Kırılma noktası

Serter Tuçaltan

sertertucaltan@marinedealnews.com
Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

ABD ve AB, Türkiye ile Rusya arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin kendi çıkarlarına uygun olmadığını dile getirip, bölgesel mekanizmaların önünü kesmek için gayret sarf ediyor


Türkiye’de; ekonominin, sosyal medyadan yayınlanan videolar ile yaşandığı iddia edilen, uluslararası boyut kazanma ihtimali de bulunan olaylar ve ilişkilerin, korona kapsamındaki süreç yönetiminin ve aşı tartışmalarının ana gündemi oluşturduğu mevcut durumda dış siyasette Türkiye’yi ve bölgeyi ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanıyor.


ABD’de yeni yönetimin dış siyaset sahnesine yaptığı hızlı ve müdahaleci geri dönüş ABD-Rusya ilişkilerinin ciddi biçimde gerginleşmesine yol açarken Rusya’nın bu tavra seyirci kalmayacağına yönelik mesajları çatışmanın tonunun giderek sertleşeceğini ortaya koyuyor.

AB’nin, Rusya’yı gücendirmek istemeyen Almanya gibi üyeleri bulunsa da Rusya’ya karşı temel olarak ABD ile birlikte hareket edeceği anlaşılıyor. AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde de ABD ile birlikte hareket ettiği ve edeceği biliniyor.


Rusya’ya karşı Ukrayna kartını yeniden açan ABD yönetiminin AB ile birlikte Belarus’ta kendine müzahir bir yönetim oluşturmak üzere siyasi karışıklık yaratma gayretinde olduğu görülüyor.


Ukrayna, AB ve NATO üyeliği için tüm kozları oynarken, ABD ve AB, Ukrayna’ya yönelik desteklerinin süreceğini açıklıyor.


ABD Karadeniz, Gürcistan ve Ermenistan üzerindeki etkisini artırmak isterken Gürcistan’da da, Ermenistan’da da siyasi gerginlik sürüyor.


Gürcistan’da geçen ekimden beri süren siyasi kriz çerçevesinde varılan anlaşmada AB’nin etkili rol oynadığı, AB-Ermenistan arasında 2017 yılında imzalanan Kapsamlı Ortaklık Anlaşması’nın 1 Mart 2021 itibarıyla yürürlüğe girdiği, ABD’nin Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklediği açık kaynaklara yansıyor.


Diğer taraftan açık kaynaklarda yer alan haberler ABD’nin hamlelerini Orta Asya’ya doğru genişletmek istediğini de gösteriyor.


Nisan ayında ABD Dışişleri Bakanı ile Orta Asya ülkeleri (Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan) Dışişleri Bakanları arasında C5+1 platformu kapsamında yapılan görüşmeler ve ABD’nin askeri varlıklarını Orta Asya’da konuşlandırmaya devam edebilmesi için seçeneklerini araştırdığı haberleri bu değerlendirmenin emarelerini oluşturuyor.


ABD bir süredir NATO üzerinden Rusya’ya karşı iki ana cephe açmaya çalışıyor. Bunlar “Doğu” ve “Güney” Cepheleri.


Doğu Cephesi; Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya, Macaristan Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’den oluşuyor.


Bu Cephenin tesisi için ABD, NATO çerçevesinde başlangıçta, Baltık Denizi ve Baltık ülkeleri ile Polonya coğrafyasında oluşturduğu “Geliştirilmiş İleri Mevcudiyet-eFP” tedbirleri ile Karadeniz, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye coğrafyasını dâhil ettiği “Uyarlanmış İleri Mevcudiyet-tFP” tedbirleri olarak ikiye böldüğü planı birleştirerek tek bir cephe tesis etmeye çalışıyor.


Baltık coğrafyasında arzu ettiği duruma ulaşan ABD, Karadeniz’de bunu kendi istediği seviyeye getirememiş olmanın sıkıntısını yaşıyor. Karadeniz ısrarının en temel gerekçelerinden biri bu.


Her ne kadar telaffuz edilmese de “Geliştirilmiş İleri Mevcudiyet-eFP” ve “Uyarlanmış İleri Mevcudiyet-tFP” tedbirlerinin hayata geçirildiği coğrafya aynı zamanda Çin’in 17+1 inisiyatifinin uygulamaya sokulduğu AB coğrafyası ile de örtüşüyor.


