Montrö Sözleşmesi’nin önemi

MDN İstanbul

Geçtiğimiz haftayı neredeyse her günü yeni bir gündeme uyanarak geçirdik. Bunlardan birisi de Montrö Sözleşmesi oldu.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Habertürk TV’de Muharrem Sarıkaya ile Serap Belet’in sorularını cevaplandırdığı programda, Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının Anayasa’ya aykırı olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği uluslararası anlaşmadan kararname ile çıkabileceğini, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebileceğini dile getirdi.

İlginizi çekebilir:  ‘Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’nin kuzey kalesidir’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2018 tarihinde yayımladığı 9 Numaralı Kararname ile kendisine uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisi tanımıştı.

Bu konu özelinde Ocak 2020 sayımızda yer alan ve Doç. Dr. Jale Nur Ece’nin o dönem sıcak gündem olan ‘Kanal İstanbul’ projesini ve bu projenin Montrö Sözleşmesi’ne olası etkilerini MarineDeal News için değerlendirdiği yazısını bir kez daha hatırlatmak istedik.

Karadeniz’de satranç oyunu: Montrö Sözleşmesi’nin önemi ve ‘Kanal İstanbul’ açısından değerlendirilmesi

İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’ndan oluşan Türk Boğazları tamamıyla Türk egemenliği altında olan uluslararası deniz taşımacılığına açık bir su yoludur. Türk Boğazları, Türk iç sularının bir parçası olarak Montrö Sözleşmesi’nde tespit olunan geçiş serbestisinin özüne dokunmamak şartıyla Türk iç suları rejimine tabidir (Demir, 2018: 333). Türk Boğazları; Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin ticaret güzergâhı üzerinde yer alması; Hazar Havzası ve Orta Asya petrollerinin ve doğal gazının dünyaya transfer edildiği bir enerji geçiş yolu ve de bir güvenlik koridoru olması nedeniyle jeostratejik ve jeopolitik yönden oldukça önemi haizdir.

Türk Boğazları’ndan hem ticari hem harp gemilerinin uğraksız geçişi 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Sözleşmesi’nin öngördüğü şartlar çerçevesinde düzenlenmiştir. Montrö Sözleşmesi ile; Lozan Antlaşması ile kurulmuş olan, kendi toprakları ve Boğazlar üzerinde Türkiye’nin egemenliğini tamamen ortadan kaldıran “Uluslararası Boğazlar Komisyonu” kaldırılmış, askersiz duruma getirilen Boğazların her iki kıyısında Türkiye’nin asker bulundurabilmesi kabul edilmiş, Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılmıştır. Türkiye Montrö Sözleşmesi sayesinde taraf olmadığı 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabi olan diğer boğaz kıyıdaş ülkelere uygulanan kıyı devletinin yetkilerini kısıtlayan “açık denizin veya bir münhasır ekonomik bölgenin bir bölümü ile açık denizin veya bir münhasır ekonomik bölgenin diğer bölümü arasında uluslararası seyrüsefer… 

Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın