Kriz 2010 yılına sarkabilir

MDN İstanbul

Global ekonomide yaşanan krizin 2009 yılında sona ermesini düşünmek mevcut koşullarda oldukça iyimser bir tutum olur. ABD ekonomisinin 2009 yılının üçüncü çeyreğinde toparlanacağı düşünülse de Avrupa ve Japonya’da toparlanmanın daha uzun sürmesi bekleniyor. Alınacak tedbirlerin isabetli olması, zamanında hareket edilmesi ve siyasal istikrar, krizin süresini kısaltabilir. Ancak başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden gelen olumsuz haberler küresel krizin derinliğini ve süresini artırıyor. Ayrıca, son olarak Ulusal Para Fonu ( IMF) başkanı Kahn’ın, global ekonomideki toparlanmanın 2009 sonu veya 2010 başında olabileceğini söylemesi de yaşanan global krizin 2010’a sarkacağı sinyallerini de veriyor.

Türkiye de iç açıcı değil
Dünya ekonomisinin resesyonda olacağı 2009 yılında Türkiye ekonomisi için de beklentiler pek iç açıcı değil. 2008 yılının son çeyreğinde ekonomik küçülme yaşayacağımız açıklanan öncü verilerden net olarak görünüyor. Bu küçülmenin 2009 yılının ilk yarısında da devam etme ihtimali çok yüksek. Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyümesinin 2009 yılında büyük ihtimalle sıfırın altında olması bekleniyor. Ekonomi yönetiminin de yapılacak her hata, büyüme oranını aşağıya çekecektir. Reel sektörde daralma artacak. Ve sonuç itibariyle 2009 yılında işsizlik de artacak. 2008 Kasım’da açıklanan son dış ticaret verilerine bakıldığında ihracatın yüzde 22, ithalatın ise yüzde 30 gerilediği görülüyor. Bu gerileme aralık ayında da devam edecek. İçinde bulunduğumuz dönemde gerileme trendine giren ihracat ve ithalatın 2009 yılında sırasıyla yüzde 17 ve 25 civarında gerilemesi oldukça olası.

2009 reel sektör için sancılı bir yıl olacak
Öte yandan 2009 yılının ikinci yarısında Türk lirasının değer kaybetmesi, doların avro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerinin artması sonucu reel sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma beklenebilir. Bu da yüklü miktarda açık pozisyonu bulunan özel sektör şirketlerinin borç geri ödeme kapasitelerini geriletir. 2009 yılında ekonomi çok ani ve şiddetli bir şekilde olmasa da hızla yavaşlayacak ve küçülecek. Global kriz Türkiye ekonomisine reel sektör üzerinden bir darbe vuracak. İmalat sanayi, üretim rakamlarındaki son dönemdeki şiddetli düşüş bu sürecin başladığını gösteriyor. Eylül ayında yüzde 5,2 küçülen imalat sanayi üretimi, ekim ayında yüzde 8,5 küçüldü. Reel sektörde kredi sıkıntısı şimdiden başlamış durumda. 2009 ise reel sektör için sancılı bir yıl olacak.

IMF yaraya merhem olabilir
Bir yandan global piyasalarda yaşanan krizden 2009 yılında Türkiye’nin nasibini daha fazla alması beklenirken, diğer yandan IMF ile yapılacak bir anlaşma, global krizin yarattığı bu zorlu sürecin daha yumuşak geçmesine yardımcı olabilir. Ancak, IMF ile imzalanacak tipik bir “stand-by” anlaşması doğru bir çözüm gibi görünmüyor. Çünkü şu an bizim reel ekonomiyi destekleyecek reel maliye politikalarına daha fazla ihtiyacımız var. Eğer IMF bize nakit para sağlar ve bu parayı ekonomiyi canlandırmak için kullanmamıza izin verirse o zaman ekonomi canlanır.

İç talep etkilenecek
Reel ekonominin finansörü bankalara gelince… Bankacılık sistemi, krediler ve mevduatlarda  2008 yılında da son yıllarda olduğu gibi yıllık bazda yüzde 30 civarında bir artış sergiledi. 2009 yılında ise kredilerdeki artışın yüzde 11, mevduatlardaki artışın ise yüzde 17 ile sınırlı kalması bekleniyor. Aktiflerde kredilerin ağırlığının biraz azalırken, menkul değerler portföyünün aynı oranda artması mevcut verilerle olası görünüyor. Kredilerdeki yüzde 11’lik artışa karşın bireysel kredilerin yüzde 16 oranında artması bekleniyor. Bu nedenle kredilerdeki artış hızının yavaşlaması iç talebi limitli oranda etkileyebilir. Bankalar bireysel kredilerde daha seçici davranacaklar, konut ve taşıt kredileri önemli bir artış kaydetmezken, ihtiyaç kredileri ve kredi kartları daha hızlı oranlarda artabilir. İşte uzmanların MarineDealNews’e açıkladıkları 2009 yılı öngörüleri:

Ali İhsan Gelberi
Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Bölüm Başkanı
Global krizi finansal kriz ve finansal krizin makro ekonomik etkilerinden oluşan ekonomik kriz olarak ikiye ayırmak gerekir. Gelişmiş ülkelerin izlediği politikalar dikkate alınırsa 2009 yılı içinde finansal krizin son bulacağını, ama bu krizin makro ekonomi ve reel sektör üzerindeki etkilerinin sonraki yıllara da taşınacağını tahmin ediyorum. Global kriz 2009 ve sonrasındaki yıllarda şekil değiştirerek devam edecektir. 2008 yılının son çeyreğinde ekonomik küçülme yaşayacağımız açıklanan öncü verilerden net olarak görünüyor. Bu küçülmenin 2009’un ilk yarısında da devam etme ihtimali çok yüksek. 2009 yılının tümü için eğer doğru politikalar uygulanırsa yüzde 1-2 arasında pozitif bir büyüme yakalanabilir. Ekonomi yönetiminde yapılacak her hata büyüme oranını aşağıya çekecektir. 2009 yılında ithalat ve ihracatın 2008 yılına göre yüzde 5 civarında azalacağını tahmin ediyorum. İhracatın 120-130 milyar dolar, ithalatın 170-185 milyar dolar civarında ve cari açığın 20-25 milyar dolar civarında olması muhtemel.  İç ve dış talebin hızla azaldığı, ekonomik büyümenin yavaşladığı bir ortamda reel sektörün kârlarının azalması kaçınılmaz. Öncelikle, üretim ve yatırımların ciddi oranda yavaşlaması nedeniyle reel sektörün finansman ihtiyacı da azalacaktır. IMF ile anlaşma yapılması durumunda, özel sektör borçlarının bir sorun olacağını düşünmüyorum.
Gelişmiş ülkelerin uzunca bir süredir reel faizlerini negatife çekmiş olmaları, son aylarda gelişmekte olan ülkelerin de faiz indirimlerine gitmelerine neden oldu. Global ekonomilerin yavaşlamaya devam etmesi, faiz oranlarında da daha fazla indirimleri gündeme getirecektir. Döviz, yurtdışı finansman olanaklarına bağlı olarak dalgalı bir seyir izleyebilir. Borsaların kalıcı olarak yükselmeye başlamaları ise uzun bir süre alacaktır.
IMF’yle anlaşma ekonomide bir canlılık yaratmasa da, ekonominin daha hızlı daralmasını önler. IMF’nin sağlayacağı kaynağın kullanma şeklinden çok, uluslararası kabul gören bir programımızın olması, hem bankacılık kesiminin hem de reel sektörün yurtdışı finansmana ulaşımını kolaylaştıracaktır. IMF finansmanı ise ne şekilde kullanılırsa kullansın, Hazine ve Merkez Bankası’na politika üretme ve kendi kaynaklarını daha rahat kullanma imkânı sağlayacaktır.

Mahfi Eğilmez
Ekonomist
Global krizin 2010 yılı ortalarına kadar etkisini azaltarak sürdürmesini bekliyorum. Ancak 2009 yılında Türkiye ekonomisinin krizi çok daha ağır hissedeceğini düşünüyorum. Global ekonomide yaşanan ağır resesyona bağlı olarak 2009 yılında büyümenin yüzde 0-1 arasında bir yerlerde olmasını bekliyorum. Türkiye’nin ithalat ve ihracatından oluşan dış ticaret hacminde ise yüzde 30 dolayında bir düşüş tahmin ediyorum.Dünya ve Türkiye ekonomisindeki krize paralel olarak 2009 yılı reel sektör açısından çok sıkıntılı bir yıl olacak gibi görünüyor. Reel sektör temsilcilerinin ağırlıklı olarak zarar edeceği kanısındayım. Buna karşın 2009 yılında reel sektör borçlarında bir düşüş izleyeceğiz. Ancak bu düşüş reel sektörün kredilerinin bir bölümünü yenilememesinden kaynaklı bir düşüş olur.
Öte yandan Türkiye’nin gündeminde olan IMF ile yapılacak düzenleme ekonomide biraz toparlanma yaratır. IMF kaynağı, eğer özel bir değişiklik yapılmazsa, ödemeler dengesi amacı dışında kullanılamaz.
Bankacılık sektörü açısından bakıldığında ise 2009 yılında kredi hacminde düşüş olur. Bu da küçülen bir ekonomiye uyumlu bir görünüm demektir. Kredi düşüşü iç talebin düşüşünü etkilemekten çok iç talebin düşüşü kredi daralmasını etkileyecektir. Böyle bir ortamda döviz tahmini yapmak neredeyse imkânsız gibi. Çünkü konu yalnızca bizim durumumuzla değil ABD ile ve öteki ülkelerin paralarının değeriyle de ilgili. Faiz ve borsa da düşük gider.

Denizbank Ekonomik Araştırmalar Bölümü
2009 için Türkiye’de GSYİH büyümesinin büyük ihtimalle sıfırın altında olacağı kanısındayız. Reel sektörde daralma ve 2009 yılında işsizlik artacak. Küresel ekonomideki krize paralel olarak ihracat ve ithalatın 2009 yılında sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 25 civarında gerilemesi oldukça olası. 2008 yılının ikinci yarısında Türk lirasının değer kaybetmesi, doların avro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerinin artması sonucu reel sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma görülebilir. Ve bu da borç geri ödeme kapasitelerini geriletir. Ekonomi çok ani ve şiddetli bir şekilde olmasa da hızla yavaşlayacak ve küçülecek. Global kriz Türkiye ekonomisine reel sektör üzerinden bir darbe vuracak. Türkiye’de şimdiden reel sektörde kredi sıkıntısı başladı. 2009 ise reel sektör için sancılı bir yıl olacak. 2008 yılı büyümesinin yüzde 2,5 olmasını ve gelecek sene de büyümenin negatif olacağını bekliyoruz. Global kriz iç ve dış talebi bir süre sınırlamaya devam edecek ve enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskı yaratacaktır.  Petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş de enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıyı artırıyor. Bu da Merkez Bankası’na önümüzdeki dönemde faiz indirimlerine devam etmesi için olanak sağlıyor.  Ayrıca, Türk lirası ve hisse senetleri de önümüzdeki dönemde değer kaybetmeye devam edecek.
IMF ile yapılacak bir anlaşma global krizin yarattığı bu zorlu sürecin daha yumuşak geçmesine yardımcı olabilir. Ancak, IMF ile imzalanacak tipik bir “stand-by” anlaşması doğru bir çözüm olmaz, çünkü şu an bizim reel ekonomiyi destekleyecek reel maliye politikalarına ihtiyacımız var. Eğer IMF bize nakit para sağlar ve bu parayı ekonomiyi canlandırmak için kullanmamıza izin verirse o zaman ekonomi canlanır.

Prof. Dr. Deniz Gökçe
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi
Global krizin toparlanmasının başlangıcı, en büyük ekonomiler olan ABD ve Almanya’nın toparlanmaya başlamasıyla gerçekleşecektir. Bugün eldeki verilere göre ABD 2009’un ikinci çeyreğinde küçük de olsa pozitif büyüme yaşayacak gibi görünüyor. Ama 2008 dördüncü çeyreği ve 2009 ilk çeyreğinde felaket yaşadıktan sonra! Bu nedenle ABD 2009 sonunda dünyaya katkı yapıyor olacak gibi, Almanya ise 2009 içinde her çeyrekte küçük de olsa pozitif büyüme yaşayacak, 2009 sonunda o da dünyaya katkı yapacak duruma gelecek. Bu nedenle 2009 bizim gibi gelişen ülkeler için sorunların devam ettiği bir dönem sayılacak. Gelişen ülkeler 2009 sonunda toparlanır gibi görünüyor.
2009 yılında Türkiye ciddi durgunluk ve ciddi istihdam azalması yaşayacak ve Almanya toparlanmaya başladığı oranda da düzelme sergilemeye başlayacak. Ama Türkiye 2001 yılında kamu maliyesi ve bankacılıkta aldığı önlemler nedeniyle ve IMF anlaşmasının da sonuçlandırılacağı varsayımı altında 2001 türü bir döviz çöküşü yaşamayacak gibi görünüyor. İthalat ve ihracatta yüzde 25 boyutunda daralma olmasını beklemek normal sayılmalı. Ancak bunun bir kısmı enerji, emtia ve gıda fiyatlarının düşmesi sonucu olacak. Bir kısmı reel yavaşlama ve bir kısmı da kur etkisiyle ilişkili!

IMF’yle anlaşma riskleri küçültür
Reel sektör azalan talep karşısında kâr kaybı yaşayacak ve zaten sorunu olan firmalar ve esnaf çok zorlanacak. 2008 büyümesi küçük bir pozitif olacak, 2009 büyümesi ise negatif olacak gibi duruyor. Türkiye’deki kriz, 1994 ve 2001 yıllarında olduğu gibi döviz, kur ve bankacılık krizi olmadığından büyük döviz kökenli çöküş yaşanmayacak olsa da ciddi boyutta sıkıntı yaratacak. Reel sektörün döviz borçları daralıyor, YTL borcu ise artacak! Döviz ve borsa sürekli yukarı ve aşağı dalgalanacak. Faiz ise enflasyon düştüğü oranda düşecek. Bu ancak uluslararası baskıların döviz likiditesi sorunu yaratmayacağı ortamda gerçekleşir. Uluslararası ortamda döviz türbülansı olursa ve bize de sıçrarsa faiz de risk artışı nedeniyle yükselir. Ancak IMF ile anlaşma bu riskleri küçültür.
IMF ile yapılacak anlaşma ancak sorun ortamında verilecek bir kredi anlamına geliyor gibi. Bu nedenle riski azaltacak ama likidite sağlamayacak bir anlaşma olacak diye düşünüyorum. Yani ortaya hemen dağıtılacak bir kaynak çıkması söz konusu değil. Sıkışma olursa sigorta poliçesi elimizde olacak. Ancak düzelecek moraller nedeniyle canlanma olabilir. 2009 yılında bankacılık bilançoları küçülür. Çeşitli, kredi tipleri için ayrı değişme oranları olsa da bankacılık hacmi ve kârlılığı küçülecek. Burada ilişki aslında tersine; iç talep daraldığı ve riskler arttığı için sistem daralıyor. Bankacılar fren yaptığı için daralmıyoruz.

