Mevsimin tekneleri denize çağırdığı ay: MAYIS

Yiğit Uygur

Baharla birlikte esen imbatın tatlı serpintisi Ege’nin mavi sularının kokusunu getiriyor sahillere. Doğa tekrar uyanıyor, doğayla birlikte deniz tutkusu ve uzaklara özlem, macera tutkusu damarlara tekrar pompalanıyor. Her denizcinin aklında şimdi bir sefer özlemi var. Dalgalarla ve rüzgarla mücadele arzusu, o bitmek tükenmek bilmeyen ihtiras

Çok farklı bir aidiyet duygusudur, denize ait olmak ve çok farklı bir hazdır, rüzgarın alt edilmez gücünü kullanarak uzaklara yol almak. Şimdi ise tam da Mayıs ayı gelmişken, tersanelerde, çekek yerlerinde ayrı bir heyecan tekrar yaşanıyor. Tekneler, boyada ve bakımda, kimilerinin motorları revize ediliyor, kimilerinin armaları değişiyor. Kış boyu ahşap olanın ahşabına, fiber olanın fiberine bakım yapıldı. Şimdi ise bakımların son demleri yaşanıyor, tekneler kızaklardan inecek ve artık denize kavuşacak.
Adını büyük Türk denizcisinden alan Bodrum’un Turgutreis beldesinde de tüm hazırlıklar devam ediyor. Yılların kaptanı, Bodrum’un bildik simalarından Ararat Kaya, nam-ı diğer “Ara”nın atölyesinde ise aynı heyecan devam ediyor. Ara’nın atölyesinin ismi “Labarka”. İtalyanca’da tekne anlamına gelen “La barca” kelimesinden esinlenerek Labarka olmuş.
Tadilat ve imalat üzerine çalışan Ararat Kaya’nın dediğine göre bu aylarda ‘kaplumbağalar,

tavşanlara dönüşüyor’. Sezona hazırlık nedeni ile de bu aylarda işler artıyor. “Kış uykusundan kalktı Bodrum” diyor Ararat Kaya ve amatör denizcilerin yanı sıra ticari tekne sahiplerinin de bu aylarda teknelerini bakıma soktuklarını anlatıyor. Bu aylarda genel olarak, teknelerin arma kontrolleri ve boya vernik işleri, kamaralarda bakım, yenileme gibi son kontroller yapılıyor. Tekne hazır mı oldu? Buralarda tekneler şampanyayla indirilmiyor denize… İlk defa inecekse belki tekne kızakta iken bordada şampanya şişesi kırılıyor, ama daha çok kutlama baklava börekle yapılıyor. Tekne denize indiğindeyse geçip keyifle seyrediliyor. Tabii… Bu arada ‘başı yukarda olmuş’, ‘kıçı hoş gözüküyor’ şeklinde ve hatta arması hakkında da eleştiriler serbest hale geliyor.
Bir diğer denizci ve kaptan Mahmut Efeler ise 6 metrelik “Fırtına” isimli teknesini denize hazırlayanlardan. Mahmut Efeler, aynı zamanda turizm işletmecisi ama deniz tutkusuna benzemiyor hiçbir şey. Danimarka yapımı olan teknesi bir dönem kuzey denizlerinde “Balina filikası” olarak kullanılmış. 10 beygirlik bir dizel Bunch motora sahip Fırtına’ya ise geçtiğimiz günlerde motor revizyonu yapılmış. Sert ve soğuk kuzey denizleri için hazırlanmış Fırtına, biraz bizim tirhandilleri anımsatıyor. Ancak işin heyecan veren yanı ise Fırtına’ya takılacak olan “Latin yelken” donanımı. Artık koca bir sereni olan Fırtına’nın dümeni de, yelkenine uygun olarak büyütülmüş.

Labarka’da denize inmeyi bekleyen bir diğer tekne, ama pek meşhur bir tekne. Bir dönem, Cezayir’den, Malta’ya kadar tüm Akdeniz’de sünger arayan bu teknenin adı da “Ali Dayı”…
Ali Dayı’nın bir diğer özelliği ise şu an yaşayan en eski süngerci teknesi olması. Ali Dayı’nın güvertesinde ise bir basınç odası bulunuyor. Bu basınç odası tekneye ilk ve tek basınç odalı süngerci teknesi olması özelliğini de katıyor. Ali Dayı, 1967 yılında yapılmış, sahibi meşhur Gavur Ali lakaplı Ali Karayel’miş. Ali Karayel, Bodrumlular’ın hep sevgiyle andıkları bir denizci. 1932 yılında “Hüdaverdi” isimli teknesiyle Bodrum’a ilk kez, yerel dilde “Gangavacılık” diye adlandırılan süngerciliği getirmiş. Gavur Ali, geliştirdiği avlanma yöntemleriyle Bodrum’un ekonomisine de büyük katkı sağlamış. Hatta 1967’de yaptırdığı “Ali Dayı” isimli teknenin ilk adı da o zamanlar “Gavur Ali” imiş. Ancak yine bir Cezayir seferi öncesi dönemin Bodrum liman müdürü, “Bari adını değiştirin şu teknenin” demiş ve böylece “Gavur Ali”, olmuş “Ali Dayı”…

10,5 metre boyundaki Ali Dayı teknesi basınç odası sayesinde birçok gangavacının hayatını kurtarmış. Ali Dayı’nın günümüzdeki sahibi ise profesyonel dalgıç ve sualtı araştırmacısı Enez Ediz, tekneyi, ilk günkü orijinal armasıyla yaptırmış. Ararat Kaya ise Ali Dayı’yı denize hazırlamak için büyük uğraş vermiş. Omurgasına kadar yenilenen teknenin tüm kamara ve diğer donanımları da elden geçmiş.
Mevsim bahar, tüm doğanın ve pozitif duyguların uyandığı bu aylarda, her şey daha büyük bir zevk ve ihtirasla yapılıyor. Bir sandala atılan boyanın kokusu insanın başını döndürüyor. Güneş ısıtıyor ama rüzgar hafifçe ısırıyor. Denizler çağırıyor, mevsim, ‘demir alma vakti geldi’ diyor…

Bunu Paylaşın