Milli ülkü denizcilik

MDN İstanbul

Kaptan Cihan Çilsaat
Kaptan Cihan Çilsaat, offshore gemilerimizde kendi personelimizin çalışamama sebeplerini değerlendirdiği makalesinde, yakın bir dönemde yüzümüzü farklı alanlardaki offshore çalışmalarına döneceğimize ve bu nedenle İdare’nin gerekli mevzuatları biran önce hazırlamasının önemine dikkat çekiyor.

“Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak benimsemeli ve az zamanda başarmalıyız.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Atatürk’ün bu sözü, üniformamı ilk defa giydiğim ve denizcilik eğitimine başladığım 1997 yılında öğrenim gördüğüm Pendik Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi’nin girişinde, her sabah sıra olduğumuz merdivenlerin karşısına gelecek şekilde yazılmıştı.

Sivil denizciliğe çalışan yetiştirmek adına eğitim veren kurumların sayısı o zamanlar oldukça azdı. Öğrenci kontenjanları ise sınırlı sayıdaydı. Hoca bulmak dahi çok zordu. Günümüzde ise gerek eğitim kurumları gerek yetiştirilen insan kaynağı, denizcilik filosunun büyüme oranından bağımsız olarak, orantısız bir şekilde artmış durumda.

Ne mutlu ki bizim insanımız da artık yabancı firmalarda eskiye göre daha çok çalışma imkânı bulabiliyor. Ama bayrak denkliklerinden dolayı Türk gemi çalışanlarının yurtdışındaki çalışma olanakları hâlâ sınırlanmış durumda. Kendimden örnek vermek gerekirse, 2009 yılında ticari denizcilikten (merchant marine) offshore denizciliğine geçmeye çalışırken çok sıkıntı çektim. Ülkeler kendi offshore sahalarını, kendi kabotaj alanları gibi kullanmak isterler.

Bu durumda işletilen geminin bayrağı dahi önem arz eder. Mesela Kuzey Denizi’nde çalışan birçok gemi, Birleşik Krallık ve Norveç bayraklıdır. Türk kaptan ehliyetime denklik alamayacağım ve Türk pasaportuna sahip olduğum için ya başvurularda en sona atılıyordum ya da hiç sıraya bile giremiyordum. Bu yüzden daha kötü bölgelerde ve daha kötü şartlarda şans bularak süreçlerimi tamamlayabildim.

Dünya denizlerinde seyrederken gördüğümüz platformların, anchor handler gemilerinin, rüzgâr türbinlerinin, jack-up’ların ve inşaat gemilerinin bir gün geldiğinde üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde de görüleceğinden emin olduğum için çıkmıştım bu yola.

Şu an, devletimizin elinde bulunan sondaj gemileri, sismik gemiler ve destek gemileri kendi denizcilerimiz için büyük bir nimet, büyük bir fırsattır. Ticari ve offshore arasındaki farklılıklar büyük olduğu için daha önceki yaptığınız görev ve şartlardan farklı bir başlangıç yapılması normaldir ve de elzemdir. Benim ilk offshore deneyimim, TPAO’nun 2010 yılında kiraladığı Leiv Eiriksson Semisub platformunda olmuştu. Depocu olarak 1 ay kalsam da offshore’un farklılıklarını, oradaki güverte ve makine personelinin nerelerden nasıl başladığını öğrenmek benim için çok önemliydi. Bu yüzdendir ki şu an sahip olduğumuz Fatih Sondaj Gemisi’nde bile, ticari gemilerde kaptan veya ikinci kaptan olmasına rağmen campboss (catering amiri), radyo operatör ve DPO (pozisyon operatörü) olarak görev almış arkadaşlarımız vardır.

Üzücü olan şu ki armatörler ve gemi işletmecileri halen bu alana yatırım yapmamıştır. Her ne kadar biz kendi tersanelerimizde Avrupalı offshore firmalarına modern gemiler yapsak da kendi yatırımcımız bu piyasaya girmeye çekinmiştir. 2015’te yazdığım bir yazıda KKTC’ye çekilen boru hattında, kendi karasularımızda çalışan yabancı bayraklı gemilerden bahsetmiştim. Bugünlerde yine o boru hattında onarım yapılmakta ve yine yabancı bayraklı gemiler yapmaktadır. Skandi Seven (UK), Olympic Challanger (NO) , Levoli Ivory (IT), Asso Ventootto (IT), Asso Ventiquattro (IT).

Muhtemelen devlet içerisinde, bilirkişiler yazışmış ve ‘‘Türkiye’de böyle tip gemi ve bunlarda çalışabilecek Türk personel bulunmamaktadır’’ denmiştir tahminimce. Beş yıl öncesinde olduğu gibi.

Ülke içerisinde yatırımcı olmadığı için devletin kendisi TPAO üzerinden şu anki mevcut enerji gemileri filomuzu kurmuştur. Bu dünyada bir ilktir. Hiç bir ülkede kendi petrol firmasının sahibi olduğu bir sondaj filosu yoktur. Bir ülke daha buna benzer bir girişime başlamıştır, o da Angola’dır.