Prof. Dr. Kerem Alkin
İstanbul Ticaret Üniversitesi
ABD ekonomisi eğer 2009 yılında toparlanmayı başarır, ekonomisinde önemli bir işsizlik sorunu yaşamaz ve ABD’de 16 önemli eyalette konut fiyatları gördüğü dip noktadan toparlanmaya başlarsa, kriz 2009 yılında sona erer. Aksine, yeni Başkan Obama’nın çabalarına rağmen, ABD’de reel sektörde ciddi bir daralma gündeme gelir ve küresel krizin 2. perdesi reel sektöre sirayet ederse, ABD ve AB’de, tüketim daralması ve resesyon Çin’in ekonomik sorunlarını ağır bir noktaya getirirse, Çin reel sektöründe iflaslar artarsa, küresel kriz 2. ve 3. aşamasına geçmesine bağlı olarak, 2010 yılına sarkar ve bu durumda dünya ekonomisinde toparlanma, ancak 2012 yılını bulur.
2009 yılında Türk ekonomisi, iç ve dış kaynağın etkin kullanımı ve kamu harcamalarının mali disiplini zorlayamayacak bir ölçüde devreye alınmasıyla, yüzde 2,5-3’lük bir büyüme bile gerçekleştirebilir. Hazine’nin 2009 yılında iç ve dış borç geri ödemelerinde net ödeyici olması ve bu nedenle Türk bankacılık sektörü de elindeki kaynağı büyük ölçüde reel sektörü kullandırır ise, Türk ekonomisinde kritik bir büyüme ve istihdam sorunu gözlenmez. Bununla birlikte, 2009 yılında dünya ekonomisi iyimser bir senaryoya bağlı olarak, 20-25 milyar dolarlık bir ihracat hacmi daralması, 45-50 milyar dolarlık bir ithalat hacmi daralması yaşayabilir. Cari açığın ise 2009 yılında 28-30 milyar dolar olması beklenebilir. Kötümser senaryoda ise, Türkiye’nin ihracatındaki daralma 40 milyar doları bulabilir.
2009 yılında kâr elde edebilmiş bir reel sektör kendini şanslı görmelidir. 2009 yılını çok düşük bir kâr veya sıfır kârla tamamlayacak şekilde reel sektör bütçelerini hazırlamalıdır. Tüm bir yılı kapsamak yerine, aylık bütçelerle reel sektör yolunu çizmelidir. İhracattaki daralma sınırlı kalır ve ekonomi yönetimi iç talebi canlandıracak önlemleri hayata geçirir ise, reel sektör borçlarını geri ödeme veya çevirmede sıkıntı çekmez. Bu noktada, Hazine’nin Türk bankalarına muhtaç duruma düşürülmemesi de önemli. 2009’da Hazine, yüklü bir iç borçlanma yapmaya ve Türk bankalarından yüklü bir kaynak kullanmaya mahkum olursa, Türk bankaları reel sektöre sırtını döner ve reel sektör hem kaynak bulmakta, hem borçlarını tazelemede veya çevirmede zorlanabilir. Reel sektörün bu ve benzeri nedenlerle yurtiçi ve yurtdışı bankalara kredi borçlarını ödemekte zorlanması veya borçlarını tazeleyememesi veya çevirememesi, reel sektörde kritik bir iflas dalgası ve işsizlikte ciddi artışlara neden olabilir.
IMF anlaşması, Hazine’nin 2009 finansman ihtiyacı ve Türk reel sektörünün özellikle dış borç geri ödemeleri açısından yeterli bir imkân sağlamalıdır. Bu kaynağın en az 20-25 milyar dolar olması gereklidir. Türkiye’nin IMF ile 10 milyar dolar civarında bir anlaşmada mutabakat sağlaması, piyasalarda hayal kırıklığına neden olabilir.Türk Hazinesi’nin eli güçlendirilmez ve Hazine Türk bankalarından ciddi miktarda kaynak kullanır ise, 2009 yılında bankaların bilançolarının aktifinde Hazine kâğıtlarının ağırlığı artar, kredi hacminin ağırlığı azalır. Bunun anlamı, bankaların bireysel ve/veya kurumsal müşteriye daha sınırlı kredi imkânı sağlayacağı anlamına gelir ki, iç talebi daraltıcı bir etkisi olur.

Bunu Paylaşın