‘Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’nin kuzey kalesidir’

MDN İstanbul

Fotoğraf: MarineDeal News

 

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Habertürk TV’de Muharrem Sarıkaya ile Serap Belet’in sorularını cevaplandırdığı programda, Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının Anayasa’ya aykırı olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği uluslararası anlaşmadan kararname ile çıkabileceğini, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebileceğini dile getirmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2018 tarihinde yayımladığı 9 Numaralı Kararname ile kendisine uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisi tanımıştı.

Tümamiral (E) Cem Gürdeniz, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö Sözleşmesi hakkındaki sözleri üzerine 24 Mart 2021 tarihli bir basın açıklaması yayımladı.
Tümamiral (E) Cem Gürdeniz’in basın açıklaması:

TBMM Başkanı’nın bir TV programında sarf ettiği “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir” ifadesi eğer bir dil sürçmesi veya acele ile söylenmiş değilse Türkiye’nin ve Mavi Vatan’ın geleceğini son derece büyük tehlikelere atan sözlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Lozan Antlaşması’ndan 13 yıl sonra Türk Boğazları Bölgesinin topyekûn egemenliğini geri alan bu sözleşmenin 85 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kaldırılabileceğini söylemek ne hukuk normları ne de Türkiye’nin yüksek ulusal çıkarlarıyla uyuşmaz.

Lozan Antlaşması’nı Cumhuriyet’in omurgası kabul edersek bu omurganın en önemli tamamlayıcı kısmı olan Montrö sözleşmesi sadece Boğazlar’ın egemenliğini geri vermemiş aynı zamanda Karadeniz’de bir güvenlik rejimi tesis etmiştir. Montrö Sözleşmesi bugüne kadar İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve 11 Eylül 2001’e kadar devam eden Soğuk Barış Dönemi ile 2001 sonrası ABD güdümündeki terörle mücadele dönemini başarıyla atlatmıştır.

Bugün de Montrö Sözleşmesi kuzey jeopolitik eksende Cumhuriyet için büyük bir güvence sağlayan, Karadeniz jeopolitiğimizin en önemli beka aracıdır. Bir nevi ‘Kuzey Kalesi’dir. Montrö Sözleşmesi’nin hükümlerine hassasiyetle uyan Türkiye’nin soğukkanlı diplomasisi sayesinde, Batı’nın her türlü kışkırtmasına rağmen 2008 yazında yaşanan Gürcistan-Rusya ve 2014 baharında yaşanan Rusya-Ukrayna krizlerinde Türkiye’yi zora sokacak denizde bir çatışma ve tırmanma yaşanmamıştır.

Türkiye Soğuk Savaş Dönemi’ndeki hassasiyetle Montrö rejimini devam ettirmek zorundadır. Bu bir seçenek değil beka sorunudur. Montrö Sözleşmesi’nin ortadan kalkması Karadeniz’de büyük karmaşa ve bugünün küresel konjonktüründe silahlı askeri çatışma seviyesine çıkabilecek tırmanma koşullarını yaratır.

Değil kendi içimizde Montrö Sözleşmesi karşıtı söylemler, uluslararası ilişkilerimizde sözleşmeyi zora sokabilecek gelişmelere ve emrivakilere karşı dengeli politikalarımız devam ettirilmelidir.

Montrö’den vazgeçen Türkiye emperyalizme hizmet eder. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçlar, KKTC’den; Mavi Vatan’dan vazgeçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eş değerdir.

Bu söylem, okyanusların yüzde yarımından küçük bir alana sahip olan Karadeniz’e, Montrö Sözleşmesi’nin kısıtlamaları nedeniyle istediği tonaj ve tipte savaş gemisi çıkaramayan ABD’yi ve peşindeki emperyalist deniz güçlerini şüphesiz son derece mutlu etmiştir.

Geçmişte de yönetimin benzer jeopolitik intihar girişimleri olmuştur.

Bu söylemin, 1 Nisan 2004 tarihinde KKTC’deki askeri varlığımızın geri çekilmesi ve KKTC’nin sonlandırılarak ABD ve AB tarafından güneyden kuşatılmamızın kapısını açacak Annan Planı’na, KKTC halkının evet demesi için Türkiye tarafından yapılan baskı ve propagandadan farkı yoktur.

Benzer şekilde 8 Nisan 2005 tarihindeki TBMM Başkanının Yunanistan’ın Ege’de kara sularını 12 mile çıkarmasını savaş nedeni sayan 8 Haziran 1995 tarihli Meclis kararının kaldırılması gerektiği yönündeki Yunanistan’ı sevindiren açıklamasından farkı yoktur.

Montrö Sözleşmesi Atatürk’ün dış siyaset dehası ve uluslararası konjonktürün yarattığı fırsatların olağanüstü birlikteliğinin ürünüdür. Son 85 yıldır bu sözleşme sayesinde Karadeniz, her an için bölge dışından gelen 40’tan fazla savaş gemisinin bir barut fıçısına dönüştürdüğü Basra Körfezi olmamıştır. Emperyalizmin batıdan ve güneyden Türkiye’yi kuşatmasına bu sözleşme sayesinde kuzeyden izin verilmemiştir. Karadeniz, Montrö sayesinde denge denizi olmuş, deniz ortamında barış ve istikrar bugüne kadar korunabilmiştir.

Sadece İkinci Dünya Savaşı’nda gerek Mihver gerekse Müttefik devletlerin kendi yanlarında Türkiye’yi savaşa sokmak istemelerinin ve bu konuda büyük baskı yapmalarının asıl nedeninin Boğazlar olduğunu hatırlatmak isterim.

İç politika mülahazaları ile Türkiye’nin jeopolitik geleceği ve bekasını ilgilendiren vazgeçilemez çıkarlarımızın olduğu Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi’nin lafzına ve ruhuna halel getirecek söylemler Girit, Dedeağaç, Güney Kıbrıs, Akdeniz, Romanya ve Bulgaristan’da her geçen gün artan emperyal baskı ve çevrelemenin tepe yaptığı ve hatta ABD Uçak Gemisi USS Eisenhower’ın Girit’te büyük bir gövde gösterisinde bulunduğu şu günlerde son derece talihsiz olmuştur. Türk kamuoyu bu söylemlerin yarattığı büyük beka tehlikesinin farkında olmalıdır.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın