Müsilaj, yeniden… Marmara Denizi alarm veriyor  

MDN İstanbul
  • |

2021 yılında Marmara Denizi’ni etkisi altına alan ve kamuoyunda “deniz salyası” olarak bilinen müsilaj, yeniden sahillerde görülmeye başladı. Kocaeli Karamürsel, Bursa Gemlik, Çanakkale Eceabat ve İstanbul Kınalıada kıyılarında su yüzeyine çıkan müsilaj tabakası, deniz ekosisteminin alarm verdiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Özellikle Bursa’nın Gemlik Körfezi’nde yoğun şekilde gözlemlenen müsilaj, tatilcilerin uğrak noktaları olan Kumla, Karacaali ve Narlı sahillerinde ciddi tedirginliğe yol açtı. Yaz sezonunun başlamasıyla bölgeye gelen tatilciler ve turizmciler, bu doğa tehdidinin ekonomik etkilerinden endişe ediyor. Gemlik’in ardından Mudanya ilçesinde de müsilaj raporları artarken, uzmanların yaptığı ölçümler müsilajın 20-30 metre derinlikte yoğunlaştığını gösteriyor. 2021'deki krize benzer bir tablonun yeniden yaşanabileceği uyarıları yapılıyor.

İstanbul’a en yakın ada olan Kınalıada açıklarında da müsilaj yeniden görülmeye başlandı. Özellikle kıyıya yakın bölgelerde yoğunluk kazanan müsilaj, liman ve balıkçı barınaklarında gözle görülür bir tabaka oluşturdu. 26 Ocak’ta da Kınalıada limanında müsilaj tespit edilmişti. Ada halkı, turizmi tehdit eden bu durum karşısında yetkililerden acil önlem alınmasını talep ediyor.

Müsilajla mücadelede izleme ve teknoloji şart

Marmara Denizi'ni yeniden etkisi altına alan müsilaj oluşumu, sadece çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda yetersiz izleme ve önleyici altyapı eksikliğiyle de derinleşiyor. Uzmanlar, erken uyarı sistemlerinin kurulmasının ve su kalitesi ölçümlerinin gerçek zamanlı olarak takip edilmesinin, bu tür çevresel krizlerin önlenmesinde kritik rol oynadığını vurguluyor.

Gelişmiş ülkelerde uygulanan uzaktan algılama sistemleri ve yapay zekâ destekli su izleme teknolojileri, müsilaj benzeri oluşumların kaynağını tespit ederek zamanında müdahale imkânı sağlıyor. Türkiye’de bu tür teknolojilerin yaygınlaştırılması, hem akademik veriye dayalı çevre politikaları geliştirmek hem de yerel yönetimlerin hızlı aksiyon alabilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Öte yandan, Marmara’daki kıyı kentlerin atık yönetim sistemlerinin entegrasyonu ve bölgesel veri paylaşımı da henüz yeterli düzeyde değil. Müsilaj gibi çok aktörlü çevre sorunlarına karşı, belediyeler, bakanlıklar, üniversiteler ve STK’lar arasında gerçek zamanlı veri temelli bir işbirliği ağı kurulması gerektiği sıkça dile getiriliyor.

Marmara'da ekosistem ve ekonomi tehlikede

Son yıllarda Marmara Denizi, balıkçılık, turizm ve akuakültür gibi ekonomik faaliyetleri tehdit eden müsilaj oluşumu ile karşı karşıya kalıyor. Müsilaj, denizel besin ağında tahrip edici etkiler yaratan, deniz organizmaları tarafından üretilen organik madde birikimi ve bu oluşum, deniz suyu sıcaklığının yükselmesi, rüzgârsız hava koşulları ve çevresel faktörlerin etkisiyle daha da artıyor. Marmara Denizi'nin ekosistemi, bu tehdit karşısında hızla bozulurken, deniz canlılarının yaşamını tehdit eden koşullar oluşuyor.

Müsilaj oluşumunun temel sebeplerinden biri, Marmara Denizi’nin kapalı bir deniz olması ve dar geçitlerle diğer denizlerle bağlantısının kısıtlı olmasıdır. Bunun yanı sıra, artan nüfus yoğunluğu, arıtılmayan evsel ve endüstriyel atıkların kontrolsüz boşaltılması, aşırı avcılık, deniz tarama ve kıyı dolgu alanlarının tahribatı gibi faktörler de bu sorunu tetikliyor. Marmara Denizi’nin son dönemde düşük oksijen seviyelerine sahip alt suları ve aşırı sıcaklık artışı, müsilajın daha da büyümesine neden oluyor.

İlginizi çekebilir:

Depremin gölgesinde Kanal İstanbul mu? Kalan İstanbul mu?

Kanal İstanbul

Müsilajın etkileri

Marmara Denizi'nin ekosistemi, hem deniz canlıları hem de insanlar için büyük ekonomik değere sahip: Türkiye nüfusunun büyük kısmı bu bölge etrafında yaşamakta, aynı zamanda deniz taşımacılığı ve turizm gibi sektörler için hayati önem taşıyor. Ancak, Marmara Denizi’ne yönelik artan kirletici yükler, bu ekonomiyi açık şekilde tehdit ediyor. Müsilaj kütleleri, balıkçılık gibi deniz temelli sektörleri olumsuz etkilerken, deniz altı ekosistemlerinin zarar görmesiyle besin zinciri de bozuluyor.

Müsilajın deniz tabanına inmesi, bentik faunanın yok olmasına yol açıyor ve sualtı yaşamının sınırlandırılmasına neden oluyor. Müsilajda biriken ağır metaller, bu etkileri daha da şiddetlendirmekte, oksijen tüketimini artırarak hipoksik koşullara yol açmaktadır. Söz konusu oluşumların bakteriyel tüketimi ile deniz suyunun oksijensiz kalma riski doğmakta olduğu genel olarak kabûl gören bir durum.

Marmara Denizi'nin sağlıklı kalabilmesi için önlemlerin alınması gerekiyor. Öncelikli olarak, kirletici kaynakların izlenmesi ve atık su deşarjlarının kontrol altına alınması da önem taşıyor Ayrıca, deniz taraması, balıkçılık ve diğer deniz faaliyetleri daha sıkı denetimlere tabi tutulmalı. Müsilajın daha da yayılmasını engellemek için besin tuzu ve ağır metal girişinin sınırlandırılması büyük önem arzediyor.

Küresel ısınma ve Kanal İstanbul tehdidi

Küresel ısınmanın etkisiyle deniz suyu sıcaklıkları artarken, Marmara Denizi’ne yapılacak müdahâlelerin de ekosistem üzerinde olumsuz etkiler yaratması bekleniyor. Kanal İstanbul gibi projeler, biyoçeşitliliği etkileyebilir ve su alışverişi ile habitat değişimlerine yol açabilir. Bu tür projelerin sonuçları dikkâtle değerlendirilmeden uygulanmaması gerektiği otoriteler tarafından vurgulanıyor.

Marmara Denizi'nin korunması için toplumun bilinçlendirilmesi şart: Halkın, müsilaj ve ekosistem üzerindeki etkiler hakkında daha fazla bilgi edinmesi, bu tür çevre sorunlarına karşı toplumsal duyarlılığı artırması bekleniyor. Ayrıca, kıyı tahribatını önlemek ve yeşil alanları korumak, ekosistemin sürdürülebilirliği için büyük önem taşıyor.

Marmara Denizi'nin korunması, sadece çevresel bir mesele değil, aynı zamanda bölgesel ekonomik kalkınma için de kritik bir öneme sahip; bu sebeple, sorunun çözülmesi için tüm paydaşların işbirliği yaparak sürdürülebilir bir gelecek için adımlar atması gerekiyor.

ETİKETLER: , ,
Bunu Paylaşın