Koronavirüs

MDN İstanbul

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan, virüsün yarattığı can kayıplarının ve insanlar üzerindeki psikolojik tesirinin yanı sıra küresel ekonomi üzerinde yarattığı domino etkisi sonucu dünya ekonomisinin bir durgunluk dönemine gireceğini ve devletlerin verdiği sınavı MarineDeal News okuyucuları için kaleme aldı

Koronavirüs, Wuhan’da ortaya çıktığında yaratacağı etkilerin büyüklüğünün tahmin edilebildiğini zannetmiyorum.

Bugün, 19 Mart 2020 itibarıyla 172 ülkede yaklaşık 220 bin kişi bu virüsle mücadele ediyor ve sayı her geçen gün artıyor. Bugün için ölü sayısı 9 bin, yarın bu rakamın daha da artacağı açık.
Virüs ilk olarak Çin’de ortaya çıkmış olsa bile bugün için salgının merkezi konumundaki coğrafya Avrupa ve İran.

Dünya Sağlık Örgütü’nün mücadelenin en önemli ayağının “test” olduğunu vurguladığı bir ortamda devletler birbirlerinden farklı stratejilerle de olsa virüsle mücadele ediyorlar.

Avrupa’da en zor durumdaki ülke İtalya. Almanya ve Fransa’da vaka sayıları birbirine yakınken ölüm oranları arasında Almanya lehine bariz farklılık mevcut (Almanya-28/11973; Fransa-175/7730). Fransa ilk etapta 15 gün süre ile uygulanacağını ifade ettiği sokağa çıkma kısıtlaması ile aldığı tedbirleri sertleştiriyor.

Başlangıç olarak “sürü bağışıklığı” stratejisi izleyeceğini ifade eden İngiltere’de okulların kapatılmış olması alınan tedbirlerin daha da sertleşebileceğini gösteriyor.

Virüsün Almanya’da nüfusun yüzde 60 ila yüzde 80’ine, İngiltere’de yüzde 80’ine, ABD’de yüzde 65’ine bulaşacağı öngörülüyor.

İran’da da durum oldukça zor. Halen 17 bin 735 vaka görülen ülkedeki ölü sayısı bin 135. İran 13 Mart 2020 itibarıyla acil olarak tüm dünyadan yardım talep etmiş durumda. İran aynı zamanda Covid-19’la mücadele için ABD’nin yaptırımlarını kaldırmasını istiyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün virüsü “salgın-pandemi” olarak tanımlamasına rağmen solunum cihazı ve yatak sıkıntısı çeken İtalya’nın bu konudaki taleplerinin kendisi gibi AB üyesi olan Almanya ve Fransa tarafından, kendi ihtiyaçları gerekçe gösterilerek karşılanmadığı biliniyor.

İran’ın virüse karşı yardım çağrısına rağmen ABD’nin İran yaptırımlarını artırarak sürdürdüğü, ABD’deki yatak sayısının oran olarak İtalya’dan daha düşük olduğu, ABD’nin Alman kökenli bir şirkete Covid-19 aşısının ABD’de geliştirilmesi için geniş mali imkânlar teklif ettiği ve Almanya’nın bu teklife karşı olduğu dikkati çeken haberler arasında.

Buna karşın Çin’in virüs ile mücadelede önemli başarı elde etmesi ve son 24 saat içindeki yeni vaka sayısının 1 olması önem arz ediyor. Ayrıca, Çin’in İtalya ve İran’a doktor ve tıbbi malzeme gönderdiği, Sırbistan’a maske tedarik ettiği, Küba’nın İngiliz bayraklı bir yolcu gemisini ve bu gemideki Covid-19 hastalarını tedavi maksatlarıyla ülkesine kabul etmiş olması da konu kapsamındaki diğer önemli gelişmeler.

Virüsün ortaya çıkışına yönelik görüşler oldukça farklı. Wuhan kentindeki deniz ürünleri pazarının virüsün kaynağı olduğu iddiaları kadar virüsün insan yapımı olduğu yaklaşımı da dikkat çekiyor.

Virüsün insan yapımı olduğunu iddia edenler görüşlerini desteklerken; virüsün kuluçka süresinin uzunluğunu, özellikle yaşlı insan grubuna zarar veriyor olmasını, kolay tespit edilememesini, yayılım hızını öne çıkarıyorlar. Ancak her iki iddia için de ortaya konulan net bir kanıt yok. Virüsün kaynağına yönelik tartışmalar ABD ve Çin’in karşılıklı olarak birbirlerini suçlamaları ile devam ediyor.

