Kriz sonrası değişen stratejiler

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Küreselleşme, dünya ticaretini “tedarik odaklı” yapıdan “talep odaklı” yapıya dönüştürürken, hem konteyner taşımacılığına basamak atlattı hem de terminal hareketlerinin önemli ölçüde gelişmesini sağladı. Öte yandan, perakendecilik sektörüyle sıkı bağı olan konteyner hareketleri; krizin patladığı günlere kadar olan dönemde yüksek tüketimin yarattığı fırsatlardan önemli çıkar sağladı. Talebin ve tüketimin dibe vurduğu karanlık günlerin ardından geçtiğimiz aylarda uygulamaya sokulan “tüketimi teşvik edici uygulamalar” beklenen yararı sağlayamayınca, konteyner sektöründeki aktörler giderek rahatsız olmaya başladı.
Talebin ve buna bağlı tüketimin üst seviyede olduğu kriz öncesi dönemde, liman kapasitelerinin yetersiz olduğu konuşuluyordu. Gündemde bugün ise, geçen yılki hedeflerin yakalanıp yakalanamayacağı tartışmaları yer alıyor. Ne var ki, kriz döneminde uygulanması düşünülen stratejik seçenekler oldukça kısıtlı ve mevcut pazar payının yükseltilmesi tek seçenek olarak gözüküyor.

Kriz döneminde uygulanması düşünülen stratejik seçenekler oldukça kısıtlı ve mevcut pazar payının yükseltilmesi tek seçenek olarak gözüküyor

Bu noktadan hareketle; bazı limanlar “boş konteyner ardiye tarifesi”ni düşürmek ya da “free time”ı yükseltmek gibi seçenekler düşünüyor. Örneklenen bu iki seçenekte kârlılık oranlarında düşme görülse bile, konteyner kullanımında gerçekleşecek artış gelirlerde de artış sağlayacaktır. Buradaki ana sorun, donmuş finans sisteminin tarihi bir norm olamayacağı konteyner hareketindeki geleceğe dönük yükseliş beklentilerinin, limanlara yapılacak yatırımlara hız kesmeden devam etmek için itici güç olup olmayacağıdır. Ayrıca, şimdiden göz önünde tutulması ve çözülmesi gereken problemlerin başında ekonomi yeniden canlandığında ortaya çıkacak olan, liman hinterlant bağlantılarındaki zaaflar ve terminal istif kapasitelerindeki yetersizlikler geliyor. İstif sahalarının efektif kullanımı terminal yönetimlerindeki planlamalarla kontrol edilebilir, ama “talep” olgusu liman yönetimlerinin kontrolü dışındadır.
Bu konuda Kuzey Avrupa limanlarında bulunan çözüm, limanlarla birlikte çalışacak kara terminallerinin devreye sokulması, yani liman istif sahasının liman dışındaki alanlara taşınmasıdır. Özetle; limanların uzantısı olarak kabul edilen bu alanlara teslim edilen yükler, gemi operasyonlarına ve limanın sorumluluğunda rıhtıma getirilerek yükleme yapılacak; böylece istif sahası arzı artırıldığı gibi, bağlantı yollarının kullanımı da kısmen kontrol altına alınabilecektir. Tedarik zincirinin halkalarından biri olan limanlarda bu ve benzeri yatırımlar yapılırken, halkalardan bir diğeri olan konteyner taşımacılığında aynı şeyleri söylemek mümkün olmadığı gibi, gelecekte kapasite artıracak bazı yeni projelerin iptal edilmek üzere olduğu anlaşılıyor.
Krizle birlikte demirde bekleyen gemi sayısındaki artış, rekabeti körükledi. Navlun bedeli ve hizmet kalitesi, yük sahipleri için normal dönemlere göre çok daha fazla oranda önem kazandı. İşte bu iki unsuru sunamayan firmaların kötü haberlerini beklemek kehanet olmaz.
Geçen ayki yazımda da belirttiğim üzere, kriz ve yüksek adetteki gemi arzı bugün ve yarın için sektörün en büyük sıkıntısını oluşturuyor. 2008 ve 2009’da konteyner gemi filosunun yüzde 12 civarında büyüyeceği öngörülmüştü ve her yıl için arz/talep dengesi arasındaki fark zaten (+) yüzde 2’ydi. Ancak, 2008 yılındaki talep artışının yüzde 6 civarında, 2009 yılında da yüzde 1-yüzde 6 arasında olacağının hesaplanması, arz/talep dengesi arasındaki boşluğun geçen yıl için yüzde 6, bu yıl için ise yüzde 6-yüzde 11 arasında olacağını gösteriyor. Kısaca söylemek gerekirse, atıl kapasite 3 kat artmıştır ve tüm bu olumsuzlukların dışında, konferans sisteminin de erimiş olması dikkat edilmesi gereken bir başka negatifliktir. Sonuç olarak; 2008 yılında dünya denizciliği kazaya uğramıştır. Artan rekabet, liman işletmeciliği ile konteyner taşımacılığını pazar payını artırıcı yöntemler geliştirmeye zorlamaktadır. Son olarak, geleceğe yönelik farklı stratejilerin özelliklerini aktaralım: Birincisi gemi inşanın efektif yönetimi ile çözümlenebilecek atıl kapasite sorunu, yani yönetsel tedavi; ikincisi de prosedür değişikliklerinin yetersiz kalan ve geleceğe yönelik yatırımlara ihtiyacı belirgin olan limanlarda yapılacak operasyonlar. Dileğimiz ve beklentimiz dünya deniz taşımacılığının 2009’u çok ağır yara almadan atlatmasıdır.

Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com