MEHMET KOÇ

MDN İstanbul

Son dönemde verdiği yeni gemi siparişleriyle adından söz ettiren Negmar Denizcilik’in Genel Müdürü Mehmet Koç, denizcilik sektöründeki krizden şirketin gelecek planlarına kadar merak edilen her şeyi MarineDeal News okurları için cevaplandırdı

1. Negmar Denizcilik, sektörde nispeten yeni bir aktör. Bize Negmar hakkında neler anlatabilirsiniz?
Negmar Denizcilik’in yüzde 40 Gübretaş A.Ş., yüzde 40 Suudi Arabistan’dan Nesma şirketi ve yüzde 20’de bana ait Etis Logistik’in ortak olduğu bir yapısı var. Ben Negmar’ın hem genel müdürü hem de küçük ortağıyım.

İlk LPG gemimizi 8 ay önce 2011’in sonunda aldık. Aldığımız firmadan da 3-4 ay paralı eğitim aldık. Hem gemi aldık hem de ekstra para vererek ekibimize eğitim aldırdık. Çünkü Türkiye’de bu işi bilen denizci maalesef yoktu. 2008’de bu ortaklığı kurduğumuzda deneme amaçlı küçük bir gemi aldık 3 bin tonluk, hatta 91 model 30 bin ton bir gemi için de 40 milyon dolara pazarlık ettim. Ama kriz çıktı alamadık. 10 sene önce kurulmuş bir yapı olsaydık ve 2007-2008’lerde sipariş veren bir grup olsaydık, şimdi bu siparişleri muhtemelen veremezdik. Kriz bir ay sonra çıksaydı 90 model bir kuruyük gemisini 40 milyon dolara almış olacaktık. Şu anda 3 tane handy gemimiz, 2 tane kosterimiz var, 4 yeni LPG gemisi siparişi verdik. Yeni sipariş verdiğimiz gemilerin elimizdeki gemilere göre kapasitesi 2 kat daha fazla, yakıtı yüzde 30 daha az tüketiyor.

2. Güney Koreli Hyundai şirketine verdiğiniz 4 yeni LPG gemisi siparişi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Toplam değeri 200 milyon dolar olan 4 adet LPG taşıma gemisi, çalışmaya başladığında Türk bayraklı olacak ve gemilerde Türk personel çalışacak. Gemiler, 2013 yılının eylül ve kasım aylarında Güney Kore’den teslim alınacak, kısmen kredi kullanıyoruz, bundan 4-5 yıl önceki gibi banka yüzde 100 finanse etmiyor. Bu gemilerde yüzde 30 özkaynak var, yüzde 70 fon var, zaten bunun daha üzerinde piyasada kredi bulamazsınız. Tabii bankalar prensipte kredi vermek istemiyorlar ama Negmar’ın ortakları tamamen denizci olmadığı için bankalar bize çok da denizci gözüyle bakmıyorlar. Negmar’ın ortakları denizci olmayıp kendi alanlarında iyi para kazanan firmalar olduğundan kredibilitemiz yüksek. Bana göre stratejik bir şey yapıyoruz. Ülkelerin stratejik konularda kendilerine yetecek yatırımlarının bir şekilde bulunuyor olması lazım. Sipariş verdiğimiz 4 gemiden iki tanesi Panama bayraklı yapılıyor ama Türk bayrağına geçerek Türk bayrağı ile çalışacak. Bunlar ülke olarak yarın ihtiyacınız olduğunda bulamayacağınız ya da piyasanın durumuna göre çok para ödediğiniz stratejik gemilerdir. Bu dönemde Türkiye’nin bütün armatörleri 15-20 gemi aldıysa bunlardan 4-5 tanesini biz aldık.
Biz LPG yatırımını Gübretaş ile ortak olduğumuz için yapıyoruz ve Gübretaş’ın da buna ihtiyacı var. Bizim LPG gemilerimiz yüzde 50 onlara çalışacak. Gübre işinin en önemli kalemlerinden biri amonyaktır. Türkiye ne yazık ki hem LNG’de hem LPG’de tamamen dışa bağımlı durumdadır. Mesela metan almak istiyorsunuz ama bir Türk gemisi olmadığı için getiremiyorsunuz. Bu gemilerin her biri 25 bin ton amonyak alacak. Türkiye’nin amonyak tüketimi yılda yaklaşık 600-700 bin ton civarında ve gemileri teslim aldığımızda biz bunun yarısını Negmar olarak taşıyabilir olacağız. Bizim sipariş verdiğimiz segmentte dünyada toplamda 50-60 tane gemi var. Yeni gelecek olan gemilerle biz bunlardan 6-7 tanesine sahip olacağız. Yani Ortadoğu ve Akdeniz’de LPG mid size dedikleri 35-38 bin kübik metrede önemli bir piyasa büyüklüğümüz olacak.
Sektöre hem LPG ile ilgili bir yelpaze açıyoruz hem kendimize alt yapı oluşturuyoruz. Şu anda 2 gemimiz çalışıyor ve bu iki gemiyi 3 ekip çeviriyor. 3 ayda bir ekipler kendi içinde dönüyor. Tersaneler sadece tamire gidecek gemimiz var mı diye soruyorlar. Türkiye’nin az da olsa bu konuda know how’ı var. LPG’de önemli olan tanklar, bu tankların küçükleri yapılıyor Türkiye’de ve daha büyüklerinin yapılamaması için hiçbir engel yok.

3. Denizcilikte küresel bir kriz yaşanıyor. Hem Türkiye hem de dünyada bu krizden çıkmak için çeşitli yollar arıyor. Denizcilik sektöründe konsolidasyonlar ve şirket birleşmeleri son dönemde konuşuluyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
2008’de verilen siparişler bugünkü krizin etmenlerinden biri ayrıca şu anki siparişleri de çok sağlıklı görmüyorum. Bizim ortaklık yapımız ve ihtiyaçlarımız olmasa, gemi fiyatları düşük diye asla açığa gemi siparişi vermeyiz. Çünkü gemi fiyatları bugün düşük, yarın da düşük olacak, daha düşmese de farketmez ama para kazandırmaz. Para kazanmayacak bir işe neden yatırım yapasınız?
Türkiye’de olduğu gibi dünyada da sektör çok küçük parçalara ayrılmış durumda. Şu an piyasadaki 4-5 bin tonluk gemilerin bir araya getirilerek ortak bir çalışma şansları olduğunu ya da belli ailelerin elinde olan gemileri birleştirerek ekonomik büyüklük yaratmalarını öngörmüyorum. Kriz hızlı geçerse az zaiyat olacak ama uzamaya devam ederse sektörün içindeki bazı büyük tarihi oyuncular yara alacak.
Sektörün önümüzdeki 10 yılda da etkisini sürdürecek bu yapıyla uyumlu hale gelmesi lazım. Deniz Ticaret Odası’nın gerçek bir platform haline dönüşmesi gerekiyor. Bakan ve hükümet gerçekten ilgileniyor Oda ile ve iyi destek veriyorlar ve bunun bana göre karşılığını bulması gerekiyor. Sektörün ileri gelenleri bunu doğru okuyarak doğru yönetmeleri krizi fırsata çevrilebilmeleri sektör için çok önemlidir. Oda’nın sektörü tamamen kucaklayan açık bir platform haline gelmesi lazım ki hep beraber oturup sektörümüz ve ülkemiz için çözümler üretebilelim. İçinde bulunduğumuz dönemde sektörümüz için değerlendirilmesi gereken fırsatlar var. Japonya’nın denizcilik sektöründen çekilmeyi düşündüğü bu dönemde Türkiye, Çin ve Kore’nin ardına konumlanabilir. Çin’in elinde 3,5 trilyon dolar para varken ve dünyada lojistikin önemli olduğunu bildikleri sürece Çin’de gerileme beklemiyorum çünkü Çin hem devlet hem de millet olarak bu oyunu akıllı ve planlı oynuyor.
Hükümet açıkça “Türkiye LNG ithalatçısıdır” diyor, bunlar şu anda yabancı gemilerle taşınıyor. Hazır piyasa kötü ve gemi fiyatları ucuzken bir araya gelinerek LNG gemisi alınabilir, Türkiye’de yapılması da şart değil. Şu anda Türkiye’nin yıllık tüketimine göre 5 tane gemi lazım ise bunu Oda’nın organize edip, arkasına finansmanı koyup, hükümet desteğini alarak bu gemileri yaptırması lazım. Eninde sonunda bu grafik tersine dönecek ama önemli olan nokta bizden önce mi bizden sonra mı bilemiyoruz. Negmar dört yıldır sektörün içinde, benim denizcilik geçmişim çok eski ama Negmar 2006’da kurulsaydı bütün fonlarını 2008’e kadar kullanmış olurdu.

4. Hükümetin yeni açıkladığı teşvik sistemi ve denizcilik sektöründeki teşvikler konusunda neler düşünüyorsunuz?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım denizciliği gerçekten iyi bilen ve destekleyen biri ama denizcilikteki mevcut yapının Binali Bey ile daha uyumlu hale gelmesi ülke menfaatine olur. Bu haliyle sektör mevcut sistemi iyi yönetemezse, diğer sektörlerdeki gibi cari açığa faydası olan bir hale gelemez. Kendi gücü olan zaten ayakta kalıyor. Türkiye’nin ciddi bir alt yapısı var, dünyada gemi yapan birkaç ülkeden birisi haline geldik. Bir sürü tersane var, boş duruyor. Bizim LPG siparişi vereceğimiz kamuoyuna sızmıştı ama ben “tankları orada yaptırın ama gemiyi burada yapalım” denmesini Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nden bekledim. Ama “biz neyi yapabiliriz”in takipçisi yok. Açıkçası ben bunları Türkiye’den sipariş versem daha mutlu olurdum.
Teşvik sistemi çok faydalı ama denizciliğe çok etkisi olmaz. Denize özel teşvik yapılması gerekiyor. Biz dahil sektördeki hiçbir denizci mecbur kalmadıkça Türk bayrağı çekmiyor. Çünkü sadece SSK vergi indirimleriyle kurtaramıyoruz. Nasıl ki ÖTV’siz yakıt teşviği sektöre rahatlama getirdiyse böyle maliyetten kazandıran bir teşviğe ihtiyacımız var. ÖTV’siz yakıt olmasaydı deniz hiç gelişmeyecekti, şu anda Türkiye bundan kaybetmiyor, tam aksine kazanıyor. Ulaştırma demek gelişme demek. Ulaşımı olmayan bir ülkede gelişme de olmaz. Buna sektör gerçekleriyle örtüşen bir çözüm düşünülmelidir. Önceden bir tane Türk bayraklı yat yoktu ama ÖTV’siz yakıt alabilme olanağı, vergi kolaylıkları sayesinde şimdi birçoğu Türk bayrağına geçti. Türkiye’deki gelişmelerin bir şekilde hükümeti ve dünyayı takip etmesi gerekiyor. Ben sektörü bu konuda zayıf görüyorum, denizcilik sektörü dünyayı değil kendi kendini takip ediyor.
Bildiğim kadarıyla Türkiye’de LNG gemisi olan yok. Biz LPG aldık, önümüzdeki dönemde LNG gemisi almak için de çalışmalarımız sürüyor. Özel gemiler, mesela araştırma gemileri, batık çıkarma gemileri, platform gemiler çok iyi para kazandıran segmentler. Şimdi aslında bizim ülke olarak platform yapmamız lazım, yüz milyonlarca dolar harcanarak platform kiralanıyor. Kalkınma Bakanlığı’nda bunların nasıl yapılacağı belli ve Oda’nın oturup çalışması ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak önümüzdeki dönemde denizde ne yapacağız ve neye ihtiyacımız olacak?” planlaması lazım. Bu işin kararını veren insanlarla bu iş çözülebilir. Türkiye’nin gelişmesi ile ilgili ne gerekiyorsa yapılmalı, platform da araştırma gemisi de yaptırabilirsiniz. Kiralar için ödenen bir senelik para platform fiyatının önemli bir kısmını oluşturuyor. Sektörü doğru yönetmek ve vizyoner olmak gerekiyor.

