğe tüm parçaların üretiminde gösterilmesi gereken ustalığın toplumda bir bilinç yaratması, eğitim seviyesinin artması ve üretimde mükemmeli arayan ileri medeniyet seviyelerine ulaşılmasında büyük katkı sağlayacağı bir gerçektir.
Savunma sanayi projelerinin gerek tasarımını gerekse platformlarının üretimini yapabilen sayılı ülkelerden olabilmek kuşkusuz bizim gibi bu sektöre hizmet veren kuruluşları da tecrübelendirecek ve firma bazında da dünyaya açılma fırsatı getirecektir. Bu da ihracatın önünün açılmasını sağlayacak ve kalkınmayı artıracaktır.

Şükrü Ergün / Jotun Türkiye Genel Müdürü, Doğu Avrupa ve Orta Asya’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı
‘Milli Denizaltı’nın ömrü 40 yıl olarak hedeflenmeli’
Askeri projeler ve deniz platformları çok özel yatırımlar. Ülkemiz bulunduğu coğrafyanın dinamikleri gereği güçlü bir donanmaya sahip olmak zorunda. Milli gemi projeleri ve sonrasında geliştirilen destek gemileri projeleri Türk Donanması için önemli bir dönüm noktasıdır. Yeni Milli Denizaltı projesi de bu bakımdan stratejik bir öneme sahip. Türkiye kendi imkân ve kaynakları ile savaş gücünü geliştiriyor ve büyük bir özgüven inşa ediyor. MİLDEN bu bakımdan önemli atılım olarak görülmeli.
Denizaltıların donanma filolarında kullanılma sürelerinin 30-35 sene olduğunu düşünüyoruz. Askeri gemiler her zaman ticari gemilerden daha uzun bir kullanıma sahiptir. Yeni denizaltılarımızda bu süre 40 olarak hedeflenebilir. Deniz gibi en zorlu ortamlarda çeliği en etkin koruyabilecek boya sistemine sahibiz. Uzun dönemli koruma sağlayan ürün portföyümüzün yanı sıra, tecrübeli teknik servis hizmetimiz ile; denizaltı gibi çok özel deniz araçlarının kullanım ömrünü uzatabiliyoruz.
Ülke olarak hedefimiz, gizliliği ve takibi mümkün olduğunca zor olabilecek teknolojik donanıma sahip bir MİLDEN olmalı. Sualtında kalış süresi ne kadar uzun olursa görevini yerine getirmesi ve geri dönmesi o kadar kolay olabilecektir. Jotun olarak, sualtında çok fazla süre geçiren araçlara uzun dönemli koruma sağlayarak, kullanım süresine katkıda bulunmak bizim öncelikli hedefimiz. Aynı zamanda Milli Savunma Sanayimize de katkı sağlayarak milli görevimizi yerine getiriyoruz.
Öncelikle milli bir denizaltından bahsediyorsak; tasarımdan kullanıma kadar olan her aşamasında olabildiğince yerli kaynaklardan yararlanmalıyız. MİLDEN projesi ile birlikte; Türk Donanması’nın bir Ar-Ge platformu oluşturulmalıdır. Bu oluşum; ülke sanayisi, yatırımcıları, akademisyenleri ve mühendisleri bir araya getirerek, Türk Donanması’nın geleceğini planlayabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Bir diğer önemli husus da Donanma kendi milli denizaltısını inşa ederken, kendi standartlarını oluşturma fırsatını kendisine vermelidir. Halihazırda kullanılan standartların güncellenmesi, ülkemiz şartlarına ve Donanma’nın ihtiyaçlarına göre tasarlanması bu projede önemli bir fırsat olacaktır.
Türkiye hem sanayisi hem de askeri deneyimi ile dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri. MİLDEN’in yapımı ile birçok ülkenin askeri ihtiyacına cevap verebilecek çözümler üretebileceğimize inanıyorum. MİLDEN çok önemli bir askeri proje olmakla birlikte; birçok askeri çözümün ihracatına da ön ayak olacaktır.

Bunu Paylaşın