Güney Cephesi kapsamında sınırlar Doğu Cephesi kadar net değil.


NATO 2030 raporunda Rusya’nın Akdeniz’deki varlığı nedeniyle NATO’nun doğu ve güney kanatları arasındaki keskin ayrımın ortadan kalktığına vurgu yapılıyor. Ancak yine aynı rapor Güney Cephesinin Afganistan’ı, Irak ve Suriye dâhil olmak üzere Orta Doğu’nun bir kısmını, Akdeniz’i, Afrika sahillerini ve hinterlandını kapsadığını gösteriyor.


Afganistan’dan çekilmeye başlayan (ancak kurulduğu öne sürülen gizli ordusu ile Afganistan’daki varlığını sürdüreceği haberleri açık kaynaklara yansıyan) ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığını artırdığı, bölgedeki yeni üs/üsler tesis ettiği, Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürt bölgesi yaratmaya çalıştığı, bu bölge ile Irak kuzeyindeki IKBY’yi birleştirerek ABD’ye müzahir Akdeniz çıkışlı bir Kürt devleti yaratma gayretinde olduğu, Kürt unsurlardan kara gücü olarak istifade ettiği, İran hedefinden ise vazgeçmediği biliniyor.


“Güney” Cephesinin ilgi alanı Rusya’nın Orta Doğu, Afrika ve Akdeniz’deki faaliyetleri ile Çin‘in Orta Doğu, Afrika ve Afganistan’daki etkileri ve “Kuşak ve Yol Projesi”.


Yani bu cephe aslında hem Rusya’ya hem de Çin’e karşı teşkil ediliyor. Afrika Birliği, Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Körfez İşbirliği Konseyi, İstanbul İnisiyatifi gibi girişimlerle desteklenmesi öngörülüyor.


ABD’nin oluşturmaya çalıştığı her iki cephenin kesiştiği coğrafyada ise Türkiye ve çevre denizleri bulunuyor. ABD bu nedenle, Türkiye’nin ulusal çıkarları hilafına gerçekleştirdiği tüm girişimlere rağmen “Türkiye’yi NATO’ya demirli tutma”nın kendi çıkarına olacağını söylüyor.


Aynı ABD bir taraftan Rusya’yı çevrelemek için oluşturmaya çalıştığı hattı, Türkiye’nin batısına ve güneyine kaydırarak Türkiye’yi de çevrelenen kuşağın içine almaya çalışırken diğer taraftan Türkiye’yi çevreleyen, Türkiye karşıtı bir cephenin oluşumuna da destek sağlıyor.


Yani, yeni Soğuk Savaş’ın başlangıcında ABD, Türkiye ile aynı kampta olmayabileceğini, Türkiye’yi NATO’ya demirli tutamayabileceğini dikkate alan planını yapmış, buna göre hazırlanmış, hatta konuşlanmasını da önemli ölçüde tamamlamış durumda.


ABD’nin Doğu Akdeniz ve Ege yaklaşımları, Yunanistan ve GKRY’ye sağladığı destek, Girit’ten Dedeağaç’a kadar Yunanistan’daki konuşlanması, Libya’daki tutumu, Irak ve Suriye’deki gayretleri, Karadeniz ısrarı, Kafkasya coğrafyasına ve Orta Asya’nın derinliklerine nüfuz etme çabaları bu durumu teyit ediyor.


ABD Kongresi’nde alınan Türkiye karşıtı kararlar, Türkiye’ye yönelik yaptırım uygulamaları konunun siyasi yönünü oluştururken, 24 Nisan açıklamaları ABD yönetiminin Türkiye’ye bakışını, ABD’de yürütülen Halk Bankası davasının ertelenmesi ise ABD’nin bu davayı Türkiye’deki siyasi otoriteye karşı bir müzakere aracı olarak kullanma niyetinde olduğunu gösteriyor.


ABD aynı zamanda NATO düzleminde karar alma mekanizmalarında yaptıracağı değişikliklerle NATO üyelerinin karar alma sürecindeki etkinliğini azaltmaya, konsensüs olan karar yöntemini aşındırmaya, NATO içinde, NATO imkânlarından istifade edebilen, tüm üyeler tarafından paylaşılmayan bir amaç için bir araya gelmiş koalisyonların oluşturulabilmesine olanak sağlayacak değişikliklerin yapılmasına, İttifak içinde istişare mekanizmalarının kuvvetlendirilerek İttifak’ın kendi üyelerinin dış siyasetlerine müdahale alanlarını genişletecek bir yapının oluşturulmasına da çalışıyor.


