Merkez bankaları sahneden ne zaman iner?

MDN İstanbul

Pandeminin ardından küresel ekonomide toparlanmanın bu yıl da devam edeceği umutları resesyon ve sonrasında stagflayon endişeleri ile gölgelenmeye devam ediyor. 2020 yılından bu yana salgının neden olduğu krizle sarsılan dünya ekonomisi, şubat ayının sonlarına doğru Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş sonrası kendini yeni risklerle karşı karşıya buldu. Savaş nedeniyle gıda ve enerji piyasasında yaşanan arz sıkıntısı, tedarik zincirlerinde yaşanan aksama, dünyada artan ve kalıcı olmasından endişe edilen enflasyon ile mücadeleyi hızlandırdı. Ekonomiler toparlanma mücadelesini sürdürürken uyguladıkları sıkı para politikaları ile merkez bankaları toparlanmaya destek veriyor. Tüm bu süreçleri ve gelecekte ekonomilerde neler beklendiğini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB ETÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atılım Murat, MarineDeal News okurları için değerlendirdi. Merkez bankaları

Dünyada çok ciddi şekilde enflasyonla mücadele var. Merkez bankalarının önderliğinde sıkılaşan para politikaları ve atılan adımlar dikkat çekiyor. Küresel ekonomilerde enflasyon neden yükseliyor?

Dünyada enflasyonun yükselmesinin temel nedeni pandemi döneminde uygulanan genişletici maliye politikalarıdır. Örneğin ABD’de devlet bu dönemde 7 trilyon dolar harcadı. Para politikasının da enflasyona katkısı oldu. Ama baskın faktör maliye politikasıydı. Bu politika, talep enflasyonu yarattı. Pandemiden çıkışta, tedarik zincirlerindeki sıkışma da maliyet enflasyonunu tetikledi. Savaş çıkmasıyla ham madde fiyatlarındaki artışlar hız kazandı. Sonuç olarak dünyada son 40 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor.

Bugün bakıldığında dünyanın önde gelen merkez bankaları arasında yer alan Fed, ECB ve İngiltere Merkez Bankası gibi öncü kurumlar önceliklerinin enflasyon olduğunu ve enflasyonla mücadelede tüm araçları kullanacaklarını ifade ediyor. Enflasyonla mücadelede merkez bankaları kurtarıcı olarak görülüyor. Bu mücadelenin sadece bankalar üzerinden yapılması ne kadar doğru?

‘Merkez bankalarının enflasyonun altından tek başına kalkmaları zor’
Enflasyon dönemlerinde merkez bankalarına doğal olarak görev düşer. İşlerini yapmaları istenir. Merkez bankaları da faizleri yükseltiyorlar. Tabii tek başlarına bu işin altından kalkmaları zor. Devletlerin de tasarruf etmesi gerekiyor. Aslında bu da başladı. ABD’de bütçe açığı hızla düşüyor. Tasarruf tedbirleri dünyanın her yerinde alınıyor.

Gelişmekte olan merkez bankalarının iletişim politikaları ön plana çıkarken Fed ve ECB’nin faiz kararları öncesi yaptıkları iletişimin aksine, politika faizlerinde beklentilerin üzerinde artışlar ile karşılaştık. Faiz patikasındaki belirsizlik merkez bankalarını ve piyasayı nasıl etkiler?

‘ABD’de faiz artırımları 2021’de başlamalıydı’
Aslında bu merkez bankalarının iletişim politikası normalde iyidir. Ama bu sefer hata yaptılar. Fed de Avrupa Merkez Bankası da faiz artırımları konusunda geç kaldılar. ABD’de faiz artırımları 2021’de başlamalıydı. Zaten piyasada finansal koşullar 2021’in sonlarında sıkılaşmaya başladı. 30-yıllık mortgage faizi (en uzun mortgage vadesi) ve 2 yıllık tahvil faizi gibi temel göstergelerde belirgin yükselişler oldu. Fed panikleyerek geç ve agresif faiz artışlarına başladı. Bu hamleler ekonomiyi resesyona itiyor. Avrupa Merkez Bankası için de aynı durum geçerli. Orada da sert bir durgunluk yaşanabilir.

Gelecek yıl güçlü para politikaların etkisiyle enflasyon muhtemelen düşme eğilimine girerken dezenflasyon daha çok konuşulacak. Enflasyon düşerken olası negatif büyümeler ise resesyonu gündemimize getirecek. Merkez bankaları dezenflasyonu mu tercih ediyor, bunun piyasa etkileri ne olur?

‘2023’te deflasyon riski var’
Dezenflasyonist süreç başladı. Hatta 2023’te bir deflasyon riski de olabilir. Amerikan ekonomisi zaten üst üste iki çeyrek negatif büyüdü. Başta hisse senetleri olmak üzere, piyasalar resesyon fiyatlamasını çoktan yaptı. Eğer sert bir resesyon yaşanırsa, piyasalar üzerinde yeni bir baskı oluşabilir. Piyasalar merkez bankalarının yardıma geleceğini hissederlerse, yeni bir yükseliş hareketi başlayabilir. Ancak piyasalar şu aşamada ekonomik veriler üzerinden durgunluğun sertlik derecesini anlamaya çalışıyorlar.

Covid-19’un etkilerini azaltmak için ekonomilerde alınan en belirgin tedbir parasal gevşemeyi artırmak yani para basmak oldu. Covid döneminde basılan bol para olmasaydı bugün ekonomilerde neler yaşanırdı?

‘Tedbirler olmasaydı, dünya ekonomisinde depresyon yaşanırdı’
Varlık alımlarına, faiz indirimlerine o dönemde ihtiyaç vardı. Bu destekler verilmeseydi dünya ekonomisinde bir depresyon yaşanırdı. İşsizlik oranları anormal seviyelere yükselirdi. Merkez bankaları para politikasıyla, hükûmetler maliye politikasıyla yapmaları gerekeni yaptılar. Artık normalleşme sağlandığı için bu destekler geri çekiliyor.

Tüm bu gelişmelere bakıldığında piyasaların bel bağladığı merkez bankaları sahneden ne zaman iner?

‘Piyasalar zorlandığında merkez bankalarını yardıma çağırıyor’
Merkez bankaları 2009 krizinden beri ana oyunculardır. Piyasalar merkez bankalarına bağımlı hâle geldiler. Piyasalar ne zaman zorlansalar, merkez bankalarını yardıma çağırıyorlar. Onlar da bu çağrıyı karşılıksız bırakmıyorlar. Bugün resesyon konuşuluyor. Merkez bankalarının 2023’de faiz indirimi yapacağı beklentisi var. Bir noktada yardıma yine geleceklerdir. Powell gibi yeni kuşak merkez bankacılardan, 1981’de enflasyonu düşürmek için faizi yüzde 21,5’e yükselten Volcker’ın kararlılığını göremezsiniz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın