The Fifth Element

Levent Akson

leventakson@marinedealnews.com

Akşam yemeğine geç kalmazdı Junior, Fana’dan bile önce gelir, Tek Kanat’a masayı hazırlamada yardımcı olur, bol bol sohbet ederlerdi.

Son haftalarda sohbet konusu çoklukla; kadın/erkek ilişkileri ve evlilik üzerine yoğunlaşmıştı. Junior’dan gelen soruları (Hatta tuzak sorular da diyebiliriz) konunun derinliğini bilerek ancak bilmezden gelerek, gülümseyerek ve tarafsız bir dil ile cevaplardı Tek Kanat. Junior da bunu bildiğinden bu konuyu başka kimse ile tartışmazdı. 

Yemek masası hazırlanmış, içkiler masaya çıkarılmış, Doktor ile Tek Kanat’ın itinayla hazırladığı masada tek eksik Junior idi ve telefonu kapalı sinyali veriyordu. Fana bile endişelenmişti, Junior’a okkalı bir küfür savurduktan sonra masaya geçmişler yemeğe çorbadan başlamışlardı.

Masada en endişeli Doktor’du, belli etmemeye çalışıyor arada bir de kapıya göz atıyordu.  Yemeklerin bitimine doğru kapı çaldı, Fana açtı kapıyı, Junior’du gelen. Solgundu yüzü, canı hayli sıkılmışa benziyordu, masaya geçti, yemek yemeyeceğini söyledi. Uzun bir süre suskunluktan sonra ilk konuşan Fana oldu:

Bir aksilik mi var kanka?

Evet anlamında kafasını salladı Junior. Kendi adını taşıyan gemisinin ana makinesinde ciddi bir arıza meydana gelmiş, krank şaftı dağılmıştı.

Gemi Malta’ya çekiliyor ve yarın sabah ilk uçak ile Malta’ya gidiyorum, dedi Junior.

Ne kadar bir süre buralarda olamayacaksın?

Gözler bu soruyu soran Doktor’a dönmüştü, kendisi de şaşırmıştı damdan düşer gibi sorduğu bu soruya. Fana toparladı ve Doktor’a dönerek; bizde önce “geçmiş olsun” derler dedi hafif gülümseyerek.

3 hafta olamayacağım” dedi ve masaya kendisi için konmuş içkiyi soluksuz içerek ertesi sabah erken kalkacağını, gitmesi gerektiğini söyleyip masadakiler ile vedalaştı.

Masada hüzün vardı, Fana’nın da çok keyifli olduğu söylenemezdi, kuru yük marketi kurşun gibi düşüyordu, markette sirküle edilen yükler sefer masraflarını, yakıtını ve liman masraflarını karşılıyor “running cost” denilen geminin günlük operasyon masrafları neredeyse cepten karşılanıyordu, böylesi hiç görülmemişti.

Son yudumdan sonra içki bardağını hızla masaya vurdu Fana. Denizcilik marketini derinden etkileyen dünya finans krizinden bu yana geçen yedi senede gün yüzü görmemiş bir nesli temsil ediyordu Fana ve Junior. Ebeveynleri ile gemi işletmeciliği konularında oluşan derin fikir ayrılıkları üzerine bir de gemilerin teknik sorunları, yakıt fiyatlarının sürekli artışı, IMO/ILO ve dünyada ne kadar “I” ile başlayan kurum ve kuruluş varsa her biri tarafından her gün getirilen yeni kurallar bu nesli şaşkına döndürmüştü. Fana’nın hayattaki tek şansı ise eşi Tek Kanat’tı.

Fana, çalmakta olan müziğin sesini kıstı ve Doktor’a döndü, biraz da hırslı ve yüksek ses tonu ile “dünyanın başına bu felaketleri açan siz ekonomistler değil misiniz?” gibi bir çıkış yaptı. Masada hüzün ve kavga vardı artık. Tek Kanat ise “gelecek cevaba hazır ol ve gardını al” der gibi Fana’ ya baktı. Fana, Doktor ile tartışmaya hazırdı.

Doktor, her zamankinden daha fazla soğukkanlı görünüyordu. İçki bardağını elinden bırakmadı ve Fana’nın yüzüne bakmadan şu soruyu sordu: Ben mi bu gemileri size aldırdım?

Hayır, dedi Fana. Biz üç nesildir bu işi yapıyoruz, başka işten anlasam elbette gider o işi yapardım, ancak bu mesleğin bizlere yaşattıklarını haksızlık olarak düşünüyorum. Elbette iyi günleri olmuş önceki nesillerin ama bu kazançlarını başka bir iş koluna yatırmamışlar, gidip turizmci, inşaatçı, tekstilci olmamışlar, kendilerine uçak almamışlar, ne kazanmışlarsa son kuruşuna kadar bu mesleğe yatırım yapmışlar, bunda kusur nerede?

Burada bir kusur yok, dedi Doktor. Ekonomide, satın alma ve satın alınan emtianın işletilme olguları vardır. Satın alma ayrı bir konu, üzerinde çok konuşulur. Zamanlama, satın almada en önemli olgudur ancak şu an konumuz değil.

Evet, şu an konumuz değil, konumuz alınan emtianın yani geminin işletilmesi.

Hayır, işletmeyi konuşmayacağız, bunu iyi-kötü yapıyorsunuz.

Neyi konuşacağız?

Şu an kuru yük marketinde bir kriz yaşanıyor mu?

Cevabı da kendisi verdi Doktor:

Evet, konuşacağımız ‘kriz döneminde neler yapılacağı’ olmalı, öyle değil mi?

Yurt dışında almış olduğu eğitimde final sorusu idi Fana’nın, çok da iyi biliyordu cevabını, sözlü sınavda hissetti kendini, avuç içleri tavana bakar şekilde ellerini masaya koydu ve “Başlayalım” dedi.

Fana, kendinden emin olarak

Bir: fazla tonaj hurdaya gider, dedi.

Bunu biraz açar mısın?

Navlun marketi armatörlere iyi para vermediği zamanlar hurdalama hep artar. Kuru yük gemilerinde, 2012 yılında 33 milyon, 2013 yılında 23 milyon, 2014 yılında 16 milyon ve bu yılın ilk beş ayında 17 milyon ton gemi hurdaya gitti.

Yani hurdaya giden tonajda bu yıl çok ciddi bir artış var.

Evet, dedi Fana. Bu yıl hurdaya giden tonajda bir rekor bekleniyor, özellikle Capesize gemilerde. Bu yıl şu ana kadar 10 milyon ton Capesize hurdaya gitti.

– Gördün mü bak, market nasıl tepki vermeye başlamış.

Evet ve iki, dedi Fana. Yeni inşalar azalır, iptal olur ya da cins değiştirir.

Bunu da biraz açar mısın?

2015 yılında 63 milyon, 2016 yılında 65 milyon ve 2017 yılında ise 19 milyon ton yeni kuru yük tonajı dünya filosuna katılacak, yıllara göre artış ise; 2014/2013 yüzde 4.4 ve 2015/2014 arası ise yüzde 0.6, elbette bu yıl içerisinde başka bir sipariş verilmezse… Bu da bize iki olguyu gösteriyor. Bir: Yatırımcılar artık kuru yük tonajından kaçıyorlar. İki: Dünya deniz yolu ile taşımacılık her yıl yüzde 3.8 artmasına rağmen, kuru yük tonajında o kadar fazla tonaj var ki yıllar içerisinde sipariş oranı azalsa bile dünyada hâlâ çok yüksek tonaj fazlası var.

Bir de cins değiştirmek demiştin?

Evet, dedi Fana. Çin’in özellikle kömür ithalatını azaltması, demir cevheri ithalatında ise frene basması nedeniyle Capesize gemiler işsiz kaldı ve Scorpion şirketi Güney Kore tersanelerine vermiş olduğu 16 adet Capesize gemisini ham petrol tankerine çevirtti.

Görüyorsun bak, ekonomi kuralları hâlâ devam ediyor.

Evet, dedi Fana ve devam etti. Üç: Gemiler yol keserler, yani süratlerini düşürerek yakıttan tasarruf yoluna giderler, şu anda yakıt fiyatlarının düşmesine rağmen gemilerde yavaş seyir hâlâ uygulamada, gemiler hedef limanlara varmakta acele etmiyorlar. ‘Back to back’ iş bulmak zor ve dolayısıyla yavaş seyir yapılıyor.

Anlıyorum, dedi Doktor.

Devam ediyorum, dedi Fana. Dört: Gemiler ‘laid up’a gider, yani bir iskele ya da demir yerine alınarak gemi operasyonel olarak çıplak hale getirilir.

Anlamadım, dedi Doktor.

Yani, personelin işine son verilir, sigortaları durdurulur, bakım onarım zaten olmaz…

Dünya filosunda ‘laid up’ tonajı biliyor musun?

Evet, dedi Fana. Araştırmalar, kuru yük tonajında bu yıl içerisinde 750 bin ton taşıma kapasitesinin şu anda laid up yapıldığın gösteriyor ki, benim tahminim bunun çok daha üzerinde.

Bu kadar mı? diye sordu Doktor.

Kendinden emin bir şekilde “Evet” diye yanıtladı Fana.

Kuru yük marketinde olup bitenlerden biraz geri kalmışsın!

Tartışma kızışmaya başlamıştı, Doktor Fana’yı incitiyordu.

Ben bu marketin içindeyim, sen mi bana bunu soruyorsun?

Soruyorum elbette, bilseydin cevabın farklı olurdu.

Nasıl olurdu?

İki olguyu benimle tartışırdın. Birincisi, arz – talep dengesinin ne zaman yeniden sağlanacağını,

Peki sevgili ekonomistim sizlerce ne zaman sağlanır?

Bu, çoklukla yatırımcıların nasıl davranacağına ve gelecekteki siparişlerin arz-talep dengesini nasıl daraltacağına bağlı. Zayıf bir talebe rağmen arzın daralarak talebin üzerinde büyümesini bekliyoruz.  Yani, zamanla, bu daralma devam ettikçe navlunlar yükselebilir ama toplam talebin toplam arza eşit olması bayağı bir zaman alacaktır, hiç olmayabilir de.  Yine de daralmanın devam etmesini bekliyoruz.

İkinci olgu nedir?

Sen biraz önce dört farklı olgu ortaya attın, yatırımcıların yani sizin tabiriniz ile armatörlerin savunma hattı, tamamına katılıyorum fakat beşinci elementten haberin var mı?

Neymiş o?

Capesize armatörlerinin birleşerek bir havuz oluşturduğunu duymadın mı?

Duymuştu Fana ancak bu olgu üzerine hiç de kafa patlatmamıştı, şimdi sınav sorusu olarak karşısına gelmişti. Tartışmayı kendisi başlatmıştı ve bundan da kaçamazdı.

Duydum elbette, dedi kendinden emin bir duruşla. Peki bu birleşme ile ilgili senin görüşün nedir?

Doktor elinden bardağını bıraktı, derin bir nefes aldı ve karşısında öğrencileri varmış gibi cevapladı: Birleşiyorlar çünkü daha büyük kuruluşların avantajlarından yararlanmak istiyorlar, kötü bir markette bu birleşimler artacaktır.

Soru sorma sırası Fana’ya geçmişti, beşinci element ile ilgili kafasındaki tüm soruları sormak için bir fırsat yakalamıştı.

Bu birleşme başarılı olacak mı?

Bu ortaklıklar başarılı olacaktır. Eğer parasal anlamda bakarsak, bir araya gelerek denizcilik operasyonunu uygulanabilir ve kolay hale getiriyorlar. Havuzun kazançları marketten çok daha iyi, bu yüzden şirketler onlara katılıyor.

