Tarafların 24-26 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan AB Zirvesine hazırlandıklarının altını çizen Sağdıç, ‘‘Zirveden çıkacak sonuçlara göre de bir sonraki faaliyetlerinin neleri içereceğine odaklanmış durumdalar. 10 Eylül’de toplanan Akdeniz 7’lisinden Fransa, Yunanistan ve GKRY Türkiye karşıtıyken diğer 4 ülke Malta, İtalya, İspanya ve Portekiz ise Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasından yanalar. Doğu Akdeniz’de oluşacak olumsuz bir durumun bu ülkelere katkısı bulunmuyor. Zirvenin ardından yapılan açıklamalardan da belli olduğu üzere pek bir sonuç alınamayacak, hatta AB Zirvesi’nden de bekledikleri desteği sağlayamayacakları görülüyor,’’ dedi.
Oruç Reis’in neden döndüğüne de değinen Sağdıç, ‘‘Lojistik bir durum olabilir. Cumhurbaşkanı sözcüsünün dediği gibi diplomasiye bir fırsat tanımak da olabilir. Bu durum tartışılabilir ve isteyen de istediği şekilde kullanabilir. Bir taraftan lojistiktir, bir taraftan da fırsat penceresidir. Nitekim zaten görüşmeye çalışıyorlar. Fakat, Türkiye net bir şekilde bunun sonrasında da Doğu Akdeniz’deki haklarından geri adım atmayacağını söylüyor,’’ diye konuştu.
Doğu Akdeniz’de kıyıdaş olan herkesle görüşmeye açık olduğumuzu belirten Sağdıç, ‘‘Ne Suriye ne Lübnan ne İsrail ne Mısır ne de Yunanistan’a hayır denmiyor. Ama, Yunanistan ne kadar var Doğu Akdeniz’de? Meis Adası kadar var. Bunu dünya kamuoyu da net bir şekilde görmeye başladı,’’ yorumunda bulundu.
Yunanistan’ın “istikşafi görüşmelere hazırım” demesinin altını çizen Sağdıç, ‘‘İstikşafi görüşmelerde Türk kamuoyu ne olup bittiğini bilmiyor. Ben 2002-2003 sürecinde Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanıydım. O dönemde biz kısmen de olsa, Deniz Kuvvetleri olarak Genel Kurmay Başkanlığı ve Dışişleri ile ilişki halindeydik. Görüşmelere bir üye olarak katılmıyorduk ama (katılacak olan yetkililere) uyarılarda bulunabiliyorduk. Lozan’daki, Montrö’deki ve Paris Antlaşması’ndaki durumları anlatabiliyorduk. Buralarda herhangi bir taviz verilmesi durumunda bir daha geri dönülmesi mümkün olmayan durumlara düşülebileceğini anlatıyorduk. Ama şimdi duyuyorum ki Milli Savunma Bakanlığı son 10-12 yıldır ne olup bittiğini bilmiyor. Bir demokratik ülke düşünebiliyor musunuz ki ülke hükümranlık konularında, deniz yetki alanlarında ve ülke konuları söz konusu olduğunda ortak akılla değil de Dışişleri Bakanlığı’nın insafına göre hareket ediliyor. Güvenmek isterim ama Yunanistan’ın da bu kadar heveslendiğini görünce “acaba buralarda bazı sözler mi verildi?” diye düşünüyorum. Bu 152 ada ve adacığa nasıl tek tek Yunan bayrağı çekildi? Nasıl buralar insan nüfus alanı haline getirildi, deve kuşu çiftlikleri haline getirildi? En son geldiğimiz noktada ise Meis Adası’ndaki provokasyonu görüyoruz. Onun bir hafta öncesinde komando kıyafetli askerleri feribottan iniyorlar. Silahı var mıdır, ölümcül müdür değil midir? Ardından Cumhurbaşkanı geliyor komandolar ve F16’lar ile beraber geliyor’’ sözlerini kullandı.
Türkiye’nin bu konuda alabileceği önlemler hakkında konuşan Sağdıç, ‘‘BM güvenlik konseyini acilen toplantıya çağırmamız gerekiyor. Fransa’nın provokasyonlarını ve GKRY’nin silahsızlanmasının kaldırılmasını kanıt olarak göstererek Fransa’dan ve ABD’den şikayetçi olmamız gerekiyor. Rumlardan da şikâyetçi olmamız gerekiyor. NAVTEX’lerle yetinmeyip diplomatik notalar verilmesi gerekiyor. NATO’nun acil olarak toplantıya çağrılması gerekiyor,’’ önerilerinde bulundu.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.