Virüsün yarattığı can kayıplarının ve psikolojik tesirin yanı sıra dünya ekonomisi üzerindeki etkisi de oldukça büyük. Ekonomi uzmanları; salgının küresel tedarik zincirinin bozulmasına ve talebin azalmasına yol açacağını, bu durumun istihdam ve üretimi olumsuz etkileyeceğini, dünya ekonomisinin bir durgunluk dönemine girdiğini söylüyorlar. Ekonomi uzmanları faizlerin düşürülmesiyle ortaya çıkacak parasal genişlemenin ise salgın gerekçesiyle etkisini tüm piyasalarda göstermeyebileceği yorumlarını yaparken ekonomik öngörünün oluşturulmasının zor olduğu bir dönem yaşandığını ifade ediyorlar.

Bununla birlikte birçok devlet halk sağlığına yönelik tedbirlere ilave olarak iç piyasalardaki durgunluğun azaltılması, kritik önemdeki şirketlerinin ve vatandaşlarının desteklenmesi maksadıyla ekonomik paketler açıklamış durumda.

Ülkemizde de bu süreçte bazı tedbirler alınmış durumda.

Bu tedbirleri; virüsün yayılmasını önlemek üzere kişi ve toplum sağlığına yönelik koruyucu bilgilendirmenin/işlemlerin yapılmasına yönelik tedbirler, sağlık sisteminin hazırlık seviyesinin artırılmasına yönelik tedbirler ve ekonomik tedbirler olarak kategorize etmek mümkün.

Alınan tedbirlerin yeterli olduğunu düşününler kadar; tedbirlere ilişkin verilerin vaka ve kayıp sayılarından ibaret olmadığını, virüs ile mücadele için gereken test ve tıbbi ekipmanın, yapılan test miktarlarının yeterli olmadığını, toplumun şeffaf şekilde bilgilendirilmediğini, alınan ekonomik tedbirlerin vatandaş seviyesine inemediğini savunan görüşler de var.

Şu an için virüse yönelik bir aşı veya tedavisine yönelik bir ilaç yok. Yayılımın engellenmesi ve/veya geciktirilmesi, bu süre içinde tedavi yönteminin, ilaçlarının ve/veya aşılarının geliştirilmesi gerekiyor. Tabi ki geliştirilen ilaç veya aşının deneme ve onay süreçlerinin ardından piyasaya sürülmesi de ticari gerekçelerle ayrı bir zaman alacak.
Bu çalışmaların sürdüğü ortamda bireylerin en önemli görevi disiplinli bir yaklaşım ile koruyucu tedbirlerin uygulanması olacak.

Devletin en önemli görevleri ise halk için gerekli koruyucu tedbirlerin açıklanması, halkın hiç bir ayrım gözetmeksizin bu tedbirlere uymasını temin edecek tedbirlerin alınması, halkın dürüst, şeffaf ve doğru şekilde bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi, gerekli her türlü sıhhi imkânın sağlanması, hastalığa yakalananların tedavi edilmesi, bu maksatla insanı önceleyen bir yaklaşım sergilenmesi, konunun siyasi bir rant meselesinden ziyade sosyal devlet anlayışı içerisinde ele alınması olacak.

Virüsten etkilenen, virüsten etkilenmesine rağmen sağlığına kavuşan ve maalesef kaybedilen insan sayıları ise devletin bu görevleri hangi ölçüde yerine getirebildiğini gösterecek.

Yani devletin ne kadar doğru yönetilebildiğinin ölçütü ve güçlü devlet olmanın ölçüsü haline gelecek.
Bu sınavın sonucunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bu sınavın sonucu bize jeopolitik riskler haricindeki kuraklık, kıtlık, iklim değişikliği, depremler gibi risk ve tehditlere ne kadar hazır olduğumuz konusunda da bir fikir verecek.

Salgın bittiğinde bütün dünyada tüm bu hususların sorgulanacağı, serbest piyasa ekonomisinin ve kurallarının, uluslararası tedarik zincirlerinin, tekellerin, uluslararası işbirliği mekanizmalarının, devletlerarası ilişkilerin, halkı öncelemeyen devlet anlayışının, siyaset kurumunun ve siyasetçi kavramlarının yeniden şekilleneceği bir döneme gireceğiz.

Bunu Paylaşın