Dünyadaki uzman sondaj firmalarından biri olan Seadrill ile ortak Sonadrill firmasını kurup kendi sahasında sondajı, kendi devlet firması Sonangol adına yapmaktadır. Angolalı denizcilerin yetiştirilmesine de öncelik verilmiştir. Orada da şu an halen Angolalı kaptan OIM (Offshore Installation Manager), ikinci kaptan, Senior Dynamic Positioning Officer (SDPO) bulunmamaktadır. Fakat gemide bulunan Brezilyalı SDPO, yerel DPO’ların yetiştirilmesinden sorumludur. Normalden fazla sayıda yerel zabitler, gemilerde öğrenip işe hâkim olabilmeleri için yetiştirilmektedir.

Devletler artık, çıkarlarına ve kendi özel isteklerine göre, serbest piyasa-rekabet kurallarını göz ardı ederek canlarının istedikleri başka ülkelere yaptırım uygulayarak küresel ticaret savaşlarını başlatmışlardır.

Çok şükür ki, artık hem devlet hem de millet denizlerinin farkına varıyor, denizlerden zenginleşebileceğimizi idrak ediyoruz. Gaz bulunmasının haberi miktardan ve gazdan çok daha ötedir! Bunun çıkartılması için yapılacak çalışmalar ve saha inşaatı daha çok iş sahası açacaktır. Avrupa devletlerindeki işsizliğin, Kuzey Denizi’nde petrol bulunmasıyla ve enerji sektörünün gelişmesiyle nasıl azaldığını analizlerden rahatça görebilirsiniz. Yani bundan sonra bizim sularımızda daha çok dalış gemisi, daha çok ROV gemisi, daha çok boru döşeyen gemi, daha çok offshore gemileri kullanılacaktır! Yerli yatırımcıların dikkatine…

Ağırlık vermemiz gereken diğer bir konu da bu işin mevzuatıdır. Çalışanların eğitimleri, düzenleri, çalışma periyotları ve yerel personel bulundurma mecburiyetleri gibi konulardır. Bugün Brezilya’daki sahalara giden gemilerde yabancı personelden yerel personele geçişi bildiren kurallar mevcuttur. 2000’li yılların başında işi yeni öğrenen Brezilyalı DPO’lar 2015’ten beri Çin’deki DP kurslarında eğitmenlik yapmaktadır.

Avustralya’da çalışan sondaj gemilerinde neredeyse fazladan bir takım yerel personel bulunmaktadır, kurallar gereği de zorunludur. Bu işlere en rahat giriş yapabildiğimiz Batı Afrika’daki ilanlar bile artık sadece Nijeryalı, sadece Angola vatandaşı diye çıkmaktadır…

Anlaşmasız Brexit’in etkisi Kuzey Denizi’ndeki çalışanları da etkilemektedir. Bu durum, 4 Haziran 2020’de Avrupa Birliği’nin yayımladığı sirkülerde açıkça görülmektedir.

Yani herkes kendi sahasını, kendi çalışanını, kendi milletini korumaktadır!

Bugünlerde sondaj gemilerimizin personeliyle ilgili yazılar çıkmaktadır. Yazının başında da dediğim gibi, ticari ve offshore gemileri farklıdır, personel yapıları da farklıdır. Ticari gemide sadece güverte ve makine personeli vardır. Offshore’da ise bu kişilere ilave olarak projenin gerektirdiği çalışanlar vardır; projenin sahibi firma temsilcileri, projenin teknik çalışanları, hizmet çalışanları gibi… Bu yüzdendir ki denizci olmayan görevlilerin eğitimleri farklılık arz etmektedir. Aşağıda bulunan tabloda IMO’nun mobile offshore unitler için tavsiye ettiği ayrım bulunmaktadır.

Denizci olmayan proje personelinin denizci olan gerçek sorumluların üzerinde yetki kullanılmasının en vahim örneği, “Glomar Java Sea” olayıdır. Hatta bu örnekteki platform sabit demirli iken kaza yaşanmıştır!

Konular bu kadar detaylı olunca güçlü bir Devlet Denizcilik İdaresi’ne ihtiyacımız olduğu açıktır. Denizde çalışma yapan her petrol firmasının mutlaka bir Denizcilik Departmanı vardır. Herkesin her türlü operasyonu bilmesi beklenemez. Bunlar olmayınca da;

– Bayrağınız altında çalışması mümkün olmayan gemi adamlarına süresiz muafiyetler verebilir, çalıştırdığınız yabancıların yeterliliklerinin olup olmadığını fark edemeyebilirsiniz. Hatta onları, eksik sertifikalarını tamamlamaları için yurtdışında kurslara da gönderebilirsiniz.

– Acil Durum Yönetimi kurslarına, zaten bu işi sözde yıllardır yapan tecrübeli yabancıları gönderip bir tane bile kendi adamınızı gönderemezsiniz. Çünkü kimse, ‘‘Kursa yerliler yerine niye yabancılar gider? Bu yabancılar zaten geçerli sertifikalarla gelmemişler miydi?’’ diye sormaz, soramaz.

Özgeçmişlerindeki Las Palmas, Aruba, Güney Afrika ve Güney Kore gibi yerlerde derin su sondajı yaptıklarını sanabilirsiniz ama oralar lay-up limanları ve tersanedir.

Vakit kaybetmeden Mavi Vatan’da çalışma düzenlerini içeren mevzuatlar hazırlanmalıdır. Bugün sondaj varsa yarın rüzgâr türbini olacak, boru hattı olacak. Türk denizciliğinin daha fazla vakit kaybetmesine izin verilmemelidir. Bir an evvel “Milli Ülkü” olarak denizciliği benimsemeli ve başarmalıyız. Zamanımız gerçekten çok az!

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın