Marmara’da sanayi atıklarının yüzde 70’i denize akıtılıyor

MDN MEDIA
  • |

MBB toplantısında konuşan Prof. Dr. Mustafa Sarı, tek sorunun müsilaj olmadığını, Marmara Denizi’ne asıl tehdidin evsel ve sanayi atıklarından geldiğini söyledi. Sarı, “Sanayi atıklarının yüzde 70'i arıtılmıyor, denize boca ediliyor” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

Marmara Belediyeler Birliği (MBB), kuruluş yılının 50'nci yılında Marmara Denizi'nin karşı karşıya olduğu çevresel sorunlara dikkat çekmek ve çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla İstanbul’da bir araya geldi. Marmara Denizi'nin tarihi ve güncel çevre sorunlarının uzmanlar tarafından ele alındığı toplantıya belediye başkanları, meclis üyeleri, teknik personeller, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri katıldı.

Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Prof. Dr. Nuray Çağlar Marmara Denizi'nde kirliliğin kronolojisini ve ekosistem üzerindeki etkilerini ele aldı. Prof. Dr. Saadet Karakulak da balıkçılık ve su ürünleri faaliyetlerinin Marmara Denizi ile etkileşiminin tarihsel boyutunu ele aldı. Prof. Dr. Mustafa Sarı ise Marmara Denizi'nin güncel kirlilik sorunlarını ve müsilaj tehlikesini aktardı. Prof. Dr. İzzet Öztürk de atık su arıtma altyapısına değindi.

Marmara'nın imdat çığlığı müsilaj

Toplantıda Marmara Denizi'nin güncel kirlilik sorunlarını ve müsilaj tehlikesini aktaran Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Müsilaj 1729 yılından beri bilim dünyasının bildiği doğal bir olay. Denizle kurduğumuz yanlış ilişki. Resmi verilere göre ileri biyolojik arıtma oranımız yüzde 51.7 Marmara Denizi'nin çevresinde her 2 kişiden sadece birinin atıklarını atıyoruz. Bu da evsel atık. Sanayi atıklarının yüzde 70'i arıtılmıyor. En iyi ihtimalle yüzde 30'u arıtılıyor. Geri kalanı denize boca ediliyor” diye konuştu.

Marmara'nın sorununun sadece müsilaj olmadığını, aksine müsilajın denizin imdat çığlığı olduğunu ifade eden Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Marmara ‘ben ölüyorum, bana yardım edin' diyor. Ama biz yine duymamaya görmemeye devam ediyoruz. Müsilaj esasında bizim denizle kurduğumuz yanlış ilişkinin bir sonucu. Dünyanın 4'te 3'ü sularla kaplı. 4'te birlik kısmının tamamı ağaçlar, ormanlar, bitkilerle kaplı olsa şu anda soluduğumuz havanın içindeki oksijeni üretmeye yetmiyor. Oksijenimizin yarısı denizden geliyor. Ama biz denize kirliliği boca ettik. Azot, fosforu arttırdık, dengeyi bozduk.”

Marmara Bölgesi’nde resmi verilere göre ileri biyolojik arıtma oranının yüzde 51.7. olduğunu, bu durumun denizin çevresindeki milyonlarca kişinin yarısının evsel atıklarının arıtıldığı anlamına geldiğine dikkat çeken atıklarını Sarı, “Sanayi atıklarının ise yüzde 70'i arıtılmıyor. En iyi ihtimalle yüzde 30'u arıtılıyor. Geri kalanı denize boca ediliyor” ifadelerini kullandı.

Öztürk: Marmara’yı ulaşımda kullanamıyoruz

Prof. Dr. İzzet Öztürk de eşsiz bir iç deniz olan Marmara’nın Karadeniz ve Akdeniz'i birbirine bağladığını ve çok önemli özellik taşıdığını söyledi. Öztürk, “Dünyada Marmara Denizi’nin bir benzeri yok. Biyoçeşitlilik açısından da oldukça zengin. Özellikle balıkçılık ve ulaşım anlamında son derece kritik önemde bir iç denizimiz. Bazı özelliklerini biz tam olarak kullanmıyoruz. Mesela Baltık Denizi ile kıyasladığımızda ulaştırma yönünden çok az kullandığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

Bozbey: Marmara’yı koruma sorumluluğuyla çalışıyoruz

Toplantıda konuşan Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise, 175’te kurulan MBB’nin kuruluşunun 50. Yılını kutladıklarını belirterek, “Bu sadece çevre bilincinin bir ürünü değil, aynı zamanda demokratik yerel yönetim anlayışının, katılımcılığın ve birlikte çözüm üretme iradesinin güçlü bir ifadesiydi. Çevresel sorunlar, bugün çok daha karmaşık ve çok daha acil hal almış durumda. Artan nüfus ve sanayileşme doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırarak çevresel sorunların boyutunu derinleştiriyor” dedi.

Marmara Denizi'ndeki kirlilikten iklim krizine, kıyı ekosistemlerinin korunmasından afetlere dirençli kentlere kadar pek çok konu artık yalnızca yerel değil, küresel bir gündemin de bir parçası olduğunu hatırlatan Bozbey, şöyle konuştu:

“İşte tam da bu yüzden Marmara Belediyeler Birliği olarak bilimin ve katılımcılığın ışığında çevresel mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, sürdürülebilir kentler için politika önerileri geliştirmeye yerel yönetimlerin kapasitesini artıran projeler ve işbirlikleri oluşturmaya da devam edeceğiz. Milyonlarca insanın yaşam kalitesini doğrudan etkileyen; ekosistemleriyle, balıkçılığıyla, kıyı yaşamıyla bu coğrafyanın hafızasını taşıyan Marmara Denizi’nin korunması, bir sorumluluk olarak karşımızdadır. Kadim denizimizi esir alan, bu taşınmaz yüküm dışa vurumu olan müsilaj yeniden görülmeye başladı. 2021 yılında tüm paydaşları dahil ederek, aynı hedefte ortaklaşarak ilan edilen 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı'nda hala gerçekleştirilmeyi bekleyen önemli hedefler var. Bunların başında, mevcut arıtma sistemlerinin ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi geliyor. Ancak bu dönüşümün, yerel yönetimlerin yetki alanını aşan boyutlar da içerdiğini unutmamalıyız.”

Bunu Paylaşın