Bir gün panamax, supramax ve handymax armatörleri de birleşebilir mi?

Olabilir, daha büyük yük ile genişleyen ve draftı artan limanlarla panamax ve supramax sahibi armatörler birleşip daha büyük havuz oluşturabilirler ve kiracılar ile daha iyi pazarlık yapabilirler.

Bu ortaklık bir rekabete yol açacak mı? ABD, Çin ve AB anti-tröst yasalarını işletecekler mi?

Sorular yağmur gibi geliyordu Fana’dan, belli ki bu konuyu fazla incelememişti.

Bu iş ortaklığı rekabeti öldürür, zaten birleşerek iş yapmanın mantığı rekabeti minimuma indirmek.  Bu ortaklıklar bazen denizcilik havuzları diye de bilinir, gizli gizli monopol gibi davranmaya eğilimlidirler ama havuzlar anti-tröst yasasının bir kısmı değildirler, anti-tröst yasaları onları normal bir varlık olarak tanımlar. Genelde, bu havuzlar anti-tröst’ün dikkatinden kaçarlar.

Mevcut markette navlunlara kiracılar karar veriyor, birleşerek bu kiracı gücü kırılabilir mi?

Bu havuzların amacı tam da budur. Bir araya gelip ittifak yapmanın mantığı kiracıları zorlu bir savaşa sokmak içindir. Market kimin daha iyi pazarlık yaptığına bakar. Birleşerek daha iyi pazarlık gücü oluşturursunuz ve daha yüksek navlunlar talep edersiniz.

Tek Kanat ayağa kalktı ve artık yatma zamanının geldiğini nazikçe eşine ve konuğuna hatırlattı.

Günler hızla akıp geçti. Fana, Tek Kanat ve Doktor her hafta birkaç defa bir araya geliyorlar, sohbetlerinde Junior’dan pek söz edilmiyordu, doğrusu Junior ile ilgili bir soru sormaktan kaçınıyordu Doktor.

Bir gün, öğleden sonra Fana telefonla Doktor’u aradı. Junior’ın, akşam altıda Atatürk Hava Limanı’nda olacağını, Tek Kanat’ın doktor randevusu nedeniyle Junior’ı karşılamaya gidemeyeceğini ve mümkünse kendisinin karşılamasını ve akşam evde hep birlikte olmalarını rica etti.

Doktor saatine baktı ve hemen çıkar ise yetişebileceğini söyleyerek, telefonu kapattığında heyecandan ellerinin titrediğini fark etti.

Atatürk Hava Limanı’na vardığında saat altıbuçuk olmuştu, malum İstanbul trafiği, hem kendine hem Fana’ ya söylenerek gelen yolcu çıkış kapısına yöneldi. Junior’ da çıkmış gözleriyle Fana’yı arıyordu.

Kalabalık arasından Doktor’u gördü, Doktor henüz onu görmemişti. Doktor siyah gözlüklerini düzelterek miyop gözleri ile kalabalığa bakarken bir anda karşısında Junior’ı gördü.  Daha sonra hatırladıkları tek an birbirlerinin boynuna sarılmış olarak dakikalarca öyle kaldıkları olacaktı.  Doktor ağlıyordu, o güne kadar sakladığı duygular patlama yaşamış ve artık saklayacak bir şey olmadığını anlatıyordu gözyaşları. Neden sonra kendilerine geldiler. Doktor, ufak arabasını Junior’dan kullanmasını rica etti. Fanalar’ın kapı zilini çalana kadar da elleri hiç ayrılmadı.

Kapıyı Fana açtı, salona geçtiler, Junior ev sahiplerine gülümseyerek “size bir sürprizimiz var,” dedi.

Tek Kanat ise aynı cümle ile cevap verdi, “Bizim de size…”

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
leventakson@marinedealnews.com