Kıbrıs açıklarında yeni doğalgaz keşfi, Türkiye bu işin neresinde?

MDN MEDIA
  • |

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı ilan ettiği deniz yetki alanında Exxon Mobil ve Katar Enerji ortaklığıyla yapılan aramalarda, Pegasus-1 kuyusunda yeni bir doğal gaz rezervi keşfedildi. Tümamiral (E) Cihat Yaycı, Güney Kıbrıs’ın bu faaliyetlerle Türkiye’nin ve KKTC’nin kıta sahanlığını ihlal ettiğiniz belirterek, Mavi Vatan’ı korumak için Akdeniz’de gerekirse KKTC bayrağıyla var olma önerisi getirmişti

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letymbiotis, Pegasus-1 adı verilen kuyuda önemli bir doğalgaz rezervi bulunduğunu açıkladı.  Exxon Mobil Başkan Yardımcısı John Ardill, keşfi GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’e telefonla iletti.

Kuyunun, adanın güneybatısında, 190 kilometre açıkta ve bin 921 metre derinlikte tespit edildiği belirtilirken, gaz miktarına dair net bir açıklama yapılmadı. Değerlendirme çalışmalarının önümüzdeki aylarda süreceği kaydedildi.

Exxon Mobil-Katar Enerji konsorsiyumu, GKRY'nin tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgesinde iki arama ruhsatına sahip. Pegasus-1 kuyusu, 2019’da yine aynı bölgede keşfedilen Glaucus-1 kuyusuyla aynı Blok-10 sahasında yer alıyor. Glaucus-1’in 3,7 trilyon fit küp gaz içerdiği tahmin ediliyor.

Pegasus-1, GKRY'nin sözde deniz yetki alanında keşfedilen altıncı gaz sahası oldu. Daha önce bulunan sahalar arasında Zeus (2,5 trilyon fit küp), Cronos (3,1 trilyon fit küp) ve halen değerlendirme aşamasındaki Calypso kuyuları yer alıyor. Bu sahalar, İtalya merkezli Eni ve Fransız enerji devi Total’in yürüttüğü Blok-6 aramalarında keşfedildi.

Güney Kıbrıs tek taraflı MEB ilan etti

Güney Kıbrıs, 2000’li yılların başında Doğu Akdeniz’de 13 parselden oluşan bir sözde münhasır ekonomik bölge (MEB ilan ederek, bölgeyi tek taraflı olarak enerji sahasına dönüştürme çabasına girdi. GKRY, bu alanları farklı ülkelere ruhsatlandırarak enerji devlerini bölgeye çekti.

Eni, Total ve Exxon Mobil gibi dünya çapında faaliyet gösteren enerji şirketlerine verilen ruhsatlar, bölgede fiili enerji arama faaliyetlerinin hız kazanmasına neden oldu.

Ancak bu parsellerin önemli bir kısmı, Türkiye’nin kıta sahanlığı ile KKTC'nin hak iddia ettiği bölgelerle örtüşüyor. Rum tarafının sözde MEB’inde bulunan 1, 4, 5, 6 ve 7. parseller, Türkiye'nin deniz yetki alanlarını ihlal ederken; 2, 3, 8, 9, 12 ve 13. parseller ise KKTC'nin hak iddia ettiği bölgelerle doğrudan çakışıyor.

GKRY'nin 6. parselde sürdürdüğü sondaj faaliyetleri özellikle dikkateri çekiyor. Bu parselin bir kısmı Türkiye’nin kıta sahanlığına giriyor. GKRY, Türkiye ve KKTC tarafından tanınmayan üç kritik deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasına da imza attı. 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan, 2010’da ise İsrail ile imzalanan bu anlaşmalar, sözde MEB'in uluslararası dayanakları gibi sunulsa da hukuki açıdan geçerliliği tartışmalı.

Kıbrıs ve Libya anlaşmaları Mavi Vatan için önemli

Türkiye’nin 2011 yılında KKTC ile ve 2019’da Libya ile imzaladığı anlaşmalar da Akdeniz’deki sınırlarımızı belirleyen çok önemli belge niteliğinde.

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (Türk DEGS) Başkanı ‘Mavi Vatan’ kavramının fikir babası, Tümamiral (Emekli) Doç. Dr. Cihat Yaycı; ayar önce bu konuda Marine Deal News’a özel açıklamalarda bulunmuştu.  

Doğu Akdeniz’de artık yokuz

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerekirse KKTC bayraklı gemileriyle var olmaya devam etmesi önerisi getiren Cihat Yaycı, “Ancak 2020’nin ikinci yarısından itibaren maalesef biz önce Yunanistan’ın denizlerdeki tezini dayandırdığı Sevilla Haritası sınırları içerisine çekildik. Sonra da tamamen Doğu Akdeniz'den çıktık. Yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sözde 5 numaralı, 10 numaralı ve 12 numaralı parsellerde faaliyetlerine devam ediyor. Biz Doğu Akdeniz’de faaliyetlerimize devam etmiyoruz” diye konuşmuştu.

KKTC Bayrağı ile Doğu Akdeniz’de yeniden var olabiliriz

Türkiye’nin 2020 yılından itibaren Doğu Akdeniz’den tamamen çekilmesinin stratejik ve güvenlik açısından olduğu kadar, ticari açıdan da ciddi kayıplara yol açtığını ifade eden Yaycı, ülkemize bu konuda yurtdışından bazı baskılar gelebileceğine, Yunanlıların AB’yi kullanarak Türkiye'nin üzerine baskı yapabileceğine dikkat çekmiş ve şöyle stratejik bir hamle önerisinde bulunmuştu:

“Buna bir çözüm üretmek lâzımdır. Stratejik hedefleri ve menfaatleri bu çözüm içerisinde bu kriz içerisinde üretebilmek lâzımdır. Bunlardan bir tanesi de şudur; Eğer Türkiye bunu kendisi yapmaktan imtina ediyorsa, o zaman bu gemilerden birini ya da ikisini KKTC’ye devrederek, KKTC bayrağı çektirerek bu faaliyetleri Doğu Akdeniz'de yapabilir.”

Bunu Paylaşın