Merkez, sert yavaşlama mı öngörüyor?

MDN İstanbul

Merkez Bankası’nın temmuz ayının son haftasında yaptığı faiz toplantısı son dönemin en önemli toplantılarından biriydi. Toplantıyı öncekilere nazaran önemli kılan neden ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın toplantıdan bir hafta önce basına da yansıyan “Piyasaların önünde olacağız, piyasalarla çatışmayacağız” açıklamalarıydı

Bu açıklamalar piyasalarda, Merkez Bankası’nın 1 puan civarında faiz artırımına gideceği beklentisi yarattı ve oluşan bu beklenti ve fiyatlamalar ile dolar ve faiz geriledi, borsa yükseldi. Ancak Merkez Bankası’nın faiz kararının açıklanması sonrası ise piyasalarda herkes kelimenin tam anlamıyla şoke oldu. Merkez’in faizleri sabit tutması üzerine ise dolar yüzde 3 kadar sıçrayarak 4,93 TL seviyelerine fırladı, borsa da gün içinde yüzde 3 kadar aşağı geldi. Çünkü piyasaların ağırlıklı beklentisi politika faizlerinin yüzde 1-1,25 artırılacağı yönündeydi. Kur daha sonra 4,86 TL’lerde denge bulsa da piyasa bir kez daha yanlış iletişimin “cezasını” kesmiş oldu.

Hamleyi erken mi yaptı?
Peki, Merkez Bankası neden böyle bir hamle yaptı ve bundan sonrası için nasıl bir yol izlenecek? Uzmanlara göre, Merkez Bankası bu adımla büyüme-enflasyon dengesinde, büyümeden yana tercih kullandı. Merkez Bankası’nın karar metninde, maliye politikasında sıkılaşma beklentisinden ve para politikasının gecikmeli etkilerinden bahsedildiğine dikkat çeken ekonomistler, “Büyüme tarafında yavaşlama sinyalleri görüyoruz ama yavaşlamanın çok sert olduğuna dair bir şey yok. Merkez Bankası bu yavaşlamayı daha sert öngörüyor olabilir ama şu aşamada yine de erken gibi görünüyor. Büyüme ve enflasyon dengesinde büyüme tarafını tercih ediyor gibi bir algı yaratıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Ekonomide sorunlar yer değiştiriyor
Öte yandan faizleri artırmanın bugünü kurtarmada kolaylık sağlarken, gelecek ayları hepten zora atacağına yönelik de ciddi bir görüş var. Bu noktada ekonomistler, birkaç ay içinde yüksek cari açık ve yüksek enflasyonun tali sorun hâline gelmesine karşılık, büyümenin ana soruna dönüşme potansiyelinin  yüksek olduğunun altını çiziyor. Bu da bir kez daha ekonomide sorunların yer değiştirdiğine işaret ediyor. Hatırlanacağı gibi ekonomi mayısta ciddi bir kur şoku yemiş ve bu şoku atlatmak adına Merkez Bankası 5 puanlık faiz artırmıştı. Ancak artırılan bu faizin de bir maliyeti vardı ve bir şok da buradan geldi. Bu iki şokun etkileri de zaten haziran ayında kendini göstermeye başladı ve ithalat iki yıllık aradan sonra ilk kez yüzde 3,6 geriledi.

İthalatın büyük bölümünün ara malından kaynaklandığı ve üretimle alakalı olduğu göz önüne alındığında üretim hız kesince ithalatın da düştüğü görülüyor. Zaten imalat sanayi Satın Alma Endeksi de haziran ayında sert düşmüştü. Buna bağlı olarak sanayi üretimi de aydan aya mevsimsellikten arındırılmış olarak haziranda yüzde 1,6 geriledi. Ortaya çıkan bu öncü verilerle büyümenin yılın ikinci çeyreğinde aşağıya geldiği, içinde bulunduğumuz üçüncü çeyrekte yavaşlamanın hızlanacağı, son çeyrekte de dip yapması öngörülüyor. Nitekim Merkez Bankası da karar metninde “Dış talep gücünü korumakla birlikte iç talebe dair yavaşlama sinyalleri artmaktadır” diyerek bu duruma dikkat çekti. Uzmanlar, Merkez’in biraz bekleyeceğini ve istenilen sonuç sağlanamazsa para politikasını daha da sıkılaştırabileceğini ifade ediyor.

Bunu Paylaşın