Türkiye’yi dış siyasi ortamda arzu etmediği durumlar ile karşı karşıya bırakma potansiyelini bünyesinde barındıran, bölgesel işbirliğinin önünü kapayabilecek bu değişikliklere müsaade edilmemesi gerekiyor.


Mevcut durumda ABD, NATO ve AB’nin bir başka hedefinin ise Türkiye-Rusya ilişkileri olduğu görülüyor.


Bilindiği üzere Rusya; ABD, NATO ve AB’nin kendi sınırlarına komşu olmasını istemiyor. Akdeniz’de söz sahibi olabilmek üzere adımlar atıyor. Baltık Denizi ve ülkelerine, Belarus’a, Ukrayna’ya, Gürcistan’a, Karadeniz’e ve Karadeniz’in güvenliğine özel önem atfediyor.


Suriye’deki oyun kurucu durumunu genişletmeye gayret ediyor. Libya’daki müdâhil, Kafkasya ve Asya içlerindeki hâkim durumunu koruyor.


Türkiye ve Rusya özellikle güvenlik konularında birbirlerinin pozisyonunu yakından takip ediyor.


Mevcut durum, zaman zaman aynı görüşte olmasalar da, iki ülkenin siyasi otoriteleri arasında diyalog mekanizmalarının işletilebildiğini ve iki ülke arasında bir koordinasyon/işbirliği ortamı yaratılabildiğini gösteriyor.


Bu suretle Suriye’de icra edilen askeri faaliyetlerin iki ülke arasında koordine edildiği, Karabağ’da yaşanan savaş sürecinde Rusya’nın tutumunda iki ülke arasındaki koordinasyonun etkili olduğu, Libya’daki faaliyetlerde de görüşmeler yapıldığı açık kaynaklarda yer alıyor. Daha eski dönemlere bakıldığında Soğuk Savaş dönemi de dâhil olmak üzere Karadeniz’de iki ülke arasında önemli gerilimler yaşanmadığı biliniyor.


Bu işbirliği ve koordinasyon bölge merkezli dış siyaset ile bölgesel işbirliği mekanizmalarının önemini ortaya koyarken, bölge dışı aktörlerin bölge ülkeleri aleyhine gelişebilecek planlarının hayata geçirilmesini önleyebilecek bir zemin oluşmasına da katkı sağlıyor.


Milli güç unsurlarına ilave olarak, diplomasinin, Astana Süreci gibi mekanizmaların dış siyasetin şekillendirilmesinde oynayabileceği rolün önemi biliniyor.


Bu sebeple ABD ve AB, iki ülke arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin ABD ve AB çıkarına olmadığını, sonlandırılmasının gerektiğini açıkça ifade ediyor, bölgesel mekanizmaların önünü kesmek için gayret sarf ediyor.


Haziran ayında icra edilecek NATO Liderler Zirvesi ve bu kapsamda yapılacak ABD-Türkiye ikili görüşmelerinin icra edileceği ortam bu genel durum içinde şekilleniyor.


Gittikçe sertleştirdiği dış politikası ve söylemi ile dünya siyasetinde yeni bir kutuplaşma dönemi başlatan ABD’nin, AB ve NATO desteğini de alarak uyguladığı, bölgemize yönelik politikaları Türkiye’nin Karadeniz, Ege, Akdeniz, Kıbrıs, Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki neredeyse tüm hayati çıkarlarına doğrudan zarar veriyor. Bulunduğumuz coğrafyada yayılma potansiyeli olan istikrarsızlıklara ve risklere yol açıyor.


Gelişmeler haziran ayındaki görüşmelerde Türkiye’den, bu hayati konularda kendi menfaatlerine nazaran ABD, AB ve NATO çıkarlarını önceleyecek hareket tarzlarını benimsemesinin isteneceğini gösteriyor.


Taviz verilmemesi gereken bu durum karşısında her fırsatta yaptırım kartını öne süren ABD ve AB ile ilişkilerde önemli bir kırılma noktasına yaklaşılıyor.


Kırılma



Kaynak: https://cepa.org/cepa_files/2020-CEPA-report-one_flank_one_threat_one_presence.pdf


Kırılma


Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.




Bunu Paylaşın
sertertucaltan@marinedealnews.com