5. Negmar önümüzdeki dönemde denizcilik sektöründe yatırım yapmaya devam edecek mi? Şirket olarak gelecek yıllardaki planlarınız nelerdir?
Şu anda 3 tane handy gemimiz, 2 tane kosterimiz var, 4 LPG siparişi verdik, belki önümüzdeki dönemde 3-4 tane de LNG yapabiliriz. Ama bizim büyüklüğümüz bu, bunun dışında gemi fiyatı sıfıra da düşse büyümeyi düşünmüyoruz. Ama asıl yatırımımızı İstanbul Lines’a yapacağız. İstanbul Lines Negmar Grubu’nun bir alt şirketi ve Negmar Grubu’nun LPG, LNG ve kuruyükte almayı düşündüğü birkaç gemiden sonra denizdeki büyüme kapasitesi İstanbul Lines olacak. Marmara’da kaç gemi lazımsa o kadar gemi getireceğiz.
İstanbul Lines 2006’da kurulmasına rağmen bu zamana kadar hep alt yapı ile uğraştık ama şu anda büyüme dönemine giriyoruz. İzinler ile alakalı yeterli alt yapımız var. Marmara Denizi’nde Ambarlı-Bandırma arasında Ro-Ro taşımacılığı yapıyoruz. Ama hedeflerimiz büyük. Şu an sadece bir hatta çalışıyoruz ama Marmara Denizi’nin daha efektif kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Eğer 2023’te toplam 340 milyar dolarlık yurtdışı ihracat, 500 milyar dolarlık ithalat yapacaksak bu bir yerlerden taşınacak, bizce bu metropol üzerinden taşınmamalı, en iyisi denizde taşımak gerekir. Çevreci ve ülke için de daha faydalı bir çözüm. Bunun için iskeleler geliştiriyoruz, yeni hatlar kurmaya çalışıyoruz. Bunları da yakın zamanda duyuracağız. Gelişmenin bu yönde olması gerektiğine inanıyoruz. Ulaştırma master planına baktığınızda Marmara etrafındaki trafiğin 2023’te 3 katına çıkacağını görürsünüz, ama bununla ilgili herhangi bir stratejik planlama yok. Sadece 3. köprü çözüm olmaz. Bunu çok iyi bir organizasyonla metropollere sokmadan ana arterlere taşımak lazım. Bu noktada da iç denizimiz çok büyük bir avantaj. Bu avantajı maksimum kullanmalıyız. Sadece ağır yük taşımacılığında değil insan taşımacılığında da Marmara’nın bir gelenek oluşturmasını istiyoruz. Bu hatların bir an önce oluşmasını ve insanların buna alışmasını istiyoruz çünkü tecrübemiz gösteriyor ki alışmak da vakit alıyor, deniz bir kültür.
Son dönemde tırlar herkesin gözüne batıyor ve bize yolda zorluk yaşattıkları için istemiyoruz. Bu araçlar için de geçerli, insanlar güneye inerken kara yolunu değil de deniz yolunu tercih etmeliler. İnsanları bu yöne sevkedecek regülasyonların olması lazım. Sırf yabancı plakalı tırların İstanbul’a girişini paralel hatlara kaydırsak trafik rahatlar. Tırların İstanbul’a girmeden paralel hatlardan geçişi uluslararası sisteme entegre olacak şekilde çözülmelidir. Mesela sadece gece 4 gündüz 4 saat olmak üzere toplam 8 saat geçiş olsa tırlara, mecburen beklememek için deniz yoluna yönelecektir. Bu sorun; kırmadan, dökmeden, uluslararası sistemi karşına almadan çözülebilir. Bu iş en temiz denizden olur diye düşünüyorum.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın